ancak müşteri isen kaprisin anlamlı oluyor bu ülkede kardeşim! o da kurumsal müşteri falan isen yani, yoksa tansaş müşterisine henüz kapris yapma hakkı vermediler :)
bu arada geçtiğimiz günlerde vergi kaçaklarına af çıkmış sanırım, normalde vermeleri gereken vergiyi affetmişler, "onun birazcığını verin bak affedicez sizi" demişler. Benim suçum ne? her ay maaşımdan kesiyorsunuz. Ben de kaçırıp affedilmek istiyorum.
Devletime kapris yapmaya hakkım yok mu?
Devlet sattığım evin, aldığım zamanki fiyatından farkının %20 sini, benden gelir vergisi diye kesmeye kalkıyor!
Ben o evi dişimle tırnağımla biriktire biriktire aldım yahu... Gidin önce vergi kaçıranlardan 100 milyonlarca lirayı alın affedeceğinize, sonra benim zar zor kazandıgım üç kuruşun %20 sine sıra gelsin gelecekse!
bu arada geçtiğimiz günlerde vergi kaçaklarına af çıkmış sanırım, normalde vermeleri gereken vergiyi affetmişler, "onun birazcığını verin bak affedicez sizi" demişler. Benim suçum ne? her ay maaşımdan kesiyorsunuz. Ben de kaçırıp affedilmek istiyorum.
Devletime kapris yapmaya hakkım yok mu?
Devlet sattığım evin, aldığım zamanki fiyatından farkının %20 sini, benden gelir vergisi diye kesmeye kalkıyor!
Ben o evi dişimle tırnağımla biriktire biriktire aldım yahu... Gidin önce vergi kaçıranlardan 100 milyonlarca lirayı alın affedeceğinize, sonra benim zar zor kazandıgım üç kuruşun %20 sine sıra gelsin gelecekse!
bu sabah düştüm, adeta yere yapıştım.. arabaların park edilmesini engelleyen mantarı görmedim, ayağım takıldı, bir de baktım havadayım? bir an sonra yerdeyim...
feci çarptım, dizlerim çok acıdı ve paltom yırtıldı :(
ama Allahtan kafayı gözü yarmadık...buna da şükür!
peki, neden bugün CUMA günü gibi geliyor bana, hmm?
feci çarptım, dizlerim çok acıdı ve paltom yırtıldı :(
ama Allahtan kafayı gözü yarmadık...buna da şükür!
peki, neden bugün CUMA günü gibi geliyor bana, hmm?
Biri bana "erdemlerimi" sorsa, sanırım cevap veremem. Benim erdemlerim var mı? Sabırlı değilim, ağırbaşlı hiç değilim, olgunluk desen yok, fedakarlık desen "eeh.."
Ben herhalde çocukken erdemleri örüp sepet yapmışım...
Ben herhalde çocukken erdemleri örüp sepet yapmışım...
hani neşelenmemizi engelleyen, el freni çeker gibi bizi tutan duygular var ya; onlar çok kalleş.
(bu arada eminim fransızcada kellaş kalleş veya kellaşş diye okunan bir şey vardır ; en azından kelajj var onu biliyoruz değil mi?)
ben sanırım bir ev döşesem,
bir kır evi alıp 6 ay orda kalsam,
maldivlere taşınsam
veya çiftliğim olsa,
o zaman şu an kendimi iyi hissedebilirdim?
(bu arada eminim fransızcada kellaş kalleş veya kellaşş diye okunan bir şey vardır ; en azından kelajj var onu biliyoruz değil mi?)
ben sanırım bir ev döşesem,
bir kır evi alıp 6 ay orda kalsam,
maldivlere taşınsam
veya çiftliğim olsa,
o zaman şu an kendimi iyi hissedebilirdim?
funny or die diye bir şey var o ne lan. ben yaşlandım herhalde, hiçbir şey anlamıyorum o programdan. sıkıntı veriyor sadece.
bir de desperate housewifes izlerdim bir ara ama artık zaman kaybı gibi geliyor... şöyle hızlı özet geçen 5 dakikada bütün sezonu anlatan bir klibi falan çıksa da izlesem. Lost ve Grey's anatomy için yapmışlardı ya öyle hızlı bir şey!
bir de desperate housewifes izlerdim bir ara ama artık zaman kaybı gibi geliyor... şöyle hızlı özet geçen 5 dakikada bütün sezonu anlatan bir klibi falan çıksa da izlesem. Lost ve Grey's anatomy için yapmışlardı ya öyle hızlı bir şey!
- Yeni senede, bu sene başladığım romanımı bitirebileyim... Ve güzel bir şey çıksın ortaya, basmak isteyen olsun...
- Kariyerimle ve iş hayatıyla ilgili mutsuzluklarıma kalıcı bir çözüm bulayım artık. İhtimallerin kölesi olmayayım.
- Yeni senede, o çok istediğim şey hayırlısıyla olsun tanrım...
- Ev işimiz artık bir çözüme bağlansın... Ya satalım, ya yenisini alalım, olsun bişeyler..
- Kardeşimi daha çok göreyim yeni senede..
Kendimi hayalkırıklıklarına kılıf gibi hissediyorum, sanki kocaman bir kılıfım, ve içim bomboş. Eskiden yeni yıl gelecek diye heyecanlanır mutlu olurdum, artık o bile kalmadı.
ben galiba gerçekten şirretim...
Moda dünyasına oldum olası gıcığım. herşeyinin "yeni" ve "pahalı" olduğunu altını çize çize vurgulayarak mutlu olan insanlara da.. "hep güzelini, yenisini giyin, alın, alın daha çok alın" diye pompalayanlara da.
ama en çok reklamlara gıcığım sanırım. güzelim kızlara garip garip pozlar verdiriyorlar. Neden öyle alık alık bakıyor bu kızlar? Alık bakınca ürün daha mı çok satıyor?
Bu konuda madalyayı Gucci alır sanırım.
ama en çok reklamlara gıcığım sanırım. güzelim kızlara garip garip pozlar verdiriyorlar. Neden öyle alık alık bakıyor bu kızlar? Alık bakınca ürün daha mı çok satıyor?
Bu konuda madalyayı Gucci alır sanırım.
Şu resimdeki kızın surat ifadesine bakar mısınız?
ya da şunların
burdaki olay nedir. bu kızlar neden şapşal şapşal bakıyorlar. fotoğrafçı bunlara "boş boş bak" mı diyor? umursamaz ve cool mu bakmaya çalışıyorlar yoksa, gucci giyince cool mu oluyoruz?
moda dünyası neden bu kadar kaygan ve anlamsız bir zemin üzerinde duruyor?
insanlar logoların kölesi olmasınlar, şeker de yiyebilsinler bence...
Ben kim ne derse desin ateşler içinde yatmayı seviyorum. Ama mesela mide bulantısını sevmem. (kim sever ki?)
Ateşi yükselince insan gerçek dünyadan bir adım ileri gidip arada bir boyutta kalıyor sanki. Algılar ve duyular değişiyor... Tuhaf bir deneyim!
Dün bütün gün hastaydım, kelimenin tam anlamıyla külçe gibi hareketsiz, ağrılı, mide bulantılı. bütün gün 2 dilim ekmek ve 1 kase çorba yiyebildim! Aslında hasta olmasam, ama iştahım hep böyle kesik olsa şahane olmaz mı?
bence olur..
Ateşi yükselince insan gerçek dünyadan bir adım ileri gidip arada bir boyutta kalıyor sanki. Algılar ve duyular değişiyor... Tuhaf bir deneyim!
Dün bütün gün hastaydım, kelimenin tam anlamıyla külçe gibi hareketsiz, ağrılı, mide bulantılı. bütün gün 2 dilim ekmek ve 1 kase çorba yiyebildim! Aslında hasta olmasam, ama iştahım hep böyle kesik olsa şahane olmaz mı?
bence olur..
idefix'in 30 kasımda başlayan "Roman Alıntı" yarışması yüzünden, Kurtlu Kitap ve Ben cinnet getireceğiz, çoook yakında.
her gece 2 romandan kısa birer alıntı veriyorlar. en çabuk bilen her gün 100 tl hediye çeki kazanıyor. Totalde en çok ve en hızlı bilenlere de ödüller var..
2 gün 20 saniye gibi yakın farklarla kaçırdık günün birinciliğini,
çoğunlukla saç baş yolduk,
ve idefix, sana gıcık oluyoruz! bu kadar uğraştık, bize de ödül ver.
O bir dakikada bilenler! size de lafım var:bok bok bok bok!!! booooooooooook!
her gece 2 romandan kısa birer alıntı veriyorlar. en çabuk bilen her gün 100 tl hediye çeki kazanıyor. Totalde en çok ve en hızlı bilenlere de ödüller var..
2 gün 20 saniye gibi yakın farklarla kaçırdık günün birinciliğini,
çoğunlukla saç baş yolduk,
ve idefix, sana gıcık oluyoruz! bu kadar uğraştık, bize de ödül ver.
O bir dakikada bilenler! size de lafım var:bok bok bok bok!!! booooooooooook!
Esse diye bir tencere tavacı var hani. işte orada %50 indirime girmiş herşey. millet resmen talan ediyordu. Haçlı seferine gider gibi yemin ederim. O ortamda bana ne olduysa oldu, bir tür büyüye kapıldım ve dünyanın kabını kacağını alarak eve geldim. Doğrama tahtası bile aldım lan..
ne oldu bana, içime anne girdi :(
ne oldu bana, içime anne girdi :(
Ben bugün terfi aldım, "şef" oldum. kendimi yeni bir elbise giymiş barbie bebek gibi hissettim. herkes tebrik etti, değişik bir duygu, buruk bir sevinç. 2 sene önce olsam delicesine mutlu olurdum, bugün öyle mutlu olmadım sanki..
ama yine de seneyi kapatırken hoş bir sürpriz oldu bana.
bu depresif ruh hali tamamen üzerimden ne zaman çekilecek bilmiyorum, eski neşeli, gamsız ben'i özlüyorum. bazen eski "ben"i bitirenin iş hayatı olduğundan şüpheleniyorum. para karşılığı üstlendiğimiz bütün sorumluluklar. aman allahım içimde küçük bir anarşist mi başkaldırdı yoksa?
ama yine de seneyi kapatırken hoş bir sürpriz oldu bana.
bu depresif ruh hali tamamen üzerimden ne zaman çekilecek bilmiyorum, eski neşeli, gamsız ben'i özlüyorum. bazen eski "ben"i bitirenin iş hayatı olduğundan şüpheleniyorum. para karşılığı üstlendiğimiz bütün sorumluluklar. aman allahım içimde küçük bir anarşist mi başkaldırdı yoksa?
Av Mevsimini dün izleme şansı buldum nihayet.
Beğendim mi? Eeh.. Ne yazık ki iyice sindirip değerlendirdiğimde artılarındansa eksileri daha ağır bastı ...
filmin ilk yarısını büyük bir keyifle, ikinci yarısını ise sıkılarak izledim.
Artıları : Harika çekimler, enfes görüntüler, şahane müzikler, hepsi olağanüstü oynamış oyuncular.
Ve eksileri : yanıtı gözümüze gözümüze sokulan bir bilmece, hayal kırıklığı yaratacak kadar tahmin edilebilir bir cinayet, klişe bir son...
Eğer hikaye biraz daha alengirli olsaydı, gelmiş geçmiş en iyi türk filmi diyebilirdik o denli güzel çekilmiş. ama senaryodan kaybetti ne yazık ki :(
Ayrıca Şener Şen artık değişik bir rol oynasın yahu. Kötü adam oynasın, pezevenk oynasın, yeter ki onurlu gururlu, gençlere babalık eden dürüst adam olmasın artık!
