seçim sonuçlarını çekirdek çitlete çitlete izlemek ne heyecanlı!
bir dahaki seçimlere muhtar adayı olarak katılsam da bu heyecanı arttırsam?
şöyle de bi cingilim olur ehhehe
meröp - meröp- meröp
o içinizden bir tombiş
meröp meröp meröp
dürüstlük barış dostluk tombişlik..
ya şaka bi yana, benim canım izmirimde gene cumhuriyet kazandı...
ama bu gece dualarım Kemal Kılıçdaroglu ile olacak..
İnşaallah kazanırsın Kemal Bey :)
şu elektrik kesintileri bilgisayar çöküntüleri de malum insanın sinirini bozuyor! umarım dürüstlük ve temiz siyaset kazanır.
Hala bıkmadı mı bu ülke, yalancı ve pişkin siyasetçilerden???
bir dahaki seçimlere muhtar adayı olarak katılsam da bu heyecanı arttırsam?
şöyle de bi cingilim olur ehhehe
meröp - meröp- meröp
o içinizden bir tombiş
meröp meröp meröp
dürüstlük barış dostluk tombişlik..
ya şaka bi yana, benim canım izmirimde gene cumhuriyet kazandı...
ama bu gece dualarım Kemal Kılıçdaroglu ile olacak..
İnşaallah kazanırsın Kemal Bey :)
şu elektrik kesintileri bilgisayar çöküntüleri de malum insanın sinirini bozuyor! umarım dürüstlük ve temiz siyaset kazanır.
Hala bıkmadı mı bu ülke, yalancı ve pişkin siyasetçilerden???
Kızkardeşime bundan bi tane almak istiyorum
- Mart 27, 2009
- By Ova (Excuse My Reading)
- 3 Comments
kızkardesim için şu yukardakinden bi tane almak istiyorum. nerde satılıyor? (parası neyse verip alalım :P) yavrucak seneye üniversiteye gidicek, simdiden alalım çeyiz olur.
ayrıca 1 alana bir bedava kampanyası falan da olsa da, bi dane de anama alsam :P
parantez içinde ohalar biriktirecegimi sananlar çok yanılıyorlar!
ayrıca 1 alana bir bedava kampanyası falan da olsa da, bi dane de anama alsam :P
parantez içinde ohalar biriktirecegimi sananlar çok yanılıyorlar!
ya pazar günü ikea ya gidip, abajur aldım geceleri kitap okurkene lambayı ayaga kalkıp kapatmak çok zoruma gidiyordu.. .çıt diye kapatayım uyuyayım istiyodum.
abajurun ayagı ayrı başı ayrı satılmakta ikea da. salak kafam, ayagını masa üstünde durandan degil de, tavana asılandan almışım.
Dün gittim degistirmek için ikea ya, Allahtan üşengeçlik edip yanıma hem abajuru almıştım hem de değiştirecegim parçayı.
Anaa! ne göreyim abajurun da ayagının da fiyatı yarıya inmiş!
Hemen iade ettim, böylece 1 abajur fiyatına 2 tane almış oldum, takım oldu :) ne şans dimi?
Abajur resimdekinin aynısı, siz de beğendiyseniz kaçırmayın bence, şuan yarıya inmış ya fiyatı.. Ama abajurun ayağını siyah sevmiyorum ben, o yüzden sarı pirinç görünümlüden aldım.
Bir de kendime ysl babydoll aldım, sırf şişesi için!
Londra yolcusu kalmasın arkalara ilerleyelim sağlı sollu
- Mart 25, 2009
- By Ova (Excuse My Reading)
- 4 Comments
bu degil, haftaya c.tesi gidiyoruz ingiltereye nihayet. gerçi 10 gün kalıp dönecegiz, ama olsun. Benim londraya ilk gidişim olacak, mehmet daha önce iş için 2-3 kere gitmişti.
Ortaokulda discoveries kitabında gördügümüz londra enstantenelerini hatırlıyorum, madam tusseud mu ne onun müzesi, kırmızı otobüsler, kırmızı telefon kulubeleri, fish'n chips, yüzlerce insanın kellesini yitirdigi Londra kulesi... görür müyüm hepsini bilmiyorum, baska ve çok sayıda iş var çünkü o 10günde yapılacak.
Ya bir de öküz gibi midsomer murders izliyoruz, ordaki yerleri de görmek isterdim sanırım. patikalarda fink atarken biz de cinayete kurban gidip cortlamayalım da!
işallah izledigim midsomer murders bölümlerinin konuşmama/anlamama faydası olur. ielts ten 8 i nasıl aldım bilmiyorum ama götüm gibi konuşuyorum!
Bir de alacakaranlık kitabına basladim ağalar. hoşuma gitti, aptal bir romantik gibi emiyorum kitabın sayfalarını. Stephen king amcam j.k. rowling'i yerlere göklere sıgdırmazdı ama Alacakaranlıgın yazarını itin götüne sokup çıkartmış sanırım.
Ozen Beedle in masalları da çıkmış, onu da aldım yk yayınlarından, ama daha okuyamadım. Bir de Leydi Jane Grey i de okuorum, o nasıl oluyo derseniz esasında J. gray i okuyodum ama evin içinde kitabı kaybedince alacakaranlık a baslamak durumunda kaldım...
neyseki bu sabah j. gray i buldum fakat artık digerine basladim onu bitiriyim öyle devam ederim :P sırada bir de bakirenin aşıgı bekliyor okunmak için.
Ortaokulda discoveries kitabında gördügümüz londra enstantenelerini hatırlıyorum, madam tusseud mu ne onun müzesi, kırmızı otobüsler, kırmızı telefon kulubeleri, fish'n chips, yüzlerce insanın kellesini yitirdigi Londra kulesi... görür müyüm hepsini bilmiyorum, baska ve çok sayıda iş var çünkü o 10günde yapılacak.
Ya bir de öküz gibi midsomer murders izliyoruz, ordaki yerleri de görmek isterdim sanırım. patikalarda fink atarken biz de cinayete kurban gidip cortlamayalım da!
işallah izledigim midsomer murders bölümlerinin konuşmama/anlamama faydası olur. ielts ten 8 i nasıl aldım bilmiyorum ama götüm gibi konuşuyorum!
Bir de alacakaranlık kitabına basladim ağalar. hoşuma gitti, aptal bir romantik gibi emiyorum kitabın sayfalarını. Stephen king amcam j.k. rowling'i yerlere göklere sıgdırmazdı ama Alacakaranlıgın yazarını itin götüne sokup çıkartmış sanırım.
Ozen Beedle in masalları da çıkmış, onu da aldım yk yayınlarından, ama daha okuyamadım. Bir de Leydi Jane Grey i de okuorum, o nasıl oluyo derseniz esasında J. gray i okuyodum ama evin içinde kitabı kaybedince alacakaranlık a baslamak durumunda kaldım...
neyseki bu sabah j. gray i buldum fakat artık digerine basladim onu bitiriyim öyle devam ederim :P sırada bir de bakirenin aşıgı bekliyor okunmak için.
bebek mi çıktı? hemen geri sokalım.
