Milton Keynes hakkında korkunç istatistikler (12 yaşından küçüklere okutmayınız)
- Şubat 26, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 8 Comments
1. Milton Keynes de her 10 kişiden 20 si yaşlıdır. ( (hardcore yaşlı ama, illa ki 80 üstü olacak ve kırmızı ruj sürecek. broş da olmalı muhakkak. sanırım ingilterede broşsuz sokağa çıkanı dövüyorlar. korkudan ben bile aldım taktım :p)
2. Milton Keynesdeki bütün yaşlılar ölmek üzeredir ancak bu süslenmelerine engel değildir.
3. Milton Keynesdeki yaşlı teyzeler, yaşlı amca sanılmamak için kırmızı ruj sürmekte ve drag queen'e benzedikleerinden bihaber ota boka "lovely" ve "oh dear" demek sureti ile tüyler ürpertmektedir.
4 Milton Keynes gerçekten Londraya göre ucuzdur. Sanırım burası da pahalı olursa, kimsenin burda yaşamak için bir sebebi kalmaz gerçeğini belediye görmezden gelememiş. kader.
5. Milton Keynesde akşam saat 7 oldu mu sokakta sizden başka kimse yoktur. Gündüz fink atan o yaşlı teyzeler, gece nerededirler? cevabı meçhul bir soru. Ancak saat 7den sonra ıssız sokaklarda tırsabilir, "buranın crime rate i düşüktür olum ya.. evet aa" olabilirsniz. ıssızlığın ortası deyimi, milton keynes'de saat 7den sonraki sokaklar kast edilerek söylenmektedir.
6. Milton Keyneste mümkünse belediye otobüsüne binmeyin. 2 güzel sebep verelim hemen:
a. soförler manyak, "salla, salla, salla, titret " yapıyorlar.
b. a noktasından b noktasına giderken c,d,e,f,g,h,ı,j,k,l,m,n,o,ö,pr,s,t,x,y,v,z noktalarına 15 defa uğrayarak gidior. ( (gidilecek bu kadar az noktanın olduğu bir yerde, büyük bir başarı aslında bu, nobel transport ödülü verilmeli.)
7. Milton Keynese bağlı olan Woburn Sands kasabasında veya köyünde bi bok yok. evet. Purple Goose restoranı saymazsak. (bakınız madde 8)
8. Purple Goose restoranın önündeki tahtaya tebeşirle "book now to avoid dissapointing your mom! or otherwise you have to iron your own socks in Christmas" yazılmış. Milton Keyneste yaşayan insanların en büyük korkusu christmas öncesinde, çoraplarının annesi tarafından ütülenmemesidir.-her on kişiden dokuz bucugunda görülen bir korku, kalan yarım da kedi oluyor, onlar çorap giymez-
9. Milton Keynesde yaşayan her 100 kişinin sadece 2 tanesi senede 1 defa londraya gitmektedir. Milton Keynes Londra ile İstanbul - Bursa gibi olsa dahi, ingilizler istanbul - kayseri gibi davranmaktadırlar.
10. Milton Keynes'e baglı olan Woburn Sands kasabasında şu ana dek yaşanan en heyecan verici gün, bendeniz tombişin elimde foto makinesi ile şak şak etrafı dolanıp çektigi gündür. evlerinin fotograflandıgını gören her 7 yaşlıdan 12 si "good lord" diyerek kalp krizine 1 adım yaklaşmıştır. ama merak etmeyin yaşlılarımızın hepsi sağ ve salim, akşam sütlü çaylarını zıkkımlandılar ve şu anda da libyada olan bitenlerden değil, ekonominin durumundan dolayı burunlarını çekiyorlar (çünkü onların zamanında böyle değildi).
Milton Keynes'in şok fotoları. Azzzzzzzzzz sonra.
Hastanelik olmanın en kısa yolu: Milton Keynes Belediye Otobüsleri
- Şubat 22, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 6 Comments
koca götlü zenciler, saçlarını göze taramış ergenler, saaaooeereey (sorry) diye sağdan soldan geçen bebeler, ölmek üzere olduğu halde broşuna kadar süslenmeyi ihmal etmemiş ve "dede + kırmızı ruj " denkleminin çözümü olan nineler, waitrose / tesco savaşları, her köşebaşından eksik olmayan kahveciler, yine yaşlı teyzeler ve amcalar, maaaamiii diye koşturan küçük sarı pişikler, 150 yıldır aynı yerde aynı şekilde duran dükkanlar..ve tabi ki agzında bilye varmış gibi konuşan hintliler.
milton keynes'deyim. dün geldim. anam ağladı. o kadar yorgundum ve başım dahil her yerim zongurdamaktaydı ki, uyuyamadım bile!