Beğendim mi? Eeh.. Ne yazık ki iyice sindirip değerlendirdiğimde artılarındansa eksileri daha ağır bastı ...
filmin ilk yarısını büyük bir keyifle, ikinci yarısını ise sıkılarak izledim.
Artıları : Harika çekimler, enfes görüntüler, şahane müzikler, hepsi olağanüstü oynamış oyuncular.
Ve eksileri : yanıtı gözümüze gözümüze sokulan bir bilmece, hayal kırıklığı yaratacak kadar tahmin edilebilir bir cinayet, klişe bir son...
Eğer hikaye biraz daha alengirli olsaydı, gelmiş geçmiş en iyi türk filmi diyebilirdik o denli güzel çekilmiş. ama senaryodan kaybetti ne yazık ki :(
Ayrıca Şener Şen artık değişik bir rol oynasın yahu. Kötü adam oynasın, pezevenk oynasın, yeter ki onurlu gururlu, gençlere babalık eden dürüst adam olmasın artık!
düzenli ibadet edecek kadar dindar olamasam da inançlı biriyim, özellikle kötü dönemlerimde hep dua ederim. ama içimden de olsa arapça dua okumak hoşuma gitmiyor çünkü ettiğim duanın ne demek olduğunu anlamadan ezbere okumak anlamsız geliyor. hiçbir zaman dua ezberleyemedim zaten.. bildiğim 3 tane dua var, fatiha, sübhaneke ve kevser. normalde hep kendim türkçe, içimden geldiği gibi dua ederim. bu ara hırs yaptım oturdum fatiha'nın türkçesini öğrendim, artık türkçe dua ediyorum. şöyle birşey çıkıyormuş ortaya:
umarım doğru bir çeviridir. ama aşağı yukarı anlamın bu olması gerek. eğer dua ediyorsam bence ne dediğimi anlamalıyım, aksi takdirde ne dediğimi bile anlamadan bana birşey ifade etmeyen bir kelimeler bütününü ezberlemiş oluyorum...
şükür (hamd), alemlerin rabbi Allah'a aittir. o rahman ve rahim olandır. ahiret (din) gününün sahibi O'dur. Bizler yalnız ona kulluk eder ve yalnız ondan medet umarız. Bizi doğru yola yönelt, kendilerine nimet verdiklerinin yolundan yürüt. Gazabına uğrattıklarının ve sapıtanların yolundan değil.
umarım doğru bir çeviridir. ama aşağı yukarı anlamın bu olması gerek. eğer dua ediyorsam bence ne dediğimi anlamalıyım, aksi takdirde ne dediğimi bile anlamadan bana birşey ifade etmeyen bir kelimeler bütününü ezberlemiş oluyorum...
Uzun süredir içimden gelmiyordu cuma güzeli koymak..
Ama bugün moraller fena değil, ondan bu pisiyle şenlenelim istedim.
İlk ameliyatımı oldum dün. minik bir et beni aldırdım böğrümden :p
dikiş mikiş atıldı, heyecanlıydım çok.
Bu aralar doktor doktor geziyorum. Bir hastalık korkusu, bir telaş sardı dört yanımı dostlar. haftaya da 2 kere daha hastane yolundayım. çok stresliyim bu yüzden :(
haftada 2 tane murakami okumaktan mıdır nedir; kendime cerento, hakabe, makami, yokoku falan demek geliyor ya!
Metro rezaleti! İzmirliler kadar koyununu görmedim.
- Aralık 08, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 8 Comments
memleketim diye çok geçirmek istemiyorum ama, her geçen gün izmir'den ve izmirlilerden daha bir rahatsız oluyorum. Evet ben de izmirliyim!
Bugün şu uzun zamandır (herhalde bir 4-5 senelik geçmişi var) açılamayan fakat nihayet geçen pazar açılan Çiğli - Menderes metro hattına bindim.
Tam bir kepazelik!
Nergiz istasyonunda YARIM saat bekledim. evet, tren yarım saatte birmiş malesef. Eh, bu kadar seyrek sefer olunca o kadar kalabalık oluyor ki zaten, pres şeklinde gidiyorsunuz. Halkapınardan aktarma ile bornovaya gittim. Dönüşte yine treni kaçırdım, 35 dakika daha bekledim!
Metronun diğer tarafı yani Çiğli- aliağa ne zaman faaliyete geçecek belirsiz.. Söylentilere göre; Koyundere taraflarında bişeyler yapmayı unutmuşlar. bu yüzden de oradaki halk geçitleri kapatamazsınız diye isyan etmiş, açılış durdurulmuş...
Ben hayatımda bu denli özensiz, basiretsiz, beceriksiz bir proje daha görmedim. Metro bekledik; hafif raylı sistemimsi, yarım saatte bir geçen bildigin tren çıktı...
Ben izmirlilerdeki sevinci de anlamıyorum. Hatay hala kapalı, milletin anası ağlıyor. Bir Allah kulu da demiyor ki, bu şehir bunu mu hak etti bu güne kadar?
Yani izmirlilerin ayaklanması, bu metro rezaleti nedir? diye hesap sorması gerekmez mi?
Metro durağı evimizin önünde. Daha Trenin "t" si yokken, istasyonda güvenlik görevlisi beklemeye başlamıştı bile...Kaç senedir çalışmayan metronun güvenlik görevlisi bekliyor orada. kim ödüyor onun maaşını ? yazık günah yahu.
İzmir, laik ve demokratiğiz, inanılmaz moderniz diye göğsünü şişirmeye devam et ama rica ediyorum; ağzını açıp havalara bakarken biraz da alamadığın hizmetleri, yaşanılan kalitesizliği, alt yapının günden güne kötüleştiğini gör!!!! avrupa kentiyim demekle olmuyor hangi Avrupa kenti bu trenimsi şeyi "metro" diye alıp bağrına basardı???
Bugün şu uzun zamandır (herhalde bir 4-5 senelik geçmişi var) açılamayan fakat nihayet geçen pazar açılan Çiğli - Menderes metro hattına bindim.
Tam bir kepazelik!
Nergiz istasyonunda YARIM saat bekledim. evet, tren yarım saatte birmiş malesef. Eh, bu kadar seyrek sefer olunca o kadar kalabalık oluyor ki zaten, pres şeklinde gidiyorsunuz. Halkapınardan aktarma ile bornovaya gittim. Dönüşte yine treni kaçırdım, 35 dakika daha bekledim!
Metronun diğer tarafı yani Çiğli- aliağa ne zaman faaliyete geçecek belirsiz.. Söylentilere göre; Koyundere taraflarında bişeyler yapmayı unutmuşlar. bu yüzden de oradaki halk geçitleri kapatamazsınız diye isyan etmiş, açılış durdurulmuş...
Ben hayatımda bu denli özensiz, basiretsiz, beceriksiz bir proje daha görmedim. Metro bekledik; hafif raylı sistemimsi, yarım saatte bir geçen bildigin tren çıktı...
Ben izmirlilerdeki sevinci de anlamıyorum. Hatay hala kapalı, milletin anası ağlıyor. Bir Allah kulu da demiyor ki, bu şehir bunu mu hak etti bu güne kadar?
Yani izmirlilerin ayaklanması, bu metro rezaleti nedir? diye hesap sorması gerekmez mi?
Metro durağı evimizin önünde. Daha Trenin "t" si yokken, istasyonda güvenlik görevlisi beklemeye başlamıştı bile...Kaç senedir çalışmayan metronun güvenlik görevlisi bekliyor orada. kim ödüyor onun maaşını ? yazık günah yahu.
İzmir, laik ve demokratiğiz, inanılmaz moderniz diye göğsünü şişirmeye devam et ama rica ediyorum; ağzını açıp havalara bakarken biraz da alamadığın hizmetleri, yaşanılan kalitesizliği, alt yapının günden güne kötüleştiğini gör!!!! avrupa kentiyim demekle olmuyor hangi Avrupa kenti bu trenimsi şeyi "metro" diye alıp bağrına basardı???
Facebook'ta profil resmini çikolatalı pasta yap; şişkoları sevindir!
- Aralık 07, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 0 Comments
Arkadaşlar,
facebook'ta bazen kampanyalar görüyorum.
Kimin başlattığı belli değil. Profilini Türk bayrağı yap x 'i protesto et, Profiline çikolatalı pasta koy şişmanlara destek ol ....
En son çizgi film kahramanını profil resmi yaparak çocuk tacizi engelleme çılgınlığına şahit oldum da, şaşırdım.
- Sokakta, parklarda, çocukların etrafında dolanan yetişkin adamları gözlesek,
- Komşumuz çocuğunu dövüyorsa, tatlı tatlı konuşmayı denesek, olmadı polise havale etsek;
- Etrafımızda tacize uğradığına inandığımız çocuk varsa, konuşmayı denesek?!
Tamam oturduğu yerden hiçbirşey yapmadığı halde, başkalarını eleştiren negatif amcalardan olmak istemiyorum!
Hem bütün bu yukarıda saydıklarmı ben dahil kimse yapmıyor biliyorum, çünkü bizim hamurumuzda "aman karışmayayım, başıma bela olmasınlar" gibi bir gen var.
Ama bence profile çizgi film karakteri koymakla, türk bayrağı koymakla, olmaz bu işler. Tamam iyi niyetlisiniz, anladım da, ne demiş büyücünün ikinci kuralı?
facebook'ta bazen kampanyalar görüyorum.
Kimin başlattığı belli değil. Profilini Türk bayrağı yap x 'i protesto et, Profiline çikolatalı pasta koy şişmanlara destek ol ....
En son çizgi film kahramanını profil resmi yaparak çocuk tacizi engelleme çılgınlığına şahit oldum da, şaşırdım.
- Sokakta, parklarda, çocukların etrafında dolanan yetişkin adamları gözlesek,
- Komşumuz çocuğunu dövüyorsa, tatlı tatlı konuşmayı denesek, olmadı polise havale etsek;
- Etrafımızda tacize uğradığına inandığımız çocuk varsa, konuşmayı denesek?!
Tamam oturduğu yerden hiçbirşey yapmadığı halde, başkalarını eleştiren negatif amcalardan olmak istemiyorum!
Hem bütün bu yukarıda saydıklarmı ben dahil kimse yapmıyor biliyorum, çünkü bizim hamurumuzda "aman karışmayayım, başıma bela olmasınlar" gibi bir gen var.
Ama bence profile çizgi film karakteri koymakla, türk bayrağı koymakla, olmaz bu işler. Tamam iyi niyetlisiniz, anladım da, ne demiş büyücünün ikinci kuralı?
The greatest harm can result from the best intentions.
Yani niyetleri geçelim bence, eylemleri görelim...İyi niyetle kimsenin karnı doymadığı gibi, iyi yapıyorum diye düşünüp kötü yaptığımız çooooooooooook oluyor. çoook.
gökte yürüyor,
karlar kraliçesi,
yer yüzünde olup biten bütün haksızlıklardan uzak
herkesten habersiz.
keşke beni de alıp götürse
götürse geçmişin hiç yaşanmadığı bir yere
hiçbir şey için "çok geç" denmeyecek kadar
dokunsa buz kesmiş yüreğime
parmağımın ucunda
olup bitenleri engelleyecek gücüm yok
olmuşları olacaklara bağlayıp
karın içine gömsem
ovalasam avuçlarım buz kesene kadar...
bir masalda sıkışıp kalmış
karlar kraliçesi
yalnız diye üzülme
yalnızlık onun elbisesi,
kalkanı,
onu bugünden ve geçmişten kurtaranı.
oci
karlar kraliçesi,
yer yüzünde olup biten bütün haksızlıklardan uzak
herkesten habersiz.
keşke beni de alıp götürse
götürse geçmişin hiç yaşanmadığı bir yere
hiçbir şey için "çok geç" denmeyecek kadar
dokunsa buz kesmiş yüreğime
parmağımın ucunda
olup bitenleri engelleyecek gücüm yok
olmuşları olacaklara bağlayıp
karın içine gömsem
ovalasam avuçlarım buz kesene kadar...
bir masalda sıkışıp kalmış
karlar kraliçesi
yalnız diye üzülme
yalnızlık onun elbisesi,
kalkanı,
onu bugünden ve geçmişten kurtaranı.
oci
bir seneyi daha kapatıyoruz blogum ha?
