Taşınıyoruz. evi boşaltıyoruz sonunda böceklerden illallah ettik..
H.sonu istanbuldaydık, haber veremedim dogru dürüst kimseye, üzgünüm..
Bu haziran nasıl geçti hiç bilmiyorum, bu yaz nasıl geçecek bilmiyorum.( Dip yap..)
Çok sıkıldım herşeyden, resmen bunalıma girmiş ergen gibiyim. diyetisyene gidiyorum biliyosunuz, diyete uymak ve aksatmamak çok zor, bunca kiloyu vermek çok zor, işyerinde bir sürü iş var onları yetiştirmek çok zor, öğrenilmesi gereken tonlarca mesleki bilgi, okunması gereken bir sürü kitap var.
kardeşimi çok özlüyorum, bu yaz onun etrafımda olmayışına çok üzülüyorum.
şimdi evi satacagız, yeni ev alınacak, bunlar falan olsa bitse.
vallahi en cok üzüldügüm sey perdeler.
Geçen sene o perdeleri yaptırırken kafayı yemiştim . nolcak şimdi o perdeler? hadi kirada eskilerle idare ederim. önemli degil. çünkü sistemli perde var bende, her yere takılmaz zaten.
Yeni alacagım evde mobilyaları -salonu en azından- yenilerim işallah. o zaman tekrar perde ve halı olayına girerim. tanrım bunca iş, ve benim taktıgım tek sey perdeler. nevroz mu geçiriyorum, nolcak o perdeler. eski evimizin sistemli perdeleri de duruyor zaten. şimdi bir tane daha. perdeler çok fazla oldu, ne olcak bu perdelere :( napıcam bu kadar her pencereye uymayan perdeyi birden ben?
Evet yaklaşık bir buçuk aydır düzenli düzensiz gittiğim resim krusunda yaptıgım resimlerimin cogunu evin içinde biryerlerde kaybettim, ancak bir resim dosyası almıştım ve geçen haftadan beri çizdiğim bazı şeyleri o dosyaya kaydetmeyi başardım :)
Bunu çok ünlü ama adını şu an anımsayamadıgım birinin deviantart sayfasından baka baka çiziktirdim ama biraz değiştirerek Barış.. bişey olabilir, şimdi hatırlamıyorum :\
bu köpecik hocanın kitaplarından baka baka çizdiklerimden. muhteşem kitapları var Şevkat Hanım'ın!
Bunun bütününü taratamadım, altı da var ama çok büyük çizdigim için sıgmadı. henüz saçları iyi çizemiyorum malesef..
keith parkinson dan bir çiziktirme. Parkinson amcanın dragonlarının hastasıyım!!!
son derece tırt bir meyve zebze vazo naturmortu.. naturcort!!
umarım gerçekten iyi çizebilirim ya. şu an renkli pastele geçtim.. bakalım yaglı boya ve baskı tekniklerini öğretecek bir de hocamız.. Baskı ilginç bişeymiş, yaglı boyayı her zaman heryerde ogrenirsiniz ama baskıyı kaçırmayın diyor! :D
ben bugün bunu anladım ki,
herkes ikinci bir şansı hak ediyor..
o kadar zor ki birilerinin gözünden bakmak hayata, onun hissettiklerini anlamak öyle zor ki,
bunu yapınca insan mutlu oluyor ama..
hayatı başkasının gözünden görüp, onun arabasının farlarını yakınca.
Sevgili kahve gibi nin bunalımlarıma ilaç olsun diyerek bana göndermiş oldugu mutlu bir ruhun sırlarını okuyalı yıl oluyor ama adam akıllı bir postu anca yazabiliyorum..şimdi ben gene iş, güç, öf pöf diye mızıklarsam kafama terlik inecek...
ben size kısaca kitabın özünde buldugum seyleri anlatayım. bizi mutsuz eden şeyler şunlarmış:
- iç huzur eksikliği : ki bunu ek çogumuz alışveriş ederek kapatmaya çalışıyoruz-
- duygusal sorunlar : aşk meşk olayları, evde mi kaldım dertleri, mutsuz evlilik..
- korku: yapamazsam, edemezsem, ya şöyle böyle olursa..
