bu sene bok gibi geçti ama iyi bitti. peki ya bilanço? 2009 da nasıl olacak bu işler? aha da işte, bakıcam, bir sene once ne haltlar yemişiiim=)

iş hayatı: yorum yook!

Aşk hayatı
2008 - saglıklı, pozitif, muck canım benim.
2009 - hedefimiz çıtayı indirmeden kocayı eskitmeden bir ömrü devirmek.. dayan ikibindokuz, dayan memo

Sağlık
2008 - hamdolsun, çok iyi, şeytan kulagına kurşun. fakat göt göbek aldı başını yürüdü !! bingillık açıgı 2008 de son 12 ayın en yüksek degerine ulaştı, elime mezuro alıp kendimi ölçsem üzüntüden kanser olur ölürüm o derece.
2009 - göt ve göbekte ciddi anlamda küçülmelerin beklenecegi bir yıl. mide ve gırtlakta daralmalar olacak. kurdaki dalgalanmalar faize nasıl yansır bilemesem de, burdaki dalgalanmaların popoyu küçültmesini, gıdıyı eritmesini bekliyoruz.

Aile
2008 - Giderek çılgınlaşan anne, öss stresinden süper mario daki kurulu yürüyen bombalara dönmüş kızkardeş, müdürünü sopayla dövmek isteyen baba ve bana tombistop diye seslenen bir koca.
2009 - çok şükür diyelim ama Allahtan biraz akıl ihsan etmesini de ihmal etmeyelim.


aaa bi de, eklemeden geçemiycemmm, bu yukarıdakilerin yazılış sırasının, şahsımın onlara verdigi önemle hiçbir ilişkisi yoktur. baktım da sanki iş-kariyeer diye deliren kaplan kadınlara benzemiişim en tepeye iş yazınca. halbuki iş yerinden yazıyorum ondan ilk önce onu yansıtmışım :) yoksa şahsiyet olarak evcil bir tavuk kadınım...

Ya neden herkes, hasta mısın, moralin mi bozuk der ki bi insanı her gördügünde? Ben zaten anamdan kaşlarım çatık doğmuşum, annem hep anlatır seni bi kaldırdılar ters ters bakıyosun aklımdan ilk geçen aman allahım bu nasıl bi bebek böyle ya falan oldu diye. resmen annemin şeysinden çıkar çıkmaz kadir inanır bakışları ile dünyaya açılmışım, neden rahatımı bozdunuz dercesine.
şimdi yemekten geldim, uf yani, her gören keyfin mi yok diyo; bu ne anasını satıyım ya. suratımda mı meymenet yok, gayet de keyfim yerinde olmasa uyuz olmayacagım bu kadar.
gülücükler mi saçayım, chesire kedisi gibi sırıtış mı yayayım bütün gün?
iş yerinde yüzüme otomatik surat ifadesi mi geliyo anlamıyorum.
hani bi otomatik pilot varmış ortamına göre yukarıyı, surat ifadesini düzeltiyomuş falan.
(niye yukarıyı diyosam artık? Allah beyin vermiş, o da yukarda yani suratıma göre, ama sanırım benim kumanda merkezi popoda yani kesin bi anormallik var; yok böyle bişi)

Kılıçla gidicem yemege bundan böyle, ne oldu hayrola, moralin mi bozuk diyenin kesicem götünü. Şebek miyim lan ben! Olsam olsam puhu kuşu olurum bu gamlı ifade ve pörtlek gözler varken bende..biraz küçülebilsem kalimero diye yediricem kendimi, ama malesef boyutlar büyükken ancak kabarak gubarak puhu kuşunu yakıştırabildim kendime, göz var nizam var. yoksa hakkatten kuşbeyinli gibi davrandıgımı inkar edicek degilim. var yani kuşlarla bi akrabalık. aksam çayı şekeri al gel demek yerine çayı fasulyeyi al gel diyorum mehmete düşünün yani. arada pointerlar karışıyor hafızamda yanlış kelimeler kullanıyorum bunu da başka bi postta uzuuun uzuuun, dertlene dertlene yazıcam...

İsrail in gazze ye yaptıkları insanlık suçudur.
öldürmenin, katil olmanın hiçbir makul açıklaması olamaz, olmamalı, diger büyük devletler ne yapar ne eder bilmiyorum ama Türkiye Cumhuriyetinin, devletimin, bu insanlık suçunu unutmamasını, ve buna göre davranmasını diliyorum.

Ölenlere Allahtan rahmet dilemekten başka elimizden gelen birşey yok, sayılar ne kadar anlamsız resimler olmadan, nazım boşuna mı demiş, "ölüler bir ss mangası bile olsa ölüler öldürmez..."

Bize kalan yaşayanlardan korkmak.

http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=26458

Özledigim çok insan var. kimisi belki beni unuttu, kimisi belki anımsar. bazısı özler belki.
hiçbirşey eskisi gibi olmuyor, zaman kimyasal reaksiyon sanki. alıp elinizi tutup götürüyor ve bıraktıgında bi anlıgına geçmişte bıraktıgınız seylerin uzaklıgı kalbinizi yaralıyor.
Bazen çok kızdıgı, bogmak istedigi birine bile bu uzaklık yüzünden özlem duyabiliyor insan..ne tuhaf hayat. o özlenilen, yıllar öncesindeki kendimiz miyiz yoksa? sözcüklerimiz mi, hatalarımız mı, küçük tahta kaşıklarla yedigimiz/yedirdigimiz yalanlar mı?
büyümek bedeli olan birşey; kimi zaman olsun diye çıldırarak, kimi zamansa istemeye istemeye, ama eşşekler gibi kabul ederek.
yıllar yanımızda yürürken çok incitmese bizi...yaralamasa. herşeyi hatırlamak kolay olsa, açık pembe renkte olsa bütün anılar.
bir sene daha bitti, olanlarla ve olmayanlarla, hesaplarla, üzüntülerle, sevinçlerle. kısık sesle anlatılanlarla ve haykırılanlarla..
Yeni sene, tüm içten dileklerin gerçekleştigi mutlu bi sene olsun...

Şimdi Seven sevmeyen, özleyen özlemeyen herkes için, tanrıdan geliyor ve hep beraber yaşıyoruz sevgili okuyucular : 2009.

Vallahi artık her işte bir hayır vardır lafına inandım. Yeminle inandım.