- Aralık 06, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
2006 da başladım bu blogu yazmaya. o günlerden beri hayatımdaki herşey o kadar değişti ki
hayallerim değişti, umduğum şeyler, isteklerim, sıkıldıklarım, tanıdığım insanlar, hayattan beklentilerim, korkularım...
Bir senenin daha bittiğine inanamıyorum doğrusu. daha dün gibiydi, burada yılbaşında ne yapacağımı yazıyordum...
ve ; şu gün bir daha yazmak ürpertici cidden, zamanın nasıl geçtiğine dair akıl almaz bir kanıt olarak.
hayallerim değişti, umduğum şeyler, isteklerim, sıkıldıklarım, tanıdığım insanlar, hayattan beklentilerim, korkularım...
Bir senenin daha bittiğine inanamıyorum doğrusu. daha dün gibiydi, burada yılbaşında ne yapacağımı yazıyordum...
ve ; şu gün bir daha yazmak ürpertici cidden, zamanın nasıl geçtiğine dair akıl almaz bir kanıt olarak.
son günlerde gerçekten çok kötüyüm. mevsimden mi, kilo kaybetmekten mi, iş yerinde artan stresten mi bilmiyorum, lokmalarım bogazımdan geçmiyor
bir karar vermem lazım, ne istiyorum ben bu hayattan? ne bekliyorum?
stresin bitmesi için ne yapmalıyım?
yaşım arttıkça korkularım da artıyor. neden bilinmez. çocuk doğurmayı ciddi ciddi düşünüyoruz, acaba ondan mı korkuyorum?
Sevgili Ege benim bu durumuma bakıp bana şu paragrafları yolladı.Ben de okuyan olursa paylaşayım istedim..
*Asya'da maymun yakalamak icin kullanilan bir cesit tuzak vardir.
Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir agaca veya yerdeki bir kaziga
baglanir.
Hindistan cevizinin altina ince bir yarik acilir ve oradan icine tatli bir
yiyecek konur..
Bu yarik sadece maymunun elini acikken sokacagi buyukluktedir. Yumruk yaptiginda elini disari cikaramaz. Maymun tatlinin kokusunu alir,yiyecegi yakalamak icin elini iceri sokar, ama yiyecek elindeyken elini disari cikarmasi olanaksizdir. Sıkıca yumruk yapmis el, bu yariktan disari cikmaz. Avcilar geldiginde maymun cilgina doner ama, kacamaz .
Aslinda bu maymunun tutsak eden hicbir sey yoktur onu sadece,
Onun kendi bagimliliginin gucu tutsak etmistir. Yapmasi gereken tek sey elini acip yiyecegi birakmaktir. Ama zihninde acgozlulugu o kadar gucludur ki, Bu tuzaktan kurtulan maymun cok nadir gorulur.
> > Bizleri de tuzaga dusuren ve orada kalmamiza neden olan sey, arzularimiz ve zihnimizde onlara bagimli olusumuzdur. Tum yapmamiz gereken elimizi acip benligimizi, bagimli oldugumuz seyleri serbest birakmak ve dolayisiyla ozgur olmaktir !!!
Not:
Hayat bana bişey mi anlatmaya çalışıyor bilemiyorum ama bu 1000. kayıtmış!
Sevgili Ege benim bu durumuma bakıp bana şu paragrafları yolladı.Ben de okuyan olursa paylaşayım istedim..
*Asya'da maymun yakalamak icin kullanilan bir cesit tuzak vardir.
Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir agaca veya yerdeki bir kaziga
baglanir.
Hindistan cevizinin altina ince bir yarik acilir ve oradan icine tatli bir
yiyecek konur..
Bu yarik sadece maymunun elini acikken sokacagi buyukluktedir. Yumruk yaptiginda elini disari cikaramaz. Maymun tatlinin kokusunu alir,yiyecegi yakalamak icin elini iceri sokar, ama yiyecek elindeyken elini disari cikarmasi olanaksizdir. Sıkıca yumruk yapmis el, bu yariktan disari cikmaz. Avcilar geldiginde maymun cilgina doner ama, kacamaz .
Aslinda bu maymunun tutsak eden hicbir sey yoktur onu sadece,
Onun kendi bagimliliginin gucu tutsak etmistir. Yapmasi gereken tek sey elini acip yiyecegi birakmaktir. Ama zihninde acgozlulugu o kadar gucludur ki, Bu tuzaktan kurtulan maymun cok nadir gorulur.
> > Bizleri de tuzaga dusuren ve orada kalmamiza neden olan sey, arzularimiz ve zihnimizde onlara bagimli olusumuzdur. Tum yapmamiz gereken elimizi acip benligimizi, bagimli oldugumuz seyleri serbest birakmak ve dolayisiyla ozgur olmaktir !!!
Not:
Hayat bana bişey mi anlatmaya çalışıyor bilemiyorum ama bu 1000. kayıtmış!
Annem yazar oldu ben de olsam ne güzel olur
- Aralık 03, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 4 Comments
Nasa dünya dışı yaşam açıklaması yapacakmış, dün annem panikteydi. "ne zamandı o açıklama, ne zamaannnn" diye öyle bir soruşu vardı ki; görseniz sanki açıklamadan hemen sonra "her eve bir uzaylı mülteci" kampanyası başlayacak, uzaylılar bize evlatlık verilecek...
bu kadın "dünyalar savaşı", "dünyanın durduğu gün" gibi filmleri izlemiyor Allahtan, izlese çok daha farklı tatlara yelken açabilir, "uzaylılar dötümüzü kesmeye gelecek" korkularına kapılabilir.
Sevgili nasa, bence dünya dışı yaşam formları ile ilgileneceğine, annemi incele.
Fizik öğretmeni kadın 50 yaşından sonra yazar oldu. Azim, başarı...Hırs ne desen onda. Hem çizgi film karakteri, hem karakter oyuncusu bu kadın.
o benim annem ya, o olmasa ben bir hiçtim...işallah ben de onun kadar başarılı olurum edebiyat alanında.
eee biz de kendimize göre kıçı kırık bişiler yazıp çiziyoruz.
http://golgedergi.blogspot.com/2010/12/golge-e-dergi-39-say.html
Gölge Dergi'nin Aralık 2010 sayısında "GÖZ" isimli öyküm yayınlandı... Öyküye ait çizimleri de kardeşim Naz yaptı. Okuyunuz :))
Bu arada şaka maka, annemin kitabı çıkıyor, Nisan 2011 de İzmir Kitap Fuarına yetiştirecekler. Sözleşmeyi salı günü imzalıyor yayıncısı ile.. Umarım herşey güzel olur...
bu kadın "dünyalar savaşı", "dünyanın durduğu gün" gibi filmleri izlemiyor Allahtan, izlese çok daha farklı tatlara yelken açabilir, "uzaylılar dötümüzü kesmeye gelecek" korkularına kapılabilir.
Sevgili nasa, bence dünya dışı yaşam formları ile ilgileneceğine, annemi incele.
Fizik öğretmeni kadın 50 yaşından sonra yazar oldu. Azim, başarı...Hırs ne desen onda. Hem çizgi film karakteri, hem karakter oyuncusu bu kadın.
o benim annem ya, o olmasa ben bir hiçtim...işallah ben de onun kadar başarılı olurum edebiyat alanında.
eee biz de kendimize göre kıçı kırık bişiler yazıp çiziyoruz.
http://golgedergi.blogspot.com/2010/12/golge-e-dergi-39-say.html
Gölge Dergi'nin Aralık 2010 sayısında "GÖZ" isimli öyküm yayınlandı... Öyküye ait çizimleri de kardeşim Naz yaptı. Okuyunuz :))
Bu arada şaka maka, annemin kitabı çıkıyor, Nisan 2011 de İzmir Kitap Fuarına yetiştirecekler. Sözleşmeyi salı günü imzalıyor yayıncısı ile.. Umarım herşey güzel olur...
yıllar yılı, "emniyet kemeri" bellediğim, iş hayatı prezervatifim, bir köşedeki yedek anahtarım olan tier-1 vizesi kaldırılıyormuş. yani ben de, burda işler bozulursa, olur da işsiz kalırsam istanbula gitmeye tenezzül etmem artık atlar londraya giderim diye düşünürken...
Beni balkanlara aşık eden kitap, tarihçi
- Kasım 30, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 6 Comments
Tarihçi'yi nihayet bu sabah bitirdim. İngilizce okuduğuma gerçekten pişman oldum; çünkü o detaylı tanımlama ve tariflerde kendi dilimin tadını bulamayınca belli yerlerden maksimum zevk alamadım gibi geldi...
Bilmiyorum ingilizce kitap okurken size de oluyor mu; çok detaylı tarifler varsa bir anda sürükleyiciliğini yitirmeye başlıyor kitap; çünkü yoğun sıfatların bazılarının anlamını bilemiyor oluyorsunuz, vs...
Herneyse, Tarihçi'nin yazısını bir-iki güne Beslenme Çantası'na konduracağım ama bu kitap benim içime felaket bir Balkanlar aşkı düşürdü. Eflak'ı (ki haritada yerini göster desen bulamam), Romanya'yı, ama en önemlisi Budapeşte'yi düşlerken buluyorum kendimi. Gidip görülmesi gereken yerler listemde çok da üstte tutmadığım Balkanlar'ı görme aşkı depreşti içimde!
Elizabeth Kostova o manastırları şehirleri hatta kasabaları çevreleyen orman/dağ/kırları öyle bir anlatmış ki. Dracula'nın kalesini görmeye gitmem lazım arkadaş; işte o kadar!
Yahu kitabın istanbulda geçen kısımları bile İstanbula gidemmm diye dellendirmiş beni; daha ne olsun :)
Bilmiyorum ingilizce kitap okurken size de oluyor mu; çok detaylı tarifler varsa bir anda sürükleyiciliğini yitirmeye başlıyor kitap; çünkü yoğun sıfatların bazılarının anlamını bilemiyor oluyorsunuz, vs...
Herneyse, Tarihçi'nin yazısını bir-iki güne Beslenme Çantası'na konduracağım ama bu kitap benim içime felaket bir Balkanlar aşkı düşürdü. Eflak'ı (ki haritada yerini göster desen bulamam), Romanya'yı, ama en önemlisi Budapeşte'yi düşlerken buluyorum kendimi. Gidip görülmesi gereken yerler listemde çok da üstte tutmadığım Balkanlar'ı görme aşkı depreşti içimde!
Elizabeth Kostova o manastırları şehirleri hatta kasabaları çevreleyen orman/dağ/kırları öyle bir anlatmış ki. Dracula'nın kalesini görmeye gitmem lazım arkadaş; işte o kadar!
Yahu kitabın istanbulda geçen kısımları bile İstanbula gidemmm diye dellendirmiş beni; daha ne olsun :)
kaptanın canı çok sıkılıyor...
çok sıkılıyor..
kaçıp gitmek istiyor uzaklara, gidemiyor!
çok sıkılıyor..
kaçıp gitmek istiyor uzaklara, gidemiyor!
Bu filmi çok merak ediyorum,
Requiem for a Dream 'i hiç sevmem ama The Fountain'i acayip sevmiştim Darren Aronofsky'den...
