neden bizim millette bir özensizlik bir dandinilik var ya. herşeyi savuşturuyoruz. az önce hesionka nın sitesinde yaşadıgı sinir bozucu olayı görünce kendimi tutamadım, yazayım dedim.

Hesionka derdini anlatmaya çalışmış, karşı taraftan gayet otomatik ve robotik bir cevap gelmiş, sistem otomatik şiyedyüür, değiştiremüyük.. öykünün tamamı için buraya

bu büyük firmaların çağrı merkezlerinde de böyle.. telefona bir dummy koyarlar, hiçbişey bilmez o, papagan gibi tekrarlar. kadına/adama derdini anlatmaya çalışırsın, bir üstü ile görüşmek istersin, olmaz.

inanmayacaksınız ama avea'dan kanser olacak kıvama gelmiştik; ibretlik bir hikaye..ama kulagınıza küpe olsun çünkü muzaffer olduk!
olayları sırayla yazıyorum,

-kardeşimin cep telefonu çalındı
-babam avea yı aradı, hattı görüşmelere kapattı.
-bir gün sonra bizim çalıntı telefonla çatır çatır görüşme yapıldıgını farkettik. (100 kontur azalmıştı) yani aslında hattı görüşmelere kapadım diyen adam, kapamamıştı...
-Aveayı aradık, derhal bu yanlışlıgın düzeltilmesini, kontorlerin iade edilmesini ve konuşmaların yani hırsızın aradıgı numaraların dökümünün gönderilmesini istedik.
- tamam dediler, dilekçe yazın fakslayın dediler. yaptık bunu. 2 gün ses çıkmadı, tekrar aradık. faks kayboldu tekrar dediler. bu olay 2 kere daha tekrar etti. Bu  süreç 10 gün falan aldı.  babam sinir krizi geçirmek üzereydi.

çağrı merkezini her aradıgımızda başka biriyle muhatap oluyorduk, konuyu anlamıyor, kestirip atıyor, aynı cevapları veriyorlardı.
aveanın sitesine girdim, bir email adresi aradım.. yoktu!
sonra gözüme yönetim kurulu ilişti...
Yönetim kurulundaki herkesin adını tek tek yazdım.. x.y@avea.com ve avea.com.tr diye.
genel müdürü, yardımcıları, herkesi.
sonra bu ihmal ve saçmalıklar zincirini anlattım ve gönderdim.altına babamın telefonunu ekledim, eger bu mailden sonra da bizimle ilgilenilmez ise, tüm ailedeki aveaları kapatacagımızı belirttim.




Bu yüzden, size tavsiyem, sizi magdur etmiş bir firma ile ilişkilerinizi kesmeden önce, ne yapın edin, o firmadan gerçek bir yetkili ile görüşün. Nasıl ki savaşta Ön saflara hep telef olacaklar konur, işte firmalar da o telefonların başına genelde çok birşey bilmeyen sadece önündeki prosedürü okuyan bir adamı koyarlar. hele ki bu adam, memur zihniyetli ve baştan savan bir tipse, siz hep sinir oldugunuzla kalırsınız..en güzeli üstlerle görüşmek.

Böyle tatsızlıkları yaşamamanız dileği ile...

evli olmak çok büyümek mi demek, biz büyümedik mi, bir evi çekip çeviremiyoruz, herşey birbirine geçiyor, yemekler bozuluyor, sebzeler çürüyor, dagınıklık bir türlü toplanmıyor, bizde mi var bir terslik, hergün ev diye bitpazarı gibi bir yerde ordan oraya yuvarlanıyoruz yeter imdat!

evde patates var mıydı? iki saattir bunu düşünüyorum. akşama rosto yapıcam, içine patates te atarım muhakkak ben. böyle yani. kafayı çizmeye ramak kaldı.

peki kimler alıyor acaba bu sitelerden? haftada 1-2 girip inceliyorum ucuz bişey var mı diye,  bir tek 60 kusur milyona puma görmüştüm, belki o ucuzdur, puma kullanmadıgım için bilmiyorum. bu sitelerden cidden ucuz ucuz alıp kullandıgına inanan var mı?