- Mart 24, 2009
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
kız olursa: çökürdek,
erkek olursa: mancalay
erkek olursa: mancalay
How to restore a web application in Sharepoint 2007 by using SQL backup
- Mart 23, 2009
- By Ova (Excuse My Reading)
- 0 Comments
In Sharepoint 2007, Every web application has its own database.
As my experiences are mostly on oracle, I am not really an expert in SQL 2005, but i just tried this scenario and it worked. And I think its quite a handy way to move your sharepoint web applications ( and top level sites of course!) And also by taking regular backup of your each web applications content database; you'll have a backup/recovery solution too..
Lets skip to the steps.
note that i'll call the source sharepoint installation first; and target installation as second.
The first thing you should do is, to go to Central Administration of the web app. you want to move to the second Sharepoint instance. Navigate to application management and find "content databases". Look for the name of the content database / web application you want to move. Go to sql server management studio, connect your (first)Sharepoint Database and take a backup of that content database. (by right clicking >tasks>backup)
now pick up the backup files, download them to the second Sharepoint's database server. Connect the database with sql management studio, and restore the database from backup. (right click databases, restore)
now , go to the second sharepoint's central admin. page.
Navigate Application management and Create web application.
the port name, the application name really does not matter. Just enter the name of the database you've just restored.
(Note that I installed both of the two sharepoint instances using the same windows account. So i used this account to connect both db's.)
create it, and there you go! it works :)
i think this is easier , faster and less painful than stsadm restore or import.
As my experiences are mostly on oracle, I am not really an expert in SQL 2005, but i just tried this scenario and it worked. And I think its quite a handy way to move your sharepoint web applications ( and top level sites of course!) And also by taking regular backup of your each web applications content database; you'll have a backup/recovery solution too..
Lets skip to the steps.
note that i'll call the source sharepoint installation first; and target installation as second.
The first thing you should do is, to go to Central Administration of the web app. you want to move to the second Sharepoint instance. Navigate to application management and find "content databases". Look for the name of the content database / web application you want to move. Go to sql server management studio, connect your (first)Sharepoint Database and take a backup of that content database. (by right clicking >tasks>backup)
now pick up the backup files, download them to the second Sharepoint's database server. Connect the database with sql management studio, and restore the database from backup. (right click databases, restore)
now , go to the second sharepoint's central admin. page.
Navigate Application management and Create web application.
the port name, the application name really does not matter. Just enter the name of the database you've just restored.
(Note that I installed both of the two sharepoint instances using the same windows account. So i used this account to connect both db's.)
create it, and there you go! it works :)
i think this is easier , faster and less painful than stsadm restore or import.
The light at the end of the World
- Mart 22, 2009
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
time and again,
orion's light
filled our man with joy.
.....
the light at the end of the world
burns bright for mile and mile
yet tends the man, its golden glow,
in misery all the while?
bu şarkıyı dinlemeyeli uzun zaman olmuştu.. çakma romantiklerden biri olarak, bu şarkıya tek kelime ve beş hece ile "ba-yı-lı-yo-rum".
.....
the light at the end of the world
burns bright for mile and mile
yet tends the man, its golden glow,
in misery all the while?
cenabetlikte dinden atılma varmıdır?
yoktur güzel evladım, merak etme. cunüp gezmek konusunda ihtisas sahibiyim bizzat ben. boy abdesti almam, banyo yaparım sadece, hem ne farkı var ki ikisinin kuzucigim?
yoktur güzel evladım, merak etme. cunüp gezmek konusunda ihtisas sahibiyim bizzat ben. boy abdesti almam, banyo yaparım sadece, hem ne farkı var ki ikisinin kuzucigim?
aile sıster seks hikaye
abboo.. yavrum sen ne ettin böyle. derhal bırak interneti alıyorum senden tüm yetkileri. (ayrıca gugıl a teessuf ediyorum iyi aile blogu burası be, neden getiriyosun böyle serserileri!)
abboo.. yavrum sen ne ettin böyle. derhal bırak interneti alıyorum senden tüm yetkileri. (ayrıca gugıl a teessuf ediyorum iyi aile blogu burası be, neden getiriyosun böyle serserileri!)
hamile isen nasil anlarsin kismi
uuv çocugum.. nasıl anlarsın kısmına gelmeden sen öteki kısmı hiç gerçekleştirme daha iyi. skor yapmayın yani evladım! daha açık nasıl söyliyim. bak şimdi, eger gercekten hamileliği nasıl anlayacagını bilmiyorsan iyi aç kulacıklarını. müracaat: en yakın eczane, 1 adet hamilelik testi
uuv çocugum.. nasıl anlarsın kısmına gelmeden sen öteki kısmı hiç gerçekleştirme daha iyi. skor yapmayın yani evladım! daha açık nasıl söyliyim. bak şimdi, eger gercekten hamileliği nasıl anlayacagını bilmiyorsan iyi aç kulacıklarını. müracaat: en yakın eczane, 1 adet hamilelik testi
jenıfırın götü
terbiyesiz.. bari merope un götü diye arayaydın be. jenifir kim lan?
kolbastı tinki winki
işte kavram karmaşasına kurban gitmiş bir yavrucak daha. kolbastı trabzon, tinki vinki teletubby evladım, kapiş?
terbiyesiz.. bari merope un götü diye arayaydın be. jenifir kim lan?
kolbastı tinki winki
işte kavram karmaşasına kurban gitmiş bir yavrucak daha. kolbastı trabzon, tinki vinki teletubby evladım, kapiş?
teletabili kolbastı
yoo dostum yoo.. bir tane daha mı? fakat.. teletubby ile kolbastinin ne alakası olabilirdi??
yoo dostum yoo.. bir tane daha mı? fakat.. teletubby ile kolbastinin ne alakası olabilirdi??
yaprak dokumundekı nazminin gercek adı nedır
hhıh. gidip bulucan da sen evlenicen he mi? pışşıık. yagma yok dostum, istersen babayialirsin@hotmail.com a mesaj at, telefonunu gonderelim nazminin.
hhıh. gidip bulucan da sen evlenicen he mi? pışşıık. yagma yok dostum, istersen babayialirsin@hotmail.com a mesaj at, telefonunu gonderelim nazminin.
Bir zamanlar bir ülkede Sindir diye bir oğlan yaşardı
Oğlan doğmuş olsa da anasından
özenirdi kadınlıga ucundan kıyısından
ismini de değiştirmişti; olmuştu sindirella
Ruj sürer peruk takar dolaşırdı kadın kılıgında
Bir gün annesi çekince cartayı
Babası da evlendi yeniden sogutmadan arayı
Yeni gelen annenin 2 tane kızı da vardı
Pek kıskandırdı bu kızların neşesi Sindirellayı
Çekeceği vardı Bu zavallı anne ve kızlarının
Sindirellanın babası da cortlamıştı çok geçmeden
Sindirella attı bunları mahzene
kullandı hergün hizmetçi niyetine.
