ikea ya gitmiştik geçen hafta annemle, dayanamadım ufak tefek bişiler aldım. şöyle kendimce birleştirmeye çalıştım bir resmin içinde çogunu


Çöp kovası basınca açılıp kapansın istemiştim ama bu beyaz büyük seyi gorunce acayip begendim. kenarlarından tutmalı falan, eski bir havası var. tepsiyi görür görmez begendim aldım. küçük güzel çay servisi veya tv karşısında tek kişilik yemek için. yanındaki tabaklar ise 7 kusur milyondan 3.25 e mi ne inmişti, siyah beyaz tabak çok severim hemen kaptım..

çerçeveleri uzun zamandır alasım var, geçenlerde fotograf bastırdık epeyce. renklerini seçmekte çok zorlandım. aslında en begendiğim sarısıydı ama onunla diger renkleri bir türlü uyuşturamadım en sonunda pembe laci ve beyaz da karar kıldım. bir de şu minik hasır sepetlerden aldım. nazda var çok kullanışlı geldi, toka küpe ıvır zıvır gırla zaten dolar gider.bir de expedit kitaplık aldık!

neyse hevesli bardak elflerin resmini koy demiş koyuyorum, aman çok da bi numarası yok efendim ama epey ucuz bu resimdekilerin tamamı 50 ytl ye geldi

sanırım dünya üzerinde kadın adam kadın tipi bir aşk üçgeninde, gıcık olunmayan "vay zilli vay aşüfte" veya "yapışmış kocasına bırakmıyor zilli karı" diye çemkirilmeyen 2 kadın varsa bunlar da jackie ve marilyn dir.. ikisi de öyle güzel, öyle naif ve hayran olunası ki.. kimbilir belki jackie marilyn öldügünde iyi ki öldü demiştir, kimbilir belki marilyn jackie ölsün istiyordur, hayal edemiyorum ve yaşadıkları çok destansı geliyor.. belki de marilyn monroe nun intihar mı cinayet mi oldugu anlaşılamayan erkencik ölümüdür bunu böyle yapan, intiharın daima yüreğimize dokunan ve efsaneleştiren bir tarafı var çünkü.

mesela günümüzdeki aşk üçgenlerinde ben hep bi tarafı ""hıyyy!! kadına bak" diye tiksindirici bulabiliyorum. angelina - brad - jennifer en ünlüsü, onda jennifer a brad beni terketti böhühüh konulu her ropörtajında, "yeter be kadın ayrıldıysa ayrıldı senden, unut artık" diye gıcık oldum hep. sonra ne bileyim, camilla prens charles ve diana aşk üçgenine seyirci olan herkes gibi diana ya çok üzüldüm, yazık evliligimiz 3 kişilikti demişti rahmetli.. camilla yı kim sevdi ki zaten? sonracıma, tom cruz nicole kidman dan boşandıktan hemen sonra penelope cruz un elini tutmamış mıydı? ki o ikisini de sevmem bacım! türkiyede de deniz seki okan bayülgen cansu dere vardı, onlara da hiç sempatim olmadı zaten.. deniz seki nin de dedigi gibi dönmedolaba benziyodu..televolelerin bitmez tükenmez konusu olmuştu maşallah.

işte gördünüz, hiçbir aşk üçgeni, kennedy + jackie + marilyn kadar sıradışı ve efsanevi değil..eğer cennete gidersem, Allahım lütfen, şu zamanı geri sar da filmlerdeki gibi ben de onlar beni görmeden olanı biteni izliyim diyecegim. yanlış anlamayın sapık degilim, sevüşmelerini falan izlemek istemem, sadece işte mesela kavga ediyolar mıydı, ne diyolardı birbirlerinin hakkında, kennedy en çok hangisini seviyodu falan fişman. genetik bende bu merak, napayım elimde diil... merak ne güzel şey güzel şey merak.

Elf ten sipariş vermiştim 26 agustosta, bugun elime ulaştı. izmirde yaşadıgım için genelde yurtdısından gelmesi 4 güren şeyin ptt sagolsun istanbuldan elime gelmesi de gene 4-5 gün bulurdu. bu sefer çok hızlı geldii. oley oley..

hemen ilk izlenimlerim:

ojesi çok hızlı kuruyor, ve ojeleri çok kaliteli gördüm. Candy shop lip gloss lar biraz dandini geldi, maskarası fena diil. krem seklindeki farı henuz denemedim, pink lemonade isimli heryana sürülen zamazingi de. bir de 2 tane eyeliner almıştım, onları da denemedim. şansıma bugün yanımda ayna yok.lip plumbing ruju sürdüm, naneli çok, nane şekeri kokusundan nefret ederim ayynen öyle kokuyo dudaklarım şuan için uyuştu bakalım şişeceklermi hehehe. ojeler çook şeker yalnız, deli gibi her renginden alasım geldi. çabuk kuruyan oje buldum mu dayanamıyorum, çünkü hayatta hareketsiz duramam kıtkıt kaynadıgım için sürdükten sonra mutlaka o ojeleri encüklüyorum. şimdi tuvalete gidip eyeliner ı deneyecegim, ama merak etmeyin ben makyaj malzemelerimi asla yaymam ortalıga ;)

kendisinden tiksiniyorum.
ııyy yeter ama yaa bu adama bunu nasıl söylemeli ne yapmalı her gün koca bir ofis iğğğrrkk hakkk tutuuuhhhk sesleri dinlemekten artık fenalık geldi.
kimsenin kalbini kırmak istemiyorum hatta kalbini kırmamak için söylemiyoruz ama ayıp artık insan biraz da etrafını düşünmeli degil mi be? bu denli düşüncesiz olunur mu? ben de hergün osurayım o zaman, yan masa da geğirsin. ııy yeter yeter yeterrrr! çıldırmak üzereyim. (bu adam benden 3 kitap alıp 1 tane getiren adamın ta kendisi)

Arkadaşlar, size şimdi çok içli bir hikaye anlatıyorum. sene 2006.. aylardan aralık.. kış kıyamet. karı koca tefal dkkanına yaklaşırlar.. bu bütünlügün karı adındaki kısmı yemek yapmakta çok zorlanmaktadır. kocanınsa en sevdigi yemek yumurtalı patates olsa da; dolma, taze fasulye gibi yemeklere gulplemektedir.
bu ikili tefal şopun camında iki tencere ile göz göze gelirler. biri mavi düğmeli nazlı kız Clipso, öbürsü ise sanki yemiş yemiş sıçmamışçasına tombul Sesame.. ikilimiz, bu iki tencerenin vaat ettiği "kolay yemek pişirme" olayına kapılır bu ton parayı bayılarak ikisini de alırlar.. evet dogru tahmin ettinizz o salaklar ben ve kocam oluyoruz. abi biz nasıl açsak artık, nasıl bir açlıksa bu, o tencereler kendileri " aaaa şekerim koy koy domatesi ben pişiririm soganı da atıver giderken" diyip yemegi sanki kendileri pişiricekmiş gibi hayallerle aylar geçirdik.