Şu söylene söylene gittigim yemekte, çekilişte en büyük hediye bana çıktı iyi mi. ne oldugunu söylemeyeyim deşifre olmamak adına fakaaat, baya büyük bişey, 5000 ytl degerinde. süber!
halbuki giderken gitmeyi istememiştim :D, vallahi rabbime çok şükür diyim, tutu maşallah, piyango biletimi aldım, kafama kuş sıçmadı ama bekliyorum, zaten aynı unusual gibi benim de büyük ikramiye yok istek listemde, 3-5 bişey çıksa yeter ya napıyım o kadar parayı ben :)

İş yemegi olcakmış peh.. hem paralı, hem de gitcez valla, teey yukarlardan emir var.
Ya işte bu yemek için dün kıyafet bakmaya gittim, hiç bişeyim yok uygun giyecek. bi kırmızı gece elbisem var, 2 takım var ama göt göbek aldı basını gitti içine sıgacak halim kalmadı. Dün gittim M&S da bi kadife elbise begendim, yakası biraz açık ama içine askılı giyecegim artık... İşin aslı en ucuzu o diye alıyorum, yoksa zaten gitmek istemedigim için dünyanın parasını dökmeden kurtulayım yeter. kilo vermem lazım yaa. hayat çabucak ve başka birsürü işle ugrasarak geçiyor, tüm gün masa başında, veremiyorum Allah kahretsin yani.

Ev alıyoruz. Mutluyum, heyecanlıyım, korkuyorum. Bankaya degil müteahite borclanacagız. evin aslan payını bu hafta tapuyu alırken veriyoruz, kalanı 4 ayda çok ama çok sıkışarak da olsa ödeyecegiz.

Umarım nisan sonuna kadar işsiz kalmayız çünkü 5 kurusumuz kalmıyor valla :) bu 4 ay içinde işsiz kalırsak halimiz ne olur hiçbir fikrim yok.
Allah ev sahibi olmak isteyen herkesin her daim yari ve yardımcısı olsun..Amin.

Ben sevdigim müzikleri dinlerken gözlerimi yumup gökyüzünde dansediyorum desem, benle görüşmeyi keser misiniz?

Yıldızlara yetişemezsiniz belki ama yüreginizde minicik dalgalanmalar, ruh haline göre fırtınalar yaratabilecek kalitede olduguna inandıgım bir playlist tavsiye edecegim sizlere:

1- Metallica - no leaf clover: fazla söze gerek yok. dinleyip gözlerinizi yumun :)

2- My Dying Bride - The Prize of Beauty : bu çogu insana biraz agır kaçabilir ama inanın sonu için dinlemeye deger!

3- Anathema - Are you There : biçok insanın bu şarkıyı dandik buldugunu biliyorum, ama huzurlu bişey bu ya. böyle sırtüstü suda yatmak gibi, denizin soguk suyu ile güneşin sıcak yüzü arasında kalmak gibi...

4- Iced Earth - Damien : Eee are you there ile kazandıgımız huzur bize battı degil mi, damien le popomuzdaki tüylere biraz ürperti katalım.diken diken edelim. ilahi söylercesine vırıldayarak sallanalım. mümkünse insan içinde degil.

5- Veee listemizin finalini, ürperen tüylerimizi gıdıklayacak hafif nostaljik, biraz romantik, biraz da ucibik Bruno Pelletier, Garou, Luc Me nin söyledigi, belle ile yapıyoruz.

Ha hala bu liste üzerine dinlemek isteyen varsa, ben doymadım diyen varsa, Kinacettin Kişkişoglunun "Dertler olmuş derya, şansa bak yaa" albümünü tavsiye ediyorum.

Acayip ve alakasız not: Banner imi değiştiricem. evet yapıcam bunu.

uzuun zamandır, 1-2 aydır olmadıgım kadar mutlu ve iyi hissediyorum kendimi. Umarım bu moral devam eder, umarım böyle gider. Artık herşeyin hayatımı dar etmesine izin vermeyecegim, elimdekilere daha çok şükredecegim !

Oh yes, bu yazının konusu kıllı mı kılsız mı gögüs sevmeniz cancagızlarım. erkeklerde tabi. Ya şaka bi yana daily mail in söz konusu haberi beni kopardı.

Siz ne dersiniz? Bööle tras edilmis gibim mi yoksa dagdan inme tarzı mı?




Tamam itiraf ediyorum biraz garip bi karşılaştırma oldu bu üstteki resim ama komik :)))))

"ölüler bir SS mangası da olsa ölüler öldüremez
ölüler dirilerek öldürür kurt olup elmanın içine girerek"


Nazım Hikmet, Saman sarısı'ndan.

şiirin okudugumdan beri düşündügüm ve etkisi altında kaldıgım kısmı...

Sizce bu muhtesem ifadenin sebebi ne? tabi ki elindeki turta! Efendim, bendeniz, geçenlerde yazmıştım turta yapıcam diye, bugün izinli olmam dolayısı ile gerçekleştirmiş oldum bu düşümü ve amerikalıların klasik tatlısı apple pie yani elmalı turta-pay denedim. Fena da olmadı hani!

Tabi ki bu ulvi anı resimlemeyi de ihmal etmedim. İşte kurban seçtigim elmalar!



Hamuru açana kadar canım çıktı. Daha önceleri tee 2005te bi çılgınlık yapıp mantı yapmıştım, onun hamurunu açmak bu kadar zor degildi inanın! çok yaglı bir hamur ve katkat oldugu için parçalamadan açmakta oldukça zorlandım. Sonuçta açtıgım 2. hamur bu :P


Hamurun ilk katını koyup içine elmaları cevizleri sekerle karıstırıp döktüm, üstünü kapatınca böyle bir görünüm ortaya çıktı..


Pişince de, üzerine pudra sekeri döktüm. Pişerken hamuru delin diyodu tarif te o yüzden üzeri delik delik..




Aha bu da yakın plan Turta.. Vallahi güzel olmuştu, hiç gözünüz korkmasın yarım saatte fırına atılıyor deneyin.

Ya dün midsomer murders isimli diziden bir bölüm izledik,

emily mortimer isimli hatunu dur bakıyım bu birine benziyo ama kime? diye diye izlerken sıkı takipçisi oldugum yaprak dökümündeki sedef'e benzedigine kanaat getirdim, sanki tam mischa barton ve sedef karışımı bu kadıncagız ama saç kesiminden dolayı daha çok seda demir (sedef) e benziyor dimi!