- kuşkular...:bu bence korkulara çok paralel
- iç boşluk: bazen maneviyattan bazense hayatın düzlüğünden, aktivitesizliğinden.. ya da belki her ikisinden de!
kitap zaten kısacık, hemen okunabiliyor. kahve gibi nin de belirttiği gibi arada bir içimizi temizlemek, tozları silkelemek, camları açmak lazım.
ama nasıl!?
kitap bunu yapmalıyız, şunu etmeliyiz dedigi pek çok yerde nasıl olması gerektigini yazmamış ki :(
ya da ben çok malım.. illa adım adım reçete istiyorum ki insan moralini düzeltmek için böyle bi reçete olsa zaten piii herkes mutlu olurdu sürekli.
kitaptan bir hikaye ile bitirelim madem :)
bir hacı köyden köye seyahat edermiş. birgün köylerden birinde çok güzel bir park görmüş. yaklaşıp bakınca orda mezar taşları oldugunu farketmiş. ama bu mezar taslarının hepsinde 4 sene 3 ay, 6 sene 7 gün falan yazıyormuş. hepsinde farklı isimler ve sayılar varmış ama hepsi o kadar gençmiş ki!!
Hacı bu kadar çok çocugun ölmesinden dolayı öyle derin içlenmiş ki ağlamaya başlamış. onu böyle gözyaşları içinde bulan parkın korucusu neden aglıyorsun? demiş. hacı da, bu köyde bunca çocugun ölmüş olması beni kahretti demiş. korucu şöyle karşılık vermiş: hayır bunlar çocuk degil.. bu rakamlar sadece mutlu yaşadıkları süreyi temsil ediyor..15 yasında ebeveynlerimiz bize bir defter hediye eder ve mutlu zamanlarımızı not ederiz.. ilk aşkı, ilk öpücügü..
Hacıyı rahatlatmaz bu yanıt. beden olarak uzun seneler yaşadıgımız halde, kısacık mutluluklara mahkum oldugumuzu düşününce, daha da üzülüp ağlar...
Ağlama Hacım..üzme bizi :p
ben de bugün herşey oldukça boktan olmasına ragmen gülümsüyorum. çünkü içimde bugun haşlanmış ıspanak rengi yok, filizi yeşil var. insanın elinde degil işte, git-gel.. git-gel..
bugün vatan için naaptık? wow da norveçli bebelere CcC reis CcC kalıbını ögrettik.
şu an mutluluktan aglıyorum biliyor musun!!!! çünkü wow da Ccc diye gezinen 2 bebe daha var artık :DDD
hedefimiz bütün iskandinav bebeleri ele geçirmek ...speşıl tenks tu egemen & naz.
Bana bir odul göndermiş sevgili arkadaşım :)
Kendisine teşekkür ediyorum hemen. Trendy Blog olmaya layık görmüş beni..
benim de birilerine göndermem gerekiyor biliyorum ama bugün o derece nemrutlugum üstümde ki, bende kalsın kimseye vermiyim olur mu?
Damacanaların Namus davası, geçen sene, masum bir damacanaya yapılan iğrenç tecavüz ile başladı. Yıllardır evlerimize konuk olan, temizliklerini veya zararlı olabilecek plastiginden dolayı üretim tarihlerini sorgulamadan şakkur şukkur su içtigimiz damacanalar, birden bire kahramandan mağdura dönüşmüştü.
Oysa ki, annelerimiz, teyzelerimiz, türk ev teyzeleri.. damacananın seksi vucut hatlarını ve hatta edep yerlerini örtmemiz gerektigini sessiz çığlıklarla bize duyurmaya çalışmışlardı. SUÇLU BİZİZ!
Damacana örtüsünü ortaya çıkaran o kutlu eller, bizim bu grotest tecavüz olayını yaşamamızı öngörmüş ve engellemeye çalışmıştı. Mesela yukarıdaki Damacana avret/edep yerleri örtülmüş ve gayet korunaklı. Sapıkların tehditlerinden uzak.
Bütün damacanalar! ÖRTÜNÜN! Bu sizin hakkınız koçilerim.