Fakat olmuyordu!!!

ben beceriksizim galibaa.. ya ben bu clipsonun da sesame nin de tariflerinden yapıoyorum, birebir aynı dediklerini yapıyorum kapağı şu kadar dakka kapat kısık ateşte höplet karıştır gümler.. ne derse uyguluyorum ama lanet olası o resimde gözükenle alakası olmasını bırakın çiğ kalıyor ulan!!!

oh be rahatladım

TEFAL!!!! duydum zaten Sesame artık üretilmiyormuş o tencereyi bir tek bana mı kakaladınız allah cezanızı bee. çorba tenceresi olmaktan bi adım öteye gidemedi, üstelik buharını boşaltırken cortlayıp heryeri batırıyor, ve hayır bunun benim kişisel yeterliliklerimle hiç alakası yok.
şimdi bide 1 kaşık yağla 1 kilo patata kızartan fritozumsu bi oluşum yapmışlar, lanet olsun dostum, kıçımda bi karıncalanma var ve ben onu da alıcam galiba.

ayrıca bazen yemek bloglarını geziyorum -BAZILARI- bulyonla yemek yapıyo ve kendilerini aşçı sanıyolar, onları da kınıyorum ve kendilerine gelmelerini istiyorum bulyonlu ve ZEYTINYAGSIZ yapılan yemek yemek midir? biz etlileri kızartmaları hamur işlerini bile zeytinyaglı yaparız. o yüzden başka türlüsünü sevemedim sevemiyorum. lütfen bulyonlu margarinli tariflerinizi ortalıga saçıp insanları da kendinize benzetmeyin!

Canım arkadaşım zeynep hamile.. üstelik doktoru onlara, tüp bebekle bile şansınız çok zor demişti. Dün test yapmış kuzum, sonucu görünce yine konduramamış ümitlenmemek için bugun doktora gitmiş ve bum! 5.5 haftalık hamile oldugunu ögrenmiş.. öyle mutluydu ki konuştugumuzda, çocuk istemeyen biri olarak onun sesinin tonundaki o cıvıl cıvıl mutlulugu anlayamasam da çok ama çok sevindim..
Bu doktorları da odunla kovalıycam neden çocukcaazlara sizin bebeniz çok zor olur diyosunuz kardeşim, olunca oluyo işte, ay zeyno, bana bak anne olman demek BFF likten istifa demek degil götünü keserim. benlen trafigi kesmek yokkk..

not: bu gün öyle grotesk bir gün geçirdim ki,  yarabbim.kafa bi dünya. 5.5 haftalık yazacağıma aylık demişim pardon düzelttim :(

ikinci bir emre kadar reklamlarda yemek pişirirken oynayan kadın klişesini kullanmayı yasaklıyorum. yeter artık be, televizyonu açmaya korkar oldum allahın cezaları, ne hakkınız var buna !!!! beynimde kadınlar garip yemekler pişirip horon tepiyor, mahkemeye vericem sizi koçan kafalılar.

hiçkimse yemek pişirirken oynamaz anlıyor musunuz. o işten en çok zevk alan insan bile. bu reklamları yapanları el blendırına oturtalım mı,  takdiri size bıraktım.

annem okursa okusun, kusura bakmasın kimse ama, benim annem hiç anne gibi olmadı giderek de ben degil o benim çocugummuş gibi hissettirmeye devam ediyor. hop çeker ankaraya istanbula gider saçma sapan bi iş için, ne babama sorar ne bana. en önem verdiginiz şeyleri unutur, düşünmez, çıldırtır insanı. sanki hiç bitmeyen bir ergenliği yaşıyor bu kadın, deliricem artık. bir gün müslümanlıktan nefret ediyorum der, öteki gün bi bakarsın oruç tutmuş. yolda laf atarlar gelir bize bayıla bayıla anlatır. babamla özel hayatları ne varsa anlatır yine bize, anlatma anne dedikçe kime anlatıcam kızlarıma anlatmazsam der. her ay bir kaza yaptıgı halde yine araba kullanır. gider doktorların da en manyagını bulur, bir sürü depresyon ilacı kullanır, hergün başka biri olur. kızına senden daha seksiyim gerçegini kabul ettirmeye ugrasır aman zaten biliyoruz ben kim seksilik kim. kendi önemsedigi şeyler dışında hiçbişeyin önemi yoktur onun için. eskiden daha baska biriydi sanki ya da ben çok küçüktüm ama bilmiyorum. ooof diyorum anne oof of of şu hayatta kimse senin çektirdigin ofları çektirmedi bana. daha da yazamıyorum tanıdık  birileri okuyordur muhtemelen, bazı şeyler aile içinde kalmalı, ama annem sanki bu dünyadan degil çizgi filmden gelme.

annelik içgüdüsü süper bide. kocamı ilk gördügünde hiç gözüm tutmadı dedi sonra çok sevdi. biz evlenirken anlaşamazsınız ayrılırsınız dedi tam tersi oldu. kardeşim öss deyken çok iyi geçiyor çok rahat şimdi hissediyorum anneyim ben dedi, kardeşim sınavda sıçtı.(normal performansına göre) aha geçenlerde 2 saksı gardenya aldık ikea dan bir kardeşime bi bana, kardeşime onu alma şunu al diye ısrar etti, kardeşim onu dinlemedi kendi begendigi çiçegi aldı. aynen şöyle dedi annem, kelimesine dokunmuyorum :"ablanın çiçeği açıcak seninki nah açıcak" ve sonuç. benim çiçek kurudu, kardeşiminki ise 3 çiçek açtı. ah anne ahh ah! adamı deli edersin sen, deli.

yok ben bugun kesinlikle kudurdum. bugun bu kaçıncı yazı ayol resmen üretim bandı gibi yazı çıkıyor durduramıyoruz. Neyse ben şimdi 5-6 tane travmatik çocukluk anımdan bahsedecegim sonra da bazı insanları mimlicem/zımbalıycam bu konuya.

1. Anneannemin altın günleri. Bu altın günlerinden en çok aklımda kalan, şu ince çorapların diz altı olanları var ya aha işte onların dizlerin altında bıraktıgı izler. tombik bacakllı deniz aslanı figuru teyzelerin baldırlarını sıkan bu çoraplar kıpkırmızı iz bırakırdı, gider ellemek isterdim elelyemezdim. iz manyaklıgım vardır da; böyle geçici lastik izlerini ellemeye ba-yı-lı-rım. psikozpsikoooz..o ye.

2. yine anneannemin altın günlerinde bir elimde ya kek, ya un kurabiyesi, ya da elmalı poğaca varken onu kemirip bir yandan da "falankesin oğlu karısının üzerine dost tutmuş, tuu gül gibi kadın vah bahtsız" dedikodularını dinlemekti. Allahım hele bir kadını kocası kandırıp boşamış ve yerine başka bir kadınla evlenmişti, herhalde ben bu hadiseyi yaklaşık bir buçuk yıl her gün toplaşmasında dinlemiş ve o kadından daha çok üzülmüşümdür. bir elimde poğaca, zıkkımlandıkça boğazıma dizilir poğaça, karısını çocugunu bırakıp giden adam.. hööörrrkk.hüürkkk çok üzüldüm bee!

3. Babamın pipisine bu ne diye sormam. gerçi ben bunu hatırlamıyorum, 4 yaşındaymışım, ama babam bir gün evde slip donla dolanırken yanına gidip baba bu ne? diye sormuşum. sanırım bunu ben bilinç altımdaki çöplüğün en derin köşelerine iteklemiş, üstüne de dana boku örtmüşüm. annem hala anlatır alay eder, baban o günden sonra evde asla donla dolaşmadı kızım, asla diyerekten. meraklı çocukmuşum napıyım yani. sorgulamışım yani, bu akıllı bir kız olduğumu gösterir pehehehe.