Bence emily daha güzel :p seda daha sevimli

romantik komedileri forwardlayarak izlerim veya kız kardeşimle tıkına tıkına izleriz, geyigimizi döndüre döndüre.

bu filme de aynı muameleyi yaparak başladım ama hoşuma gitti yahu. Zaten oldum olası Catherina Zeta jones u çok begenirim ve filmlerini de izlemeye çalışırım, bir tek zorro ları izledim de begenmedim sanırım şu güne kadar.

no reservations bir şekilde sizi yakalıyor ve izletiyor kendini, biraz duygusal, epey hüzünlü ve tabi ki her romantik komedi gibi sonu mutlu bitiyor. Ya ben zaten psikoloji olarak darmadagınım şu aralar, belki de bana ondan bu derece hüzünlü geldi bu filmin başları, baya bi ağladım çünkü hörhör diye diye.

filmin çogunu oluşturan mutfak sahneleri biraz bana raratuy u anımsatmadı degil ama eminim bu filmi önce izleyip sonra ratatuy u izlesem bu sefer de o bana bunu anımsatırdı.

izlemeyenlere öneririm şöyle ekoseli battaniyenin altında bir fincan sıcak sütlü kahve ile yudum yudum izlenesi keyifli bir film.

eetabi gerçek hayatta nerde böyle aaron eckhart lar tabi yalnız ve işkolik kadınımızı gelip nerden bulucak diycem ama kader kısmet bu işler..

filmden çıkarılan ders: ben de aşçı olmak istiyorum..

Ya benim takıdan tokadan ve çantadan başka böyle deli gibi almayı sevdigim üçüncü şey de mutfak eşyaları ve züccaciye sanırım.

ben bu tuzluklardan istiyorum. şu sarmaşlı dolaşlı olanlardan mudo da görmüştüm ama 75ytl civarında bir fiyatı vardı, kızım daha kiradasın yavaş ol kendi evin olsun alırsın dedim kendime.

sonra tv de kimi dizilerde, gördüm, dün de yemekteyiz adlı programda görünce dayanamadım istek listeme eklliyim dedim. Ya ben bu istek listesini, neden tutuyorum aslında, çok komik. Çünkü o kadar çok şey var ki ya şunu bi ara alayım dedigim, unutmamak için. şimdilik ev alma planlarımız somutlaşabildigi için memoyla sürekli bişi görüp evimiz olunca alırız isimli şarkıyı söylüyoruz.

Sözleri de şöyle:

bırak sevgilim kalsın
evimiz olunca alırız
hem yenileri çıkar bakarsın
en güzeline para sayarız

Ya, acıların kadınıyım zaten, ev ögrenci evi gibi kardeşim, bütün tabaklar bardaklar ayrı ayrı birbiri ile alakası yok. evlenirken hem pahalı geldi yemek takımı almak, hem de üşendik, sonra da zaten tabak çanak hediye getiren o kadar çok insan oldu ki, almadık kaldı öyle.




dün linens in kataloğu geçti elime, şu üstteki şeker şeyi orda gördüm. aşağıdaki gibi köplüsü de var. Bir ara popomu kaldırıp linens e gidersem anneme yılbaşı hediyesi olarak alabilir miyim bi bakıcam bakalım.


Hah, işte bu alttakini de internetten buldum, tam benlik, acayip hoşuma gitti. sanırım hepsini alıcam ben bunların, evet. ya şimdi söyleyin, alınmaz mı, alınır da pul biber kara biber tuz kimyon konmaz mı kardeşim bunlara.. ben mi tuzluk olayım ne var yani..

Bir kuduzluk var bende, ne zaman tatile girsem uyuyamam geceleri. Öğrencilik günlerimi mi özledim bilmiyorum, mehmet mutsuz suratıyla aman yine mi uyumuyosun diye diye mızıldanıp gidip uyudu, benim hala bir gram uykum yok. Bir film izleyek bari dedim, the age of innocence i kodum da, çok agır geldi gecenin bi köründe. Keşke hiç uyumasak, hani the x files'ın bir bölümünde olmuştu öyle bişey, uyumamanın formülünü bulmuşlardı da adamcagızlar - denek olanlar- top bulmuş subyan gibi sevinmişlerdi, oleey 2 ömür yaşamış gibi olucaz da, uyku ihtiyacı olmadan süper eglenicez hem işimizi yapıp hem hayatımızı yaşıcaz da. bilmem ne.. tabi sonra kafayı yiyecek kıvama gelmişlerdi, bulmuşlardı belalarını. işte bazen bana da öyle bir esiyor da, keşke uyumasaydık diyorum. iki ömür yaşammış gibi olsaydık.. Tabi sonra sabahın köründe "uyan tombişim" diyen memo nun sesi ve sıcacık yorganı açışı güzel bir son yazısı oluyor bu düşüncelerime.

biliyomusunuz, büyük teyzemle küsüz 1 senedir, nasıl hala tuhaf geliyor anlatamam. yedigimiz içtigiimiz ayrı gitmezdi nerdeyse, her derdime koşardı, nasıl severdim onu, annem gibi-ydi. insanlar her 10 senede değişirler demiş ya biri, kim dediyse çok dogru demiş, öyle cidden. Özledim onu ama özledigim kadının aslında artık olmadıgını, değiştigini de biliyorum ya, öyle amaçsız bir özleme benimkisi.

Bir ailenin kadınları birbirini ne kadar seviyorsa o aile o kadar mutlu oluyor degil mi, evet sanırım öyle cidden. iş kadınlarda bitiyor. Kadınlar birbirini seviyorsa, erkeklere de sevdiriyolar kardeşim birbirlerini. Erkeklerin zaten gıcık olmak, kin tutmak, hava atmak gibi dertleri kadınlar kadar olmuyor. Hele ki kızkardeşler, birbirini sevmedi mi baglı olmadı mı o ailede hayat yoktur derim vallahi. Biz eskiden, iki teyzem, anneannem ve annem öyle şendik ki.Neler neler yapardık birlikte, yalnız hissetmezdim kendimi kadınsal açıdan. He, kadınsal açı ne derseniz, bir araya gelmek, şöyle canın gibi sevdigin insanlarla çalkalanıp kendine gelmek aromaterapi niyetine. Fakat artık aramız çatırdadı ya, içimizden bi halka eksildi ya, ne artık birlikte gidilen tatillerin ve pikniklerin böyle eski zevki var ne bir araya gelmelerin. Benim ailem de küçük bir aile degil aslında ama çok daha büyük olsun isterdim. Ben sanırım şu Adile Naşit Munir Özkul ikilisinin filmlerindeki gibi, dallı budaklı kocaman bir aile isterdim, zaten şimdi de annemlerle aynı sitede oturuyoruz, küs oldugumuz teyzem de 2 sokak ötede. Böyle bir aile apartmanımız olaydı ah, ah. Ananecime nefes kadar yakın olsaydım, kuzenim ödevini telefonda sormasaydı.

Kimisi sevmez bu kadar ailenin içinde olmayı, ama belki bizimkilerin tastamamı çatlak oldugundan mı ne , ben seviyorum.

dedim ya, bi aileye tadını tuzunu veren kadınlar yahu.

yaşamın her anını görmek, ellemek koklamak lazım ... Deli de olsalar, manyak da olsalar, aileyi bagrına basmak lazım..