Birgün davetiye geldi ülkedeki kraldan
Prens evlenecekti kız begenerek kendine
Bu kız belirlenecekti bir balo neticesinde
Sindir'in beynine şimşekler çaktı birden
Her ne kadar bir kadın olmasa da ,
Elde etmeliydi prensi mutlaka
Elinden geleni koymayacaktı ardına
prensi kafeslemek uğruna
Balo gününe kadar sürekli yaptı ağda
Gayretliydi o gece süt gibi olmaya
Nasılsa ilk geceden vermeyecekti prense
Dikkat etmesi gerekecekti ambalaja pakete
Balo günü gelip çattıgında, peri anne belirdi yanıbaşında
Dedi ki, sindirella, ol bu gecelik sen bir kadın
Ama unutma! saat 12 de bitecek kadınlıgın!
Prensi o zamana kadar ayarladın, ayarladın!
Çok güzel kıyafetler hazırlayacagım simdi sana
12 de balodan ayrılmayı sakın ha unutma!
Böylece gitti baloya bizim Sindirella
Prensin dili kaldı onu görünce dışarda
Üvey kızkardeşleri sindi kaldı bir köşede
Prens gönlünü kaptırmıştı bizim zilliye
Hızlı bitti gece!
Prensin spor arabasından dar attı sindirella kendini
Gene Sindir olacagını düşünüp çok hüzünlendi!
Prens tam bir ayak fetişistiydi..
Sindirella atlarken arabadan alıverdi papisini..
Kalakaldı elinde ayakkabıyla prens.
Sindirellayı bulmak için tek çaresi buydu!
Başladılar kapı kapı dolaşmaya
Denettiler ayakkabının tekini tüm genç kızlara
Oğlan doğmuş olsa da anasından
özenirdi kadınlıga ucundan kıyısından
ismini de değiştirmişti; olmuştu sindirella
Ruj sürer peruk takar dolaşırdı kadın kılıgında
Bir gün annesi çekince cartayı
Babası da evlendi yeniden sogutmadan arayı
Yeni gelen annenin 2 tane kızı da vardı
Pek kıskandırdı bu kızların neşesi Sindirellayı
Çekeceği vardı Bu zavallı anne ve kızlarının
Sindirellanın babası da cortlamıştı çok geçmeden
Sindirella attı bunları mahzene
kullandı hergün hizmetçi niyetine.
Birgün davetiye geldi ülkedeki kraldan
Prens evlenecekti kız begenerek kendine
Bu kız belirlenecekti bir balo neticesinde
Sindir'in beynine şimşekler çaktı birden
Her ne kadar bir kadın olmasa da ,
Elde etmeliydi prensi mutlaka
Elinden geleni koymayacaktı ardına
prensi kafeslemek uğruna
Balo gününe kadar sürekli yaptı ağda
Gayretliydi o gece süt gibi olmaya
Nasılsa ilk geceden vermeyecekti prense
Dikkat etmesi gerekecekti ambalaja pakete
Balo günü gelip çattıgında, peri anne belirdi yanıbaşında
Dedi ki, sindirella, ol bu gecelik sen bir kadın
Ama unutma! saat 12 de bitecek kadınlıgın!
Prensi o zamana kadar ayarladın, ayarladın!
Çok güzel kıyafetler hazırlayacagım simdi sana
12 de balodan ayrılmayı sakın ha unutma!
Böylece gitti baloya bizim Sindirella
Prensin dili kaldı onu görünce dışarda
Üvey kızkardeşleri sindi kaldı bir köşede
Prens gönlünü kaptırmıştı bizim zilliye
Hızlı bitti gece!
Prensin spor arabasından dar attı sindirella kendini
Gene Sindir olacagını düşünüp çok hüzünlendi!
Prens tam bir ayak fetişistiydi..
Sindirella atlarken arabadan alıverdi papisini..
Kalakaldı elinde ayakkabıyla prens.
Sindirellayı bulmak için tek çaresi buydu!
Başladılar kapı kapı dolaşmaya
Denettiler ayakkabının tekini tüm genç kızlara
Fakat heyhat!
Sindirin ayakları 45 numara
Suda batmaz!
Nasıl uyacaktı minik cam ayakkabıya?
Yalvardı gene peri anaya
Ne olur yap gene beni sindirella..
Dinledi onu peri ana
çevirdi yine bir afet-i devrana
Buldum diye sevindi salak prens
Giydirdi ayakkabıyı sindirellaya
Yaşadılar bir ömür mutlulukla
Sindir oldu 24 saat kadın kılıgında Sindirella
bu masal yıllardan yıllara öyle değiştirildi öyle çarpıtıldı kii
blogumuz da işin iç yüzünü size bildirmeyi borc bildi
...
gökten üç pipi düştü...biri sindirellaya biri prense, biri de ne idügü belirsiz peri anaya!
Sindirin ayakları 45 numara
Suda batmaz!
Nasıl uyacaktı minik cam ayakkabıya?
Yalvardı gene peri anaya
Ne olur yap gene beni sindirella..
Dinledi onu peri ana
çevirdi yine bir afet-i devrana
Buldum diye sevindi salak prens
Giydirdi ayakkabıyı sindirellaya
Yaşadılar bir ömür mutlulukla
Sindir oldu 24 saat kadın kılıgında Sindirella
bu masal yıllardan yıllara öyle değiştirildi öyle çarpıtıldı kii
blogumuz da işin iç yüzünü size bildirmeyi borc bildi
...
gökten üç pipi düştü...biri sindirellaya biri prense, biri de ne idügü belirsiz peri anaya!
Anathema/ temporary peace bence dinlenilmesi gereken bişey..
Resim kaynak: http://temporary-peace.deviantart.com/
Resim kaynak: http://temporary-peace.deviantart.com/
Morgan Le Fay ve gene kadınlar üzerine
- Mart 15, 2009
- By Ova (Excuse My Reading)
- 2 Comments
(avalon'un sislerine dair spoiler barındırabilir..)
bu kadıncagızın adını da amma değiştirmişler. Aslında biz onu Morgan Le Fay diye bilirik fakat, Avalon'un sislerinde (ne de güzel kitaptı ha..) Perilerin Morgain'i diye geçerdi.
bu kadıncagızın adını da amma değiştirmişler. Aslında biz onu Morgan Le Fay diye bilirik fakat, Avalon'un sislerinde (ne de güzel kitaptı ha..) Perilerin Morgain'i diye geçerdi.
Konuya girdigimi veya girmediysem de girmem gerektigini hissederek soruyorum size, Arthur a kayırtan, Lancelot'u ayartan Irispi Guinevere midir hayran olunası masal/efsane kahramanı?
Yok dostum hayır. tarih boyunca bu Guinevere gibi kızlar zati hep Morgan ların ayağına dolanmıştır, sen yap katakullileri, karıştır ortalığı ondan sonra sırf kardeşinden çocugu oldu diye(!) Morgan kötü olsun. Yağma yok! Bir kere çocugu olmadı diye ilaçları büyüleri yutan Guinevere degil mi? Cadı neden Morgan oluyor? Zaten Arthur da haysiyet olsa o akçapakçalığına vuruldugu beş kuruş etmez Guinevere Lancelot tırıvırısıyla fingirdeyince onun kellesini omuzlarında bırakır mıydı?