Allahım şaka bir yana biz o günden beri damacana almadık. Çünkü nasıl oluyor acaba ben de bir denesem mi diyerek damacanaları kirleten pek çok şehvet düşkünü sapık olabilecegi yargısına kapıldık ve kendimizi bu endişelerden alamadıık. Kaç kişi kim bilir, o delige giren şeylerden su içti.. iyyy düşününce bile fena oluyorum. biz ki aynı bardaktan içenlere "öpüştüler" diyoruz. Soruyorum dostlar, kirletilmiş damacanadan su içenler ne yapmış oluyor!!!!! bu bir dram gerçekten. ben on litrelik sulardan alarak agzımın namusunu korudum. eger hala damacana kullanan varsa damacanaların edep yerlerini derhal ÖRTÜN!!!
yazık günah kıyamet kopacak başımıza taş yagacak ortada çırılçıplak damacanalar dolanıyor!!!
Büyük bir skandala imza attık c.tesi günü.. biz kekoşlar, işten güçten Alsancak tarafına gidemediğimiz için Cafe Crown da buluşma da patates oldu. Çünkü o gün Cafe Crown tadilat nedeni ile kapalıymış. Nerden bilelim!
Neyse son anda gerçekleşen seri bir telefon trafiği ile buluşmamızı Dokuz Eylül Cafe' de gerçekleştirdik. Bana gelicem diye haber veren veya yazıya "ben de!" diye yorum yapan olmadıgı için gelip de bulamayan yoktur diye düşünüyorum. varsa da ÖZÜR diliyorum, bir sonraki buluşmanın onur konugu yapalım kendisini.
efendim neyse su an özetle 7 kişiyiz. Ama işallah 8. üyemiz de teknik ve cografik aksaklıkları aşıp bize kavuşacak :))
Alternatif Kitap Klubu (evet adımız bu teşekkürler Kurtlu Kitap :*) okuma aşıklarına kapılarını daima açık tutuyor olacak.
Jane Austen Book Club, Lost gibi yapımlarda konu edilmiş kitap kluplerini görüp "keşke benim de bir okuma grubum/kitap klubum olsa" diye iç geçirmeyin artık :)
Çünkü İzmirde, Kurtlu Kitap ile beraber Kitap Klubumuzu kuruyoruz.. Adı henüz belli olmasa da ilk toplantıda karar verilecek.
Bu şiirin sahibi... Deep Sound'da tanışmıştım ben Bejan Matur ile ilk,
içimden akmıştı, okudukça
İçime kattım sonra bu şiirini, unutamadım hiç. çok güzel, okudukça gidip anneme sarılmak istiyorum, içimde çürümüş bir ogul görmeyeyim hiç, kurtulmak istemeyeyim kanatlarımdan asla. olmayayım insan ...
Gölgesinde şadırvanın
Günlerce bekledi.
İnsan olmak istiyordu
Kanatlarından kurtulmak.
Şadırvanda aktıkça su
Kanatları inceldi.
Ve kaldırınca kanadını
İçinde bir yılan gördü.
Değişmiş kabuğu
Zarı incelmiş.
Boynunu uzatıp derine baksa
Çürümüş bir oğul görecekti
Bakmadı hiç.
evet bu şiir de blogumuzun duvarlarında yerini aldı...
sabah iğrenç bir mide bulantısı ile uyandım - hala sabah ya! sabahın 7si su an-
kustum 2 kere, bir de reglim zaten, içimde alev topu dönüyor sanki ... üf ya Allahım senden çocuk mocuk da istemedim ben, neden ben her ay bu işkenceyi çekiyorum, yumurtlamak istemiyorum ben ya. hamile olmak da istemiyorum, bi tarafımdan kanlar fışkırmasını da. yeteeeeeeeeeeer
ya her ay regl izin günü olsun ya da ben artık regl olmayayım.
regli sancılı, bitkin, karın bel agrılı mide bulantılı geçen kadınlar örgütlenirlerse bana da haber verir misiniz? eylemlerde en ön safta bayrak sallamak istiyorum.
Şu ana dek feci sıklıkla şahit oldugum şöyle bir olay var ki, 2 kız var mesela, birbirlerinden hazzetmiyorlar ya da en azından 1 i digerini sevmiyor diyelim... Aradan bir süre geçiyor, bum! bir bakıyosunuz çok yakın arkadaş olmuşlar. Aslında çok önyargılı biri oldugum için benim de başıma gelmiştir muhakkak bu durum..Çünkü ilk başta görüp hoşlanmadıgım ama daha sonra tanıyınca fikrimi değiştirdigim bir sürü insan var etrafımda!