Hani nasıl, bundan seneler ve seneler öncesine dair bazı şeylere "ya nasıl olmuş ki, yuh" diyoruz, örnegin kölelik, derebeylik, yok efendim kralın tüm kadınlara sahip olmasıymış bilmemne.
tüm bunlar nasıl da saçma ve abes görünüyorsa, acaba bu 1950 ve 2000 kusur seneleri arasında dünyanın ağzına sıçılması, kirletilmesi, öldürülmesi umursanacak mı 300 yıl sonra?

sakin mı karşılanacak yoksa "atalarımıza inanamıyorum dünyanın rezil olacagını bile bile kirletmeye devam etmişler, yuh" mu denecek?


bugun rafineriler kendilerini çevre dostu ilan edebiliyor, yüzlerce insan da eşşekler gibi dinliyor ve alkışlıyor. Ne garip degil mi? Ürettikleri gazlarla havanın agzına sıçan bu kurumların çevre dostu olması..

Belki de yüzlerce sene sonra, hani Time Machine filminde oldugu gibi, dünya gene ilkel olacak...Ve bu günlerden geriye kalan metal parçalar abuk subuk görülecek. Ve rafineri, nükleer santral, envai çeşit kimyasal üreten her türlü fabrikanın varlıgı, kimbilir, yine belki şu an bize kölelik sistemini hayal etmenin verdigi tadı yakalatacak çocuklarımızın, çocuklarının, çocuklarının çocuklarının, çocukları-na.

Issız adam ı izledim nihayet. Ne diyeyim? Güzeldi gayetle. Ben pek ıssız olmadıgımdan ıssız adamın hissiyatını anlayamadım, bir de tavşan gibi sevişken oluşunu da tabi ki.
Annemle gecenin köründe izledik ve annem bayıldı, ikinci kez izleyecegini söyledi. Ben filmdeki kıza bayıldım asıl, nasıl sevimli akıllı cin gibi bişeydi.
Ayrıldıktan sonra adamın evine gitmesi çok üzücüydü, sinemanın arka koltuklarından hıçkırıklar geliyordu diyim size..
Sonunun mutsuz biteceğini daha başından hissettim aslında, ve o kadar etkiledi ki beni film, ilk aşkımla evlendigim için kendimi çok şanslı hissettim.

hüzünlü biten aşkın, daha dogrusu sonu kötü tutkulu bir aşkın en büyük kahramanı ayrılık oluyor. O ayrılıgı Allah kimseye tattırmasın.

Ve annem filmden çıkınca şöyle dedi: böyle tutkulu bir aşk yaşamış olmayı çok isterdim!
ben : ama acı çekerdin?
annem: olsun değerdi!

yine de sizce gerçek aşk mıydı bu filmdeki? Ada için belki öyle, ama alışkanlıklarından vazgeçemeyen Alper cidden aşık mıydı? Bence olamaz ki öyle aşk.. Arar, bulur, pişman olur, bırakmaz ve onunla yaşayıp ölmez misin aşıksan?

Kurban bayramlarını sevmiyorum, sevemedim. koyunları danaları topluca kesmek hele ki böyle angut gibiyken, hayatta hiçbir boku düzgün yapmazken sırf ele güne dana kesiyoruz havası atmak için dana kesenlerin götünü kör testerelerle kesesim geliyor.

hem kim benim dost canlısı oldugumu söyleyebilir ki? Bilakis tüm ailenin uyuz oldugu garubet suratsız ve arada bir dandun konuşan aksinin tekiyimdir. EE bayramlarda da insanlar bir araya geliyor ve benim kaynana dilimden rahatsız oluyolar haliyle.

Eskiden bazı bayramlarda hastayım, gitmiyorum biyere der gitmezdim kimselere. ama şimdi evlendik barklandık ya illa ki gitmek gerekiyor. Gitsen bir dert gitmesen bir dert. küsenler darılanlar, anneme babama sizin kız hayırsız diyenler. Hayır sanki peygamberim ya. gitsem ne olcak gitmesem ne olcak. 2 tabak az kirlenir hüsmen amca. zaten muhabbetimiz de yok ne diye gelmememden şikayet edersin ki... Of of..

Arog a gittik bir de dün gece, 2 ye çeyrek kala bitti, bilmem ondan mıydı ikinci yarısında çok sıkıldım, bitsin artık dedim o futbol sahneleri çok uzundu ya..

Gülme beklentisi ile gidiyoruz malum, bu yüzden biraz bekledigimi bulamadım diyebilirim, Filmin ilk yarısında çok güldüm, ama ikinci yarısında sıkıldım ağalar.

bi eksik vardı sankim bilemiyorum. Cem yılmaz kendini tekrarlamış demek istemiyorum ama espriler çok geyikti yahu. ya sabah babam sordu komik miydi, anlatsana diye, bir tane bişi gelmedi aklıma maymun ve viagra dan baska. aha bide beyaz esya ne abi? diyişi komikti tabü.

bide, ne alaka diceksiniz ama ben denize çıkan sokakları çok seviyorum ya. Öyle bi sokakta bi evim olacak bir gün!

Ben facebook a girmeyi sevmiyorum uzun zamandır. anca biri friend request atmışsa aman yanlış anlamasın diye giriyorum onaylıyorum. 5-10 kere de Geo Challenge oynadım girmişken kabul!

Ama artık sevmiyorum lan.. cidden. Bu ne be. girince bana herkesle ilgili bir sürü şey gösteriyor. tıklıyorum, bakıyorum. ordan bir tık hoppala bi başka yere. bir tık bambaşka yerlere. 3 dakka sonra bi bakmışım hiç tanımadıgım birilerinin resimlerine bakıyorum. Oha diyorum kendime o zaman. Hayır bir de eski sevgilim falan olmuş olsaydı herhalde sürekli onların hesaplarına göz atardım, neden mi, küstügüm 2-3 arkadaşıma arada bir bakıyorum çünkü ne yapıyorlar diye.
Tüm bunlar hiç hoşuma gitmiyor, o yüzden aktivitemi minimumda tutuyorum, ilişki durumları, kimin nerde tanıştıgı, resimleri, hiçbir özel hayat kalmadı yahu.

Eskiden gizemini, mesafesini sevdigim insanlar vardı, şimdi resim altı icik bicik notlarda gerçek yüzlerini gördüm. Cidden bak, birini siz ciddi haliyle seviyor olabilirsiniz, saygı duyuyorsunuzdur. O insanın başkası ile samimiyetine ve mahremine şahit olmak şok yaşatabiliyor.

Ya, biliyorum, profil ayarları var, limited profile listeleri var, ama hepsi bir yere kadar.