4. Otobüs şöforu terörü. annem ögretmendi, o zamanlar ehliyeti de yoktu, otobüse binerdik ben de onun okulunun anaokuluna giderdim. gerizekalı otobüs şöforu birkaç defa annem/ben indikten sonra diğerinin inmesini beklemeden kapıyı kapatmıştı. ben günlerce annemin indigi, kapının kapandıgı ve benim otobüste  kaldıgım kabuslar gördüm. fiiiyyyy hala içim şişer düşündükçe, iki dakka bekleyemeyen o adam poponda çıban çıksın emi?

5.anaokulunda dövdügüm çocuklar. anaokulunda ayıydım ben. hatırlıyorum da ha, terör estirirdim. ısırırdım, yolardım, çimdirirdim, zavallı annem sürekli şikayet dinlerdi. o günleri çok özlüyorum. artık yaramazlık yapsam deli derler, ama bazen iş yerinde kimi insanların eskisi gibi üzerlerine atlayıp onlara birer ısırık izi hediye etmek veya onlardan bir tutam hatıra saçı yolmak isterdim...

evet işte benim travmatik çocukluk anılarım bunlar. şimdi bu konuyu ben unusual, martielex, prettyinpink ve rükneddin cevdet kekremsi  'ye zımbalıyorum, onları mimliyorum. Eğer yazmazsanız da problem degil cücüler, sizi hep sevecegim ;)

Cheap smellss ten aldıgım Tigilerim aslında 2 hafta önce mi ne geldi ama ben ancak resmini çektim!! şu alttaki cicilerin güzelligine bakın ya. bunların üçü bir arada bir setti, cheapsmells tan aldım, 15 pound idi sanıırm fiyatı. su en sol kenardaki baloncuk kafalı süper bişi, benim saçlarımdaki bukleleri çıkarttı. nasıl kullanıldıklarını tam anlamamış olmakla beraber, iki kenardaki zavazingi banyodan çıkınca havluyla kuruttugum saça sürüyorum, ortadaki spreyi ise öyle kafama estiginde sıkıyorum. yalnız o biraz elektriklendiriyor ve saçlarımı pamuk helva gibi kokutuyor namussuz :)



neyse, gelelim E.l.f. meselesine.

Hesionka nın blogunda görmüş ve ELF diye feci ucuz bişi oldugunu ögrenmiştim. Estee Lauder in bir minik dörtlü ruj paletine internetten almak sureti ile 43 ytl verilen bir dünyada 6 pound a 4 lü ruj paleti bulmak bir mucize olsa gerek.
Ben de kudurdum işte, bir sürü şey aldım, işte bunlar, aynen kopyaladım..işallah maymuna benzemem çünkü makyaj konusunda çok becerikli diilim ne yazık kii.. ay keske fırça da alsaydım, bak onu unttum.

Nail Polish(3tane)
all over color stick (bunu hesinin sayfasındaki hersheys in yorumu üzerine aldım)
Waterproof Lengthening and Volumising Mascara
plumping lip glaze
Candy Shop Lip Tins
Duo Eye Shadow Cream
Waterproof Liquid Eyeliner(mavi)
Waterproof Liquid Eyeliner(siyah)

ne demek bu? çok merak ediyorum, uzun uzun düşünüyorum, uykusuz geceler geçiriyorum. içimde kanayan bir yara adeta...

- alt kat neden aile salonu degil?
- alt katta kimler yiyebilir?
- alt kat fuhuş yuvası, günah tohumu mu?

alt katta biz sevüşüyüük, yiyişiyiik, üst katta çoluk çocuk oturabilir mi demek bu, iyi de o zaman mantık olarak aile salonunun alt kat olması gerekmez mi, 

neden ulan, biri bana açıklasın!!!

kaynanalarımızı hepimiz çok severiz. onları öldürmemeliyiz ama belli bir mesafede tutmaya özen göstermeliyiz. kaynanalardan sakınabilmek için bugüne dek denenmiş bazı taktikler vardır. bunlar şöyledir.

1- yemeğe geldiğinde acıyı basın

salağı oynamak her zaman en etkin yoldur kardeşlerim. salak gibi görünün, kimse sizin üstünüzde durmaz. salaklıklar silsilesinde yuvarlanan bir kişinin tüm yemeklere yanlışlıkla acı biber basması da o kadar göze batmaz, kimse de ondan sonra size şaha kalkarak yemeğe gelmeye yanaşmaz.

2- karşısına geçip gözleri ona dikin

kaynananız size geldiğinde karşısına geçip gözlerinizi ona dikin. uzun uzun bakın. soru sorarsa cevap verin, sormazsa bakmaya devam edin. emin olun bir süre sonra bu belik belik bakışlardan rahatsız olup kaçacak. bir daha gelmek konusunda ise çok istekli olmayacak.

3- onu aktivitelere sürükleyin

salak rolü oynayamayan kardeşlerimize bunu tavsiye ediyorum. kaynana size her geldiginde, aa ben de pilatese/seramik kursuna/kabak oymaya/ ısırgan toplamaya vs. .. gidiyorum sen de gel ölümü ye diyerek onu da götürün. aerobik yapın birlikte. bir dakka boş durmayın, hızınıza ayak uyduramayıp düşecektir yakanızdan.

4- ona gudubet hediyeler alın

bu biraz zor bir madde. şimdi bir kere biraz salaş giyinmeniz çok şık olmamanız lazım. olabildigine gudubet, indirimlerde en sona kalmış raflarda sürünen ne bulursanız alın. "ben çok begendim, eminim sana çok yakışacak" diye verin kendisine. sonra giymedigini görünce üzülün, "neden benim hediyelerimi begenip giymiyorsun??". böylece aldıgınız 150 tane elbise diye satılan rezilligi giyebildigini iddia etmek için sizinle görüşmüyor olması gerekecektir.

5- kolbastı oynayın

tüm bunları denediniz, ve kaynananız hala size mi geliyor?? en etkili silahı en sona sakladık. kaynananız kapıyı çaldıgında onu kolbastıyla karşılayın. "form tutmak için tüm gün kocam gelene dek kolbastı oynuyorum, annecim nolur sen de katıl bana" diyerek oynayın. 2 gün dayanmaz. ha dayanıp da, sizinle kolbasti oynuyorsa zaten o kaynana degil alvin and the chipmunks tayfasından falandır, zararı dokunmaz.

bu taktikleri ev hanımı olan ve kaynanasının ikide bir damlamasından şikayet edenler için özene bezene hazırladım. kazmapolitan dergisi özel cazgır sayısında yayınlanacak ona göre.

Twin Peaks bence kadri kıymeti bilinmemiş bir dizidir. David lynch hayranı degilim, hatta izledigim 3 filminin 2 sini dayanılmaz bulmuşumdur, ama twin peaks öyle mi,
sırf lauranın babasının aynada bob göründügü sahne bile...brrrr...tüyler ürpertici, çok etkileyici, ve travmatiktir...

Mandy Lane, masum ve güzel kız. saçları muhtemelen doğal rengi. makyajsız. hafif hülyalı bakar. düzgün bacaklar, meme denebilecek kadar dolgun memeler. adeta bir melek kadar saf ve temiz. onun uğrunda nice koç yiğitler can verirken, mandy belik belik bakmaya devam eder. robot gibidir mandy, izleyiciyi kıl eder onun bu angutlugu.


