The ugly truth dan bahsediyorum.. evet nihayet ben de katherine heigl e kıl kapanlar klubune katıldım! haklısınız onu sevmeyenler. bu kadının hiçbir aktör ile kimyası tutmuyor. hangi filmde izlediysem esas adamın kızkardeşi veya ablası gibi göründü gözüme, hiçbir şekilde aralarında bir uyum olmuyor..


neyse gelelim çirkin gerçeğe.. film bok gibi.
açılışı erkekler kadının poposuna memesine kapılan ve başka birşeyi umursamayan pipişli canlılardır tandansında yapan film sonunda ise piç erkeğimizi kontrol manyagı hatuna köle ederek "hemşolar hatun bokuna muhtaçsınız" mesajını çakıp veda ediyor. tabi bu sürede esas kızımıza diğer bir başka erkegin elinin değmemesi, esas oglanımızın ise ona erkek ayarlıyorum adı altında süzüm süzüm süzülmesi, mastrubasyon yapmayan masum kızın her nasıl oluyorsa bir masa dolusu insan içinde gelim gelim gelmesi gibi tiksindirici detaylar mevcut. komik mi? hayır. düşündürücü mü ? hayır. ha tek "abi millet neler yapmış vibratorlu donlar falan abuuuv tadında  düşüncelerim olabilir. zira halamın don dikim atölyesi ve kendine ait bir markası var, onu son teknolojilerden haberdar etmek boynumun borcu. ayrıca doktorlar ne zamandan beri body building yapıyor, kızımız neden pamuklu don giyiyor, hangi gerizekalı kız ilk buluşmasına elinde bir kağıtla gider.. gibi sorular silsilesine de tutulabiliriz.


bu filmi neden bu kadar topa tuttum peki ben? pek çok romantik komediyi hemişteçumüş diye geçitiren bendeniz... evet bu filmden çok şey ummuştum. fragmanı falan iyiydi hacı, kadın erkek ilişkisine the ugly truth başlıgı ile bir yaklaşım fantastik gözükmüştü gözüme ama olmamış. 


ayrıca gerard butler neden agzının içinde limon varmış gibi konuşuyor biri bana açıklar mı? agzını suratının sol tarafına geçirip diger yanagını şişirerek konuşmasından bahsediyorum heheh.