Bizi etiketledi, kategoriledi, kutulara koydu facebook. birbirimiz hakkında bir sürü şey gösterdi. İnsanların " özel " liklerini yok etti bence.

Sevmiyorum feysbuku.

Turta sanırım.




,

Ve kim bilir daha neli.

bir gün turta yapabilecek kadar boş vaktim olucak.

Waitress i izlediniz mi? İnanılmaz iştah açan bir film. Kadıncagız çeşit çeşit turta yapıyor bir de sürekli yenilerini düşünüyor falan.. İlginç baya :) çok özendim doğrusu! inşaallah ben de yaparım bir gün...Şeftalili, çilekli, elmalı ilk deneyeceklerim olur herhalde..

Bulutları dağıtmak istesek de
yagmur yine gelip üzerinize yagıyor.

Bu sene bitsin artık. Hatta bu hafta bitsin. tatile, rahatsız edilmemeye, kimsenin adımı söylememesine çok ihtiyacım var. kimse seslenmesin ya. kimse bişey beklemesin, istemesin. hatta mümkünse çocuklugun o budalaca mutluluguna geri döneyim.
kar yağsın bir de.

Bıdıyı birgün mehmet çöpün yanında buldu. Ölmüş. bana söylemedi 3-4 gün kadar. Çok üzüldüm ögrenince. Ama onun şuan cennette koşturdugunu düşünüyorum. Orçunsa ortadan yok oldu. İyi şeyler düşünme k istiyorum onun yoklugu ile ilgili.

Kedileri sevseniz de sevmeseniz de, onlara bi kap su koyun, su içsinler. Sokak aralarında hızlı gitmeyin, ezilmesinler. Çöplerin agzını kapatmayın, yemek bulabilsinler. Eziyet eden çocukları görünce kızın, anneleri babaları ögretmemiş olabilir hayvanları sevmeyi, siz deneyin.

Kedisiz ve gülüşsüz hayat olur mu? tüm bıdı ve orçun ları seviyorum.
Allah hepsini korusun ve gözetsin.

- Blograzzi puanı neye göre veriliyor bu Alllahaşkına? Bilen eden var mı ...

- Hayatımın en igrenc haftasonlarından birini geçiriyorum :(

- Mummy 3 ü izledim (tomb of dragon emperor) neden ekşi sözlükte bu kadar yerin dibine batırılmış anlamadım, eğlenceli bir film işte yau

- Terminator Sarah Connor Ch. giderek daha çok seviyorum ama, valla Sarah Connor olmamış. O dudaklar kasılır, o gözler kısılır. Niye be Lena ablam niye?

- Artık zayıflamaya başlamam lazım. Unidentified Bouncing Object diye avlıcaklar beni ühüü..Ne diyeti yapsam bilmiyorum ki.

- Benimle beraber bir kısım insanın da Sherlock Holmes filmini heyecanla bekledigini biliyordum, ama kötü haberlerim var. Robert downey sakatlanmış ağalar,(burdan okuyun)...
Bitmeyecek mi bu film yoksa :) lanetli diyorlarmış baksanıza.

Bazen mehmetle servisten inip eve yürürken, çok ama çok mutlu birini görüyoruz. böyle hoppidi hoppidi neşe ve enerji ile koşarken.

O anda biz sabah altıda evden çıkıp akşam 7 ye kadar çalışmanın yorgunlugu ile geberik oluyoruz. Şöyle bir sipariş vermek istiyorum , o tavşan gibi zıplayarak yürüyen insanları gördükçe:

- garson, şunun başından ne geçtiyse aynısından istiyorum!

(mesela ev almış olabilir, araba almış olabilir, piyangodan para çıkmış olabilir dimi ama? kocaman bi sırıtış iyi bişeylerin işareti olsa gerenk.)

Takıntı konusunda mimlenmişiz. Aslında mim yazmıyorum, ama şu an canım çok sıkılıyor..beş dakkada yazıyım dedim.

- Durdugum odanın kapısı ya tam açık ya da tam kapalı olmalı. aralık kapılı yerlerde duramam. çok azar işittim bu huy yüzünden iş ve okulda.

- giysilerin vucutta oluşturdugu izleri elleme takıntım vardır. delirtir beni bu. mesela don lastigi sıkar da iz olur ya elle allah elle o izleri, benden baska bi manyak var mıdır bunu seven bilmiyorum

- takıntı mıdır bilemiyorum sözüm kesildiginde inanılmaz öfkelenirim. Bunu yapana kin falan beslerim ayol! gözüm döner.

- atlet giyemem. 5 yasından beri atlet giymedim, duramam atletle. vucudumu boğmacaya kapılmış gibi hissediyorum, giysilerimi yırtıp atasım geliy aney.

Biliyorum takıntı konusu oldukça üzerinden "ayy benden anormali yoktur" seklinde prim yapmaya müsait. ama ben buraya koca bir ünlem koyuyorum ve her normal insanın belli takıntıları vardır diyorum. takıntınız yoksa zaten muhtemelen robotsunuzdur veya conconayt olabilirsiniz.

ömrümde ne sınavlardan geçtim . ilkokul 5 anadolu lisesi, ortaokul 3 fen lisesi, sonra öss, sonra universitedeki finaller, sonra mezun olup 3 aşamalı sınavlardan geçerek işime girdim, les e girdim, master yaparken girdim bazı sınavlara yine, sonra toeic; ielts tir şudur budur girdim... -oha, amma sınav görmüş şu çaresiz bedenim ve zihnim.-
fakat bu sınavların hiçbiri, fekat hiçbiri, beni laz müteahit in karşısında döktügüm terler ve çektigim çileler e denk noktalara getiremedi.

deseler di ki, frodo yüzügü taşıdıgında, anakin darth vader oldugunda veya ismail yk kaşlarını aldırmaya karar verdiginde nasılsa, sen de o ruh halinde olacaksın, ben gerekirse kendi bokumdan ev yapardım da gene çıkmazdım laz müteahhit'in karşısına.

düşünün ki herşeyde anlaşmışsınız, teslim tarihi, ödenecek miktarlar, herbirsey!
önünüzde iki side quest kalmış: kapora vermek, sonra ay başında da kalanı verip tapu devri yapmak.
fakat bundan böyle kendisine lazmüt diyecegimiz lazmüt (thou shalt be known by thy name); iş maddeleri sözleşmeye dökmeye gelince önce hoplamaya, zıplamaya başlamıştır.

daha önce teker teker anlaşılan fakat iş kagıda dökmeye gelince kendisine adeta zihin silme büyüsü yapılmış gibi davranan lazmüt, sizin charisma ve wisdom puanlarınızı az görünce başlar confusion büyüsüne. bu arada şivesi sayesinde söylediklerine kafa sallamakta fakat yarısını bile anlamamaktasınızdır.