Diğer kızlar alabildigine ve olabildiğine ırıspıdır, ama mandy erkeklerle hep mesafelidir. hatta kim mandy e daha önce çakacak? diye yarışır yiğidolar. Fakat efendim, mandy gerçek olamayacak kadar masumdur. mandy sapıktır. psikopattır. ruh hastasıdır. allah belanı versin mandy.

ben bu filmden tuhaf biçimde hoşlandım. içimi kaldıran bir iki sahne vardı, onlar da olmasa daha güzeldi. kuzen jes ve aunt jo, mandy e gidiyosun ama dikkatli ol dedikleri sahnede : bunlar normal insanlar, bişey olmayacak bik bik diye cevap veriyordu mandy. işte film bittikten sonra düşündüm de, sanırım  mandy bu boku daha önce de yedi, yani bir katliamdan kurtuldu, o yüzden teyzesi ona izin verirken teredütte, ve mandy bişey olmaz bunlar normal diye telkin ediyor."i'll look up for myself" gibi bişeyler diyor hatta..

ah teyze ah, bilsen kevaşe mandy o yaşta bir kızın erkeklerle fingirdemekten aldıgı zevki adam öldürmekten ve öldürtmekten alıyor, bilsen barındırır mısın onu evinde aunt jo, soruyorum sana, cevap ver uleyyn.

Bu sütleri BİM; tansaş, migros, kipa ve pehlivanoğlunda bulabilirsiniz. Aslında daha da var da benim hatırlayabildiklerim bunlar. Her birini ilk görüşümde elime alır, neden bu isim? neden? diye uzun uzun klark çekerim. sonra rituelimiz mehmetin: oglum alma o sütlerden ölücez lan! demesiyle devam eder. ben de cevap veririm. ama bunlar çok ucuz? hepsi inekten çıkmıyor mu bunların?

İşte o sütler!!!!! Ucuzlar, garip isimliler ama lezzetliler.. Sizin için listeledik:

Deha süt: sanırım içince çok zeki olacaksınız, piiyuu kimse sizin kadar hızlı havuz problemi çözemeyecek demek istiyor.

Nobel Süt: Mesaj çok açık değil mi? Nobel süt dalı ödülü olsaydı, biz alırdık demek istemişler.


Lıkır süt: Öyle bir sütüz ki.. lıkır lıkır içeceksiniz.. demek istemiş sanırım şair burada

Balmar süt: bilemedim bey! üstüme gelmeyin. Bal gibi markayız falan mı demişler anlamıyorum ki?

Aynes Süt:  ayten ve neslihan diye iki ortak olmalı. yoksa başka bir anlamlandırma mümkün mü?

Dost Süt: Bu süt sizin dostunuz, arkadaşınız, kankiniz, alın onu, basın bagrınıza

Gülüm Süt: gül gibi süt?

Kay Süt: bilmiyorum! darlandım! kay diye süt mü olur lan???!!

Not: Benim bilmedigim veya şu an anımsayamadıgım gudik isimli başka sütler varsa yorum kısmına memnuniyetle alabiliriz.

hanımın çiftliğini merak etmekle beraber özgü namalın "o rol" için uygun olmadıgı hissindeyim, ayrıca haniminciftligi.com dan resimlerine baktım da, pek bir yapmacık geldi ilk bakışta.özgü namal yani :).gerçi
 mehmet aslantug un da yukarıdaki resimde pek doğal durduğu söylenemez. eski diziyi izlemiştim çocukken, fena değildi bence dönemine göre. Özgü namal sürekli axess reklamında döne döne gözümü aldı zaten, hele ses tonu hiç değişmiyor ya, umarım hanımın çiftliginde de gözümün önüne axess kızı gelip durmaz.
 ama belki tam aksi olur hislerimin de çok severim diziyi kimbilir. zaten aşkı memnu ya da uzun süre uzak durmuş da son 1-2 ayda sarmıştım. bu da böyle olur belki kim bilir?

neyse bir de yaprak dökümünün fragmanını gördüm, oy oy oy..

Necla bir mezarda ağlıyor.. cem cartayı çekti mi?


Ali Rıza Bey tekerlekli sandalyede..ve oğuz onu sürüyor..

Leyla ile annesi ise alışverişte ve pek şenler..

Fikret in kucagında bebesi var..

Vee ferhunde kocasının kollarında çok mutlu gözüküyor.. Şevket ise kapıdan giriyor falan...
Aman bu sezon bitiyor ya şimdi, son mevsim ya; güzel bitecek sanırım.. içime öyle doğdu, iple çekiyorum.

ya ben bu bebek çitalara baktıkça içimde sanki şu ayı gibi porselen kahve fincanları çotturu çıttırı çatlıyor kardeşim, Allah da beni böyle manyak yaratmış napıyım.şu yukardaki tipe bakarmısın ya.boncuk gözlere, düğme buruna, yoluk tüylere?çipil bıyıklara? fakat o ağzın şekli?

Nasıl bir pezevenksin sen? bebekken böyle tatlıı ama altı ay sonra yanına yaklaşsam kesin kaparsın benim popoyu.  (aslında hayvana da kusur bulmamak lazım, sepet gibiyim ben de taze etim :DD )

Noolur nolur bakın şu tipe ve sevimli olmadıığını söyleyin, kocamla konuştum eğer böyle bişey doğuracaksam hamile kalmaya razıyım.  oha yandı devreler!!!! so cuuuuute, it hurtsss! ay want may mani bek!

Size başka bir sır vereceğim, zaten çoğunuz biliyorsunuz, ama yine de söyleyeyim.. şunu asla unutmayın, yıllık izinler 2 haftadan fazla olmaz çünkü aslında gerçek hayatın ofise gidip gelmek olmadıgını idrak etmeyin, düzeni bozmayın, sürüden kaçmayın diye.
şimdi hepimiz bunu öğrendiğimize göre, izinlerimizi birbirine baglayıp whiskah'ın çamurlu banklarına kaçabilir miyiz?

işte wolf man ve tim burton ın alice in wonderland inin fragmanları.. nasıl beklicez biz bunnarı ya gözlerim şimdiden seyirmeye başladı, dahaaaaaa!!!!

her blogda gördügüm bir ödül vardı Kreative blogger ödülü gibin bişey, bende gerçi kreatiflik adına çok bir numara yok ama olsun sevindim ben de beni layık gören biri olduguna. Nerdeyse çocukluktan bu yana arkadaş oldugum preti ye burdan öpücük atıyorum.

Şimdi 7 kişiye daha bu ödülü paslamak gerekiyor ben de sizi seçtim pikaçular!!!!!!!!
Martielex, Kişisel Bok çukuru, pucca, azuth, doruk, allegrande ve babegazelle..

şimdi kendimizlen alakalı 7 ilginç şey yazmamız gerekiyor efendim hemen yazıyorum ilginçlikleri

1.  Üniversite sınavında tam 2500. olmustum, kocam da 2455. idi. yani ikimiz de inektik esasında. ondan once 5. sınıfta anadolu lisesi ve ortaüçte fen lisesini gayet iyi skorlarla kazanmıştım. simdi benim gibi olan elemançolara bakıyorum da ulen ben de cidden böyle inek miydim haggadden? diye soruyorum kendime. galiba öyleydim.bunun neresi ilginc demeyin şuan bambaşka tembel ötesi bi master ı zor bitiren bi yaratık oldum da hehehe.