Hem morgan diyelim ki cadı. size ne be. kadın dogaya tapıyor işte, kendi halinde ay dedeydi, yapraktı ormandı, böcüktü geyikti yaşayıp gidiyor.
neyse konuyu çok dağıttım gene.. Morgan ile ilgili pek çok film, efsane, hikaye var ama ben Zaten en sevdigim kitaplardan biri olan Avalon'un sisleri üzerinden diyecegim diyecegimi.. Evet bunun filmini izleyen kitabını okuyan herkes, bilir ki lancelot'a gönlü kaymış biricik Morgaine'in lancelotla beraber giderken o Guinevere olacak şırfıntı ile karşılaştığı an yürek burucudur... Angut lance, gider direk sarışın ve fingirdemeye hazır Guinevere e kaptırır gönlünü.. Hani şu old-school "erkekler güllere koşarken ezdikleri kır çiçeklerini bir görseler ah ah!"(bizim lisenin tuvalet kapısında yazardı bu) vecizelerini aratmayacak bir dram yaşandı o sahnede..
Ey içi boş Guinevere ler! dünyayı doldurdunuz ama içinizi doldurabildiiniz mi bakayım siz, Morgain lere kurban olun emi!
Zaten şu hayatta
- Morgaine'ler habire savaşır, Guinevere ler hazır yer.
- Morgain'leri herkes önyargılı biçimde itici bulur, Guinevere ler ise her daim prenses gibi görülür
- Morgaine'ler kıçını yırtsa kimselere yaranamaz, Guinevere ler zaten politikliğin kitabını yazdıkları için her daim sevilir sayılırlar..
- Morgaine ler haklıyken bile sinirlerine yenik düşüp haksız durumuna düşebilir, Guinevere ler ağlar sızlar haksızken bile haklı çıkartır kendini..
Ya, işte böyle, avalon bile sislerin içinde yitip gitmiş ama ne Morgaine bitmiş dünyada ne Guinevere. günümüzde de bir sürü var bunlardan..ben hangisi miyim.. valla ikisinin de özelliklerine sahibim hiçbiri degilim.. itici bulunurum, hazır yerim, ağlar sızlarım :)
kuziciklerim hepinizin anlayacagı dilde yazıyorum tek tek:
morgaine rocks
morgaine rulez
morgaine candır
viva morgaine!
Beyfendi, oglunuz pek tatlıymış maşallah
- Mart 15, 2009
- By Ova (Excuse My Reading)
- 5 Comments
İşte babamın ben küçükken sürekli duydugu cümle. beni erkek zannediyolarmış gayet de normal, şu surattaki "hoop birader bi durum mu var" ifadesi normal bir kız bebekte olur mu ya zaten..çok çirkin bir çocukmuşum ben be. işte delili. hayır öz annem bile bunu itiraf ediyo zaten! çirkin bi bebektin, büyüdün de bişeye benzedin diyo.
ya anne bide işallah agzımın sürekli böyle açık durmasına izin vermiyosundur.. izin veridysen eger, kendimi bilene dek bol bol sinek yutmuşumdur.
bilmem pms döneminde oldugumdan mı, birden aklıma Hekim isimli kitap geldi, ordaki kediyle ilgili bişeyler, şimdi söylemeyeyim okumayanlara ayıp olmasın.
kedilerimizi başkasına vermek zorunda oldugumuzu hiç unutmadım, unutamıyorum. (1 sene oldu)
bu gece annemlerdeydik, orda kediyi anımsayıp gene salya sümük ağlamaya başladım. oracle ımı o kadar özledim ki.. benim degil artık, benimle degil, bunun acısı canımı yakıyor. onu bir çiftlige bırakmıştıık bakın uzun uzun anlattım burda....
babam geldi usulca yanıma.
neden bu kadar üzülüyorsun? dedi.
kedilerimi çok özlüyorum baba dedim..
e yavrum, ben kedin olayım senin, beni kedi kabul et..
demez mi?
alemsin babacım ya :) seni çok ama çok seviyorum.
işin tuhafı kedileri de kıskanırdı.. onları vete götürürdüm, sıçtıklarını temzilerdim, kendimden iyi bakardım, bana bir bardak çay getirmedin hain kız, şu kedileeri benden çok seviyosun derdi.
olur mu babacım ya.. onların yeri senle bir olabilir mi diye çok dil döktüm ama hala kıskanır bilirim..
ah baba ah. onlar benim sorumlulugumdaydı.. baskasına vermek nasıl ağır bir yük biliyor musun..bak izlerini kaybettim bile işte. öldüler mi, kaldılar mı, o küçük unutkan haylaz kafaları çalışıyor mu hala türlü yaramazlıklara, aynı anda hem katil hem bebek olabiliyolar mı acaba hala?
kedilerimizi başkasına vermek zorunda oldugumuzu hiç unutmadım, unutamıyorum. (1 sene oldu)
bu gece annemlerdeydik, orda kediyi anımsayıp gene salya sümük ağlamaya başladım. oracle ımı o kadar özledim ki.. benim degil artık, benimle degil, bunun acısı canımı yakıyor. onu bir çiftlige bırakmıştıık bakın uzun uzun anlattım burda....
babam geldi usulca yanıma.
neden bu kadar üzülüyorsun? dedi.
kedilerimi çok özlüyorum baba dedim..
e yavrum, ben kedin olayım senin, beni kedi kabul et..
demez mi?
alemsin babacım ya :) seni çok ama çok seviyorum.
işin tuhafı kedileri de kıskanırdı.. onları vete götürürdüm, sıçtıklarını temzilerdim, kendimden iyi bakardım, bana bir bardak çay getirmedin hain kız, şu kedileeri benden çok seviyosun derdi.
olur mu babacım ya.. onların yeri senle bir olabilir mi diye çok dil döktüm ama hala kıskanır bilirim..
ah baba ah. onlar benim sorumlulugumdaydı.. baskasına vermek nasıl ağır bir yük biliyor musun..bak izlerini kaybettim bile işte. öldüler mi, kaldılar mı, o küçük unutkan haylaz kafaları çalışıyor mu hala türlü yaramazlıklara, aynı anda hem katil hem bebek olabiliyolar mı acaba hala?
Saat 10dan beri toplantıdayım. Elime bir çomak alıp bokumla oynasam bu kadar canım sıkılmazdı.
Kadın blogcular neden blog günü yapmıyor ya.. en azından benle aynı sehirde olanlar, şöyle kısırlı patates salatalı, irmik tatlılı blog günü yapıp her günde birinin evinde onun yazılarını okumalı bişi yapmıyonuz mu..
yapın ve beni de çağırın piliz.. fındırı fındırı oynamak, göbegimi löp löp diye sallamak ve "ay kıııız" la başlayan en az 32 cümle kurmak istiyorum, insanlıktan çıkmadıgımı hatırlamak için buna ihtiyacım var.
yapın ve beni de çağırın piliz.. fındırı fındırı oynamak, göbegimi löp löp diye sallamak ve "ay kıııız" la başlayan en az 32 cümle kurmak istiyorum, insanlıktan çıkmadıgımı hatırlamak için buna ihtiyacım var.
İnsan hayatını değiştirecek kadar cesur değilse..
- Mart 09, 2009
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
Kendine saygı duyabilir mi ki?
