Oncelikle son bir haftadir perte ciktigimi itiraf edeyim sayin okuyucu, 10 gun suren bir tasinma ve bakim/onarim yapilmasi gereken iki ev.. Insan kaca bolunecegini sasiriyor. Cocuk da olunca. Cocugun okuluna gotur getir olaylari falan cok zor. Yemek de vermiyor okul her gun beslenme hazirla. Ilk gun buyuk ozenle hazirlanan beslenmeler bir sure sonra iki ekmek arasina sikistirilmis mazlum bir peynir dilimine guvenen son dakika birlestirmelerine donusuyor...Bunu yazacagim bir ara!
Bugunku konumuz Is Gorusmeleri.
Cok uzgunum, cok boktan bir gundu bence dun. Canim sambacim, ofisteki diyet dostum, badim E. dun isten ayrildi. Dogrusu o kadar istemeye istemeye ayrildi ki ve ben calistigim is yerine o kadar sinir oldum, o kadar sinir oldum ki, Turkiye gundeminin yanina eklenip canimi siktikca sikti bu durum. E. ye soyle kocaman bir sarildim dun, uzulme lan dedim, gorusuruz yine. E. ortayasli, oldukca stil sahibi olmasi gay olusundan geliyor olabilecek, kabul etmese de suratinda dolgu oldugunu dusundugum tontik bir arkadasimiz. Mukemmel bir yazilimci kendisi. Teknik olarak EMEYZING. Zaten kendisi bizde baska bir danismanlik sirketinin elemani olarak calisiyordu. Amerika'dan buraya gelmis, burada da Ingiltere kazan o kepce sirket sirket, yore yore dolasiyor. Dolasmaktan bikmis artik, Cambridge'de bir apartman tutmus nehre bakan, cok mutlu. Bizim is yeri mukemmel bir yer olmasa da kalmak istedi. Kidemli yazilimci pozisyonu acildi bir tane, basvur dediler kendisine. Gorusmeler iki hafta once cuma gunu yapildi, ben de katildim.
Gorusme universitenin baska bir kampusunde olacagi icin sabah afyonum patlamadan yollara dustum. Ben obur kampuse ne zaman gitsem kendime has 'NEREYE GIDEYIM LAN BEN' ruh haline giriyorum. Gecen sefer otobus yoluna girmisim, bariyerdeki gorevliyi arama dugmesine basmisim, kadin bana Kibariye'nin annesi (nur icinde yatsin) gibi sofeeer sofeeer dercesine bagiriniyor, ne dedigini anliyorum ne ne yapmam gerektigini. Ben de ac lan bariyeri, ac lan diye yalvariyorum. En sonunda anladim ki yanlis yerdeyim. Arabalarin olmasi gereken yeri bulup dogru bariyere gelince bu sefer de sifren yok dediler. Babasinin kemigine tukureyim ya universite degil de Nasa ussune giriyorum sanki. Emaille gondermisler sifreyi, otopark girisini telefonla internete baglanana kadar felc ettikten sonra nihayet giris yapmayi basardim. Meshurum arkadaslar. Herkes beni taniyor. Iste iki seferdir park yerini kitleyen o MAL diye bakiyorlar bana. Nefret ediyorum bu yuzden diger kampuse gitmekten. Ya ne var otobusler geciyorsa. Ac iste bariyeri kimse yok girivereyim soldan donecegim zaten. (Nalet olsun Icimizdeki Turkluge! Turk ogun, calis, dortluleri yak saga cek.)
Efendim neyse ben normal insanlarin puruzsuz yaptigi isi turlu badireler atlatarak yapip gitmem gereken yere gittim. 5 tane insan gelecekmis gorusmeye. Muhtemelen kadin oldugum icin veya belki de takimdaki en genc eleman oldugum icin, bana gelenleri sen karsila diye diktiler resepsiyona. Hayir hic de kimseyi karsilayacak gibi degilim. Ama cok kararliyim karsilamaya. Gorusmeye gelir gibi giyinmis yalniz birini gordukce Panter gibi atliyorum gorusmeye mi geldin diye. Bizim sevgili dostumuz E de geldi. Inanilmaz sikti, eldivenlerine kadar. gelenlerin hepsini bir yere oturtup toplarken kendimle gurur duydum yemin ederim. Dogal bir liderim lan dedim. Herkes geldi. Biri 50'lerin baslari, digeri 50'lerin ortasinda iki Ingiliz adam. Bir tane sarisin Ingiliz kadin. Bir tane yine bizim is yerinde calisan Yunan arkadas ve benim tontik arkadasim E. Kattim onume cikardim yukariya.