Black Swan'ın da çok etkileyici bir film olacağını düşünüyorum, bir de Türkiyede ne zaman gösterileceğini bilsem!
dağlara gitmek istiyorum yine..
nice try but i dont have a penis
- Kasım 22, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 0 Comments
iş yeri mailime nereden geliyorsa, sürekli enlarge your penis, big dick is cool gibi mailler geliyor, artık içim çöktü resmen. ingilizce bilmeyenler için şöyle diyim: penisinizi büyütün, büyük pipi havalıdır falan yazıyor konu kısmında. hayır outlook'ta virus/spam tarama programı da var,nasıl engelleyemiyor hayretler içerisindeyim. geçen sabah "ya size de enlarge your penis diye mail geliyo mu?" diye sordum ve ofis derin bir sessizliğe gark oldu.
bu adresle trendyol denilen siteye üye olmuştum acaba ordan mı geliyor? çözemedim..
Herneyse, yanlış deneme yapıyorlar salaklar, bende ne pipi var ne bişey. olanları da büyütmeye değil küçültmeye çalışıyorum zaten (diyetisyenime selamlar.)
öf, pazartesi sendromu..
güzel olan şey The Historian, büyük bir merak ve zevkle okuyorum. Sanırım beni bu tatilin bitiş hüznünden kurtaran ilk şey Trekking, ikincisi ise The Historian! dün gene tırmandık indik, tırmandık indik. Grubumuzu, grubun havasını, neşesini, doğayla birleşen enerjisini seviyorum. Ben inişlerde patates çuvalı moduna geçtiğim için el verenler, yardım edenler çok oluyor, hepsine duacıyım hehehe. yükseklik korkusu olan biri neden dağa çıkar ki demeyin, ne var canım! olmaz diye bişey mi var cık cık cık..
herkese sendromsuz günler, mutlu işler dilerim. çişim var!
bu adresle trendyol denilen siteye üye olmuştum acaba ordan mı geliyor? çözemedim..
Herneyse, yanlış deneme yapıyorlar salaklar, bende ne pipi var ne bişey. olanları da büyütmeye değil küçültmeye çalışıyorum zaten (diyetisyenime selamlar.)
öf, pazartesi sendromu..
güzel olan şey The Historian, büyük bir merak ve zevkle okuyorum. Sanırım beni bu tatilin bitiş hüznünden kurtaran ilk şey Trekking, ikincisi ise The Historian! dün gene tırmandık indik, tırmandık indik. Grubumuzu, grubun havasını, neşesini, doğayla birleşen enerjisini seviyorum. Ben inişlerde patates çuvalı moduna geçtiğim için el verenler, yardım edenler çok oluyor, hepsine duacıyım hehehe. yükseklik korkusu olan biri neden dağa çıkar ki demeyin, ne var canım! olmaz diye bişey mi var cık cık cık..
herkese sendromsuz günler, mutlu işler dilerim. çişim var!
çocukken ne olmak isterdiniz ki siz?
- Kasım 13, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 5 Comments
Andorra Türkiyeden vize istemiyormuş gitsek mi lan..
erkeğimin geyşası olurum vs. kadınlığımı keşfettim
- Kasım 10, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 3 Comments
bir zamanlar hangi magazin dergisini / gazete ekini açsak bu iki başlıktan biri olurdu. Birileri ya bir erkeğin geyşası olmak için adaylığını koyardı ya da artık nasıl oluyorsa kadınlığını keşfederdi. Ben otuz yaşına geldim hala nasıl bişeydir anlayamadım. coğrafi keşiften hallice olsa gerek.
Şimdi bunlara bir yenisi daha eklenmiş bence: sevişme sahneleri olay yarattı / çok konuşulacak... yeter ya. bence bir tek siz konuşuyorsunuz. evde eşimle, ofiste veya arkadaşlar arasında hiçbir zaman "ya meliz meliz melkenli de nasıl kütür katır sevişmiş son filminde değil mi ayol?" diye bir konu geçmiyor yemin billah. bence anasınıfı çocukları "ay her tarafı görünmüş piii" diye muhabbet edebilir. ötesi yalan sevgili magazinciler. yahu açın daily mail e, the superficial e bir bakın. hep aynı, aynı başlıklar. olmuyor...
bir de sizin favoriniz hangisi? benimki yaratıcılıkta sınır tanımayan geyşası olurum modu. Acaba ilk söyleyen kimdi dostlar? bilen var mıdır..
Şimdi bunlara bir yenisi daha eklenmiş bence: sevişme sahneleri olay yarattı / çok konuşulacak... yeter ya. bence bir tek siz konuşuyorsunuz. evde eşimle, ofiste veya arkadaşlar arasında hiçbir zaman "ya meliz meliz melkenli de nasıl kütür katır sevişmiş son filminde değil mi ayol?" diye bir konu geçmiyor yemin billah. bence anasınıfı çocukları "ay her tarafı görünmüş piii" diye muhabbet edebilir. ötesi yalan sevgili magazinciler. yahu açın daily mail e, the superficial e bir bakın. hep aynı, aynı başlıklar. olmuyor...
bir de sizin favoriniz hangisi? benimki yaratıcılıkta sınır tanımayan geyşası olurum modu. Acaba ilk söyleyen kimdi dostlar? bilen var mıdır..
Aktivite kelebeği yorgunluktan ölürse ne olur?
- Kasım 10, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 5 Comments
Bu aralar Dağ yürüyüşleri, resim kursuydu derken iyicene aktivite kelebeği oldum. Ama nasıl diyim feci bir yorgunluk içerisindeyim öyle böyle değil. akşam eve gideyim danalar gibi kendimi yumuşak, yatay düzlemlere atayım diye iple çekiyorum. Bu akşam resim kursu var ve ben daha hiçbir malzemeyi almadım, ve yorgunluktan öldüğüm için sanırım gidemeyeceğim...
İnsan herşeyi yapmak istiyor ama iş hayatı buna uygun değil malesef. Her sabah 6 buçukta kalkıyorum, 7 ye on kala evden çık, 8 de iş başı, 5 te mesai biter ve 6 çeyrek servisten iniş....ve PERT oluş.
malesef ofisimiz yapay aydınlandırmalı, kapısı hep kapalı, cam yok. bunun bende ekstra bitkinlik yarattığına inanıyorum. servis de tozlu, iğrenç kokuyor al sana missss gibi baş ağrısı. kolay değil 1 saatlik yol yahu...
işte böyle. ben sanırım biraz fazla aktif olmaya çalışıyorum. git eve devril işte..neyine gerek senin kurs murs dimi!
İnsan herşeyi yapmak istiyor ama iş hayatı buna uygun değil malesef. Her sabah 6 buçukta kalkıyorum, 7 ye on kala evden çık, 8 de iş başı, 5 te mesai biter ve 6 çeyrek servisten iniş....ve PERT oluş.
malesef ofisimiz yapay aydınlandırmalı, kapısı hep kapalı, cam yok. bunun bende ekstra bitkinlik yarattığına inanıyorum. servis de tozlu, iğrenç kokuyor al sana missss gibi baş ağrısı. kolay değil 1 saatlik yol yahu...
işte böyle. ben sanırım biraz fazla aktif olmaya çalışıyorum. git eve devril işte..neyine gerek senin kurs murs dimi!
Sadece 1 haftacık, evet 1 haftacık izin aldığım halde işe dönmek ne zor geldi be!
Neyse ki haftaya yine tatil...
ÇAlışmak cidden insan doğasına aykırı. ya da benim doğama aykırı ne bileyim! Her sabah 10 da kalkıp bütün gün kıçı kurtlular gibi gezmek, orda burda yayılıp kitap okumak, sorumluluk duygusunu minimum'a indirip öyle nefes almak bence harika bişey..
ya işte böyle. oturduk gene ofisin sandalyesine, karşımda 32 takım tekmil duvarlar sırıtıyorlar pis pis "geldin mi gene?" diye.
Neyse ki haftaya yine tatil...
ÇAlışmak cidden insan doğasına aykırı. ya da benim doğama aykırı ne bileyim! Her sabah 10 da kalkıp bütün gün kıçı kurtlular gibi gezmek, orda burda yayılıp kitap okumak, sorumluluk duygusunu minimum'a indirip öyle nefes almak bence harika bişey..
ya işte böyle. oturduk gene ofisin sandalyesine, karşımda 32 takım tekmil duvarlar sırıtıyorlar pis pis "geldin mi gene?" diye.
Benim çocuğum yok valla..
Henüz istemedim, şimdilik istemeyi de planlamıyorum. Tohuma kaçmak üzereyim, çok genç değilim ama olsun. Bu işlerde niyet önemli! istemeden olmuyor :)
Ay, biz çok mu geniş büyüdük bilmiyorum, anne babalarımız zamanın telaşesi ile bizim ruh hallerimizi, endişelerimizi, yaramazlıklarımızı hiç mi sallamadılar? Malum hayat eskiden bu kadar kolay değildi... Nerde böyle bir tıkla telefon parası ödemeler, internetten alışveriş etmeler falan. Bir ayakkabı almak için taaaa kalkıp şehrin çarşısına gidilirdi. Şimdi her köşebaşında bir AVM ve ruhsuz mağazalar. Mcdonalds denilen dandik hamburgerciye kırk yılda bir gidilirdi, milletin doğumgünü falan yapılırı oralarda... Eskiden lüks olan herşey bugün sıradan, eskiden olan şeyler "ay nasıl cep telefonsuz yaşıyorduk yaaaae" boyutunda..
eskinin yaramazları ise bugün hiperaktif.
Bugün Nilay Gülse Birsel in bir yazısını okudu, valla eskiden yaramaz çocuğun ağzına bir tane çarpılır, susar otururdu. Şimdi kime sorsan çocuğu ya hiperaktif ya indigo ya bokpüsür... hayat giderek zorlaşıyor ve her yenidoğan için daha da üzülüyorum. Artık herşey çok kolay ve herşey çok kolay oldukça hayat daha zor ne yazık ki...Çocuklar artık plastik soluyorlar sanki, plastik yiyorlar, plastik üflüyorlar...Çocuklar artık daha küstah, daha ruhsuz, daha umursamaz. Bunun adı ilerde bireyselcilik mi olacak bilmiyorum ama şimdinin çocuklarının en büyük sorunu bencil olmak...BEN den başka birşeyi umursamamak...ve o BEN e güzel ambalajlarla sunulan herşeyi büyük bir açlıkla çiğ çiğ tüketip sonra kabız olmak.
belki de eskinin çocukları, şimdinin anne babaları çocuklarını bencilliğin serin sularına iterek özgür ettiklerini sanıyorlar ama büyük yanılgı. Daimi rahatlık bir insan için en büyük düşman yahu!! çocugunuza herşeyin en iyisini vermek için kıçınızı yırtmayın bence. herşeyin en iyisinden kimseye hayır gelmez. hayatın içinde batılacak bok çukuru çok. bırakın bişeyin kötüsünü de görsün çocuk be!
herşeyin "en" i hepimizin düşmanı gençler. tu kaka. iblislik yani..
bunu da buraya not ediyorum, çocuklarınızın naylon sorunlarına selam ederim.
DipnoT.
yarın istanbuldan izmire dönüyorum... iyi yolculuklar bana!
Henüz istemedim, şimdilik istemeyi de planlamıyorum. Tohuma kaçmak üzereyim, çok genç değilim ama olsun. Bu işlerde niyet önemli! istemeden olmuyor :)
Ay, biz çok mu geniş büyüdük bilmiyorum, anne babalarımız zamanın telaşesi ile bizim ruh hallerimizi, endişelerimizi, yaramazlıklarımızı hiç mi sallamadılar? Malum hayat eskiden bu kadar kolay değildi... Nerde böyle bir tıkla telefon parası ödemeler, internetten alışveriş etmeler falan. Bir ayakkabı almak için taaaa kalkıp şehrin çarşısına gidilirdi. Şimdi her köşebaşında bir AVM ve ruhsuz mağazalar. Mcdonalds denilen dandik hamburgerciye kırk yılda bir gidilirdi, milletin doğumgünü falan yapılırı oralarda... Eskiden lüks olan herşey bugün sıradan, eskiden olan şeyler "ay nasıl cep telefonsuz yaşıyorduk yaaaae" boyutunda..
eskinin yaramazları ise bugün hiperaktif.