Ünlü ve bir o kadar da gizemli blög yazarı Unusual, başımıza taş yağacak kereviz sağlayıcısı Bellatrix (kızkardeşim) ve bendeniz Meröp, buluştuk!!!!
Dün akşam alsancakta, önce Melanie de bir yemek, ardından da Reyhan pastanesinde bir pasta buhranı yaşayarak gözler yaşlı biçimde birbirimize veda ettik. Bella benim kardeşim ama Unusual da çok ama çok sevdigim bir o kadar da az görebildigim, zamanında bir hödüklük edip küstürdügüm barışana kadar eteginden ayrılmadıgım bitanecik arkadaşım. Yine buluştuk ve çok güzeldi.. böyle  konuşan gülen içinde ne varsa gözlerinde o görünen insanlara ba-yı-lı-yorum!!

Şok buluşmanın resimleri Unusual da. Efendim kendisi ile neler kaynattık neler!!!

Herşeyden önce Unusual, aklın yolu bir, müthiş mottomuz olan KERTENKELEDE DE LÖP ET VAR HA cümlesine, öncelikle ay nasıl yani? tepkisi verse de, açıklamalarımızdan sonra dayanamayarak   kertenkeledeki löp ete biyat etti...kendisini burdan tebrik ediyorum doğru yola baş koydugu için..

Gecenin ikinci bombası da, gelecekte doğması çok da olası olmayan cocuguma, olmaması durumunda ise ailemde ilk çocuga koymak için elimden geleni ardıma koymayacagım ismi bulmuş olmam. sıkı durun işte o isim: PİPİTA
erkek olursa da pipitay. bence çok sevimli ya. Üstelik sevgili Unusual da bu isme bayıldı ve dedi ki: "lütfean bu ismi ben koyucam çocuuuma, kimseye söylemeyin.." ayrıca kendisinin de aklına bir isim gelse bile bize söylemezdi degil mi Unusual!!! ha itiraf et haydı! asla söylemezdin!
:))

gecemizin bendenizin h. böceklerine karşı olan kontrol edilemez korkusu yüzünden azıcık şaftı kaysa da, totalde ab de %75 reytingle çok başarılı bir gece oldu..

Geceye  unusual ın meşhuuu r pembe çantası ve helö kiti li cüzdanı damgasını vurdu. ayrıca ben kendi salatamla yetinmeyip, bella ve unusual ın yemeklerinden birer parçayı da löpletmiştim!!oha!

işte biz böyle kızlarız.. uu beybi deriz, buzlu badem yeriz, pasta alırken karar veremeyip her birinden bi dilim alırız, ve kertenkeledeki löp eti asla unutmayız! ASLA!

öyle böyle degil ya, hani tavşanların kuyruk titrete titrete yaptıkları şey var ya aha o cinsel seks. ayrıca kertenkelede de löp et var ve hayır, ben kafayı yemedim. en azından henüz yemedim.

Heykellere bayılıyorum.. Yurtdışına gittigimde en çok heykellere apışıp kalıyorum çünkü bizim burda hiç heykel yok. Türk -islam kültürüne kurban vermiş olabiliriz bu güzel sanat dalını.. keşke burda da çok heykel olsaydı, ve yüzlerine bakıp hüzünlenebilseydik, onların zamansız ve ölümsüz oldugunu, biz göçtükten sonra da kalacaklarını düşünüp ürperseydik.

Koskoca kültürparkta mesela, kaç tane heykel var?

 mutlu olmak istiyorum, ama sürekli bir yerlere varmam lazım. sürekli. thank you mario but princess is in another castle. hayatımın özeti bu sanki. bir kaleye varıyorum, bir sürü engel aşıyorum, ama prenses hep başka kalede, yeniden başlıyorum.

aşkım memo, bir rahat duramıyorsun, sürekli başına iş alma telaşındasın diyor, haklı galiba. birazcık daha kendime güvenmek istiyorum...hayatımda bana cesaret aşılayan herkese teşekkür ederim.

önemli bir karar almak çok zor, bazı riskleri göze almak gerek çünkü. geriye dönüp baktıgımda ömrümde beni şu an üzen tek bir pişmanlık var, o da çok kafaya takılacak bir şey degil.

fakat şimdiki planlarımı düşününce, inanın pişman olmaktan korkuyorum. olur muyum? diyorum...
olmamalıyım. umarım olmam...

bir de resim bulamadım ama Jennifer Love ın ve Toni Colette in elbiseleri de hoşuma gitti!

ay blogger, içime fenalık getirdi gerçekten de. dns ayarları ile oynamayı oldum olası sevmem. bir iki çözüm denedim, yemedi
özet: tüm bloglar gelip gelip gidiyor..

bu arada her dns değişikliğinden sonra bilgisayarı yeniden başlatmanıza gerek yok, komut istemi açıp  ipconfig /flushdns deseniz olur.

bunun dışında, bayram öncesi, çok şenim. her ne kadar bayramın 1 günü ve arifenin yarım günü gümbürtüye gitmiş olsa da...

bugun giydigim gömlegin yakasında belli belirsiz bir leke varmış, sabah o kadar aceleyle çıktım ki, farketmemişim çok canım sıkıldı, çözüm olarak saçlarımı fular gibi bogazıma dolamakta buldum.