2. hiç eski sevgilim olmadı. ilk sevgilimle evlendim. dersanede lise sonda tanıştıgım manitamla, 1 sene sonra  birbirimize bi yapıştık bi daha hiç ayrılmadık.2000 den beri sevgili 2005 ten beri evliyiz. bu yüzden eski sevgili olaylarının insanları bu kadar çok etkilemesini bazen anlayamıyor ve yakalayamıyorum ama feci melankolik geliyor uzaktan..

3. İz ellemeye bayılırım. sapıklık derecesinde insan vucudunda olusan geçici izler vardır ya hani böyle don lastiginin bıraktıgı gibi şeyler, onalrı ellerim. anneme ve kocama çok çektirdim bu yuzden dur elliycem!! diye.

4. çok acayip korkak bi insanım. hböceklerinden ödüm çıkar, karanlık, yükseklik, uçak .. korkmadıgım bok yoktur. hatta korktugum için araba bile kullanmıyorum yaa. ehliyet öyle süs diye duruyo.

5.ps2, wii, psp ve eşşek gibi bir pc var evde. zibilyon tane de oyun var.şimdi de ps3 alcaz sanki. kocam da ben de oyun delisiyiz ve oynarken kendimizden geçiyoruz ev yansa duymayız o derece. hele wii yi aldıgımızda kaç gece sabahlamıştık. yurt dışına çıktıgımızda ilk yaptıgımız şey ucuz oyun almak oluyor.

6. balık yiyemem. ağzıma dahi koyamam. kokusu beni hasta eder, kusmak isterim. insanlar hem izmirli olup hem de balık sevmememi anlayamıorlar, şaşırıyorlar, ilginçtir o zaman herhalde bu da.

7. resime yetenegim oldugunu düşünüyorum, ama uzun zamandır çizmiyorum..elim paslandı. tezim bitince resim kursuna başlıyorum :)

işte çok ilginç olmasa da aklıma gelen 7 şeyi yazdım peeh. böyle işte. görüşürüz millet.

makyajla aram hemen hemen hiç yoktur amma parfüm derseniz 2 sene öncesine kadar onunla da aram yoktu..fakat artık var. sevgili arkadaşım Nilay sagolsun ondan bulaştı galiba bu sevda. neyse işte, bu benim parfüm köşem.. calvin klein obsession u daha hiç kullanmadım çünkü onu kokusuna bakmadan internetten almıştım ve nefret ettim. aynı şey bvlgari omnia için de geçerli. en sevdiklerim ise
kış için :agent p. un metres :)sol altta , vivien westwood boidour -en basta ikinci tepesinde haç olan-,
yaz için ise marc jacobs daisy -eşek gibi papatya tepeli olan- ve cacharel noa , en sagdaki beyaz top
parfüme gözüm doymadıgı gibi, sürekli aynı kokuyu da kullanamıyorum, sıkılıyorum. bunların hiçbiri daha bitmedi asla da bitmez sanırım. Esasında şu en son aldıgım en arkadaki hacı yagı görünümlü roberto cavalli de fena koku degil çok kalıcı ama daha çok gece için bence. gündüze çok agır geliyor, gerçi bir de kışın denemek lazım.
şimdi almayı planladıklarım;  vera wang for ladies, dior pure poison ve de flowerbomb
bakalım onlar ne zaman koleksiyona eklenicek. gene de bazen şu kokuyla özdeşleşme olayına imreniyorum, mesela zeynepcim noa ve wish kullanıyor sürekli onlarla özdeşleşmiş :) ben yamalı eşekler gibi bi gün onunla bir gün bununla ne olcak benim halim bilmiyorum, bu kadar maymun iştahlı olunur mu?

Pezevenge bak len, ne sevimli. ağzın şekline, patilerin hanım hanımcık duruşuna ve en önemlisi de kedilerde normalde olmayan YUVARLAK KULAKlara bakın...vahşi doğaya gidesim, kolumdan bunun anasına ısırtasım ve karşılıgında kendisini sevesim geldi. nasıl sesler çıkarıyordur acaba kendisi? anne baba diyor mudur=))))

resmin kaynagı, ntvmsnbc..

Allahım bu insanlara akıl fikir ver yarabbim..Nedense 2 ayda bir hürriyet.com da artık uydurmuyolarsa böyle bir haber görüyorum. Sürekli internetten birileri başka birilerine web cam de açıp gösteriyor!!Bugün de bir adam kadın diye başka bir adamla konuşmuş ve ona soyunmuş haberini okudum işte.

Kardeşim yüzünü görmedigin bir insana neden açıp gösteriyosun manyak mısın lan? Geçenlerde gene böyle almanyada yaşayan türk bir kadının bilmemnerenin bilmemne köyünde yaşayan üstelik de tekerlekli sandalyedeki bir adam çıbıldak fotolarını çekmiş web cam den..adam kendini mühendis olarak tanıtmış falan fişman.. sonrası şantaj bit böcek..

Ya bence internete sansür lazım ama nasıl lazım? bence zeka seviyesi belli bir sınırın üstünde olanlar girsin internete. mesela internete girmek için kendini bilme şartı getirilsin. ya başka türlü olmaz bu iş davul mu dümbelek mi gösteriyosun be kadın, madem annen baban kocan kızıyo ne demeye gösteriyosun...yazık insan üzülüyor da sonra ama yapacak bişey var mı? internete koyuyosun adamı, millet ilim irfan bulur, onu da bulmazsa oyun eğlence bulur, ama bunlar gidip neler buluyor tee allahım...

Bütün varlıgımla nefret ediyorum ondan. hatta dur dur, bir tek tıkı koymadınız diye sürekli hata veren bütün dürrük programlardan nefret ediyoruum!
Bir access i SQL e taşımak bu derece zor olmamalı!!

bu sene ramazanın gelişini hiç anlamadım ben ya..
Neden böyle sönük?

2-3 gün önce; sevgili Hesionka nın şu tatlı ötesi küpeciklerini almıştım
bugun de dayanamadım yine başka seyler aldım; bence pasaj harika bir site, ve insanlar çok yetenekli :)



ben alışveriş bağımlısıyım sanırım ya. şu an tez yüzünden h.sonları veya h. içi akşamlar alışverişe gidemedigimden sanırım, iş yerine her gün bir kargo geliyor, alay konusu oldum yiter benim de bir gururum var :D

Ceset izleri, kısaca ces, geçen gün kimse beni mimlemiyor diye yazı yazmıştı aha ben de seni mimliyorum mimin konusu da en gıcık oldugun 10 aktör/aktrist..bu da benim uydurdugum ilk ve pek dandik mim.

elim değmişken:

kişisel bok çukurunu da mimliyorum, yavrum senin mimin de üniversiteye yeni başlamış erkeklerde yaşanan sendromlar !!!!

Veeee Marti.. marti marti martiiii.. seni de mimlemek istiyorum senin mimin de yavrucum şu: Ennnn begendigin konser outfitleri :) yani konser giysisini görüp oha süper nerden bulmuş bunu didiklerin.