kendisine mana point saglayacak olan kaporasını bir an evvel almak isteyen lazmüt, sürekli olarak "verin parayu, pittü! pitttu! subatta teslüm edecegüm! sozumun erüyüm!" şeklinde büyü sözcükleri mırıldanmaktadır. biricik eşimin düşüşünü görmekteyimdir gözlerimle, lazmüt susmamaktadır, coşmuştur bir kere, söz bir şekilde pazarlıktan pimapenlerin markasına gelmiştir.

bir persuasion üstadı olan lazmüt, son bir hamleyle summoning chamber i çizer ve abbys ten ortagı oldugunu söyledigi galebrezuyu çağırır. galebrezu, size ucuza ev satıyorum, daha ne istiyorsunuzzzaağğ diye kükrer. artık gücümüz tükenmiştir... tüm kaleler düşmüştür.. itiraz etmeye kalktıgımızda, verdigimiz sözün bir unbreakable vow oldugunu söyler lazmüt.. belinde bir silah vardır ve çok kızmıştır. ard arda yedigim confision ve dazelerden sonra artık bilinçsizlige ilk adımlarımı atmaktayken, kaporaya "my preciouusss" diye uzanan lazmütün elleridir gözüme görünen...

fakat o da ne? son anda içeri beyaz bir ışık dolar!! birdenbire, umarsızca gelen bu beyaz ışık tanıdık bir sesin yankılanması ile bize sahibini müjdeler. gelen ak şevket'tir (babam). ak şevket, lazmüte ve galabrezu suna, "kardeşim biz böyle mi anlaşmıştık" diyerek fireball'u fırlatır. bize de bir haste patlatır ve uçarcasına çıkarız lazmütün şatosundan.. uzakta, güvenli bir yerde, eşimle birbirimize sarılırız, ve bir daha asla böyle bilmedigimiz adamların huzuruna çıkmayacagımıza ak şevketin huzurunda yemin ederiz.

Kabul edelim, erkeklere göre çok daha acımasız eleştirildigimiz bir dünyada yaşıyoruz. (gerçi Türkiye dışında bir yerde yaşamadım, kültürünü az buçuk okuduklarımızdan, izlediklerimizden ve anlatılanlardan biliyorum)

Eee, ateşli Kemalistler, nerdesiniz? İmam nikahı yasal olacakmış, sesiniz çıkmıyor. bakıyorum sizi artık törenler/mitingler dışında bir yerde görmek mümkün degil.

Dün akşam eve de geç gelmişiz, yemek yok, tost yaptık yiyoruz çayla. keyifler de gayet tıkırında. haber izleyelim dedik açtık haberleri. açmaz olaydım.İmam nikahlı eşe tazminat verilmesini sağlayacak yasa tasarısı , meclisimize girecekmiş. Allahım bir tek ben miyim çıldıran yahu; ucuz cumhuriyet ve şehit edebiyatına başlamayacağım şimdi, ama bizim meclisimize, nasıl girebilir böyle bir tasarının adı bile??Yıllar önce bu saçma ve gerici adetlerin hepsi bu ülkeden tek tek silinmedi mi? bunları hortlatmanın kime ne faydası var. Devlet büyükbaşlarımız diyolarmış ki " imam nikahı ülkemizin bir gerçeği, kadınları korumak lazım bu yasa ondan lazım". Zihniyete bak... "imam nikahı bu ülkede varsa ben de bunu kaldırmalıyım, yok etmeliyim" demek yerine ooo karıları üçer beşer götürelim kimse ses çıkarmasıncılık oynanıyor sanki?? öyle mi yoksa?

El insaf. İmam nikahı yasaktır koçolar. İllegaldir. Erkeklerin biraz parayı buldu mu karıdan karıya atladıgı güzel memleketimizde insanlara bahane hazırlamayın. İmam nikahına tazminat demek "nasıl olsa legal oldu" diye yüzlerce kadının evli erkeklerin koynuna girmesi ile sonuçlanacak. Erkek dedigin Bir kadının çocuguna zor babalık ediyor. Ortalık babasız çocuk kaynayacak. HAhahahaha devletimiz tazminatla koruyacak ya imam nikahlı aileleri, unutmuşum. Çok pardon.

Ortalık sütliman, kimseden ses çıkmıyor anasını satıyım. İmam nikahı legal oluyor lan! bir tepki verin be, sesimi duyan yok mu?

Evet dimi, çok yanlış bişey cık cık cık.

Kaçıcam bu memleketten.

Tim Burton "Alice in Wonderland" çekiyor. Tabi ki kare as ları J. Depp ve Helene B. Carter da başrollerde.

İşte Deli Şapkacı Coni!!

el ayak kalmaması, kadın ve erkek olmaktan çıkmak. mümkün mü bu? Defalarca sen erkek degilsin, ben de kadın degilim dedim.

Sanırım yanlış dünyadayız sevgilim.
Aşktan bıyıklarım var benim.

blogumun degerli okuyucularindan özür dileyerek basliyorum yazima. bir ciddiyetsiz, iki ciddi, üç manyakça yazılar yazarak bu web sitesinin konseptini dönen bir hulahop 'a çevirdigimin farkındayım. ama ben zaten günlük hayatta da oldukça dengesiz, bir öyle bir böyle biri oldugum için, malesef yazılarımın da belli bir çizgisi olmuyor. bir önceki yazımda saçma sapan zındıklıklar peşinde koşarken bir sonraki yazımda da ciddi konulara girebiliyorum. Eveeet bu yazı az evvel babamın beni araması ile şekillendi. allah aşkına aç Yaşar Erdinç'in yeni yazısını oku dedi.

Yaşar Bey'in 36/42 para harekatı adlı kitabını okuyan var mı bilmiyorum. Krizleri ve ekonomiyi inceleyen şahane bir kitap. özellikle ekonomi bilgisi olmayan birine en baştan alfabeyi öğretir gibi anlatıyor.
Yaşar erdinç e çok saygı duyuyorum. Krizler konusunda tam bir uzman adam. Sadece belki yazdıgı yazılarda bu8 kadar iddialı ve kendine güvenli olmasa-ukala mı desem yoksa- çok daha fazla insanı inandırabilecek dediklerine.

Eğer çalışıyorsanız,ekonomiye katkınız varsa, lütfen - hatta muhakkak- şu yazıyı okuyun.
http://www.bilgeyatirimci.com/yasar_erdinc/view/6362/kr_z_plani

Ben, Allah biliyor ya hükümete kesinlikle güvenmiyorum. 2009 da 2001 krizinden beter bir kriz yaşayacağımızı düşünüyorum. Dünyadaki krizin Türkiyeyi etkilemeyecegini düşünmekve savunmak için ya saf (ya felaket tellalı olmamak istemek) ya da düzenbaz olmak gerekir bence.