Baktim bizimkiler yere bir carsaf sermis. Ortasina da kirmizi bomba koymuslar. Ilk egzersiz bu bombayi takim calismasi yaparak patlatmadan carsaftan disari cikarmak. Ip falan vermisler bunlara. Bana fenalik basti... O grup testinde benim arkadasim E darmadagin oldu. Bir kere 3 tane asiri extrovert kisi var orada, sarisin kadin, 50'lerindeki adam ve yunan dost. Ayy bunlar basladilar car car car tartismaya. Diger kalan iki kisi ne yapsin.. Kenara gecip harmandali mi oynasinlar? Cok sikiciydi. Cikartamadilar da bombayi salaklar!
Sonra teknik sinav yapildi. Mazlumu getirin misali beni de sinifin basina diktiler, universite hocasi gibi hissettim kendimi. Sssst Nayciil, google kullanmak yok. Brayynnn lutfen onune bak. Bir havalara girdim kendime gore. Sikintidan patladim ama yalan degil. Bir de soru soruyor kiptiler. Lan ben nereden bileyim. Zaten o soruyu cozmeye gelmissin bana ne soruyorsun. Kiro!
Abi gercekten bir Turk olarak anlayis ve tolerans konusunda bir Ingiliz 100 puansa ben 50 puan falanim. Neyse...
bu gorusmelerin sonunda hala nasil oldugunu anlayamadigim bir sekilde E yerine Sarisin bayani aldilar. Cok uzgunum. Gorusmeye katilan diger takim arkadaslari da bunun yanlis karar oldugunu dusunuyor. Ama tepemizdeki mudur bunu istedi. Burada gordugum ilk salakca karar degil. Son da olmayacak. Uzuluyorum ya bazen eski is yerini birakmasa miydim diyorum. Ozledim orayi galiba :(
Boyle yani. E gitti. Masasi bos. Yeni elemanimiz diger kampuste calisacak. Son aylarda, bu giden 4. kisi, hepsini de cok ozledim valla. Kendimi motivasyonsuz, enerjisiz hissediyorum, kariyerimle ilgili endiselerim var. Su an cocuk var ve burada durmak zorundayim, zaten oyle kirmizi hali serip gel diyen de yok acikcasi. Sikistim kaldim :(
Bugunku konumuz Is Gorusmeleri.
Cok uzgunum, cok boktan bir gundu bence dun. Canim sambacim, ofisteki diyet dostum, badim E. dun isten ayrildi. Dogrusu o kadar istemeye istemeye ayrildi ki ve ben calistigim is yerine o kadar sinir oldum, o kadar sinir oldum ki, Turkiye gundeminin yanina eklenip canimi siktikca sikti bu durum. E. ye soyle kocaman bir sarildim dun, uzulme lan dedim, gorusuruz yine. E. ortayasli, oldukca stil sahibi olmasi gay olusundan geliyor olabilecek, kabul etmese de suratinda dolgu oldugunu dusundugum tontik bir arkadasimiz. Mukemmel bir yazilimci kendisi. Teknik olarak EMEYZING. Zaten kendisi bizde baska bir danismanlik sirketinin elemani olarak calisiyordu. Amerika'dan buraya gelmis, burada da Ingiltere kazan o kepce sirket sirket, yore yore dolasiyor. Dolasmaktan bikmis artik, Cambridge'de bir apartman tutmus nehre bakan, cok mutlu. Bizim is yeri mukemmel bir yer olmasa da kalmak istedi. Kidemli yazilimci pozisyonu acildi bir tane, basvur dediler kendisine. Gorusmeler iki hafta once cuma gunu yapildi, ben de katildim.