Feysbuk sagolsun, lisede/ortaokulda ne kadar igrenc anı yaşadıgımız concon varsa hepsini getirdi kapımızın önüne boşalttı. benim de lisedeki anılarım gün yüzüne çıktı. işte part 1...

korkunç anı #1
ulan mesela bir eleman var, adam ortaokulda sivilcenin tekiydi, evet evet, böyle dev bir sivilce gibi. cücük boylu, al yanaklı bir bebe. Biyoloji dersinde "mensturasyon" kelimesi geçti dersten sonra bebe dize nasıl yalvarıyor arkadaşlar ne olur bana mensturation ne demek söyleyin noolur lütfen diye. Hey allahım bide sapık bu tamam mı normalde meme göt meme göt diye dolaşan bi bıdık, biz de uydurduk bişey ama saçma bişey söyledik işte bu da haa tamam dedi gitti. feysbukta kendimi tutamasam sorucaktım mesaj atıp; bilader kaç sene sonra ögrendin gerçeği diye. heheh

korkunç anı #2

Fen lisesinden düz liseye yeni geçmiştim , şimdiki conconlar bilmez bizim zamanımızda ortaögretim başarı puanı diye bir bok vardı okul ortalamasından üstte olunca çok puan alıyordun mis puan alıyordun. Ben de ortalaması rezalet derecede bir okula geçtim, işte orda otostop çekip gidiyorduk okula sabah ve akşam dönerken de. 3-4 kişi olurduk hey yarabbim bir gün vosvoslu bir amcaya denk geldik ama amca nasıl olmuş da araba kullanarak bizim oraya kadar gelmiş, adam ters yöne falan girdi, sanırım kedi olsaydım o gün canlarımdan biri kaybolmuştu, yokuş aşağı ters yön diyim size. götümüzü yırttık tabi adam anlamadı -maldı biraz- sonra kendine gelince u dönüşü ve vın. Aynı yerde bir kere de kamyonet kasasına binmişligim vardır kısa tayt giyiyodum içime bide ben inmeye çalışırken etek kalkmış popomsa bir tabak gibi meydana çıkmış, günlerce taytımın deseni alay konusu oldu :(

korkunç anı #3

ben yukarıdaki okuldan başka bi okula geçtim; çünkü annemle babam benim o okulda sapıttıgımı ve gerizekalı bir arkadaş çevresi edindigimi düşündüler(neden acaba hehehe), gözünün önünde durayım sapıtmayayım diye ögretmenlik yaptıgı okula aldı annem beni , ama okul demeye bin şahit ister. bir kere varoşlarda bir yer ikincisi manyakçana tiplerle dolu, anam ben diyim 1 siz deyin iki kız kocaya kaçıyor her hafta.. ben bu okula bi arkadaşla beraber geçtim, o da ortaogretim puanından dolayı geçicekti, annemle de kızın annesi arkadaş, hadi dediler biz bunları sizin okula kaydedelim, annem de kaydetti işte. bu okuldaki bu kocaya kaçma işi bizim o kadar acayibimize gitti ki hergün dalgasını geçmeye başladık. okulun karşısında saatçi vardı kızın biri o saatçiye kaçtı ya düşünebiliyomusunuz? yaz tatilinde kınası düğünü oldu evlendiler falan böyle bi olay yani. neyse bigün sınıftaki kızlardan biri gelmemişti bendeniz zirzopu da "hocam kocaya kaçtı o " diye şaka yapıyım dedim yapmaz olaydım. bizim kapçuk agızlı hoca hemen bütün hocalara yetiştirmiş, ögrenciler birbirine, kız bide 1-2 gün gelmedi mi benim şansıma, gelince de sıçtı mı benim agzıma. ağlamıştı falan üzülmemiştim ama, şaka yaptım lan ben! hem ben size bişi diyim mi, sonradan kesin kaçmıştır o kocaya, 20 yaşını geçen yokmuş çünkü hehehehe (:

* bu yazı kişisel bok çukuruna adanmıştır...devamı gelecek bayinizin önünde bekleyin.

internette gördügüm şu; nerde bi gudubet varsa gidip kendine görkemli bir nick seçiyor abi. yok yani; biz tee mirc zamanında chat yaparken de böyleydi bu; nerde bir Prenses Eftelya; SüperBebek82 falan olurdu aha o senin garubet arkadaşın emel veya sümsük hayriyenin sivilceli kızı fatma.. yook yani erkeklerde de durum böyle. Nerde bir tıfılcan var nicki Fucker bilmem bişey smasher yok lord of shadows ...yiyim sizi emi..

Ben de mesela dügüm atamayan kız nikini bulmuştum önce ama sonra harry potter a acayip gönül verdigim ve içindeki en tıfıl en zavallı karakter merope oldugu için seçtim bu nicki. benimkisinde de var bir mallık yani, ne diye gidip onu seçiyosun dimi andromeda dururken.. ANDROMEDA ulaaaan! düşünsenize şu tombik, dambili dombili yürüyen ihtişamlı bütünlügüme ANDROmeda diye seslenildigini. size yemin ederim tüm yunan mitolojisi son nefesini verirdi, evet o anda hem de, foşurt diye. böyle iyiyim ben; şirazesi kayık gauntların pasaklı ve yarım akıllı kızı merope olaraktan. blogumun üzerine de yılan çivileyecektik ama nasip degilmiş malesef teknoloji henuz buna yetişemedi.

Bence okudugunuz kitaplardan sevdiginiz şarkılardan, filmlerden veya kendi uyduruklarınızdan nick seçmek en güzeli canlar.. ama nolur lord of shadows, copcop kanatlı peri prensesi, kelebek ötesi güzel tatlı ponçik kız gibi nickler çok iticiiii..yani bence. ;)

bakın güzel bikaç nick üreteyim

çırçır olmuş kambur peri
pipisi küçük beyaz atlı prens
tomruk bal kaymak
kelebegimsi löp et
çırpınan folloş kuş

aman.. işte alın tepe tepe kullanın hehehehe

blog temamı değiştirmek istiyorum gene ama şu sıra çok zor.

kadınlar ölüp bitiyormuş kendisine, yok efendim daha neler. güldürmeyin adamı lan bu adam gibi yüzlercesi at arabasında geziyor sokaklarda, farkı yaratan 80 bilmemkaç bin euro mudur? bu çingen kılıklı adamı ilah yaptınız ya ne diyim ben size. son aldıgımız duyumlara göre çocugumu bırakıp kaçarım diyolarmış bide bunun için tüüü ben çocukken bizim kapıya eskiden bi sütçü gelirdi aha onun çırağı vardı aynı bu. güldürmeyin adamı, ikinci antonio banderas vakası diycem ama diyemiyorum antonyonun en azından belli bir karizması vardı. abmiz ise son kız arkadaşının verdigi bilgilere göre fil hortumlu don giyiyormuş. (o da nasıl bişeyse?)bence yazık. direk patlıcan koy. eski türk büyüklerimizden biri öyle yaparmış, yaa...

sene 2005 ti. norveçli balıkçılar, artık denizlerde kaybolup geometrisi bozuk şehirlerde fink atmak yerine, ellerine krem sürüp nonoşlaşmayı tercih ediyorlardı. hayat öyle bir anlam kazanmıştı ki, sökseniz de kopmuyordu o anlam. işte ben de evlenmiştim o sene. o yaz karşıyakanın üzerinde anlaşılmaz bir gölge duruyordu ve biz herşeyi hayra yormayı benimsemiş bir insan toplulugu olarak bunu da hayra yorduk...keşke yormasaymışız diyorum karanlık anılar ve kabuslarla boğuştukça.
düğün hazırlıklarına başladıgımızda etrafımdaki insanların değişen terminolojisine afallayarak tepki verdi bünyem. artık bir kaynanam vardı; ki kendisi asla kaynanaya benzemiyordu, bu işte bir yanlışlık olmalıydı. kocam ise sessiz ve düşünceliydi, ama düşündügü düğün, fotografçı ve bilimum zevat masrafı da olabilir, şimdi düşününce o karanlık ve korkunç günler o denli hayal meyal ki hatırlamakta zorlanıyorum.