Bugün Nilay Gülse Birsel in bir yazısını okudu, valla eskiden yaramaz çocuğun ağzına bir tane çarpılır, susar otururdu. Şimdi kime sorsan çocuğu ya hiperaktif ya indigo ya bokpüsür... hayat giderek zorlaşıyor ve her yenidoğan için daha da üzülüyorum. Artık herşey çok kolay ve herşey çok kolay oldukça hayat daha zor ne yazık ki...Çocuklar artık plastik soluyorlar sanki, plastik yiyorlar, plastik üflüyorlar...Çocuklar artık daha küstah, daha ruhsuz, daha umursamaz. Bunun adı ilerde bireyselcilik mi olacak bilmiyorum ama şimdinin çocuklarının en büyük sorunu bencil olmak...BEN den başka birşeyi umursamamak...ve o BEN e güzel ambalajlarla sunulan herşeyi büyük bir açlıkla çiğ çiğ tüketip sonra kabız olmak.
belki de eskinin çocukları, şimdinin anne babaları çocuklarını bencilliğin serin sularına iterek özgür ettiklerini sanıyorlar ama büyük yanılgı. Daimi rahatlık bir insan için en büyük düşman yahu!! çocugunuza herşeyin en iyisini vermek için kıçınızı yırtmayın bence. herşeyin en iyisinden kimseye hayır gelmez. hayatın içinde batılacak bok çukuru çok. bırakın bişeyin kötüsünü de görsün çocuk be!
herşeyin "en" i hepimizin düşmanı gençler. tu kaka. iblislik yani..
bunu da buraya not ediyorum, çocuklarınızın naylon sorunlarına selam ederim.
DipnoT.
yarın istanbuldan izmire dönüyorum... iyi yolculuklar bana!
kelimeler iki insan arasında köprü olmayı bırakıp can yakmaya başladığında elden hiçbir şey gelmiyor..
tanıdığın, bildiğin insanın tüm zayıflıklarını, acziyetini biliyorsun ve en güzel de onu incitmek geliyor elinden.
öfke de insan kullansın diye.
kavga olsun diye.
uzun zamandır hiç bu kadar savaşmamış ve hiç bu kadar yorulmamıştım. bir yer var, oraya gelince artık karşı tarafın seni hiç anlamadığını görüyor, konuşmaktan bıkıyorsun. çıkıp gitmek istiyorsun, yalnız kalabileceğin, hiçbir gözün üzerinde olmayacağı, kimsenin sorularını cevaplamak zorunda olmadığın bir yere. ne olacak ki zaten başka, sığamazsa iki kişi, bir yaşam biçimine...
tanıdığın, bildiğin insanın tüm zayıflıklarını, acziyetini biliyorsun ve en güzel de onu incitmek geliyor elinden.
öfke de insan kullansın diye.
kavga olsun diye.
uzun zamandır hiç bu kadar savaşmamış ve hiç bu kadar yorulmamıştım. bir yer var, oraya gelince artık karşı tarafın seni hiç anlamadığını görüyor, konuşmaktan bıkıyorsun. çıkıp gitmek istiyorsun, yalnız kalabileceğin, hiçbir gözün üzerinde olmayacağı, kimsenin sorularını cevaplamak zorunda olmadığın bir yere. ne olacak ki zaten başka, sığamazsa iki kişi, bir yaşam biçimine...
son günlerde neşeliyim. Allah bozmasın.
Kilo veriş sürecim gayet iyi gidiyor. 10 kg ı geçtim. Allah bozmasın.
Evi satacagız diyorduk, satamadık, hayırlısı. İşallah satılır! Satılmayacaksa da en azından yeni bir ev alalım, amin!
İşler çok yogun.. yoğunluk azalsın!
Kelebek gibi uçup arı gibi sokabilmem için perşembe günü tellerim çıkıyor! Lütfen dişlerimde çürük çıkmasın Allahımmm :(
Kilo veriş sürecim gayet iyi gidiyor. 10 kg ı geçtim. Allah bozmasın.
Evi satacagız diyorduk, satamadık, hayırlısı. İşallah satılır! Satılmayacaksa da en azından yeni bir ev alalım, amin!
İşler çok yogun.. yoğunluk azalsın!
Kelebek gibi uçup arı gibi sokabilmem için perşembe günü tellerim çıkıyor! Lütfen dişlerimde çürük çıkmasın Allahımmm :(
biz dağlara falan çıkmaya başladık ya...
manyak mıyız neyiz? :)
Dün Kemalpaşa tarafındaki Zeybek Pınarına gitmiş olduk.. Evvelsi hafta da Belevi - Şirince arasını yürümüştük. Sevgili Kurtlu Kitap ve eşi sağolsun bu doğa yudumlaması şeklinde gelişen turlara bizi de katmayı teklif ettiler, biz de orman gördük dağ gördük be.
Hayatımda hiç yabani mantar falan görmemişim, ota ağaca dağa taşa hasretmişim. her yanım ağrıyor ama olsun.. çok güzel :)
kedi dili diye bir de bisküvimsi vardı değil mi?
hmmmm
hmmmm
Vahşete Dur De! yürüyüşü İzmir ayağı
- Ekim 17, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 3 Comments
Dün yürüyüş gerçekten süperdi.
Gelen ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Biz de ilkel pankartımızla ordaydık, bağırdık, yürüdük hayvanlar için..
Umarım amacına ulaşır ve hayvanlara karşı işlenen cinayet, tecavüz, işkence suçlarının failleri para cezası ile yırtmak yerine hapis yatarlar bundan sonra!!
Dilerim ki zavallı bir kediyi öldüren Ufuk Günaydın'a gösterilen tepki içimizdeki diğer canilerin ayağını denk almalarına sebep olur...
Yürüyüş sırasında yanımızdan geçip "insanlar aç insanlar ölüyor onlara yürüsenize" diyenlere de, "hadi, onlar için de yürüyüş düzenleyin, hep beraber yürüyelim!" dedim :))
artık sadece gülüyorum bunlara biliyor musunuz. dünyada hiçbir canlı için hiçbir çabada bulunmayan ve poposunu yaydığı yerden akıl vermeye çalışanlar: Allah aşkına biraz susun...Bir akıllı sizsiziniz di mi!
Bugünkü Cuma güzelimiz, hayvanlara yapılan bütün işkencelerin sembolu adeta.
Sokakta yanınızdan geçen, adım attıgınızda kaçan, size bir zararı olmadan sadece karın doyurmaya çabalayan sokak hayvanları.
Onları içimizdeki canavarlardan korumak için YARIN İzmirde 14:00 te ve İstanbul - Ankarada 15:00 te yapılacak eylemlere katılın!!!!
Onların kendi kendilerine kanun çıkartacak güçleri yok.
bu farkı, siz yaratın...
İş hayatında duygularımı karşımdakinden saklamadan konuşmaya, niyetimi gizlememeye, kimseyi kandırmamaya, bilerek farklı intiba yaratmamaya çalıştım. ama şimdi bakıyorum da geriye, aslında kimse sizden bunu istemiyor.
insanların sizden bekledikleri gerçekten de duyguları gizlemeniz, niyetleri örtmeniz. kimse kartlarını açık etmemeli işte. oyun gibi...
Gerçeği duyan kulaklar, onun gerçek olamayacağına o kadar inanmışlar ki, gerçeğe yalan muamelesi yaparak kurtuluyorlar ikilemden. inanmıyorlar, dinlemiyorlar. çünkü bu alışkanlık. her duyduğunun yalan olduğunu düşünerek konuşan insanlarla bir arada nasıl yalansız kalınabilir ki.
Gerçeği kimse bilmek istemiyor. Kimse ilgilenmiyor. Görünenler ve yorumlar, hatta dedikodular herkese yetiyor da artıyor yahu.
Ben çok sıkıldım. Yıllarca beklediğimiz yetişkinlik bu muydu? Büyükmüş, olgunmuş gibi davranan, egoları serinletilmeden ayakta duramayan bir avuç çocuk... ama çocuklardan bir farkları var, gerçekle araları iyi değil.
Çocuklar kendi gerçeklerini yaratıp mutlu olur, biz kendi yalanlarımızla huzur bulmaya çalışırız...
En büyük yalan: Biz bir aileyiz!
Bu yazıyı sözlüğe yazdım ama burda da olsun istiyorum..
en büyük iş hayatı yalanlarından biridir bu. sadece para kazanmak için bir araya gelmiş bir ton insanın, gülerek ve inanırmış gibi görünerek sarfettiği cümleler... sanki sen değilsin kim ne kadar zam alıyor diye milletin gözünü oyan, sen değilsin kar azalıyor diye çalışanın ağzına sıçan.
oldu canım, aileyiz biz.
gerçekmiş gibi söylenen yalanlardan nefret ediyorum.
biz bir aileyiz, kurumsal kelimesine tapan birer bokuz, takım elbiseli pezevenkler sürüsüyüz, it gibi çalışıp hayatımızı burda harcamamıza rağmen çok mutluyuz, paradan önce insan değerli bizim için, maliyetler düşsün diye babamızı bile satarız. hep çok yoğunuz, en zor iş bizimki, sikimsonik toplantılarda ego gargarası yapmadan kıçımızdaki bitler panayırı durulmuyor!!!
götünüze girsin sizin aile.
insanların sizden bekledikleri gerçekten de duyguları gizlemeniz, niyetleri örtmeniz. kimse kartlarını açık etmemeli işte. oyun gibi...
Gerçeği duyan kulaklar, onun gerçek olamayacağına o kadar inanmışlar ki, gerçeğe yalan muamelesi yaparak kurtuluyorlar ikilemden. inanmıyorlar, dinlemiyorlar. çünkü bu alışkanlık. her duyduğunun yalan olduğunu düşünerek konuşan insanlarla bir arada nasıl yalansız kalınabilir ki.
Gerçeği kimse bilmek istemiyor. Kimse ilgilenmiyor. Görünenler ve yorumlar, hatta dedikodular herkese yetiyor da artıyor yahu.
Ben çok sıkıldım. Yıllarca beklediğimiz yetişkinlik bu muydu? Büyükmüş, olgunmuş gibi davranan, egoları serinletilmeden ayakta duramayan bir avuç çocuk... ama çocuklardan bir farkları var, gerçekle araları iyi değil.
Çocuklar kendi gerçeklerini yaratıp mutlu olur, biz kendi yalanlarımızla huzur bulmaya çalışırız...
En büyük yalan: Biz bir aileyiz!
Bu yazıyı sözlüğe yazdım ama burda da olsun istiyorum..
en büyük iş hayatı yalanlarından biridir bu. sadece para kazanmak için bir araya gelmiş bir ton insanın, gülerek ve inanırmış gibi görünerek sarfettiği cümleler... sanki sen değilsin kim ne kadar zam alıyor diye milletin gözünü oyan, sen değilsin kar azalıyor diye çalışanın ağzına sıçan.
oldu canım, aileyiz biz.
gerçekmiş gibi söylenen yalanlardan nefret ediyorum.
biz bir aileyiz, kurumsal kelimesine tapan birer bokuz, takım elbiseli pezevenkler sürüsüyüz, it gibi çalışıp hayatımızı burda harcamamıza rağmen çok mutluyuz, paradan önce insan değerli bizim için, maliyetler düşsün diye babamızı bile satarız. hep çok yoğunuz, en zor iş bizimki, sikimsonik toplantılarda ego gargarası yapmadan kıçımızdaki bitler panayırı durulmuyor!!!
götünüze girsin sizin aile.