çağrı merkezlerinden ve onların çözüm bulamayan papagan kılıklı çalışanlarından nefret ediyorum... mehmetin amsterdamda kaldıgı oteli kredi karından ödemiştik, iki defa çekmişler onu çözene kadar göbegim çatladı ya. yapamayız edemeyiz diyorlar ama sonra yapıyorlar.. çıldırmamak işten degil, Allah kimseyi çağrı merkezlerini aramak zorunda bırakmasın...

işyerinde biri var ona acayip sinir oluyorum, tahammul sınırlarımı zorluyor patlayacagım yakında a dostlar..

yine işyerinde, bayram kutlaması yapılıcak diye mail geldi insan kaynaklarından. bir gittik içkili kokteyl yani, oha dedim arkadaşlar ramazan ın anlamını ve sınırlarını zorlamaktan hoşlanıyorlar, mübarek ay oglum, içki ile oruçlu yan yana olur mu :) komik geldi valla

Bu hafta her gün 1 kitap bitirdim .. gerçi oldukça ince kitaplardı: tatlı rüyalar, gizli ajans, pamuk prenses:yetişkinler için bir masal; ve gündüz ölüsü... bakalım sırada ise yevgeni zamyatin, "biz" bekliyor.onu da bu gece okurum :D

of daha çok kitap almak istiyorum..

of ki ne of.. çok uzun konu aslında, ama azcık bir vaktim var ve hemen anlatıcam ne oldugunu.

 bir uçak yolculugunda, çok sevimli bir çift oturdu yanımıza. hatta kardeşimle ben tam yanyana olacak şekilde koridora yerleştirilmiştik ne hikmetse (online check in yaptıgımız halde sonradan degistirilmişti yerler), ve kardeşim bu bebekli çiftin hemen yanına oturmuştu. uçak kalkınca, baktık ki benim  yanım boş, kardeşcan benim yanıma geldi ve bu çift, bebekleri ile daha rahat oturma şansı buldular, hatta bize teşekkür ettiler.yani, ne bileyim dünyaya hiçbir zararı olmayan gayet mülayim iki insan ve bir bebek.

derken efendim, yemekler dagıtıldı. uçak yemegi altı üstü, uyduruk yani. 2 çeşit yemegin bir çeşidi bizim oraya gelene kadar bitmişti. ne olduysa ondan sonra oldu zaten. sevimli çift, bir olay çıkardı ki sormayın dostlar. hostes, hanımefendi, bitti, elimden ne gelir ki dedikçe, kıza  ne hakaretler ettiler.. aman yarabbim. agzım açık kaldı yani. kadın ben bunu yemek zorunda mıyım, o kadar para veriyoruz ayıp yani nasıl bitti diyebilirsiniz!!! diye yeri göğü inlettikçe kocası da karıma haksız diyenin agzını kırarım modundaydı.

bakın kadın haklı olabilir, iki yemekten de bolca getirebilirler de, bu bize uçak biletinin daha pahalı yansımasından baska ne getirir ki? kaldı ki, karşında 20li yaşlarda gencecik bir hostes kız var, elinden bişey gelmedigini, yemegin tek çeşit kaldıgını söylüyor, sen onu ezdikçe eziyorsun sanki THY nin ceo su var karşında be kadın.. 5 dakka önce gözüme dünyanın en şeker çifti görünen insanlar bir anda öyle tuhaf göründüler ki frankeştayn  onların yanından yavru kedi olur o derece..

bir kere de çok sevdigim bir  arkadaşımda görmüştüm bunu. bir başkasına o kadar acımasız davranmıştı ki, hem de hak etmedigi halde. ve ben de o anda birşey dememiştim, çok üzülüyorum şu an demedigime. resmen karaktersizlik ettim sırf arkadaşım diye o çiğliği yapan. halbuki kendi fikrimi söylemeliydim, yapma etme demem lazımdı ne olacaksa olsun..