akrabalar anlamlandıramadıgım bir şekilde hergün toplanıyorlar, anlamsız sesler çıkararak birbirlerine şimdiye dek alışık olmadıgım kelimelerle hitap ediyorlardı. korkunç birşeylerin yaklaştıgını ürpererek hissediyordum ama insan aklının ve tasavvurunun çok ötesinde bir zulümdü gelen, ah, bilsem şu an burada, bu konumda olur muydum? çoktan nikahı düğünü bırakıp- hatta takılan onca altının büyüsüne rağmen- kaçmıştım.
ve düğün günü geldi çattı...düğünde karşıma geçen ve normalde sessiz sakin bir kadın olarak bildiğim müzeyyen teyze, pistte normalden iri ve hatta o anda devasa görünen göğüslerini zıplata zıplata oynuyordu. vucudunun aldığı çarpık şekil adeta bir vodoo ayininin ortasında kaldıgımı hissettirdi bana. fakat yalnızca bu da değildi, orgun başındaki yapışkan uzun parmaklı korkunç adam hipnotize eden dünyadışı bir müzik çalarak insanları sürekli halaya davet ediyordu.

halay! işte dostum, bu insanlıgın bu güne dek verdigi en büyük sınavdır. annem, babam ve diğer en yakınım bildigim insanlarca biricik aşkımla beraber o çılgınlıgın ortasına sürüklenmiştik. birbirine karışmış kol ve bacakların çılgınca bir ritim ile savruldugu o keşmekeşin içinde, hayatımın en büyük sınavını verdim ben. aklımı kaçırmamak için dudaklarımı ısırdım. kaç adım atmam gerektiginin muhakemesini yapabilecek kadar aklım başımdaydı, ama topuklarımın yere nasıl çarptıgını ve bacaklarımın bez bir bebekmişim gibi nasıl savruldugunu hatırlarken şimdi bile ürperiyorum. müzeyyen teyzenin hopladıkça savrulan memeleri dev bir ahtapotun dokungaçları gibi üzerimize geliyordu, ayakta durmak an be an zorlaşıyordu. nihayet o uğursuz müzik sustu, ve can havliyle koşarak bir köşeye sığındık. başımızdan geçen iğrenç tecavüzün etkisinden kurtulmaya çalışıyorduk ki, müzeyyen teyze -ki tanrıya yemin edebilirim ki o kadına o gece şeytanca birşeyler olmuştu- yampiri yumpiri yanımıza gelerek beni dirseği ile dürttü ve o lanetli kelimeleri söyledi: "kaynın da çok datlu çocukmuş gıııız"
omurgamdan aşağıya soguk ve ıslak, delirtici bir korku akarken, tepeden tırnaga ürperdigim bu sözlerin ne oldugunu anlamaya çalışıyordum, fakat müzeyyen teyze soluklanmadan devam etti:
"görümcen de yok ha şanslısın!!!"...gerisini anımsamakta zorlanıyorum, ve inanın ki buna memnunum.

o geceden sonra bir daha hiçbirşey eskisi gibi olmadı. yakınımda duran ama o güne dek ne oldugunu farketmemiş oldugum bu "kayın" beni varlıgı ile sonsuz çılgınlıklara sürükledi. ne zaman biri kaynım diyecek olsa bir titreme nöbetine giriyorum. huzuru bulacağım günü adeta iple çekiyorum artık.

bir süredir ömrümü bu kayın ve görümce kelimelerinin kökenlerini araştırmaya adadım. araştırmalarım beni öyle yerlere götürdü ki, "kayınço, kaynata, elti, bamçuk" gibi diğer lanetli kelimelere de ulaştım. bu notlarımı lütfen okuduktan sonra yakın, yakın ki, gelecek nesiller yanmasın. bu lanetli kelimeler, bu kağıtlarla beraber sonsuz karanlıgın ve küllerin içinde kaybolsun.

mini not: lovecraft ın call of cthulhu sunu okumamış cancişler için anlamsız olabilir, kusura bakmayınız ;)

Anneannemin bi lafı var, "bokuna bölenmek"
ne demek, bilmiyorum ama çok hoşuma gidiyor. kendisine ısrarla itiraz eden ve dediğini yapmayan, yaşça küçük bireylere, "iyi o zaman, bokuna bölen!!" der :)

Bu arada, KAYNIM tolga askere gitti.. fırkk.. blogumun bi okuyucusu daha eksildi.. ama zaten yorum yazmıyodun hain Tolga, eksikligini anlamayacagız bile! ninihehehehehehhe bokuna bölen!!!
(örnekledim de, ne süper insanım ya)

not: bu kayın görümce elti bübübikbiye konularında bi yazım olucak ilerleyen günlerde boş vakit bulunca...

An itibari ile, itü bilgisayarı kazanan canım kardeşim, ailemizin ikinci bilgisayar mühendisi oldu... Ablasından daha iyi olacagı kesin!

ilerde inşaallah beraber güzel işler yaparız kuzumla..
Okurken isterse bütün ödevlerini yaparım..
Allah daima iyilerle ve iyiliklerle karşılaştırsın, amin :)


İtü gölette kalan var mı bu arada? az evvel aradım da yurt görevlisi bana gölet çok dolu burada kalması çok zor dedi ya var mı böyle bişey, istedigi yurtta kalamıycak mı alla allaa

iş yerindekiler websense e nasıl bir filtre tanımladılarsa kendi bloguma "adult content" diye sokmuyolar..

Bu Mehmetle ikimiz başbaşa tatile çıkamadık ya, haftasonları feci bi alışkanlık geliştirdik, pazar sabahları her hafta, her hafta tutmazsa iki haftada bir değişik bir yere kahvaltıya gidiyoruz. şimdiye dek temiz mandıra, patlıcan, barınak, yasemin cafeler, çiçekliköy e gittik. bu haftasonu da nereye gidelim diye düşünürken ben süpriz olsun dedim.

valla ben de mehmetin aynen unusual gibi olup bana süpriz yapmasını isterdim. zaten dedim bu hafta süpriz olsun, sen bul gidilecek yeri:)

Unusual, kızım nerden buluyosun bu antin kuntinleri ya. okudukça kendimden geçiyorum. bakalım benimki bu hafta ne kuntinlikler bulacak.


Güzelbahçede Altınoluk mandırası var, oraya gitmek lazım belki, ya da çeşmeye kumrucu şevkiye :)

Bir de işten bir arkadaş Tire de bi yerden bahsetti ama adını unuttum. kaplan bişeysi? böyle şayır çimen şelale bi yer mi ne? tire de 100 km, uzak geliyor baya ama itimiz azarsa bir ara oraya da gidebilirz. bir aralar orda değirmen diye meshur bi yerden bahsedildigini de duymuştum... gitmişken oraya da ugranır. şu tez bitsin her haftasonu kuduz gibi gezmezsem bana da ceren demesinler.

lanet olsun ki yaglı bir cildim var, clinique in 3 step setini aldım, bakalım işe yarayacak mı. aslında daha önce ahava nın çamur maskesini almıştım, onu 3 haftadır falan kullanıyorum ve çok memnun kaldım. fakat onun da arkasında bundan sonra tonik sürün bilmemne diyo, aman dedim bi de bunun tonigini mi alıcam. hiç anlamıyorum zaten bu işi. klinik in 3 üde birlikte ya, ondan aldım gitti. işallah işe yarar ben de şu burnumun kenarlarında ve cenemin topunda olusan yaglanmalardan kurtulurum.