Ben Çocukken durumumuz hiç iyi değildi..Babam istifa etmişti salakça bir sebepten. Kendi işimi yapıcam diye tutturmustu amaa kendi işinde dikiş tutturamamıştı.. Annem de aynen basmış istifayı.. akılsızlık derler şimdi hatırladıkça. O zamanlar hayat daha mı farklıymış ne?
Annem ben büyüyene kadar da çalışmadı. O aralar bizim durumlar sürekli sakattı tabi. Ben hiç unutmam, arada bir beraber kemeraltına giderdik..Her seferinde muzlu süt alırdı annem bana. Bir de, meşhur Tansaş Cafe vardı o zamanlar, -öyle her köşe başında hamburgerci yoktu- oraya gider bana hamburger menu falan yedirirdi.. Ben yerdim, annem yemezdi. Tabi o zaman çocuktum anlamıyordum ama bir süre sonra annemin bana o hamburgerleri ne zorluklarla yedirdigini çözmüştüm..kendisinin neden yemedigini de!
İşte o anılardan olsa gerek, ben annemi arada bir yerlere yemeğe götürürüm. Onunla beraber kadın kadına yemek içmek, şakalaşmak, herşeyden uzakta başbaşa bir gece geçirmek inanılmaz bir zevk benim için. Sayesinde okudum, dünyanın parasını kazanıyorum..az bile bu yaptıklarım, tepemde taşımam lazım annecigimi :)
Bu gece de felekten bir gece çalalım dedik. Önce Çin restoranına, sonra da sinemaya gittik..Annemin ilk gidişi oldugu için oldukça eglenceli geçti. çubukla yemeyi ögrettim ona :) çabuk kaptı. noodle yiyemese de, adını şimdi unuttugum güvecimsini yedi, çin mantısını ve böregini de lüpletti. kızarmış dondurma ve muzu da aynen.. çıktıgımızda "dümbelek gibi gerildim" dedi ki koptum. kulagında kırmızı mercan küpelerin, cart kırmızı rujun, siyah trençkotunla çok güzeldin annecim be! benden güzelsin valla..
sonracıma, atladık kipaya gittik. ben araba süremiyorum..annem sürüyo utanmalıyım dimi? tamam kötü kullanıyor olabilir ama kullanıyor işte. gökten üç elma düştü denen salak ötesi filme girdik. Ay yani aslında izlemesi çok da baymadı ama çok dandikti film ya. Sadece bennu yıldırımların memelerinden mi hayır göreceklerini düşünmüşler ne?
- Dayak sahnesi çoook dandikti. gerçekten vurmadıgı, o tokatların yapmacık oldugu kuşbakışında o kaddar belliydi ki izlerken içim kalktı dostlarım..
- yaşlı adamın (adını unuttum) tüm giysileri "yepisyeni" idi. yani ev eski, eşyalar eski, ama pijaması hırkası, gömlegi ambalajından yeni çıkmış gibi.. olacak iş mi canım, çok battı gözüme..
- hesapta şangır şungur yagmur yagıyor ama karşıdaki apartmanlar kupkuru, olacak iş mi?
- filmin başında nilgün ün ayagında kan yok. sonunda aynı sahne tekrar görünüyor ya, orda kan var.
- nilgünle yaşlı adam kanlı bıçaklıyken nasıl bir anda kanki moduna geçtiler? filmden sahne kestiler de biz mi kaçırdık, ne kadar kopuk geldi o ara anlatamam...
yani kısaca, sonu olmamış, başı olmamış neresinden tutarsanız tutun ucuz ve dandik görünen bir film. bennu yıldırımların gözümteki kalitesini düşürdü sadece, bu filme soyunulur mu ablacım be!
Atonement (spoiler)
- Mart 07, 2009
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
Çok güzel filmmiş doğrusu. çekimlere ve sahnelerle müziğin uyumuna bayıldım.
Mutlu bitse güzel olmayacak filmlerdendi Atonement..
Filmi izlerken aklıma sık sık Soğuk Dağ geldi. yok, haşa. Kefaret'i soguk dag gibi buram buram yapmacıklık kokan bir filmle karşılaştırmak gibi bir derdim yok. seven vardır muhakkak ama ben soguk dag'a gıcık olmuştum, kelimenin tam anlamı ile "gıcık". Ada yani Nicole Kidman'ın o bokun rezilligin içinde yiyecek bir dilim ekmek bile bulamazken sanki kuaforden ve saç bakımından yeni çıkmışçasına efil efil saçları hasta etmişti beni. bu kadar olmaz. filmin sonunda jude law döndügünde hatun sanki yeni güzellik salonundan geliyor gibiydi! peh.
Oy nicole nicole, nereden buldun botoksu ve sarı saç boyasını o savaş günlerinde?
Kaşlarını neyle aldın, makyajı nasıl yaptın ekmek bile bulamazkene...
Atonement ise savaşın ve sonuçlarının o rezilliğini görsel ve işitsel olarak dört dörtlük
yansıtmasının yanında, Bryoni miydi? işte o kızın gözünden ve kalbinden geçenleri bize tam anlamı ile hissettiriyor. İnsanlar yaşamışlar, başlarından anlık bir davranoş yüzünden neler geçmiş, yapamamışlar; kavuşamamışlar ve ölmüşler işte..
ama bu hikayeyi anlatış önemli degil mi? bence en güzel şekilde anlatmış yönetmen ...
Keira Knightly i hiç sevmem aslında, oyunculugunu da asla ahım şahım bulmadım. bana hep çok şımarık bir kızmış gibi geliyor, filmlerde güldügü zaman hele çok yapmacık buluyorum. ama
hatun bu filmde yüzü gülmediginden mi ne.. şiir gibiydi.
Kavuşamayan tüm aşıklar..cennette kavuşurlar umarım..ne diyelim?
Özetle: Kıyafetler, çekimler, hersey mükemmeldi..Sonunda çok ağladım çook. Beğendim bu filmi kısaca, hala izlemedi iseniz tavsiye ederim "çok"..
Nora Roberts okuyan ve onun Gelecekte geçen "..in death" serisini bilen var mı?
Bu kitapların baş kahramanı çocukken öz babası tarafından cinsel tacize/şiddete maruz kalmış, güzel, güçlü bir kadın polis Eve Dallas. ve hatunun gerçek olamayacak kadar yakışıklı, zengin ve sadık bir kocası var: İrlandalı Roarke.
Ben eskiden yalar yutardım bu kitapları. In death serileri diye bilinir, İsimleri şöyle gider serinin:
Naked in Death
Glory in Death
Immortal in Death..
ve daha bir sürüsü.
Kadıncagız bunları J.D. Robb takma adı ile yazmış, kitaplar gerçekten güzel bakın, yani edebi bir anlamı olmayabilir; Agatha Christie gibi kapıp götürmeyebilir ama bir polisiyeden beklediklerinizi fazlası ile veriyor.
Sevmedigim tek şey kitabın içinde kaynayan cövül cövül aşk.. Roarke ve Eve in sevişmelerini detaylı anlatıp duruyor Nora abla. sorarım sana niye? Aşk okumak istesem giderim Barbara Cartland okurum, beyaz dizi okurum.