Gorusme universitenin baska bir kampusunde olacagi icin sabah afyonum patlamadan yollara dustum. Ben obur kampuse ne zaman gitsem kendime has 'NEREYE GIDEYIM LAN BEN' ruh haline giriyorum. Gecen sefer otobus yoluna girmisim, bariyerdeki gorevliyi arama dugmesine basmisim, kadin bana Kibariye'nin annesi (nur icinde yatsin) gibi sofeeer sofeeer dercesine bagiriniyor, ne dedigini anliyorum ne ne yapmam gerektigini. Ben de ac lan bariyeri, ac lan diye yalvariyorum. En sonunda anladim ki yanlis yerdeyim. Arabalarin olmasi gereken yeri bulup dogru bariyere gelince bu sefer de sifren yok dediler. Babasinin kemigine tukureyim ya universite degil de Nasa ussune giriyorum sanki. Emaille gondermisler sifreyi, otopark girisini telefonla internete baglanana kadar felc ettikten sonra nihayet giris yapmayi basardim. Meshurum arkadaslar. Herkes beni taniyor. Iste iki seferdir park yerini kitleyen o MAL diye bakiyorlar bana. Nefret ediyorum bu yuzden diger kampuse gitmekten. Ya ne var otobusler geciyorsa. Ac iste bariyeri kimse yok girivereyim soldan donecegim zaten. (Nalet olsun Icimizdeki Turkluge! Turk ogun, calis, dortluleri yak saga cek.)
Efendim neyse ben normal insanlarin puruzsuz yaptigi isi turlu badireler atlatarak yapip gitmem gereken yere gittim. 5 tane insan gelecekmis gorusmeye. Muhtemelen kadin oldugum icin veya belki de takimdaki en genc eleman oldugum icin, bana gelenleri sen karsila diye diktiler resepsiyona. Hayir hic de kimseyi karsilayacak gibi degilim. Ama cok kararliyim karsilamaya. Gorusmeye gelir gibi giyinmis yalniz birini gordukce Panter gibi atliyorum gorusmeye mi geldin diye. Bizim sevgili dostumuz E de geldi. Inanilmaz sikti, eldivenlerine kadar. gelenlerin hepsini bir yere oturtup toplarken kendimle gurur duydum yemin ederim. Dogal bir liderim lan dedim. Herkes geldi. Biri 50'lerin baslari, digeri 50'lerin ortasinda iki Ingiliz adam. Bir tane sarisin Ingiliz kadin. Bir tane yine bizim is yerinde calisan Yunan arkadas ve benim tontik arkadasim E. Kattim onume cikardim yukariya.
Baktim bizimkiler yere bir carsaf sermis. Ortasina da kirmizi bomba koymuslar. Ilk egzersiz bu bombayi takim calismasi yaparak patlatmadan carsaftan disari cikarmak. Ip falan vermisler bunlara. Bana fenalik basti... O grup testinde benim arkadasim E darmadagin oldu. Bir kere 3 tane asiri extrovert kisi var orada, sarisin kadin, 50'lerindeki adam ve yunan dost. Ayy bunlar basladilar car car car tartismaya. Diger kalan iki kisi ne yapsin.. Kenara gecip harmandali mi oynasinlar? Cok sikiciydi. Cikartamadilar da bombayi salaklar!
Sonra teknik sinav yapildi. Mazlumu getirin misali beni de sinifin basina diktiler, universite hocasi gibi hissettim kendimi. Sssst Nayciil, google kullanmak yok. Brayynnn lutfen onune bak. Bir havalara girdim kendime gore. Sikintidan patladim ama yalan degil. Bir de soru soruyor kiptiler. Lan ben nereden bileyim. Zaten o soruyu cozmeye gelmissin bana ne soruyorsun. Kiro!