finali de gene bir "neden bişey demedim?" pişmanlıgımı anlatarak yapayım. Hrant Dink'in öldürülmesinden  2-3 sonra, serviste bir adam "ooohoo amma tantana ediyorlar, öldü de iyi oldu bir pislik eksildi" gibi bişeyler söyledi. Bunu söyleyen adamı hergün görüyorum, hergün neden o gün bişey demedim ki? diye kafamda kuruyorum. adamı gördükçe bogazıma diziliyor kelimeler. korkaklık ettim o gün; vallahi de billahi de ettim.işyerinden biriyle, hele de benden yaşça ve kademece büyük biriyle kavgaya girişmeye çekindim.. etseydim de, adamın fikirleri değişmezdi tabi ki benim bişey dememle, ama en azından tiksindirici dangalaklıgını, ulu orta sergilemek konusunda çekingenleşebilirdi. ah tabi, ne olacak, senin deden de ermeni zaten de diyebilirdi bilse.. bu modellerin kafaları anca o kadar çalışıyor..

herkes canavarlaşır arada sırada. hatta üzülerek itiraf etmeliyim ki, ben sıkça sevdiklerime canavarlaşıp onların kalbini kırıyorum galiba..

resim için: http://www.dace.co.uk/portrait_j.htm

ya hepiniz mıy mıy mıy beynimi ziktiniz yemin ederim.. (hepinizden kastım prenses oldugunu sananlar, yoksa bu yazıyı okuyan herkes degil)herkes mi prenses yahu. herkes mi çoközel? bazen internet bu kadar anlık iletişimi sagladı diye üzülüyorum, çünkü tanıyor oldugumu sandıgım insanları hiç tanımamış oldugumu görüyorum, veya sempati duydugum insanların garip hareketlerine şahit oluyorum

prensessen ben de çokoprens im kardeşim..
bütün kadınlar ve erkekler, hepimiz, birbirinin bu kadar aynısıyken, neden herkes farklı görünme telaşında? aynıyız işte, hepimiz işten veya okuldan  eve gidip geliyoruz, blog tutuyoruz, kendimizden bahsetmekten hoşlanıyoruz, film izliyoruz, iş arıyoruz, dogumgünü kutluyoruz, alışverişe gidiyoruz, yiyip içip sıçıyoruz, konserlerde çığrınıyoruz, yemek pişirip eserimizle içten içe gurur duyuyoruz, iç çamaşırı alıyoruz, taksiye biniyoruz, seyahet ediyoruz, cüzdanda kredi kartı ve ehliyet taşıyoruz, dertlerimiz sıkıntılarımız var. binlerce ortak özelliğimiz varken bu kadar zor mu yahu herkes gibi oldugunu kabullenmek?

kendime yeni bir misyon edinmek istiyorum, insanlara değişik olmadıklarını kırmadan anlatacagım bundan böyle. ve değişik olmamanın güzel bişey olduguna da ikna edecegim özenle. normal olmak güzeldir arkadaşlar. farklı biri olmak delilere mahsustur. çok orjinal oldugunu düşündügünüz starlar bile, imaj ve stil danışmanlarına, her türlü akıl hocalarına sırtlarını yaslayarak orjinal olabiliyorlar..

ben yalnızca ergenlerin," çok farklıyım, kimseninkine benzemeyen  acılar içerisindeyim, ooğğ bu hayat bana dar" dedigini sanırdım.. ama aramızda, prenses oldugunu sanan kızlar, neo oldugunu sanan erkekler var. yo dostum yo..orjinal olmak istiyosan mesela, işi gücü bırak git dagda yaşa. en güzel giysileri giymeye, en iyi yemekleri yemeye, sevdigin sanatçıların film/müzik/kitaplarına ilgi göstermeye, güzel bir ev almak istemeye, evlenmeye uğraşma, bunlar normal insanların yaptıgı şeyler.

ha bak bir zamanlar bir türkçe ögretmenimiz vardı, kendinden 20 yaş küçük bir adamla evlenecek cilveli bir kadın. gelip derste, çocuklar, haftasonu yatak aldık, çok heyecanlıyım valla. böyle koskocamaaaan bir yatak diye anlatmıştı. ardından da aynı derste, izmirde olmamıza ragmen hüzünlenerek, burası muştur yolu yokuştur türküsünü söyleyip aglamış, gelin oluyorum, ağlarım... demişti..

işte bu kadın orjinaldir, farklıdır, işin tuhafı.. bunun farkında bile degildir :)
 böyle insanlarla karşılaşmayı seviyorum! insana hayatı boyunca çok az şahit olabilecegi anlar ve anılar hediye edebiliyorlar.