Bu kitapların baş kahramanı çocukken öz babası tarafından cinsel tacize/şiddete maruz kalmış, güzel, güçlü bir kadın polis Eve Dallas. ve hatunun gerçek olamayacak kadar yakışıklı, zengin ve sadık bir kocası var: İrlandalı Roarke.
Ben eskiden yalar yutardım bu kitapları. In death serileri diye bilinir, İsimleri şöyle gider serinin:
Naked in Death
Glory in Death
Immortal in Death..
ve daha bir sürüsü.
Kadıncagız bunları J.D. Robb takma adı ile yazmış, kitaplar gerçekten güzel bakın, yani edebi bir anlamı olmayabilir; Agatha Christie gibi kapıp götürmeyebilir ama bir polisiyeden beklediklerinizi fazlası ile veriyor.
Sevmedigim tek şey kitabın içinde kaynayan cövül cövül aşk.. Roarke ve Eve in sevişmelerini detaylı anlatıp duruyor Nora abla. sorarım sana niye? Aşk okumak istesem giderim Barbara Cartland okurum, beyaz dizi okurum.
Evet, Jim caviezel. Ne bileyim Roarke u fiziksel olarak düşününce aklıma hep o geliyor!
Sevgililer gününde mehmet ölüm tuzagı adı ile çevrilmiş Conspiracy in Death'i almış bana, okudum ama eskisi kadar zevk alamadım. Ben mi yaşlandım, kitap mı bayık? Okuyan varsa fikirlerini isterim dogrusu :)
Hollywood neden hala filmini çekmedi bu kitaplardan birinin, merak ediyorum dogrusu!
Hollywood neden hala filmini çekmedi bu kitaplardan birinin, merak ediyorum dogrusu!
Hahahahahahhahahahahahahhahahahahhahahahahahahahahhahahahahahahahhahahahaha
hahhahahahahhahahahahahah!
AAAAAAA! sinirimden gülüyorum!
magissanın blogunda ne gördüm?
hayvanlara bedava mama dağıtmışlar akp liler!
yok yaaa
adama demezler mi?
mamak katliamı olurken neredeydin?
o zaman belediye koltugundaki sen degil miydin ey akp?
karsta köpekleri öldüren senin belediyen degil miydi?
şimdi izmir'in gavur insanları
hayvan seviyor diye
iyi davranmak kediye, köpege
yakıştı mı sana?
nabza göre şerbet verme
ya göründügün gibi ol
ya oldugun gibi görün...
öldürdügünüz bütün hayvanların acısı çıkar sizden inşaallah.
Sözde hayvansever bile degilsiniz!
(annemlerle yaşarken) uzun yıllar izmir'in mütevazi ve ailelerden oluşan semti olan bornova özkanlarda oturduk... sonra karşıyakaya taşındık, orda da ilk oturdugumuz semt sakindi, aile semtiydi. ne olduysa Bostanlı tarafına taşındıktan sonra oldu.
Gelir düzeyi yüksek bu semtte tahmin ettiginizden çok daha fazla telekız/ fahişe yaşıyor...Gerçi bostanlının da her yeri bir degil ya.. ama kimsenin kimseyi tanımadıgı sitelerde durumlar daha karışık. Acayip işler. Biz en son oturdugumuz evi aldıktan 1 sene sonra üstümüzü birileri satın aldı. birileri diyorum, çünkü gelenler 3 tane genç kadın, ve bir yaşlı kartoloş karıydı.. Geldikleri gün daha kızlardan sarışın ve siyah kaşlı olanının kocasının Amerika'da oldugunu falan söylediler, tavırları da biraz değişikti, tabi biz daha ayşegül kırda'daki tavsanlar kadar saf ve pofidik oldugumuzdan çakozlayamadık kardesimle..gayet laylaylom hoşgeldiniz beşgittiniz modundayız..kek pogaca falan goturduk verdik hatta.. ama babamla annem uyuz oldular hemen bu alengirli aileye. bi tuhaflık var bunlarda diyiverdi babam..
Efenim gel zaman git zaman bizim üst kata değişik degisik erkek ve kadınlar gidip gelmeye basladi. Elinde demet demet çiçeklerle gelen erkekler mi istersiniz, spor arabalarla gelen mankenimsi kızlar mı.. zaten gelen erkekler sanki üretim bandından çıkmış gibi ya çiçekle ya içki şişesiyle veya ikisiyle birden geliyolardı, banko. tüm apartman pür dikkat geleni gideni takip ediyor tabi balkondan pencereden. resmen arap bacı gibi pencerede dikiliyoruz. site gibi bişey oldugumuz için de çok zor olmuyor, park edip de içeri giresiye kadar anlıyorsunuz eldeki çiçekten içkiden. artı dünyanın en meraklı kapıcısı vardı bizde. gel zaman git zaman bu vatandasların partileri giderek orgy e dönüşmeye basladi. inanın odamın üzerinde olup bitenlerden geceleri kıcımı kediler tırmalamaya basladi. zaten evin içinde topuklularla geziyolardı ırıspiler. geceleri de olanı biteni tahmin edersiniz. bir gece dayanamadım artık canıma tak dedi, çünkü yukarda resmen grup yapıyolardı. oha tabi ya!
babama gitmeye utandım koştum annemi kaldırdım. getirdim benim odaya anne bak dedim dinle. ah oh sesleri geliyo yukardan. ama nasıl! yani belli bi grup olayının döndügü. annem kaptı mı telefonu hemen, malum evde 2 tane genç kız var. gerçi kardesimle babam osura osura uyuyolardı.. aradık 155 i geldiler. aman allah cıngar bundan sonra koptu. neymiş efendim o aradıgımız emniyetin bilmemnesi bilmemnerde çalışan polis zaten onların aile dostuymuş. yuh yani aile dostuna bak .. gelip mikmeden gitmiyo böyle aile dostu mu olur lan!
gerçi bunların bu trafikleri ilginç de oluyordu yani. dedim ya bizim kapıcı bir alem. çöp toplamaya geldiginde habire eliyle yukarıyı gösterip "çoh birbat" diyordu adam.. evde bir yatak var koskocaman diyor. artık neler hayal ettiyse adamcagız! o yatak gözüne nasıl göründüyse.. babam yöneticiydi, ben olsam "iyi bir kapıcı olursan yukarıdaki şirineleri bile görebilirsin" der işletirdim ama babam benim gibi şarşor degil ki. ay neyse, bu kapıcı her geldiginde yukarıdan laf getiriyor. bide bana, babama anneme anlatıyor kime anlattıgı hiç önemsiz. yeter ki anlatsın. kızlardan biri namaz kılıp kuran okuyomus haftalarca bunu anlattı. yahu sadece günde 2 kez gittgii bi evden, 30 saniye kapı açık duruyor,içeri bile girmiyor, bu kadar seyi nasıl ögrenirdi bu adam hala şaşarım.. yani bizim kapıcı amcayı ajan yapsalar baya karlı çıkarlardı. adamın kulaklar kulak degil anten, gözler göz degil lazer mübarek..sezgileri de oldukça kuvvetli her boku anlıyodu.
neyse gel zaman git zaman türlü rezilliklerden bütün apartman artık illlallah etti bunlardan da emekçileri toplayıp götürdüler..