Abi gercekten bir Turk olarak anlayis ve tolerans konusunda bir Ingiliz 100 puansa ben 50 puan falanim. Neyse...
bu gorusmelerin sonunda hala nasil oldugunu anlayamadigim bir sekilde E yerine Sarisin bayani aldilar. Cok uzgunum. Gorusmeye katilan diger takim arkadaslari da bunun yanlis karar oldugunu dusunuyor. Ama tepemizdeki mudur bunu istedi. Burada gordugum ilk salakca karar degil. Son da olmayacak. Uzuluyorum ya bazen eski is yerini birakmasa miydim diyorum. Ozledim orayi galiba :(
Boyle yani. E gitti. Masasi bos. Yeni elemanimiz diger kampuste calisacak. Son aylarda, bu giden 4. kisi, hepsini de cok ozledim valla. Kendimi motivasyonsuz, enerjisiz hissediyorum, kariyerimle ilgili endiselerim var. Su an cocuk var ve burada durmak zorundayim, zaten oyle kirmizi hali serip gel diyen de yok acikcasi. Sikistim kaldim :(
Kocam Video işine girdi Youtube Kanalımıza bekleriz efenim *kıps*
- Ağustos 07, 2016
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
BENİM BEY çocuğun kafasına kamera monte etti, Cambridge'de gezdiriyor, çektiği videoları da ahanda buraya yükleyecek efendim:
İzleyelim izletelim, özellikle küçük çocuklar bayılıyor böyle çekimleri izlemeye (en azından bizim küçük çocuk öyle)
Cambridge Tot
İzleyelim izletelim, özellikle küçük çocuklar bayılıyor böyle çekimleri izlemeye (en azından bizim küçük çocuk öyle)
Ekstraya çıkayım derken KutadGu bilik'den çıkmak
- Ağustos 05, 2016
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
Bazen kendi kendime soruyorum, Ceren sen şaka mısın?
Gerçekten içimde bazen iki ayrı insan varmış gibi geliyor.
Mesela O, bir şeyler üretip para kazanmak isterken C, ya şu kısacık hayatta çalış çalış nereye kadar, amaaaan diye el kol sallıyor.
O, istiyor ki yarım kalan romanını bitirsin, self-employed olup home office çalışsın, azıcık çizimini geliştirsin digital tasarıma başlasın, o ufak deftere karaladığı çizimleri şöyle hakkını vere vere çizsin, Almancasını ilerletsin, Kitap bloguna devam etsin, bir de seyahat blogu açsın.
C'ye kalsa bütün gün nehrin yanında yatıp kitap okur, çay içer, film seyreder.
İşte O - geçenlerde karar verdi, ya zaten artık oğlan da neredeyse 3 yaşına geldi, ben en iyisi mi EKSTRAYA GİDEYİM. Yani internet üstünden birilerini bulup onlara iş yapayım. Neyse işte o çılgınlık anında girdim peopleperhour ve freelance.com sitelerine...O gazla bir iş kaptım. Neden kapıyorsam artık?
Tüm dünyada şubeleri olan, kobi çapında bir şirket. IT departmanı tek kişiden oluşuyor. Ben bu kişiye Teletabi Azmi demek istiyorum. (Azimli mazimli bir ismi var, müzlim brolardan kendisi). Teletabi Azmi, hibernate modundaki bilgisayar gibi, şarj bitmesin diye düşük enerjiyle çalışan bir arkadaşımız. Ya da belki de adam güneş enerjisi ile çalışıyor, kimbilir, malum bu sıra havalar kapalı. Azmi'nin işine duyduğu azmi anlayabilmeniz için bir örnek vereyim:
Azmi bana online çalışabilmem için account/hesap açıyor. Sana şifreni gönderdim diyor. Emailime bakıyorum bakıyorum bir şey yok. Spam'e bakıyorum yok. AZMİ YOK EMAİL FALAN diyorum, Avareemuuu stayla GÖNDERDİM diyor. Meğersem şifreyi bana yeni açtığı hesabın henüz varlığından bile haberimin olmadığı email inbox'ına göndermiş. Alnından öpesim geliyor IT MANAGER Azmi'yi.
Çalıştığım diğer kişi ise Pokemon Şin. Şin Çinli, Pokemon Japon biliyorum ama elimde değil, kadın bildiğin jigglypuff. Şin benim gözümde Azmi'den bir tık ileride, en azından işin User Interface tarafında olsa bile bir tutkusu, bir sevgisi ve çalışma isteği var kadının.Şin Marka Müdürü ve onlara açtığım deneme sayfalarına kendi fotoğrafını yükleyip fotoğrafın altına YOU LOOK LIKE SHIT yazan biri. Bir gönül dostu anlayacağınız.