Ama işte bazen, tanıudıgı, bildigi birinden alenen nefret eden bir başka kişi şaşkınlık verici biçimde o nefret ettigi insanla dost olabiliyor. Samimi midir sizce bu hisler? Bu kadar kolay değişebilir mi.. tuhaf :) kimisi hakkında çok agır konuştugu insanla çok yakınlaştıgında, insanın "bir dost" imzalı pusula yollayası gelmiyor mu sizce de ha, gelmiyor mu?
Bu şimdi sabah sabah nerden aklıma geldi, öyle işte. aynı olaya yine bu sabah şahit oldum ordan aklıma geldi :) ben çok dedikoducuyum sanırım herkes gelip içini dışını döküyor ara sıra, e o döküntülerden aklımda kalanlarla sonra olanları beyin otomatik eşleştirince böyle de sorular soruyorum saçma sapan..
haftaya kitap klubumuzun ilk toplantısı olacak. Kurtlu Kitap'ın önderliğinde kurulan grubumuza, kitap okumayı seven herkesi bekliyoruz..
Kesin tarih ve zaman bilgisi için izlemeye devam edin :)
ilgileniyorsanız da yorum bırakın :)
Kitap klubumuz her ay 1 defa toplanacaktır.
Her ay sıra ile 1 üyenin seçtiği kitap okunur ve tartışılır.
Haziran 2010 dan itibaren başlayacak bu klube düzenli devam edebileceğinize inanıyorsanız hiç durmayın, gelin :)
bu sabah çok fenayım. kalbim bum bum bum diye atıyor. neden korktugumu neden bu kadar rahatsız hissettigimi bilmiyorum-belki de kan tahlili sonuçlarından- ama kaçıp bir dolaba girmek, kendimi odaya kitlemek istiyorum. içimdeki panik duygusunu ve o sürekli ani korku hissini anlatamam. hani aniden ürperirsiniz ya, bir anda uyulur ve geçer. işte şu an o benim içimde ama uyulup geçmiyor, kalıcı. gitmiyor yani . midem bulanıyor bir de. acaba revire mi gitsem? ama rahat edemem. şu an birine iki sözcükle anlatmaya çalışsam ağlarım. burası çok soguk bir de, lanet olası binada deli gibi üşüyorum. belki soguk da biraz etkiliyor beni bilmiyorum, umarım geçer, resmen korkuyorum be.. yazmak beni rahatlarıt umudu ile buraya baktım ama sanmıyorum ki öyle olsun, işimin başına döneyim en iyisi.
Eksi duyuruda gördügüm bu ilanı paylaşmak istiyorum. Lütfen en azından bir bahçe bile olsa, bulalım bu kedi sokaklara terkedilmesin..
Melek'le bundan 1 ay önce tanıştık. Hikayesi gerçekten acı. Kardeşiyle beraber barındıkları bahçede oyun oynuyorlardı. Bu iki haşarı kardeş, halılara tırmanıp oynarken, halının ipine bacakları dolanıyor ve asılı kalıyorlar. Miyavlamaları maalesef insanlar tarafından geç farkediliyor. Ve bir hayvansever tarafından kliniğe getiriyorlar. Birinin bacağı kangren olduğu için veteriner tarafından kesilmek zorunda kalıyor ve bu gördüğünüz sevimli yavrunun bacağı da kendiliğinden düşüyor. Ayrıyeten bir gözü de kör. Hem bir bacağından hem de bir gözünden olsa da, bu Melek yavrumuz yaşamak için mücadele ediyor. Ve 1 aydan fazla süredir veteriner kliniğinde pansiyoner olarak kalıyor. Bir sepetin içinde yaşıyor, kendisi gibi zor durumda olan diğer yavrularla aynı kaderi paylaşıyor. Onu sokağa bırakmamız imkansız. Sokakta yaşamını sürdüremez. Onun yaşamak için verdiği bu mücadelede umut ışığı olur musunuz?