Sanırım son damlayı apartmanın önüne gelip çıkın lan dışarı orospular diye bagıran 2-3 tane adam koydu. aman yarabbim babamın bizi balkondan içeri bir sokuşu vardı hala unutamam. nükleeer bomba atılsa da o ilkokulda ögrettikleri uzun sirenlerden çalsa o kadar hızlı sokamazdı kardesimle beni içeri. yine birileri polis cagırıp polis gelip, adamları yaka paca götürene kadar apartmanın önünde kadınların adını inlediler durdular manyaklar. camdan baktım baktım, bu gerizekalıları ellerinde çiçekle hayal etmeye çalışıp hafızamı taradım ama o kadar çok gelen giden oluyodu ki daha once geldiler mi, gelmediler mi bilmeye hafızam yetmedi. o zamanlar ögrenciyim vakit bol, konu da geyik, herkese anlatıyordum, komik geliyodu. ama herkes benim gibi malın önde gideni olup bu olayları komik bulmadıgından insanların sesi yükseldi tabi, aile oturuyor burda ya bilmemne diye. ay zaten yasadıkları hayat hayat mıydı o kızların.. sokaga asla çıkmazlardı asla. evin önüne araba gelirdi, bunlar sapkalı gözlüklü binerler giderler. bir gün olsun çıkıp sokakta yürüdüklerine sahit olmadım. yalnız bile gitmiyolardı, hep en az 2 kız olucak sekilde gidiyolardı her seferinde. özgür olmadıklarını hissediyodu insan.
Çok geçmedi bu kadar şikayet olunca kızlar taşındı, evi satın alan kızın ailesi geldi bunların yerine. Acı gerçekle bundan sonra burun buruna geldik. taşınan bi ana bi ogul bi de nineydi..Yarma gibi enli boylu, dazlak kafalı, yolda görseniz asla pezevenkligi konduramayacagınız adam hem giden kızlardan birinin abisi, hem de topunun pezevengiymiş. İnsan konduramıyor ki. Biz pezevenkleri amerikan filmlerinde yoo man diyen ve fosforlu renkler giyen zenciler olarak tanımadık mı?
Günlerce düşündüm. Sanırım bir pezevenk görecegimi hiç düşünmemiştim.. yuh lan kim düşünür ki.. en azından gördügümde de önünde neon ışıklarla "hey ben pezevengim"diye bişeylerin yanıp sönecegini düşündüm.
ulan insan öz kardesini satar mı? Adamı asansorde görüyorum. gayet normal birine benziyor. dockers pantlon giyiyor, hillfiger bere takıyor. gayet güzel giyinen, dışarda görseniz maaşı iyi bir işte çalışıp şık yaşadıgını düşüneceginiz dümdüz bir adam. diyeceksiniz ki nereden biliyorsunuz, belki he's not a pimp? oh beybi, inan onunla oturup pazarlık bile etmişler.
evi alan kıza çok üzüldüm. ailesi iyi yaşasın diye kendini feda ettigini hayal ettim hep. bir insanın isteyerek telekızlık yapacagını düşünemiyor ki insan!
Ben o pezevengi hala görüyorum. sermayeleri karşıyakanın en yüksek kirasını ödeyeceginiz malum semte taşımışlar, orda biyerlerde oturuyolarmış. her gördügümde de kafamda yankılanıyor: ulan insan öz kız kardeşini pazarlar mı be!
birgün asansorde naber la godoş diyecegim, o olacak.
Dostlarım, sevgili blog okuyucuları. pezevenklerin hikayesi bitmedi. artık siz nasıl bir semtte yaşıyorsunuz diye şüphe ile yaklaşacaksınız biliyorum ama -vallahi billahi alakası yok- mahallemizin tek pezevengi bu degil. komik bir biçimde bir tane dahasının varlıgından haberdar oldum.
tüm bunlardan sonra benim tek hatırladıgım o pezevenk.. yani o telekızlar mıdır sosyete orospusu mudur işte o kızlar beni hiç ama hiç etkilemedi, midemi bulandırmadı. kuzu gibi gelip gidiyolardı evlerine. zaten dedim ya yasadıkları hayat ne olcak onların iki güzel giysi güzel parfumler kozmetik.. saçlarını baslarını yaptırmak bide. çıkıp bi yere gittikleri dolastıkları oluyomuydu hayır.. köle gibilerdi.
onları güden, etrafta gögsünü gere gere dolasan pezevenk tiksindiriyo hala beni. orospuluk diye bir etiket var ya onu gidip o godoşun sekilsiz kelligi semalini bozmasın diye kazıttıgı kafasına yapıştırasım geliyor.
Gelir düzeyi yüksek bu semtte tahmin ettiginizden çok daha fazla telekız/ fahişe yaşıyor...Gerçi bostanlının da her yeri bir degil ya.. ama kimsenin kimseyi tanımadıgı sitelerde durumlar daha karışık. Acayip işler. Biz en son oturdugumuz evi aldıktan 1 sene sonra üstümüzü birileri satın aldı. birileri diyorum, çünkü gelenler 3 tane genç kadın, ve bir yaşlı kartoloş karıydı.. Geldikleri gün daha kızlardan sarışın ve siyah kaşlı olanının kocasının Amerika'da oldugunu falan söylediler, tavırları da biraz değişikti, tabi biz daha ayşegül kırda'daki tavsanlar kadar saf ve pofidik oldugumuzdan çakozlayamadık kardesimle..gayet laylaylom hoşgeldiniz beşgittiniz modundayız..kek pogaca falan goturduk verdik hatta.. ama babamla annem uyuz oldular hemen bu alengirli aileye. bi tuhaflık var bunlarda diyiverdi babam..
Efenim gel zaman git zaman bizim üst kata değişik degisik erkek ve kadınlar gidip gelmeye basladi. Elinde demet demet çiçeklerle gelen erkekler mi istersiniz, spor arabalarla gelen mankenimsi kızlar mı.. zaten gelen erkekler sanki üretim bandından çıkmış gibi ya çiçekle ya içki şişesiyle veya ikisiyle birden geliyolardı, banko. tüm apartman pür dikkat geleni gideni takip ediyor tabi balkondan pencereden. resmen arap bacı gibi pencerede dikiliyoruz. site gibi bişey oldugumuz için de çok zor olmuyor, park edip de içeri giresiye kadar anlıyorsunuz eldeki çiçekten içkiden. artı dünyanın en meraklı kapıcısı vardı bizde. gel zaman git zaman bu vatandasların partileri giderek orgy e dönüşmeye basladi. inanın odamın üzerinde olup bitenlerden geceleri kıcımı kediler tırmalamaya basladi. zaten evin içinde topuklularla geziyolardı ırıspiler. geceleri de olanı biteni tahmin edersiniz. bir gece dayanamadım artık canıma tak dedi, çünkü yukarda resmen grup yapıyolardı. oha tabi ya!