1 haftadır bunlarla requirement analysis yapmaya çalışıyorum. SABIRTAŞI OLSA ÇATLAR. Dur dedim ben geleyim oraya bir. Gel tanışalım diye atladılar tabii. Zaten normal bir firmanın yapacağının onda biri fiyatına Intranet yapacağım adamlara, bir de ayaklarına gideceğim, göbek attılar haliyle. Azmi ile yanyana gelirsek belki iletişim kanallarımız açılır, Şin de belki gerçekten yakından CRAP gibi görünüyordur diye atladım gittim. Tabii benim kafamda böyle dandik bir şirket imajı var, malum Laurel ile Hardy ile muhatabım bir haftadır.
Kalktım Cambridge'den teeee Reading'e gittim. Elf gözlerim bir de ne görsün. Adamların bina da, ofis de on numara! Bildiğin SteamPunk design yapmışlar ofise. KAPI KOLLARI DERİ KAYIŞ ŞEKLİNDE DİYORUM ABİCİM. Kapılar eskitilmiş paslı görünümlü metal, o koca pahalı ampüllerden asılı her yerde, ortam hot desk şeklinde kimsenin sabit masası yok. Allahım dedim sana geliyorum. Teletabi Azmi buraya nasıl kapağı atmış oğlum? Etnik unsur kontenjanından sperm gibi sokmuş kafasını cillop gibi şirkete ketenpereci. Beni karşıladı, ofisimiz çok güzel di mi falan demeler. Sanki babasının ofisi. (Kimbilir, belki de öyledir ya?) Sonra Şin'i bulduk. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu.
Efendim ben kendimi bunlara teslim ettiğimde saat 3 buçuktu. Canımı saat 6'da zor kurtardım. Biri bir yanıma oturdu diğeri öbür yanıma. Plan yapmaya çalışırken Pokemon abla sürekli BUNU DA YAPICAZ MI PANPA, ONU DA KOYACAZ MI ŞURAYA? diye parende atıyor. Korkuyorum abi sayfanın her yerinde bir şeyler dönsün, patlasın, çatlasın istiyorlar. Ulan ben Web Designer değilim ki? Web Developer'ım abi ben? İkisinin arasındaki farktan zaten haberleri yok ama olsalar bile bunların istekleri için ne bileyim Web Design camiasının Tarık Mengüc'ünü falan bulmak lazım yani o çapta bir şey peşindeler.
Gitmem lazım diyorum yok. Çişim geldi. Susadım. Açlıktan öldüm yok. Gidemiyorum. Pokemon susmuyor. Soru üzerine soru istek üzerine istek. Azmi ise Hibernate modunda devam etti, ona düşen Action'ları da ben not aldım, birazdan gömeceğim emaili bana şunları ayarla diye, çalışsın azıcık pezevenk.
Altıda kaçmayı başardım. Ben bütün bu konuştuklarımızdan proje planını çıkartıp size atacağım bebs dedim, yok yani planı onlara bırakırsam bunlar bana Haçlı Seferi yaptırır. Bir de normalde istediklerinden çok daha fazla iş varmış, onu da ayrı paket halinde yaparım ayrı fatura keserim dedim OKEY dediler. O an içten içe ULAN ÇOK MU AZ PARA İSTEDİM diye bir ince sızı düştü yüreğime :DDDD Neyse bu daha ilk işim nasipse bir sonrakine isterim.
Azmi binadan çıkınca da peşimi bırakmadı. Benimle arabamı park ettiğim yere kadar yürüdü. Yarı inik gözlerini bir gram bile titreştirmeden: Merak etme, çok fazla şey istiyorlar, yapamayacağını yapamıyorum de, hepsini yapacağız diye bir şey yok yaeee. dedi. O an acaba bu adam Türk mü lan? diye düşündüm çünkü bu Türkiye'deki çalışma hayatımdan çok tanıdık olduğum bir stildi bu....