Bilmeyenler olabilir. Vestel geçen hafta 15 mühendis çıkardı. ciddi bir küçülmeye gidiyorlar. benim şirketim, adını vermeyeyim, türkiyenin en büyük 10 sanayi kuruluşundan biri olmasına ragmen 2009 başında eleman çıkartılacagı söyleniyor. birçok kişi, "abartmayın yahu, şirketler eleman çıkarmak için krizi kullanıyor" diyor. Peki o halde nasıl oluyor da haciz davaları %100 oranda artış gösteriyor?

Nasıl oluyor da bankalar önceden kurumsal veya bireysel açtıkları kredi musluklarını kapatıyorlar? Hiç kimse borçlanmaya gitmiyor, evler satılmıyor, emlak piyasası sütliman, ne olacak bu işin sonu?

Kriz geliyor anne, korkuyorum.

Ahlaki çöküntüleri görmekten ahlak kanseri olacagım sayın okuyucularım. Daralıyorum! Yavrularımızı emanet ettigimiz ekran başına konuk olan Teletubby -teletabi- denilen bu ucubemsi sapık yaratıkların gerçek yüzü ile karşılaştıgım an, ahlaki develuasyonumuzun soguk nefesini popomda hissettim.

Bu çirkin, garubet ve ne idügü belirsiz hayvan mıdır insan mıdır, kategorize edemeyecegimiz mahluklar aslında gündelik yaşamlarında birer sapık!

Biz sanıyoruz ki dagda bayırda gezip lay lay löy yapıyor çolugumuza çocugumuza gelişmeleri için yardımcı oluyorlar. Hayır efendiler hayır! ne gezer soruyorum size.

Bu iğrenç mahlukatların boş zamanlarını yiyişerek ve onunla bununla düdüşerek geçirdiklerini yine muhteşem bir habercilik başarısı göstererek biz kanıtlıyoruz.

* 13 kasımmış. ne boktan bir tarih yahu.
* sıkıldım blogun derisinden. değiştirebilsem keşke , vakit olsa da.
* tezime başladım. konusunu da traş bi konu seçtim çok şükür. 3-4 ayda bitirip başımdan atsam muhteşem bir iş yapmış olacağım.
* çok sıkılıyorum. bildiğiniz gibi değil.
* insanları sevmiyorum galiba ben bunu her insan içine karıştığımda anlıyorum. bir anormallik var da. normalim dedikçe daha da anormalleşiyorum sanki.
* içimdeki panik duygusu cisimlenecek yakında. böyle bilye falan kusmaya başlayacağım sanırım.
* kimin şiiri idi? "içimde bir yalnızlık duygusu..ölüm kadar uzun yaz uykusu..." gibi bir şiir vardı. sanırım ben de upuzun bir yaz uykusundayım. daha uyanamadım ve çok üşüyorum. sabrediyorum. sabır.
* akşamları eve gidince mutlu oluyorum. herşey bi yana. o mutluluk bi yana.çok şükür yarabbim.
* bir gün bu yazıları okuyup "ah geçti o günler çok şükür" demek dileği ile, bitiriyorum kısa kısa cavıldamaları. si yu.

Eskiden fotoşop mu vardı? der annem. ünlü film yıldızları daha bi güzeldi sanki..
Ben de sabah sabah dünküler bugünküler listesi yaptım, üşenmedim, canım çok sıkılıyordu.
Benim hürriyet fotogaleri den ne eksiğim var dodocanlarım? Üstelik eminim o kadar sinir zıplatmadıgıma!

İşte dünün fotoşopsuz, estetiksiz, doğal güzelleri ve bendenizin onların yerine düşündüğü bugünki izdüşümleri.




Oha be ne alaka demeden evvel bi durun düşünün, tamam belki Grace kelly Gywneth P. a da benziyor olabilir, ama o kadındaki duruştansa Naomi Watts in masum bakışları ve mavi gözleri Grace K. e daha çok benzemiyor mu?




Drewcik gerçek kızıl olmayabilir ama bence fiziksel olarak kızıl saçlıyken Rita H. u çok andırıyor. İkisi de güzel canım. Drew B. estetikli mi bilemiyorum, sanırım değil o halde ikisi için de Allah vergisi diyebiliriz değil mi?


Zamanın seks bombası Jane M. Yüz olarak Katherine Heigl i acayip andırıyor bence. Tamam kat onun kadar seksi değil belki ama, modern çağda da ancak bu kadar dogallık/seksilik bileşimi bulabiliyoruz canım. Şimdi baktım da Jane M. bu resimde Beyonce yi andırdı bana :)



Yüz şekilleri ve oyunculukları çok birbirini andırmasa da bu iki güzel kadının ortak paydası muhteşem gözleri. Tu tu tu nazar değmesin, maşallah diyelim ama cidden göz estetiği diye bişey henüz icad olmadı bacılarım ve bu kadıncagızlar da güzelliklerini gerçekten sonuna kadar doğal görünümlerinden alıyolar diye düşünüyorum...



Uuuuv.. kibarlık abidesi, zarif prenses Audrey Hepburn. Şu dünyaya onun gibi bir kadın daha gelmiş midir? Diyebilecek kadar içimizi ısıtan bir güzellik. Keira Knightley i benzetiyorlarmış diye gördüm resimlerini ararken. Ama bence esas Natali ye benziyor. Ne bileyim ikisi de böyle farklı asil, ve unique sanki.Bilmiyorum bu benzetmeme siz de katılacak mısınız?



Şimdi pek çogunuz yok artık dedi, ay biliyorum, Marilyn Monroe dünyanın en güzel kadını, ona benzetmek bile saçma ama hadi diyelim ki Scarlet onun tırnagı oldu. İdare edin. haa bilerek Marilyin cigimizin çikince bi resmini koydum da biraz andırsın hiç olmazsa, maksat biz bozum olmayalım :)




Rüzgar gibi geçti filminin unutulmaz güzel oyuncusu Vivien Leigh i benzete benzete Lost un Kate ine benzettim. Andırmıyor mu sizce de?



Arkadaşlar soruyorum size ya, eğer bunlar havva kızıysa, biz neyiz haa? Ulen hepimiz Havva dan türemedik mi, vicdansızlar! Yok yani sevgili arkadaşım zeynep sık sık "bu kadınsa ben neyim ulaan" diye dellenir, zeynebi buraya davet ediyorum ki dellensin. İkisi de çok güzel ama Çıplak Ayaklı Kontes tabi ki bir başka....



ya bak aslında bunlar benzemedi, biliyorum ama inanın aslında ben bu hanımcagızımızı Isabella Rosselini ye benzetecektim. Ama düşündüm ki sonra, o yeni jenerasyon oyuncu degil hem de o da tohuma kaçtı artık. Gençlerden de en çok Kate W. a benziyor napayım? Daha iyisini bulan varsa beri gelsin. Ingrid B. bu listedeki diger bazı nesildaşları kadar dehşetengiz güzel olmayabilir ama o Casablanca yı izlemiş herkes için unutulmaz eminim.