babama gitmeye utandım koştum annemi kaldırdım. getirdim benim odaya anne bak dedim dinle. ah oh sesleri geliyo yukardan. ama nasıl! yani belli bi grup olayının döndügü. annem kaptı mı telefonu hemen, malum evde 2 tane genç kız var. gerçi kardesimle babam osura osura uyuyolardı.. aradık 155 i geldiler. aman allah cıngar bundan sonra koptu. neymiş efendim o aradıgımız emniyetin bilmemnesi bilmemnerde çalışan polis zaten onların aile dostuymuş. yuh yani aile dostuna bak .. gelip mikmeden gitmiyo böyle aile dostu mu olur lan!
gerçi bunların bu trafikleri ilginç de oluyordu yani. dedim ya bizim kapıcı bir alem. çöp toplamaya geldiginde habire eliyle yukarıyı gösterip "çoh birbat" diyordu adam.. evde bir yatak var koskocaman diyor. artık neler hayal ettiyse adamcagız! o yatak gözüne nasıl göründüyse.. babam yöneticiydi, ben olsam "iyi bir kapıcı olursan yukarıdaki şirineleri bile görebilirsin" der işletirdim ama babam benim gibi şarşor degil ki. ay neyse, bu kapıcı her geldiginde yukarıdan laf getiriyor. bide bana, babama anneme anlatıyor kime anlattıgı hiç önemsiz. yeter ki anlatsın. kızlardan biri namaz kılıp kuran okuyomus haftalarca bunu anlattı. yahu sadece günde 2 kez gittgii bi evden, 30 saniye kapı açık duruyor,içeri bile girmiyor, bu kadar seyi nasıl ögrenirdi bu adam hala şaşarım.. yani bizim kapıcı amcayı ajan yapsalar baya karlı çıkarlardı. adamın kulaklar kulak degil anten, gözler göz degil lazer mübarek..sezgileri de oldukça kuvvetli her boku anlıyodu.
neyse gel zaman git zaman türlü rezilliklerden bütün apartman artık illlallah etti bunlardan da emekçileri toplayıp götürdüler..
Sanırım son damlayı apartmanın önüne gelip çıkın lan dışarı orospular diye bagıran 2-3 tane adam koydu. aman yarabbim babamın bizi balkondan içeri bir sokuşu vardı hala unutamam. nükleeer bomba atılsa da o ilkokulda ögrettikleri uzun sirenlerden çalsa o kadar hızlı sokamazdı kardesimle beni içeri. yine birileri polis cagırıp polis gelip, adamları yaka paca götürene kadar apartmanın önünde kadınların adını inlediler durdular manyaklar. camdan baktım baktım, bu gerizekalıları ellerinde çiçekle hayal etmeye çalışıp hafızamı taradım ama o kadar çok gelen giden oluyodu ki daha once geldiler mi, gelmediler mi bilmeye hafızam yetmedi. o zamanlar ögrenciyim vakit bol, konu da geyik, herkese anlatıyordum, komik geliyodu. ama herkes benim gibi malın önde gideni olup bu olayları komik bulmadıgından insanların sesi yükseldi tabi, aile oturuyor burda ya bilmemne diye. ay zaten yasadıkları hayat hayat mıydı o kızların.. sokaga asla çıkmazlardı asla. evin önüne araba gelirdi, bunlar sapkalı gözlüklü binerler giderler. bir gün olsun çıkıp sokakta yürüdüklerine sahit olmadım. yalnız bile gitmiyolardı, hep en az 2 kız olucak sekilde gidiyolardı her seferinde. özgür olmadıklarını hissediyodu insan.
Çok geçmedi bu kadar şikayet olunca kızlar taşındı, evi satın alan kızın ailesi geldi bunların yerine. Acı gerçekle bundan sonra burun buruna geldik. taşınan bi ana bi ogul bi de nineydi..Yarma gibi enli boylu, dazlak kafalı, yolda görseniz asla pezevenkligi konduramayacagınız adam hem giden kızlardan birinin abisi, hem de topunun pezevengiymiş. İnsan konduramıyor ki. Biz pezevenkleri amerikan filmlerinde yoo man diyen ve fosforlu renkler giyen zenciler olarak tanımadık mı?
Günlerce düşündüm. Sanırım bir pezevenk görecegimi hiç düşünmemiştim.. yuh lan kim düşünür ki.. en azından gördügümde de önünde neon ışıklarla "hey ben pezevengim"diye bişeylerin yanıp sönecegini düşündüm.
ulan insan öz kardesini satar mı? Adamı asansorde görüyorum. gayet normal birine benziyor. dockers pantlon giyiyor, hillfiger bere takıyor. gayet güzel giyinen, dışarda görseniz maaşı iyi bir işte çalışıp şık yaşadıgını düşüneceginiz dümdüz bir adam. diyeceksiniz ki nereden biliyorsunuz, belki he's not a pimp? oh beybi, inan onunla oturup pazarlık bile etmişler.
evi alan kıza çok üzüldüm. ailesi iyi yaşasın diye kendini feda ettigini hayal ettim hep. bir insanın isteyerek telekızlık yapacagını düşünemiyor ki insan!
Ben o pezevengi hala görüyorum. sermayeleri karşıyakanın en yüksek kirasını ödeyeceginiz malum semte taşımışlar, orda biyerlerde oturuyolarmış. her gördügümde de kafamda yankılanıyor: ulan insan öz kız kardeşini pazarlar mı be!
birgün asansorde naber la godoş diyecegim, o olacak.
Dostlarım, sevgili blog okuyucuları. pezevenklerin hikayesi bitmedi. artık siz nasıl bir semtte yaşıyorsunuz diye şüphe ile yaklaşacaksınız biliyorum ama -vallahi billahi alakası yok- mahallemizin tek pezevengi bu degil. komik bir biçimde bir tane dahasının varlıgından haberdar oldum.
tüm bunlardan sonra benim tek hatırladıgım o pezevenk.. yani o telekızlar mıdır sosyete orospusu mudur işte o kızlar beni hiç ama hiç etkilemedi, midemi bulandırmadı. kuzu gibi gelip gidiyolardı evlerine. zaten dedim ya yasadıkları hayat ne olcak onların iki güzel giysi güzel parfumler kozmetik.. saçlarını baslarını yaptırmak bide. çıkıp bi yere gittikleri dolastıkları oluyomuydu hayır.. köle gibilerdi.
onları güden, etrafta gögsünü gere gere dolasan pezevenk tiksindiriyo hala beni. orospuluk diye bir etiket var ya onu gidip o godoşun sekilsiz kelligi semalini bozmasın diye kazıttıgı kafasına yapıştırasım geliyor.
Birini çok sevmek başkalarını sevmeye engel olur mu?
Düzeltme:
görüyorum ki yazımı okuyan bazı beybiler yanlıs anlamıslar.. uuvv.. birini cok sevince, diger baska insanları az mı seviyoruz acaba? onlara daha mı az önem veriyoruz? aşk anlamında degil beybi bak cidden, hele bi oglun dogsun, en güzel sen cevaplayacaksın bu soruyu anne adayım benim :)
görüyorum ki yazımı okuyan bazı beybiler yanlıs anlamıslar.. uuvv.. birini cok sevince, diger baska insanları az mı seviyoruz acaba? onlara daha mı az önem veriyoruz? aşk anlamında degil beybi bak cidden, hele bi oglun dogsun, en güzel sen cevaplayacaksın bu soruyu anne adayım benim :)