16 Ekim İzmir "Vahşete Dur De" yürüyüşü
- Ekim 13, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
izmirdeki kedi katliamından sonra, bütün bu olanlara rağmen şuna bakıp gülmeden edemedim.. sinirlerim bozuldu iyice. bilmem facebook'a girip bakan oldu mu ama bu olayla ilgili eylemin sayfasında millet birbirini yemekle meşgul. kimi bodoslama küfür ediyor, kimi başka işler peşinde. kimi bu sorunlu insanın adresini yayınlamış "gidelim dövelim" diyor, kimi trabzondan otobüs kaldırdık izmire gidiyoruz diyor...
yazık bu amca da kendi derdinde.. altına yazılan yoruma çok güldüm ama, ilahi yani. Allah iyiliğinizi versin .. biri de tutmuş "like" demiş bu çığlığa. tanrım hepimiz kafa yapıcı mantarlardan mı yedik, ne oldu bize
yazık bu amca da kendi derdinde.. altına yazılan yoruma çok güldüm ama, ilahi yani. Allah iyiliğinizi versin .. biri de tutmuş "like" demiş bu çığlığa. tanrım hepimiz kafa yapıcı mantarlardan mı yedik, ne oldu bize
Hayvan öldürmenin cezası olsun ve caniler artık hayvanlara eziyet etmekten korksun istiyorsanız...
- Ekim 12, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 5 Comments
1. kimsenin yüzüne bakmadığı bu kanunun, doğru dürüst düzenlenip, tck kapsamına alınması için
http://www.sessizkalmasucaortakolma.com/dilekce/dilekce_detay.asp?id=584
buraya imza atıp, şu aşağıdaki maili de bu adreslere gönderiniz.
suça ortak olmayın, bu rezilliklerin devamına göz yummayın.
info@adalet.gov.tr,sadullahergin@adalet.gov.tr,akahraman@adalet.gov.tr,mkokcam@adalet.gov.tr,akilic1@adalet.gov.tr,zyigit@adalet.gov.tr,iokur@adalet.gov.tr,csen@adalet.gov.tr,atosun@adalet.gov.tr,kozdemir@adalet.gov.tr
Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığına,
T.C. vatandaşları olarak, 5199 sayılı kanunun acilen kabahatler kanunundan çıkarak Türk ceza kanununda yaptırımı olan ağır maddelerle yerini almasını talep ediyoruz.
Bu tür vahşetlerin tekrarlanmaması için, gerekli duyarlılığı göstereceğinize inanıyorum, hayvanları koruma kanunu acilen Türk Ceza Kanununa dahil edilmeli!
http://www.sessizkalmasucaortakolma.com/dilekce/dilekce_detay.asp?id=584
buraya imza atıp, şu aşağıdaki maili de bu adreslere gönderiniz.
suça ortak olmayın, bu rezilliklerin devamına göz yummayın.
info@adalet.gov.tr,sadullahergin@adalet.gov.tr,akahraman@adalet.gov.tr,mkokcam@adalet.gov.tr,akilic1@adalet.gov.tr,zyigit@adalet.gov.tr,iokur@adalet.gov.tr,csen@adalet.gov.tr,atosun@adalet.gov.tr,kozdemir@adalet.gov.tr
Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığına,
T.C. vatandaşları olarak, 5199 sayılı kanunun acilen kabahatler kanunundan çıkarak Türk ceza kanununda yaptırımı olan ağır maddelerle yerini almasını talep ediyoruz.
4 ekim 2010 tarihinde sizlere teslim edilen imzaların ve dilekçenin bir an önce yürürlüğe girmesini talep ediyoruz.
Bir hayvanı öldürmenin insan öldürmekten farkı olmamalı. Bugün hayvanı öldüren, yarın çocuklara dadanacaktır.
Bir hayvanı öldürmenin insan öldürmekten farkı olmamalı. Bugün hayvanı öldüren, yarın çocuklara dadanacaktır.
Şu videoyu izledikten sonra, bu insanların serbest bırakıldığını görmek içimizi acıtıyor: http://webtv. hurriyet.com.tr/1/10388/0/1/ kediyi-tekmeleyerek- oldurduler.aspx
Bu tür vahşetlerin tekrarlanmaması için, gerekli duyarlılığı göstereceğinize inanıyorum, hayvanları koruma kanunu acilen Türk Ceza Kanununa dahil edilmeli!
Saygılarımla,
2. Cezasını alamamış canilerden okudugu okulları da haberdar etmek için şu maili ege Üniversitesi rektörüne ve su ürünleri dekanına gönderin. candeger.yilmaz@ege.edu.tr ve mesut.onen@ege.edu.tr Ekşiden kopyaladıgım için büyük küçük harfler düzgün degil.
Sayın Yılmaz,
tüm türkiye'de yarattığı vahşetle onbinlerce insan tarafından kınanan, öğrenciniz ufuk günaydın'ın yaptığı zalimce yaptığı hayvan katliamına seyirci kalmamanız için, şahsınız ve üniversite yönetiminizin duyarlı davranmasını beklemekteyim.öğrenciniz u.g.'ın 300 tl karşılığında serbest kalmış, ve muhtemelen çok yakın zamanda üniversitenizdeki eğitimine devam edecektir. toplumsal açıdan öğrencinizin, ege üniversitesi'nin vereceği ilim eğitiminden öte insanlık eğitimine muhtaç olduğuna inanmaktayım. bu şahsın , bir ege üniversitesi öğrencisini temsil edemeyeceği gibi, "insanlık" kelimesini bir kenara koyup vahşice davranmasının kabul edilemez olduğunu düşünüyorum.lütfen internette dolaşan bu videoyu sansürsüz izlemenizi, içinizdeki sesi dinleyip, okulunuzdaki öğrencilerinizi de göz önünde bulunduraraktan gerekli duyarlılığı göstermenizi dilerim.
tüm türkiye'de yarattığı vahşetle onbinlerce insan tarafından kınanan, öğrenciniz ufuk günaydın'ın yaptığı zalimce yaptığı hayvan katliamına seyirci kalmamanız için, şahsınız ve üniversite yönetiminizin duyarlı davranmasını beklemekteyim.öğrenciniz u.g.'ın 300 tl karşılığında serbest kalmış, ve muhtemelen çok yakın zamanda üniversitenizdeki eğitimine devam edecektir. toplumsal açıdan öğrencinizin, ege üniversitesi'nin vereceği ilim eğitiminden öte insanlık eğitimine muhtaç olduğuna inanmaktayım. bu şahsın , bir ege üniversitesi öğrencisini temsil edemeyeceği gibi, "insanlık" kelimesini bir kenara koyup vahşice davranmasının kabul edilemez olduğunu düşünüyorum.lütfen internette dolaşan bu videoyu sansürsüz izlemenizi, içinizdeki sesi dinleyip, okulunuzdaki öğrencilerinizi de göz önünde bulunduraraktan gerekli duyarlılığı göstermenizi dilerim.
Ben Ege mezunu oldugumdan şöyle bir mail yazdım
Sayın Hocalarım,
Bir Ege üniversitesi mezunu olarak, U.G. isimli kişi ile aynı okuldan mezun olmuş olmak fikri bana utanç veriyor.
Size bu şahsın bir kediyi nasıl öldürdüğünü gösteren, internete düşmüş videonun linkini göndermeye dahi utanıyorum.
Savunmasız bir canlıya böyle vahşice zarar veren birinin üniversitemizin sınırları dahilinde gezmemesi için ne yapılabilirse yapmaya hazırım…
Saygılarımla,
Umarım bu maillerin tamamı yerine ulaşır...
Lütfen bu dilekçeyi yazın. Bu sapıklar bulunsun.
- Ekim 11, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 8 Comments
Ben birazdan verecegim linkteki videoyu izlemedim. O sayfayı açamadım.
Bence siz de açmayın. Yalnızca, yazacağınız dilekçeye ekleyin.
buraya kopyalayacağım link, bir kedinin 5 kişi tarafından vahşice öldürülmesinin bir büfenin kamerasına takılan görüntüsü sadece. İzmir Bornovada yaşanan bu olayı Ekşi sözlükten elxa ve mavikedi sayesinde izlemeden de anlamış bulunuyorum. Özetle, kedinin kafasını ayağı ile ezerek öldüren insanlar var bu videoda. izlemeyin bence.
http://video.mynet.com/habervideo/Boyle-Canilik-Gorulmedi/981345/
Lütfen artık siz de, fark yaratmaya başlayın.
http://www.hayvanhaklari.com/index.php/iletisim/haytap-hayvan-haklari-federasyonu
Küfretmeyin, ağlamayın, sinirlenmeyin ve dilekçenizi yazın. Videoda o sapıkların yüzleri görünüyormuş. Bu sapıklar bulunsun. Bugün kediye yapan, yarın insana, çocuga, savunmasız buldugu her canlıya yapar bunu.
Ben şu aşağıdaki dilekçeyi İzmir Emniyet müdürlüğüne yolladım. Ama sanırım haytap a göndermek daha mantıklı olacak. Ben hukuk bilgisi olan biri degilim. Emniyetle görüşen arkadaşlara, savcılıga dilekçe vermeniz gerek denmiş. Haytap ın bu konuda yardım edecegini düşünüyorum.
Rica ediyorum, siz de yollayın. Bu caniler artık cezasız kalmasın. Aramızda gezmesinler.
Başlık: bu vahşet cezasız kalmasın
Bence siz de açmayın. Yalnızca, yazacağınız dilekçeye ekleyin.
buraya kopyalayacağım link, bir kedinin 5 kişi tarafından vahşice öldürülmesinin bir büfenin kamerasına takılan görüntüsü sadece. İzmir Bornovada yaşanan bu olayı Ekşi sözlükten elxa ve mavikedi sayesinde izlemeden de anlamış bulunuyorum. Özetle, kedinin kafasını ayağı ile ezerek öldüren insanlar var bu videoda. izlemeyin bence.
http://video.mynet.com/habervideo/Boyle-Canilik-Gorulmedi/981345/
Lütfen artık siz de, fark yaratmaya başlayın.
http://www.hayvanhaklari.com/index.php/iletisim/haytap-hayvan-haklari-federasyonu
Küfretmeyin, ağlamayın, sinirlenmeyin ve dilekçenizi yazın. Videoda o sapıkların yüzleri görünüyormuş. Bu sapıklar bulunsun. Bugün kediye yapan, yarın insana, çocuga, savunmasız buldugu her canlıya yapar bunu.
Ben şu aşağıdaki dilekçeyi İzmir Emniyet müdürlüğüne yolladım. Ama sanırım haytap a göndermek daha mantıklı olacak. Ben hukuk bilgisi olan biri degilim. Emniyetle görüşen arkadaşlara, savcılıga dilekçe vermeniz gerek denmiş. Haytap ın bu konuda yardım edecegini düşünüyorum.
Rica ediyorum, siz de yollayın. Bu caniler artık cezasız kalmasın. Aramızda gezmesinler.
Başlık: bu vahşet cezasız kalmasın
Yukarıdaki linki ekşi sözlükte gördüm. Hukuki prosedürleri hiç bilmiyorum.Bu videoyu izleyemedim, yüreğim dayanmadı. Bu canilerin cezasını çekmesi için ne yapabiliriz? Lütfen yardım edin.
hahaha aferim len! skicilerin buluşma noktası ne güzel dimi.
www.skiciyiz.biz
ne denebilir ki?
-aferim!
- hadi hep beraberrr
- aaaa biz de!!
sanırım yuhara kelimesini ortaokuldan beri kullanmamıştım..