Tanrım, keşke Alper Canıgüz ve kitapları ile daha önce tanışsaydım.. İlk olarak pretty in think in bir postunda görmüştüm; arkadaş tavsiyesidir, alıp okuyayım dedim.valla okur okumaz da bitirdim a dostlar. o kadar matrak, bir o kadar yaratıcı, gurur duyulası bir türk yazar.

Tatlı rüyalar, enfes...

Özellikle; Halil İbrahim ve Hamit arasındaki konuşma, halıda sürünmeme sebep oldu, anneme okudum, o da yarıldı, Ellerine sağlık Alper Canıgüz!! daha çok yaz e mi?  :()


Geçen hafta okudugum bir diğer kitap ise, Yeşil Karanlık isimli roman. Yani, anlamadım neden ama kitaba öyle dandirik bir kapak yapmışlar ki, elinize alınca önce dangoloz bir aşk romanı sanıyorsunuz, ama içinden okuması keyifli, tarihi roman sayılmasa da edward - mary - elizabeth kardeşlerin dönemlerinde geçen, tuhaf ve hüzünlü bir hikaye çıkıyor..

ben zevk aldım, kapağa aldanmayın, tavsiye ederim. Bazen güzelim kitaplara iğrenç türkçe isimler bulup ucuz kapaklar yapıyorlar, okurken utanıyorum! yapmayın, rica ederim, hatta bence bütün kitaplar düz siyah üzerine mavi- yavru agzı yazı olsun kapaksal anlamda.. kapaksal anlam ne diyenleri ise döverim bak, cidden.

Ben insanları anlamıyorum..

Her ölen insan mı özel sizin için?Ölen Her ünlü, sizin çocukluğunuz, her ünlü mü idolunuz? ekşi sözlüğe bakıyorum, patrick swayze ölmüş, Allah rahmet eylesin iyi tamam ama, herkes ne kadar üzüldügünü ne kadar muhteşem bir aktörün kaybedildigini anlatma telaşında.

Yani.. ne diyim bilmiyorum. bana çok yapmacık geliyor. Tamam eyvallah herkesin sevdigi, hayran oldugu, dünyadan  eksilmesinden acı duydugu birileri vardır ama el insaf. her ölene hayran olana ve bagıra bagıra üzülene de olumlu hisler besleyemiyorum doğrusu...

adam hastaymış, ölüyomuş hiç aklına gelmesin ama ölünce aman da ne şahane aktördü, şu filmde gençligimi derinden etkilemişti, idolümdü... biy biy biy ya.. nedir allahaskina bu ölenlerin ardından onları çok sevmeye başlama hastalıgı?

Resim kaynagı: http://michaelo.gfxartist.com/artworks/162862

çoğu hidden object game olan, minnak minnak oyunlarla ilgili daha önce de postlar yapmıştım. Bigfishgames.com dan indirilebilen; bedava 1 saat oynanan ve daha sonra satın alınan bu mini mini oyunların içinde bir tanesi var ki gönlümüzdeki yeri ayrı.daha sonra muadili olma iddiasında burger shop gibi tırı vırı oyunlar çıksa da hiçbiri onu tahtından edemedi...


bu oyun ne mi? tabi ki, birbirinden leziz kekler ve renkli renkli yummy icing leri, her biri adeta bir biblo güzelligindeki süslemeleri ve abuk müşterileri  ile cake mania!! cake mania öyle bir oyun ki, 4 tanesi çıktı bunun, evet 4! yani en son dördüncüyü görünce gözlerime inanamadım çünkü geçmişe ve geleceğe yolculuk edip çeşitli dönemlerde kek satıyorduk 3. oyunda, ve şahaneydi. yukarıdaki screenshot örnegin çin imparatorlugunun sanıyorsam ming hanedanı döneminde ekmek paramızı kazanırken görüntülüyo bizi keyk manyada.