2006 da ne bok yemeye başladıgımı anlamadıgım (dikkatinizi çekerim bu hayatı ben yaşamıyormuşum gibi sürekli bir olayların dışından bakma, anlamama hali içindeyim. insan kendi hayatının başrol oyuncusu olmazsa nerdedir?) bir şekilde, master a başladım, olmaz olsaydı master benim neyime?

çalışkan olmayan arkadaşlar, başlamayın master a. insan bünyesi o igrenc yetiştirme stresini kaldıramıyor. tabi benim gibi bir insansanız canım, ben de az buz manyak degilimdir. herşeyi kafaya takarım, herseyden bunalırım ve sıkılırım. hayatı zehir edecek şey bulması çok kolay cidden.

şuanda da berbat bir ruh hali içindeyim. gerçekten millet tez tez diye aglardı da hayvanlık eder, içimden ulan ne tezmiş be, alt tarafı ödev yahu derdim. benimki tez bile degil bitirme projesi ama anam ağladı. ha belki benim beceriksizligimdir o ayrı. ama çok berbat bişey ya.

bak ciddi söylüyorum master a başlayacaksanız tekrar düşünün.

ÇAlışıyorsanız başlamayın. bu ülkede akademik olan şeylerin çoğu yalan..
inanmadıgınız bir şeye kasmak da bombok bişey. boşverin, kariyere kasın siz. En güzeli. sokayım master a!!.

ben bir süre böyle berbat olacagım muhtemelen aglayıp zırlayıp hayatı kendime ve etrafımdakilere zehir edecegim, blog yazar mıyım bilmiyorum, ama çok fenayım, bakalım zaman ne gösterecek. bu kadar ugrastım ettim yüzdüm kuyruguna geldim umarım göt olmam.

iş yeri tuvaletinde, tüm makyaj malzemelerini bankoya yayıp, babasının banyosundaymışcasına 45 dakika makyaj yapan kadınları tekmeleyecegim bundan böyle.
ve makyaj çantalarını klozete atıp, sifonu çekmek istiyorum. düşünücem bunu da.
sizi salaklar!

Mum Alevi ile Oynayan Kedinin Öyküsü Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında O evde bir de kedi vardı. Geceler indiğinde kendi havasında Mum yanar, kedi de oynardı. Mumun yandığı gecelerden birinde Kedi oyunlarına daldı. Oyun arayan gözlerinde Mumun alevi yandı, Baktı, Mumun titrek alevinde Oyuna çağıran bir hava vardı. Oyunlarını büyüten kedi büyüdü Kendi türünde çocukcasına, Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü Geldi mumun yanına, oyuncakcasına. Bir baktı, bir daha, bir daha baktı Mumun alevinin dalgalanmasına Uzandı bir el attı. Bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı.. İlk kez gördüğü mumun yakmasına İnanmayacaktı. Kedi, oyunlarında büyüyordu, Mum, üşüyordu yanmalarında. Zaman ikili yürüyordu Aralarında. Bir ayrışım görünüyordu Birinin yanmalarında Öbürünün oynamalarında. Kedi oyunlarında büyüyordu, Yitirerek gitgide oyunlarını. Mum küçülüyordu yanmalarında, Yitirerek gitgide yakmalarını. Oynarken büyüyen kedi yanacak, Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı. Küçülen yaka-yaka aydınlatacak, Büyüyen yana yana anlayacaktı. Bir mum yanmasından Ve bir kedi oyunundan Kaldı sonunda Bir gecenin tam ortasında Bir evin bir odasında Göz-göze susan İki insan. Mum yandı bitti, Kedi büyüdü gitti. Oyunlar karıştı gecelerde Suskun uykusuzluklara. O iki insandan, sonunda Birinin anılarında kedi, Birinin dalmalarında mum Kaldı gitti. Nerede bir mum yansa şimdi, Nerede oynasa bir kedi, Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri.. Bugün dün gibi oluyor, Dün bugün gibi. Mum ellerimi tırmalıyor, Belleğimi yakıyor kedinin elleri.

Özdemir Asaf

Diablo 3 çıktıgında ben tezi bitirmiş olacagım oynarım da;
en büyük soru şu
BİLGİSAYARIM ÇALIŞTIRACAK MI???
Geçen sene bimeksten 1.300 ytl verip aldıgım bilgisayar diablo 3 ü çalıştırmazsa kendimi pencereden atacagım!!! evet diablo 3 ün karşısında insan hayatı bu derece değersiz, eveeeet!!

Rabbit Rapes Cat!!

kediye horoza falan da saldırıyor allahın sapıkları ama onları koymaya içim elvermedi. yeter artık bitsin bu tavşan zulmu. nedir kardeşim şu hayvanlardaki sevişme azmi bizde olsa şu an bütün dünya türk olmuştu!!!

küçük tavşan yaşadı ama
dünyada iz bırakmadan,
sırf bir havuç uğruna.

bir daha çivili sopayla tehdit etseler bile kimseye ödünç kitap vermeyecegim. kitabı nasılsa okudun bırak başkaları okusun demeyin bana. ben kitaplarımı seviyorum abi, kütüphane yapmak için orjinaline para basıp alıyorum, biriktiriyorum ve gözüm gibi bakıyorum. sonra evinize gelip o mini kütüphaneyi gören mallar, aa iyi ben bundan ödünç alırım ne gerek var para vermeme diye düşünüyolar. sonra istiyolar, lanet olsun ki insanları kıramayıp veriyorum. sonra o kitap gidiyor abi. gelmiyor bidaha. çünkü degerli malımız, kitabı hatırlayacak kadar önemsemiyor.


en son iş yerinden biri kitap istedi benden. elimde her gun okudugumu görüyo ya. bissuru kitabım var istedi işte. verdim once okudu getirdi. ikinci verisimde 3 kitap istedi, verdim ve sadece 1ini getirdi. araya yıllık izinler falan girdi unuttu bence gerizekalı. ben sana 3tane vermiştim dedim ama yoo bi tane verdiniz dedi. ben de üstelemedim artık!! ama acayip sinirlendim! bir daha kimseye kitap vermiyorum. kimseye. vermiycem zaten kayınvalideme verdigim kitaplar da geri gelmiyor, 2 tane verdim, daha okuyamamış. alıcam onları da bu haftasonu.

Şirinler köyüne yerleşmeye karar verdim, adresi bilen bana acil ulaşsın.

körle yatan şaşı kalkar demişler ya, pınar altug un memeleri yagmur atacana bulaşmıs sanırsam. şaka bi yana, yaş kaç yahu, o memeler ne yagmur? karınla ortak sütyen kullanmaya mı başladınız yoksam?

90 ların şarkılarından dinlemeye doyamadıklarım var benim.

şu tank oyununu oynardım atarimde.. ve ne zevk alırdım yarabbim! o ortadaki kuş gibi şeyi korumaya çalışırdık diger tanklardan, bir de kırdıgımız tuglalardan güçler falan çıkardı..

ya atari çok zevkli bişeydii..

bir tane de uçaklısı vardı daha dogrusu uzayda uçuyodunuz, çeşitli haşır ve böcürden kah kaçarak kah onları vurarak.. sonunda da "attack delta target" omigron target falan diye bişi çıkardı hey gidi günler...

şimdi grafiklerine tiksinti ile baktıgımız bu oyunlar ne zevkliymiş zamanında be, hatırlayınca titredim :)