trende gelirken bir karı-koca ile muhabbet ettim, kendileri northampton da oturuyorlarmış (istanbul londraysa-bursa northampton gibi düşünün). londrayı ben onlardan iyi biliyordum öyle diyeyim size. london eye'a gitmişler pek şendiler. londraya pek sık gitmiyorlarmış (10 yılda bir gibi bir sıklık bu) inanılır gibi değil. 2 saat uzağında Londra olacak ve gitmeyeceksin!!! oha yani.
neyse ingilizlerle iletişimin anahtarının "Lovely" kelimesi olduğunu bir kez daha tasdik ederek kendilerine veda edip Milton Keynes'de indim.
nihayet bayswaterdaki odamın 10 katı büyüklüğündeki güzel odama, greens otele kavuşacaktım. fakat o da ne? unuttuğum korkunç bir detay vardı : milton keynes in korkunç belediye otobüsleri ve bitmek bilmeyen roundaboutları. round about, döner yani. her tarafta döner kavşak var anasını satıyım. insides-out. kusuk. mide bulantısı, baş ağrısı. bir de şoförler de, crazy dance in kayseri modunda sürüyorlar, can sıkıntısından mıdır nedir artık bilemedim. milton keynes çok sıkıcı bir yer. çok sıkıcı. sıkıcı kelimesi yetmez belki.. bilemiyorum dostlar..
bu belediye otobüsleri, benim medeniyetle tek baglantım ve beni hastanelik ediyorlar. otobüs tutmayan bir insanım ben halbuki. siz hayal edin artık nasıl bir çalkalama ve titretme gerçekleştiğini.
dün bütün günüm yolculuklarla geçti. bugün ise, ev aramakla. emlakçıları dolaştım. 600 e bilss inclusive ev bulur muyum diye baktım. yok. ama billerle beraber 750 council tax derken 850 poundu bulacak aylık yerleşim masrafı..
gezerken bir kilise çıktı önüme. içeri girdim, dua ettim. fatiha okudum Allahım burası da senin evin, nolur bize doğru yolu göster , burda kalmak mı, türkiyeye dönmek mi... gerçekten bilmiyorum dostlar. burada kallmanın çok büyük riskleri mevcut, Türkiyeyi şimdiden çok özledim biliyor musunuz.
neden camiye gitmedin diyen olursa, Burda camiler çok ürkütücü. bir kere bahçesine bile başı açık sokmuyorlar, ikincisi müslümanlar malesef çok iticiler ya elimde değil, kusura bakmayın. ama radikal dinci gibi gözüküyorlar, erkekleri sizinle kadınsanız konuşmuyor falan böyle. uzak durmak daha mantıklı geliyor bana. sonuçta ibadethaneyse ibadet hane, kilise de allahın evi değil mi..İsa da bizim peygamberimiz ulen!
ayrıca, milton keynes den 2 parça manzara..
milton keynes'deyim. dün geldim. anam ağladı. o kadar yorgundum ve başım dahil her yerim zongurdamaktaydı ki, uyuyamadım bile!
trende gelirken bir karı-koca ile muhabbet ettim, kendileri northampton da oturuyorlarmış (istanbul londraysa-bursa northampton gibi düşünün). londrayı ben onlardan iyi biliyordum öyle diyeyim size. london eye'a gitmişler pek şendiler. londraya pek sık gitmiyorlarmış (10 yılda bir gibi bir sıklık bu) inanılır gibi değil. 2 saat uzağında Londra olacak ve gitmeyeceksin!!! oha yani.
neyse ingilizlerle iletişimin anahtarının "Lovely" kelimesi olduğunu bir kez daha tasdik ederek kendilerine veda edip Milton Keynes'de indim.
nihayet bayswaterdaki odamın 10 katı büyüklüğündeki güzel odama, greens otele kavuşacaktım. fakat o da ne? unuttuğum korkunç bir detay vardı : milton keynes in korkunç belediye otobüsleri ve bitmek bilmeyen roundaboutları. round about, döner yani. her tarafta döner kavşak var anasını satıyım. insides-out. kusuk. mide bulantısı, baş ağrısı. bir de şoförler de, crazy dance in kayseri modunda sürüyorlar, can sıkıntısından mıdır nedir artık bilemedim. milton keynes çok sıkıcı bir yer. çok sıkıcı. sıkıcı kelimesi yetmez belki.. bilemiyorum dostlar..
bu belediye otobüsleri, benim medeniyetle tek baglantım ve beni hastanelik ediyorlar. otobüs tutmayan bir insanım ben halbuki. siz hayal edin artık nasıl bir çalkalama ve titretme gerçekleştiğini.
dün bütün günüm yolculuklarla geçti. bugün ise, ev aramakla. emlakçıları dolaştım. 600 e bilss inclusive ev bulur muyum diye baktım. yok. ama billerle beraber 750 council tax derken 850 poundu bulacak aylık yerleşim masrafı..
gezerken bir kilise çıktı önüme. içeri girdim, dua ettim. fatiha okudum Allahım burası da senin evin, nolur bize doğru yolu göster , burda kalmak mı, türkiyeye dönmek mi... gerçekten bilmiyorum dostlar. burada kallmanın çok büyük riskleri mevcut, Türkiyeyi şimdiden çok özledim biliyor musunuz.
ayrıca, milton keynes den 2 parça manzara..
kendine çok güvenen tavuk kaybolur dostlar..