Efendim leziz bir şekilde dördüncü oyunu da oynadım oynamasına ama 3. oyunun tadını alamadım.gene de başarılı bir zaman öldürgeci. kafamı dagıtayım diyorsanız oynayın.. bir de bu oyunların güzelligi şudur ki örnegin kompeks oyunları bırakıp sonra geri döndügünüzde neydiniz, ne oldunuz hatırlamanız gerekir.. oysa cake mania ve benzeri oyunları isterseniz bir sene sonra oynayın hiçbişey hatırlamanız veya sürdürmeniz gerekmez, bu yüzden galiba dash game diyorlar bunlara :) bir başladın mı çekirdek gibi, bırakamıyorsun :)

şaşırtıcı, şok eden haberler aldım bugün, neyse bilemiyorum, ama kesin şok etkisi yarattı bende. çalıştıgım şirket beni başka bir şirkete geçirecek sanırım...tam belli de degil, belli gibi ama degil.. karman çorman bir durum :x
tam stresten kurtuldum da rahatladım sandığım bir dönemde gene dolu dizgin sıkıntıların arasında buluverdim kendimi... Neyse buna da şükür, belki hayırlara  vesile olur, sonuçta her işte bir hayır vardır değil mi?

bakalım gelecek günler neler getirecek bize..

yani bişeyin olmasından veya olmamasından çok, belirsizliği sıkıyor insanın canını, rivayetler.. planlar.. ne olacak düşünceleri. bıçak gibi kesip atmak lazım profesyonel hayatta bu tarz değişiklikleri, ya da çok iyi yönetebilmek lazım, bakalım bizim başımıza neler gelecek ey blog?

Eveet iş yerinde gene her yer yasaklanmış, süper. ne ekşi sözlük, ne blogger, ne twitter girilebilir durumd. daha önce unusual ın da başına gelmişti bu :(
cidden şahane bir zihniyet. bravo!

Yarından itibaren yiğne netbook umu yanımda taşımaya başlayacagım.. uf uf.. gerçi durup durup kapatmıyorlardır interneti kendileri, muhtemelen websense nanesinin filtreleri veya başka bir yerleri update oluyordur.. çekilecek iş degil ya, bazen düşünüyorum da, msn yasak, google chat yasak, o yasak bu yasak... çalışanına bu kadar az güveniyorsan tuvalete de zaman ölçer taktır o zaman.  bu salak iş yeri politikalarına hak vermem mümkün degil. onu bırak, yasakçılığın hiç bir halta derman olamayacağına inanıyorum, bu yüzden size akıl fikir diliyorum :D

Böyle bir marka var yurtdısında biliyomusunuz heheh. bikbok yani..
aman neyse; konuya neden böyle saçma bir açıdan girdim bilmiyorum..ama benim zayıflamam lazım ya.. hayır öyle böyle degil tam anlamıyla ramazan topu gibiyim. (içinizde, ayy 62 kilo olmuşum zayıflamam lazım diyenler var, yok kesinlikle öyle bi durum diil yani bu)

bakalım yapabilecek miyim? açıkçası, zeynep biliyor, son 1 senedir uğraş bile göstermedim diyet ve spor için, o kadar doluydu ki, bir de ona konsantre olamazdım. ama şimdi hayatımın en zorlu sınavları bir bir arkamda kalıyorken, sanırım artık bu işe de bir el atmaz ve eski cicilerimin içine giremezsem çok ayıp bana! onun öncesinde de 2 akupunktur, bir diyetisyen maceram oldu ama hiçbirinin randevularına yetişemiyodum o yüzden öylece yarım kaldılar.. evet işten beşte çıkıyoruz ama izmir merkeze gelene kadar saat oluyor 6 bucuk yedi, ve kimse, hiçbir doktor ve diyetisyen maalesef, 6 dan sonrasına randevu vermiyor. neyse, ben istedim mi yaparım; bunu da yapacagım :)

Tez belası bitti ya, kendimi uzun zamandır olmadığım kadar özgür, zinde, mutlu ve gudik hissediyorum. Sanki biri beni ısırdı da vampir yaptı!!

şimdi, yapmak istedigim o kadar çok şey var ki!! başlamak istedigim, aynen newborn bir vampirin insan kanına susaması gibi heheheh

neyse hemen sıralıyorum

1- ispanyolca veya italyanca öğrenecegim

2- adam gibi bir resim kursu bulup, hayattaki tek kabiliyetimi küstürmeyecegim

3- şeker hamuru yapmayı ögrenmek istiyorum

4- sharepoint üzerinde kod yazmayı ögrenmem lazım..