Ben şimdi soruyorum size. Hangisi daha güzel bu ablaların? Angelina nın burnu estetikliymiş gerçi, onu da ögrendik yakın bir geçmişte. Yani kimse kızmasın, bence Sophia Loren in şu vahşi güzelliği bence angelina ya 5 basar yahuu.. Bacım ne kadar güzelmişsiniz üstelik fotoşort da yokmuş o zaman.

Yazımı size soru sorarak kapatıcam dur..
Sorum da şu: Eskiler mi daha güzel yeniler mi? Resimler ortada yavrucuklarım.

Sims 1 i de oynardım, ikiyi de deli gibi oynuyorum. en son apartment life ı aldım.
Aslında bu post un amacı simlerimi göstermek.

ben sims 2 oynarken iki şeyden zevk alırım ve şaşmam
1- simlerime aptalca isimler vermek
2- simlerin hepsini akraba yapmak

işteee şimdi karşınızda riverblossom ve bella dova cove un en ateşli bebekleri:










Veee son olarak da, benim en sevdiklerimden biri olan Motor Kalaba yı görüyoruz efenim.

simlerime custom content lerini peggy sims, mod the sims 2 , xm sims, holy simoly gibi sitelerden alıyorum.

Bebeklerimi social worker lar kapıp götürüyor. ama götürsünler çok çirkin oluyo piç kuruları.

haaa bir de eşşek gibi aglayan erkek simlere bayılıyorum. GiiGGuuurahahahahah diye gülerek ağlatıyorum onları...

iyi simlemeler!

Zavallı vileda başı,
ilk alındıgında gururlu ve tertemizdir
sonra banyo, fayans derken kirlenir
İşimiz bittiginda artık
bulanık suya bata çıka
leş gibidir.

Bir süre sonra parçalanmaya başlar...
Saç kılları yapışmıştır
bir zamanlar pofidik ve yumuşak olan yapraklarına
çok geçtir artık onun için

yeni bir vileda çubugu başı gelir eve
aynı kaderi o da paylaşacaktır
çekilir eskisi ortalıktan sessizce
bu vileda başlarının alınyazısıdır



seni seviyoruz vileda başı. sen kahramansın. hayatını bizim evimizin ve yerlerin temizliği için feda ediyosun :((((

Çok konuşmaktan geliyor.
Allahım! lütfen ağırbaşlı sakin sessiz bir insan olayım ya. ne zaman büyüyecegim ben be?

Herhangi bir sebepten dolayı elinizdeki oracle 9 veritabanını farklı bir makineye taşımanız gerekiyorsa, benim yaptıgımı yapabilrisiniz.

Ben once ihtiyacım olan dosyaların cold backup ını alıp sonra yeni makineye kurdugum taze kurulumun üzerine yeni bir init.ora dosyası oluşturarak bu dosyaları indirdim.

Nasıl yapmışım adım adım bakalım:

Öncelikle taşımak istediginiz makinenin işletim sistemi aynı olmalı. Ben solaris 5.8 den 5.9 a taşıdım. Solaris ten windows a taşımak bu yöntemle mümkün degildir. (vice versa)

Aslında metalink ten buldugum notların çok faydası oldu tabi!!

Öncelikle taşımak istedigimiz database e source, taşıyacagımıza da target diyelim.

Source u shutdown immediate ile kapatıp cold backup alacagız .
Alacagımız dosyalar : datafile lar, control file lar ve redo loglar. ve init ora dosyası ve kullanılıyosa spfile dosyası!
Eger bu dosyaların yerlerini bilmiyorsanız database i kapatmadan önce:

datafile lar için
select name from v$datafile;

redo loglar için
select * from v$logfile;

control file için
select * from v$controlfile;

sorgularını çalıştırıp yerlerini not edin.

Şimdi, database i kapadıktan sonra gidip yeni makinede düzgün bir 9.2.0.1 kurulumu yapalım.
Kurulum bitince,
önce eski db ye ait controlfile ları ve init.ora dosyasını yerleştirin. (init.ora oracle_home/dbs klasoru altında olur default olarak.) Tabi init.ora yı bu makinedeki pathlere göre düzenlemeyi unutmayın!
oracle_sid ve oracle_home parametrelerini set edip, sqlplus a girin.
database i startup mount diyerek mount edin.
hatasız mount ettikten sonra; datafile ları ve redologları init.ora da belirttiginz yerlere kopyalayın.

Tabi kurdugumuz yeni database in kendi system.dbf dosyalarını falan atıp tamamen coldbackuptaki datafile ları koyuyoruz ona göre!

simdi redoları ve datafile ları kopyaladıgımıza göre, artık mount durumunda duran sqlplus a giderek; datafile ları ve redologları rename edecegiz.mesela:

alter database rename '/u01/oradata/system01.dbf' to '/u02/oradatayeni/system01.dbf'

redo ve data file ların hepsini tek tek böyle rename ediyoruz.
sonra alter database open
ve hatasız açılıyorsa hayırlı ugurlu olsun taşıma işlemini başardınız demektir.

Oracle's Metalink is a very - veryyy useful tool when it comes to errors and warnings and unanswered question. Oracle got a huge and helpful documentation.
But.. if you are searching for a patch or patchset you're in trouble.

this afternoon i was trying to download a patch to upgrade my rdbms 9.2.0.1 to 9.2.0.8 ... and i searched for a patchset for 9.2.0.1 . There came swarm of results. But couldnt find anything about my upgrade issue!! Then i gave a try to search with 9.2.0.8 . Aaaaanddd it was there! at last..

Isnt it silly to make the patchset search based on the new number? i am trying to upgrade the old number dummy!( maybe this is only weird for me because im not a oracle guru, i'm just an inexperienced dba)

Önümüzdeki günlerde eski güzellerle ( photoshopsuz, hilesiz,40-50-60-70 lerin güzel kadınları ) ilgili bir yazı yazmayı planlıyorum.

Tabi kafayı toparlayabilirsem!

O zamana kadar benim hatrım için Mika'nın Grace Kelly isimli şarkısını dinler misiniz?
Vallahi onu dinleye dinleye kendime geldim bu sabah. iş yerinde kafayı yememek için birebir.

Ben de blue olabilirim!
Harika bi şarkı bu yok böyle moral yükseltici ve hayat enjekte edici bişi!