romantik komedileri forwardlayarak izlerim veya kız kardeşimle tıkına tıkına izleriz, geyigimizi döndüre döndüre.
bu filme de aynı muameleyi yaparak başladım ama hoşuma gitti yahu. Zaten oldum olası Catherina Zeta jones u çok begenirim ve filmlerini de izlemeye çalışırım, bir tek zorro ları izledim de begenmedim sanırım şu güne kadar.
no reservations bir şekilde sizi yakalıyor ve izletiyor kendini, biraz duygusal, epey hüzünlü ve tabi ki her romantik komedi gibi sonu mutlu bitiyor. Ya ben zaten psikoloji olarak darmadagınım şu aralar, belki de bana ondan bu derece hüzünlü geldi bu filmin başları, baya bi ağladım çünkü hörhör diye diye.
filmin çogunu oluşturan mutfak sahneleri biraz bana raratuy u anımsatmadı degil ama eminim bu filmi önce izleyip sonra ratatuy u izlesem bu sefer de o bana bunu anımsatırdı.
izlemeyenlere öneririm şöyle ekoseli battaniyenin altında bir fincan sıcak sütlü kahve ile yudum yudum izlenesi keyifli bir film.
eetabi gerçek hayatta nerde böyle aaron eckhart lar tabi yalnız ve işkolik kadınımızı gelip nerden bulucak diycem ama kader kısmet bu işler..
filmden çıkarılan ders: ben de aşçı olmak istiyorum..
1 yorum
İzleyesim geldi yaa, valla, elimde de bi sürü film var daha izleyeceğim. Hani ara izlicem ben de bilmiyorum, günler çok kısa :(
YanıtlaSilen derin düşüncelerini dök bebeğim