5- beklettigim animeleri, nazla izlememiz lazımm

vee 6- kuduz giibi gezmeliyim...son 1 aydır agız tadıyla gezmek nasip olmadı kii! anca ikea + forum bornova yapabildik annemle. açılın ben geliyoruumm!! hööhheheeyttt

bitmeyecek sanılan, saç baş yolduran, uğruna gece buca yollarına döküldügüm master nihayet bitti!!!!
bugun hayatımın en soğuk terlerini tez savunmasında büyük bir heyecanla döktüm. ama hocam öyle tatlı bir adam ki; sağolsun beni hiç ama hiç desteksiz bırakmadı.

kendimi teşhür etmek istemedigimden, cübbemin detayını sunuyorum sizlere.. heheheh artık cidden bilgisayar  mühendisliği üzerine mba yapmış bi insanım, cidden ne zike derman olacak bu mba çok emin olamasam da belki maaşa zam olur ne bileyim yol olur su olur elektrik olur, o da olmazsa cv ye yazarım bi bokmuş gibi durur!

o kadar tatlı ki bakınca ağlayasım geliyor, kişisel manyaklık mı genel bir ruh hali mi bilemedim

Beğendim mi bu filmi?
beğendim sanırım. ama izledigimiz salon bomboştu vallahi, demekki insanları orphan kadar cezbetmedi :)

filmi kesinlikle sevdim. yüksek tempolu, eğlenceli bir filmdi. fakaat gelin görün ki, hitlerin embesil gibi resmedilmesine pek şaştım. hatta bütün almanlar angut gibi gösteriliyordu. belki şu meşhur yahudi avcısı hariç. kafama takıldı acaba tarantino yahudi mi? ne bileyim amerikan yahudi kahramanlar, intikamını alan yahudi soshanna.. hepsi biraz fazla semitist
geldi desem :)

ama en çok gercekten nation's pride diye bir film var mı onu merak ettim.. varsa çok saçma çünkü, o ne lan 1 saat boyunca pat pat milleti vurdugunu gösteriyor...bu mudur diye gülmekten öldük resmen.

brad pitt in o amerikan piç aksanı da pek olmamış sanki. zaten benim bu filmde begenmedigim tek sey brad pitt ve üt dudagını kaldırarak "basterd" olmaya çalışmasıydı. diane kruger alman olmasından mıdır bilinmez, mükemmeldi..

neyse.. bu gece movimax te DARK KNIGHT var.. bir kere daha izlemeye değecek bir film, kaçırmayın.ayrıca dizimax te de harpers island başlıyor. onu da feci merak ediyorum, on küçük zenci tadındaymış sanırım izleyip yorumlarımı yazacagım.

var ya yüksek lisans yapmak yerine keşke dil ögrenseydim var ya, gerçi şimdi pişmanım demicem, yani sonuçta işallah haftaya tez savunmasını geçip mezun olucam da,

düşününce sanki onca parayı yüksek lisansa gömmektense, dil ögrenseymişim daha iyi olurmuş gibi geliyor..
italyanca veya ispanyolca olabilirdi. Şu anda da düşünüyorum italyanca ya yazılmayı ama Mehmet, stresten yeni kurtuldun şimdi yeniden üzerine yük alma diyor, bilmiyorum napıcagımı. ühühühüüh.

Hani sinister böyle sinsi, tekinsiz, kötülükçül mahlukat anlamındadır ya bakın şimdi size iğrenç bişey yapıcam

Sin + ister = sinister

yani günah ister.. muhahahahhaha. misal:  "canı sin ister duramaz kötülük yapmadan, o yüzden sinister koyduk bizim oglanın nickini.. "  uu beybi, aynı şeyi administer için de yapabilir miyiz? "bu tarz işlere admin lazım, admin ister ulan!!" diye.

  sahura kalkmadan oruç tutuyorum ya beynim sulandı galiba ya..

uu beybi, strawberry sürekli mail atıyor ya, aa gel hadi bak alışveriş et şöyle de indirim böyle de damping yaptık diye, işte ben sanırım o göz boyamalara kanan salak tüketiciyim.
dün akşam bir mail gelmiş, diyo ki turklere özel makyaj seti hediye ediyoruz... hem de bayram hediyesi diyor ya, canımm, gerçi bayrama daha var ama olsun :DD
neyse işte ben de dayanamadım, gittim bir lancome maskara aldım kendime, yanında da hediyeyi promosyon olarak verdiler, nasıl bişey gelicek acayip merak ediyorum.