Cuma Güzeli : Evet Totoşum var mı?
- Ekim 08, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 5 Comments
dilerim ki hiçbirini öğrenmezsiniz.
Bir zamanlar Gilmore Girls diye bir dizi vardı Cnbc-e de. Sanırım dünyanın en çok konuşma barındıran, vır vır vır beyin ziken dizisiydi. Öyle çok konuşurdu ki o Gilmore karıları, hepsini toparlayıp büyükçe bir halatla ağızlarını bürüp, ucuna da 250 tonluk çapa iliştirip denize atası gelirdi insanın. Bundan bet dizi olamaz derdim. İşten eve gel, zaten kafa olmuş kazan..Tv de gilmore girls var, beyin mıncıklanması yaşamaya birebirdi resmen.
Ama sağolsunlar türk senaristleri bizdeki BET dizi kontenjan açığının farkına varıp memleketimizin bu eksiğinden pek bir içlenmiş olacaklar ki,Yaprak dökümü'nü sürmüşler sahaya. Tanrım bu nasıl bir dizi. Adam 4-5 sezondur zaten her biri ayrı bir iblis dölü olan birbirinden hıyar çocuklarının ailenin başına ve kendi başlarına sardıkları dertlerle uğraşıyordu. Aynı adam felç geçirmiş şimdi, sandalyesinde ezilip büzülürken iç sesi ile çektiği eziyetlere sos döküyor.. habire eziliyor, haykıramıyor, konuşamıyor hmmrk hmmrrk kıvranıyor. öte yandan gaganoz kılıklı karısı dardardırdır felçli adam üzerinde her türlü yıldırma ve boyun eğdirme metodunu deniyor..
bizim memlekete böyle hardcore duygu sömürüsü, hödük ötesi diziler lazım bence de. oturup ali rıza tekin'in dramını izleyelim. böylece kendi üzüntülerimizi unutur halimize şükreder, ve herşeye alışırız.
başlığı I, legend'dan esinlenip attım. müthiş stresli bir hafta yaşıyorum. neden bu denli streslendiğimi bilmiyorum. resmen bum bum bum kalbim çarpıyor.. heyecanlıyım ama korkusal bir heyecan sanki...
nını nı nııııııııııııııııım
içimden yazmak da gelmiyor haliyle..
ne garip, sadece cuma güzeli kedileri verecegim yakında burda herhalde..
yazamıyorum, günlük tutasım yok, neden iyi şeyler çıkmaz ki insanın canı sıkkınken zihninden?
nını nı nııııııııııııııııım
içimden yazmak da gelmiyor haliyle..
ne garip, sadece cuma güzeli kedileri verecegim yakında burda herhalde..
yazamıyorum, günlük tutasım yok, neden iyi şeyler çıkmaz ki insanın canı sıkkınken zihninden?
Gary Sinise'e benzeyen kedi
- Ekim 01, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 4 Comments
evet bence çok benziyor..Gary Sinise kimdir? CSI NY'daki abimiz.
Cuma güzelimiz Gary Sinise kim osurdu lan? bakışı atana bir kedi! hayırlara vesile olsun işallah :p
Cuma güzelimiz Gary Sinise kim osurdu lan? bakışı atana bir kedi! hayırlara vesile olsun işallah :p
İkinci öyküm Şeytanla bir anlaşma Gölge E-dergi'de
- Ekim 01, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 2 Comments
9. sayfada Şeytanla Bir Anlaşma isimli öykümü okuyabilirsiniz...
http://golgedergi.blogspot.com/2010/09/golge-e-dergi-37-say.html
http://golgedergi.blogspot.com/2010/09/golge-e-dergi-37-say.html
Sabah biri çıksın, Sicil numaralarımızı çığırsın bende "Burdaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa" diye bağırayım istiyorum. Emir ve görüşlerinize hazırım komtanım falan ehehhe
böylece erkeklerin akılları karışıp mideleri bulanacak, kendilerini tekrar askerlik yapıyor gibi hissedecekler. bu da onları isyana ve hepimizi kaosa sürükleyecek. ne güzel olur yani!!
imza: kırkbeşellialtmışdoksaniki meröp...
böylece erkeklerin akılları karışıp mideleri bulanacak, kendilerini tekrar askerlik yapıyor gibi hissedecekler. bu da onları isyana ve hepimizi kaosa sürükleyecek. ne güzel olur yani!!
imza: kırkbeşellialtmışdoksaniki meröp...
sidikli olduğum doktor tescili ile onaylandı
- Eylül 29, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 12 Comments
idrar yolları enfeksiyonu çıktı.. çocukken popoma az iğne yememiştim. pazartesiden beri bir fenaydım, bitkinlik, yıkılıp kalacakmış gibi bir kırgınlık...neyse bugün işyerinde revire gittim hızlı bir idrar tahlili neticesinde böyle çıktı. Allahtan 9da servis vardı atladım geldim. düştüm yataga kütük gibi yattım daha yeni kalkabildim başım çatlıyor ağrıdan...
çok fenayım çok..
tez zamanda iyi olayım :(
çok fenayım çok..
tez zamanda iyi olayım :(
The Bahçeli Effect : Ne hortumğuu Ganalizasyon Borusu
- Eylül 28, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
Bu sonbahar...
MHP li Bir partilinin yürek paralayan isyanı : bunğğğlar gendilerine bağğladığlar hortumua gendilerine bağğladılağğrr
Gururla ağız büzerek Gülen bir Bahçeli...
O bahçeli ki "oha lan ne laf ettim, ne süper kodum lafı" diye gülüyor
Bahçeliyi hiç böyle görmediniz... İddia ediyoruz bu sezonun en iddialı yapımı: Ne Hortumu, Ganalizasyon Borusu çok yakında değil hemen şimdi şu anda, burada...
Lütfen izleyin: http://www.swfcabin.com/swf-files/1285011426.swf
Arkadaş şaka bir yana, gülümseyen bir Bahçeli görüyorum ben, gözlerim yanılmıyor değil mi???
"Nasıl da güzel laf söyledim lan, ne muhteşem bir adamım" diye ağız büzen Bahçeli, bence brutal vokale devam etsin gülmesin yah...
internet sen beni ne güzel insanlarla karşılaştırdın
- Eylül 28, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 6 Comments
üniversiteden, liseden sıkı sıkı arkadaşları olan insanları çok kıskanırım hep. çünkü benim ne lisede, ne üniversitede, okuldan sonra bile kopmadan görüştüğüm çok yakın arkadaşım olmadı. Bazı arkadaşlarımın taa ortaokul ve liseden hiç aralıksız görüştüğü, "ahiretlik" dostlarını görünce, içim cız ediyor. Ben çok geçimsizim herhalde!
İnsanların hayatından çıkıp gittikçe veya insanlar benim hayatımdan geçip gittikçe, 2006 gibiydi sanırım, kendimi acayip yalnız hissetmeye başladım. cidden, arayıp birşeyler anlatabileceğim, kız kıza haltlar karıştırabileceğim, onu bunu çekiştirebileceğim, işten dert yanabileceğim, çemkirikler atabileceğim bir tane arkadaşım yoktu... Varolanlarla da çok yakın değildim, mesafeler, mesafeler!
İnternet bu noktada imdadıma yetişti. Öyle güzel dostlar verdi ki bana, bazen düşündükçe çok mutlu oluyorum. Ekşi Sözlük ve blogger'dan tanıdığım tüm güzel dostlar, iyi ki varsınız!
İnsanların hayatından çıkıp gittikçe veya insanlar benim hayatımdan geçip gittikçe, 2006 gibiydi sanırım, kendimi acayip yalnız hissetmeye başladım. cidden, arayıp birşeyler anlatabileceğim, kız kıza haltlar karıştırabileceğim, onu bunu çekiştirebileceğim, işten dert yanabileceğim, çemkirikler atabileceğim bir tane arkadaşım yoktu... Varolanlarla da çok yakın değildim, mesafeler, mesafeler!
İnternet bu noktada imdadıma yetişti. Öyle güzel dostlar verdi ki bana, bazen düşündükçe çok mutlu oluyorum. Ekşi Sözlük ve blogger'dan tanıdığım tüm güzel dostlar, iyi ki varsınız!
Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü...
- Eylül 27, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 0 Comments
Bedrettin'in insan olmasından öte, kim olduğu önemli mi?
Değil. İşte bu yüzden sonunda ağladığımız şiirlerden.
Değil. İşte bu yüzden sonunda ağladığımız şiirlerden.
YAĞMUR ÇİSELİYOR
Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
Serezin esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.
Serezin esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Nazım Hikmet
night shyamalan'ın bittiğinin resmi.
- Eylül 27, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 2 Comments
Devil'den söz ediyorum.
Geçen haftasonu Gece seansına nedense büyük umutlarla gittik. Unbreakable ve Sixth Sense'i çok beğenmiştik zamanında, o yüzden son 4 - 5 filmi facia olsa bile bizim hala Night amca için umutlarımız vardı. ( Sudaki Kız ve Köy sanırım pek çoğunuz için kötüydü, benim için de öyle!)
ama gerçekten, çok kötü bir film Şeytan. Gerilmeyi başarıyorsunuz bak, ona bişey diyemem. Ama filmin tek başardığı bu zaten: germek. Tırt hristiyan gövde gösterileri olur ya, işte aynen var bu filmde de. (Şeytan geldi diye dizlerinin üzerine çöküp dua eden katolik modeli ) çok kötü!
Totoş muyum neyim? (Cuma güzeli)
- Eylül 24, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 2 Comments
Hayatımdaki bütün kediler çıkıp gidiyor, tanrım neden?
- Eylül 21, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 10 Comments
Edit: papatya bulundu. Dükkanda kapalı kalmış zavallı 3-4 gün!! dün şoktaydı
Sevgili Kedilerim Oracle ve Müdür'den ayrılalı 3 buçuk sene falan oldu.. yukarıdaki resimdeki tekircan benim Oracle'ımdı.
Kocam Mehmet'in çok ağır bir kedi alerjisi var. 2 buçuk sene ilaç kullandı, hala Astımından kurtulamadı..
Kedilerimiz bizimle 2 buçuk sene yaşadılar.. Sonra birini evlendirdik diğeri çiftlik kedisi oldu
O gün bu gündür sokaktaki kediler bizim. Papatyamız var 5 senedir bizim apartmanın bahçesinde. Pakize, Mukadder, Osman rahmetli oldular. Mahmut vardı, o da öldü yavrucak.
Şimdi Papatya, hürriyet, Hüsniye, Haydar ve Murtaza var düzenli bizim orda takılan. 1 haftadır Papatya ve hürriyet'i bulamıyoruz bir türlü. Parktaki çocuklar mı bişey yaptı, araba mı ezdi, köpek mi kaptı, bilmiyorum! Bu akşam çıkıp civarda turlayacağız mehmetle.
Gerçekten sabah Papatyanın başını okşamadan çıkınca evden, huzursuz oluyorum..akşam gelince gözüm onu arıyor... Moralim bozuk.
İş yerinin kapısında da İsmail vardı, o da yok 10 gündür. Nereye kayboldu bu kediler? Azgınlık dönemleri geldi de ondan mı yoklar ortada, keşke öyle olsa ... Özlüyorum mırnavlarımı
apartmana bazuka götürmek caiz midir
- Eylül 20, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 7 Comments
Biz şu ana kadar 4 ayrı evde oturduk, 4 ünde de üst komşumuzdan illallah ettik
Dün mehmet artık : sanırım sorun bizde dedi.
Evet, çocukların tepinmesine, gecenin bir vakti elektrik süpürgesiyle ev süpürülmesine, mobilyaların sürekli garc garc ettrilmesine rahatsız olma tepkisi verdiğim için sanırım sorun bende.
Apartman hayatından nefret ediyorum, cidden.