- Şubat 20, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 4 Comments
bir kız benim resmimi çekti, ben de onu çektim bu evin önünde. çok tatlı bişey dimi? Allah her isteyene böyle bir cottage versin, amin. |
hyde park içinde böyle bi yapı var bir de..ben aslında peter pan heykeline gidicektim ( bir türlü göremedim lan o heykeli!!) ama bisiklet yasak oldugundan gidemedim o yana.. yaralıyım. |
bu heykel nedir çözemedim.. |
ne kadar büyük lan, hayvan gibi. |
britiş laybıri. |
newton.. |
resimlerle gitmek güzel oluyor. böyle devam. aferim.
- Şubat 20, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 4 Comments
burası selfridges diye bir mağaza. içeride hayvani pahalı mallar var. ama vitrin tasarımları süper adamların. adeta sanat eseri. her geldigimde ayrı hayran kaldım bunların bu vitrinlerine. |
soğuk ve yağmur bile, azgın alışverişçileri yıldırmıyor, oxford caddesi dolup taşıyor |
yine iddialı bir selfridges vitrini |
ben gene asyalı genç kız bulmuşum, fotoğraf çektiriyorum. asyalılar çok şeker yahu. sıcakkanlılar. açıkçası koreli mi, çinli mi pek ayıramıyorum. ama bıdı bıdı konuşuyolar ve çok yardımseverler. |
oxford circus. gören de bedava bişi dagıtıyolar sanır! |
karınca gibi mübarekler.. |
topshop a girmemle çıkmam bir oldu. içerisi tıklım tıkıştı... acayip yani, kımıldama alanı sıfır. harika takılar vardı. neredeyse ilk kat tamamen takı ve çanta. ama bakamadım, nalet! |
gözlük taktıgı için bu kadar mesut olan birini daha tanımıyorum.. |
odamın ne kadar küçük olduguna dair ibret verici bir tablo.. pencerenin önündeyim. şu görünen kapı kolu tuvalet. heheh. bir de 4 yıldızlı olacak. bok! |
dev post: yalnzlıktan anam ağladı lan..
- Şubat 18, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 5 Comments
portobello yolu'nun başı.. portobello marketplace'e gidiyor |
ıvır zıvırlar daima ilgi çekicidir değil mi? |
gözüme kestirdigim turistlere fotograf cektirttim. bu kapıyı pek begendim. yapıştım yakalarına beni bu kapıda çekin diye :) |
portobello road... |
Wellingtonlarrrrrr arrrrrrr :)) alıcam bunlardan, az kaldı |
vivienne westwood melissalar, 88 pound idi. koca ayaklarıma olma şansları yok ama olsun hehe bildigin kara lastik zaten kardeşim, olsa da almam :p |
wellington lara son bir bakış |
ilginç bir dükkan :) |
ingilizler ne meraklı çanağa çömleğe |
bu çantaya bayıldım ama 35 pound fazla geldi biraz! resmini çekmekle yetindim. |
portobello :) |
broşlar :) çok beğendim ama antika olduklarından fiyatları kallaviydi |
oha daha neler dedim, resmen eski haritalardan dükkan yapmış yiğidolar.. hiçbirşeyi atmıyo bu englishler |
bu dükkan çok hoş her tarafında dikiş makineleri var.. içeri girdim fotograf çekmek yasakmış kovaladılar. dışarıdan çektim bende. |
kedim olsa bunlardan alırdım arkadaş.. |
cupcake mania.. |
süslü kapkek ya.. ötesi yalan! |
yürürken burnuma bir koku geldi, anam ben bu kokuyu bir yerden biliyorum! aaa lush <3 |
portobellonun farklı perspektiflerden çekimi.. |
türk bayrağı bile vardı maşallah çeşit çok.. ben ne mi aldım? bu postun en altında :)) |
hyde park.. saat henüz 4 ve sis inmiş... |
ördekler ve kazlar uzaktan .. |
ben bu yolda bisiklet sürdüm bugün... |
bisiklet yolu. burası kensington gardens aslında. hyde parkla bitişler. sürekli hyde park diye bahsettigime bakmayın, benim için her yer hyde park :p |
parkın heryerinde bu aynamsı yapıtlardan vardı. değişik şekillerde. amaçlarını çözemedim.. bütün herkes resmini çekiyordu ben de çektim. |
viktoryanın albert için yaptırdıgı anıt uzaktan görünmekte.. şu sağ alttaki cancişler de dövüş yapıyolardı.. hehehe. (dövüş yapmak ne la) |