Yapıkredi den akıllı anahtarım da dün geldi, onu da bugün ilk kez kullanmış oldum. Sabahın köründe ofise gelir gelmez alışveriş eden biriyim kendime inanamıyorum ya! hayatın beni soktugu şekle girdim, bir e posta ile kandırıp paramı alıyorlar nerde kaldı akıl fikir?

kardeşim bambiniim naz da c.tesi geliyor, sinemam geldi feci şekilde, gene sabahtan gidip 2-3 filme girer çıkarız diye tahmnin ediyorum onunla.. <>

ya ben artık bu saçmalıklara tahammül edemiyorum. bir dizide öpüşme ve sevişme sahnesi oldu mu paaat rtükten ceza. neymiş Çocuk ve gençlerin, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedelermiş ya... iyi de güzel kardeşim, çatır çatır yiyişmiyorlar ya tv de? bir öpüşme bir sevişme gördü diye çocugun ahlakı mı bozulur. Sevişme eylemi ve cinselligin çocuklardan köşe bucak gizlenmesi, öyle birşey hayatın parçası değilmiş gibi davranılması öyle yanlış ki. şunu unutmayın çocuk ondan gizlendiğini düşündüğü şeye ilgi duyar. öpüşme sahnesi geldi mi kanalı çevirirseniz, çocuk onu daha çok merak etmez mi lan? diyelim yasaklaya yasaklaya hertürlü öpüşmeyi sevişmeyi budadınız. oglum internet var, her boku ögreniyorlar artık çocuklar ordan.

bu işler yasakla olmaz. çocuga seks ve cinselligin de insan dogasının bir parçası oldugu ve olagan şeyler oldugu anlatılmalı, çocuk bunu bilerek büyümeli. seks de yemek içmek gibi bir ihtiyaç degil mi, her yetişkinin eyleme döktügü, dökemediginde düşündügü hayatın bir gerçegi işte! bakın dikkat edin çocuklara pornografik şeyler izletmekte sakınca yok gibi bişey demiyorum. tv deki sevişme sahnesinden ne olucak ki? çocuk ve gençler bunu görünce nasıl zedelenecek, cidden anlamıyorum anlamayacagım, saçmalıktır ötesi yok. saçmalıklar sirkinde yaşıyorum sanki hergün şu ülkede.

Bu filmi nasıl atladık tanrım! aha da burda

oyuncu kadrosu süper :) yok yok maşallah..

hayatımdaki en abuk şeylerden biriydi sanırım, AGB nin şu reyting ölçen, sürekli kimler seyrediyor diye yanıp sönen işkence aletimsi kutusu. hikayesi şöyle:
bundan 10-12 sene önce bir gün telefon çalar, babam açar. önce biri telefon şakası yapıyor zanneder, çünkü arayan kişi reyting ölçen kurum AGB den aradıgını ve böyle rastgele aradıkları evlere, kabul ediyorlar ise götürüp cihaz taktıklarını anlatır.cihazı bulundurduğunuz süre içerisinde çeşitli hediyeler veriyorlardır. gayet meraklı olan annem babam ise bunu kabul eder ve cihaz bize takılır. böyle 80lerden kalmış gibi duran bu cihaza, babam 1 numara, annem 2 numara, ben 3 numara ve kardeşim ise 4 numara olarak tanımlanırız. bizlerin yaş cinsiyet ve eğitim bilgilerini not eden cihaz takıcılar, bizi cihazla başbaşa bırakıp giderler.

ilk zamanlar eğlencelidir, çünkü cihaz, şeker şey, televizyon açılmaya veya kanal değişmeye görsün sürekli şöyle sormaktadır: KİMLER SEYREDİYOR? bu yazı sürekli yanıp söner, ta ki kumandayı alıp sahip oldugumuz numaralar : 1-2-3-4  ten bir kombinasyon girene kadar. zaman içinde bize bir katalog yollarlar, içinde sinbo ve premier benzeri markalara ait saç kurutma makinesi, ıvır zıvır vardır. bu hediyelerin bir boka yaramayacagını anlarız. merakımız küllenirken,  bu vazifeyi  bir süre daha gururla yerine getirdikten sonra, birgün eeeh eytere beea diyerek cihazın fişini çektim ben. bir süre sonra aradılar. tatilde misiniz? dediler. hayır dedik, biz artık sizin bu aleti, bu evde istemiyoruz. nedense ona nefret dolmuştu içimiz. her kanal değişince kimler seyrediyor diye çığırmasından olabilir.

işte bizim reyting maceramız da böyle sona ermişti. zaten 1 numara sürekli açık oturum, 2 numara habire film, 3 numara power rangers seyrediyodu o ara, 4 numaraya da çizgi film olsundu gerisi yalan...özür dilerim AGB. şimdi keşke bizim evde olsa, ilginç bi aletti o kutucuk. türk reyting tarihine fiske kadar katkım olduysa 3 numara olarak, ne mutlu bana!! hayattaki en büyük başarımdır.