- mesela komşum çöpünü kapının önüne koymuyor.. yaklaşık 7 metre mesafe var onun kapısı ile benim kapımın arasında, getirip tam ortaya koyuyor. böylece her sabah çöp kokusu duymak zorunda kalıyorum. kapıcı her akşam 8 de çöpleri topladıgı halde!
- üst kat komşusunun 2 oğlu var, yürümeyi bilmiyorlar. koşuyorlar. ayılar gibi. sağa sola çarpıyorlar, bağırıyorlar, top mu oynuyolar napıyorlar bilmiyorum. kadın da şeker birisi ama yuh yani. babam bizi evde zıplatmazdı bile. bu çocuklar resmen tazmanya canavarına ders verecek nitelikte.
- apartmandaki çocuklardan biri asansöre işiyor.. kim o bulursam ağzını yüzünü kırıcam.
düşüncesiz öküzlerle yaşamaktan bıktım.
ister sitede ol ister küçük apartmanda , muhakkak bir ayı çıkıyor. muhakkak biri düşüncesizlik ediyor. bu yüzden umarım ilerde müstakil evim olur. onun da kendi zorlukları var belki ama en azından milletin gürültüsünü / çöpünün kokusunu / geceyarısı kavgalarını / yüksek sesle dinlediği müzikleri ve gerizekalı çocuklarını çekmek zorunda değilsiniz...
Dün mehmet artık : sanırım sorun bizde dedi.
Evet, çocukların tepinmesine, gecenin bir vakti elektrik süpürgesiyle ev süpürülmesine, mobilyaların sürekli garc garc ettrilmesine rahatsız olma tepkisi verdiğim için sanırım sorun bende.
Apartman hayatından nefret ediyorum, cidden.
- mesela komşum çöpünü kapının önüne koymuyor.. yaklaşık 7 metre mesafe var onun kapısı ile benim kapımın arasında, getirip tam ortaya koyuyor. böylece her sabah çöp kokusu duymak zorunda kalıyorum. kapıcı her akşam 8 de çöpleri topladıgı halde!
- üst kat komşusunun 2 oğlu var, yürümeyi bilmiyorlar. koşuyorlar. ayılar gibi. sağa sola çarpıyorlar, bağırıyorlar, top mu oynuyolar napıyorlar bilmiyorum. kadın da şeker birisi ama yuh yani. babam bizi evde zıplatmazdı bile. bu çocuklar resmen tazmanya canavarına ders verecek nitelikte.
- apartmandaki çocuklardan biri asansöre işiyor.. kim o bulursam ağzını yüzünü kırıcam.
düşüncesiz öküzlerle yaşamaktan bıktım.
ister sitede ol ister küçük apartmanda , muhakkak bir ayı çıkıyor. muhakkak biri düşüncesizlik ediyor. bu yüzden umarım ilerde müstakil evim olur. onun da kendi zorlukları var belki ama en azından milletin gürültüsünü / çöpünün kokusunu / geceyarısı kavgalarını / yüksek sesle dinlediği müzikleri ve gerizekalı çocuklarını çekmek zorunda değilsiniz...
I purr therefore I am (cuma güzeli)
- Eylül 17, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
benim için bugün buruk bir cuma. çünkü kardeşim naz ın 1 aydır yanımda yaptığı stajı bugün bitti. yarın da istanbula gidiyor :(((
size iyi haftasonları...
size iyi haftasonları...
ba-da-hum...
bu günleri de mi görecektim... Çaki amca twitterda kah "fight club tshirt leri geldi koşun alın" kah "invisible monster tshirtleri çıktı!!!" diye twitliyordu..gözünü bu kadar mı para hırsı bürüdü lan çak!!!! alçak. nerde kaldı senin paketlenip,allanıp pullanıp satılan; edinerek kendimizi iyi hissetmeye çalıştıgımız herşeye düşmanlıgın? numaramıydı lan! o tshirtler boy boy...devamını bilmiyorum ama amcam sana ayıp şeyler yapabilir, izin veriyorum. zibidi herif.
bu günleri de mi görecektim... Çaki amca twitterda kah "fight club tshirt leri geldi koşun alın" kah "invisible monster tshirtleri çıktı!!!" diye twitliyordu..gözünü bu kadar mı para hırsı bürüdü lan çak!!!! alçak. nerde kaldı senin paketlenip,allanıp pullanıp satılan; edinerek kendimizi iyi hissetmeye çalıştıgımız herşeye düşmanlıgın? numaramıydı lan! o tshirtler boy boy...devamını bilmiyorum ama amcam sana ayıp şeyler yapabilir, izin veriyorum. zibidi herif.
Fazıl Say'a bok atmayın. Adam haklı.
- Eylül 14, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
12 Eylülde, yani bu pazar günü İstanbulda, İkitelli de facia gibi bir kaza yaşandı.
13 kişi öldü. (şimdilik)
Şoförün son 9 ayda, 39 tane trafik cezası varmış. İşte 40. kusuru 13 kişinin canını aldı...
bu nasıl bir gerizekalılık bilmiyorum. trafik ihlali, kırmızı ışıkta geçme, hatalı sollama, aşırı hız, sabırsızlık, acele, açgözlülük...bu adamların kafalarına doğru düzgün birisi olup kurallara uymanın, ekstra bir özellik değil de normal insan özelliği olduğunu nasıl aktaracağız?
Nasıl kurtulacağız, 39 tane cezası olan adamın şoförlüğünün iptalini engelleyen, "yazıktır günahtır" soslu arabesk kültüründen?
Nasıl kurtulacağız, kırmızı ışıkta geçenlere, ayakta balık istifi yolcu alanlara "olur öyle, nasıl yapalım?" diye bakan arabesk zihniyetinden?
Üzerimize yapışmış işte, çıkmıyor. Hep size haksızlık edildi, hep size zulmedildi zaten! Yaşam size adil davranmadı diye koyverin gitsin, başkalarına zarar verebilirsiniz! duygu pornosuna teslim olun, kendi vicdanlarınızı kırbaçlayın arabeskle yağlayıp.
Nasıl olsa bu ülkede, kimse insan yerine konulmaya alışkın değil.
baksanıza, Fazıl Say'ı bile linç edeceklerdi, halbuki bir dur, bir anla adam ne diyor, ne anlatıyor. Helal olsun adama, ben sonuna kadar katılıyorum.
İçimizdeki beyinsizleri, ayıklamanın zamanı gelmedi mi artık?
13 kişi öldü. (şimdilik)
Şoförün son 9 ayda, 39 tane trafik cezası varmış. İşte 40. kusuru 13 kişinin canını aldı...
bu nasıl bir gerizekalılık bilmiyorum. trafik ihlali, kırmızı ışıkta geçme, hatalı sollama, aşırı hız, sabırsızlık, acele, açgözlülük...bu adamların kafalarına doğru düzgün birisi olup kurallara uymanın, ekstra bir özellik değil de normal insan özelliği olduğunu nasıl aktaracağız?
Nasıl kurtulacağız, 39 tane cezası olan adamın şoförlüğünün iptalini engelleyen, "yazıktır günahtır" soslu arabesk kültüründen?
Nasıl kurtulacağız, kırmızı ışıkta geçenlere, ayakta balık istifi yolcu alanlara "olur öyle, nasıl yapalım?" diye bakan arabesk zihniyetinden?
Üzerimize yapışmış işte, çıkmıyor. Hep size haksızlık edildi, hep size zulmedildi zaten! Yaşam size adil davranmadı diye koyverin gitsin, başkalarına zarar verebilirsiniz! duygu pornosuna teslim olun, kendi vicdanlarınızı kırbaçlayın arabeskle yağlayıp.
Nasıl olsa bu ülkede, kimse insan yerine konulmaya alışkın değil.
baksanıza, Fazıl Say'ı bile linç edeceklerdi, halbuki bir dur, bir anla adam ne diyor, ne anlatıyor. Helal olsun adama, ben sonuna kadar katılıyorum.
İçimizdeki beyinsizleri, ayıklamanın zamanı gelmedi mi artık?
yapboz - tart- cupcake ve biten tatil
- Eylül 12, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 5 Comments
burası "canım peri boklu mutfagım" "pembe hayallerle süslü tarifler" veya "biz yiyoruz ama hiç kaka yapmıyoruz, yaparsak da pembe kaka yapıyoruz" tarzı bloglara döndü farkındayım ama binde bir pasta börek yapıyoruz anılarımıza sokuşturalım müsadenizle...höyt!
ben pişirmesini falan iyi yapıyorum ama ayı yavrusu gibi elimin ayarı yok çevirirken yırttım güzelim hamuru... (yukarda resim ) sağdan şirazesi kayık oldu zavallının...
Esasında bu gece Gülsüm e cupcake yaptık ama cupcake'i hazır muffin hamurundan değil tarife göre yapınca epey bir hamur arttı o hamurla da al sana çakma turta ...armutlu tart mı desem yoksa?
bunlar da ebedi dostumuz kapkekler..cupcake..kapkek..cört...
biyeriniz şişmiyor umarım. şişerse de şişsin baneneeeeeeee yarın iş var ve ben tatilin bitmesini hazmedemiyorum, ühühühühüh.
bir de çok işimiz gücümüz yokmuş gibi 2000 parça yapboz aldık şuan salonun ortasında beyaz çarşafın üstünde... hoş bir popart parçası olarak duvarda yerini alacak ama bitesiye kadar bi tarafımızdan kan gelecek mi ne ?
işte böyle olacak bitince...
kadraja benim bebek mezarı gibi ayak da girmiş kusura kalmayın..
Çarşamba günü öğlen, goygoyla dolu uzun bir tatile girişimizi kutlamak amacı ile cupcake yaptım :)
O gün Naz'la malak gibi yayıp dvd izlemeyi planlıyorduk . sonra bizim pek tatlı stajyerimiz Çağıl'ın gelmesi ile Wii de kapışma başladı ve ben de mutfak becerilerimi döktürünce oyun ve yeme içme ile geçen bir öğleden sonrası oldu
Kızlar aslında bana yardım edeceklerdi ama Wii ye öyle daldılar ki cupcake leri yaptığımı görünce şaşırdılar :)
Mario Kart, Wii Fit derken zaman çabucak geçiyor
Tanrım bu cupcakeler sıfır kalori olsaydı ne güzel olurdu. ben malesef diyet yaptıgım için bir tane bile yiyemedim- hüngür hüngür fışır fışşş-
Bugün bu fotoları kuzenimiz Gülsüm gördü ve bu akşam silah zoru ile cupcake yapıyorum tekrar! Ama asıl bomba mehmetten geldi: ben en az 8 tane yiyorum, çok yap!!!
tatil sonrası işe dönmek bombok bir his ama olsun biz bu gece sanırım cupcakeler ile bu hissi yeneceğizz
Bayram Güzeli : Önce şu patiyi öpeceksin!!!!
- Eylül 08, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 3 Comments
Bayram tatili sebebi ile cuma günü muhtemelen gezme tozma dünyasında olacagımdan cuma güzelinin misyonunu bayra güzeli olarak güncelleyerek herkeslere iyi bayramlar diliyorum!
Sizce de patisini öptürmek istemiyor mu bu dombil :)
Sizce de patisini öptürmek istemiyor mu bu dombil :)
Ben bu şiiri çok seviyorum ya. Öyle böyle değil.(Onur -ah muhsin- Ünlü'nün şiiri bu arada!) lütfen önyargısız okuyun. bir müslümanım ve itiraf ediyorum şu şiiri gördüğümde yine dinci zırvalarından biri olduğunu düşünmüştüm. okuyunca utandım. resulullah kelimesinin bana olumsuz şeyler çağrıştırmasına sebep olanların tepesine yıldırım düşsün ne diyim!!!
resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.
resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.