Azmi karakteri bende derin izler bırakacak bunu biliyorum. Yani düşünün ki Donnie Darko'daki tavşanla Teletabi'lerden Dipsy gizli aşk yaşamış ve LOVECHILD'ları olmuş. İşte Azmi böyle birisi. Yemin ederim arabaya binip benimle eve gelecek diye korktum ya. Of Allahım. Ne gündü böyle. Sen ki iş yerinde günlük 1 saatlik toplantılardan şikayet et sonra kendi isteğinle git örümceklerin ağına düş iki buçuk saat toplantıdan çıkama. Olmaz olsun lan böyle iş! Hayır zaten proje planı için aldığım notlara bakıyorum onca hızlı konuşmanın içinde yaza yaza Kutadgu Bilig gibi bir şey yazmışım, ne olduğu belli değil. Masa donatan garson gibi ortaya bir şeyler fırlatmam lazım.
Bunu da buraya yazıyorum ki ileride bakar bakar bu dehşetengiz günü ve Teletabi Azmi'yi hatırlarım. Ya işte aslında bugün O. günümde olsam iyiydi de, Ceren günümde olduğum için çok şey edemedim...Kısmet!
Gerçekten içimde bazen iki ayrı insan varmış gibi geliyor.
Mesela O, bir şeyler üretip para kazanmak isterken C, ya şu kısacık hayatta çalış çalış nereye kadar, amaaaan diye el kol sallıyor.
O, istiyor ki yarım kalan romanını bitirsin, self-employed olup home office çalışsın, azıcık çizimini geliştirsin digital tasarıma başlasın, o ufak deftere karaladığı çizimleri şöyle hakkını vere vere çizsin, Almancasını ilerletsin, Kitap bloguna devam etsin, bir de seyahat blogu açsın.
C'ye kalsa bütün gün nehrin yanında yatıp kitap okur, çay içer, film seyreder.
İşte O - geçenlerde karar verdi, ya zaten artık oğlan da neredeyse 3 yaşına geldi, ben en iyisi mi EKSTRAYA GİDEYİM. Yani internet üstünden birilerini bulup onlara iş yapayım. Neyse işte o çılgınlık anında girdim peopleperhour ve freelance.com sitelerine...O gazla bir iş kaptım. Neden kapıyorsam artık?
Tüm dünyada şubeleri olan, kobi çapında bir şirket. IT departmanı tek kişiden oluşuyor. Ben bu kişiye Teletabi Azmi demek istiyorum. (Azimli mazimli bir ismi var, müzlim brolardan kendisi). Teletabi Azmi, hibernate modundaki bilgisayar gibi, şarj bitmesin diye düşük enerjiyle çalışan bir arkadaşımız. Ya da belki de adam güneş enerjisi ile çalışıyor, kimbilir, malum bu sıra havalar kapalı. Azmi'nin işine duyduğu azmi anlayabilmeniz için bir örnek vereyim:
Azmi bana online çalışabilmem için account/hesap açıyor. Sana şifreni gönderdim diyor. Emailime bakıyorum bakıyorum bir şey yok. Spam'e bakıyorum yok. AZMİ YOK EMAİL FALAN diyorum, Avareemuuu stayla GÖNDERDİM diyor. Meğersem şifreyi bana yeni açtığı hesabın henüz varlığından bile haberimin olmadığı email inbox'ına göndermiş. Alnından öpesim geliyor IT MANAGER Azmi'yi.
Çalıştığım diğer kişi ise Pokemon Şin. Şin Çinli, Pokemon Japon biliyorum ama elimde değil, kadın bildiğin jigglypuff. Şin benim gözümde Azmi'den bir tık ileride, en azından işin User Interface tarafında olsa bile bir tutkusu, bir sevgisi ve çalışma isteği var kadının.Şin Marka Müdürü ve onlara açtığım deneme sayfalarına kendi fotoğrafını yükleyip fotoğrafın altına YOU LOOK LIKE SHIT yazan biri. Bir gönül dostu anlayacağınız.
1 haftadır bunlarla requirement analysis yapmaya çalışıyorum. SABIRTAŞI OLSA ÇATLAR. Dur dedim ben geleyim oraya bir. Gel tanışalım diye atladılar tabii. Zaten normal bir firmanın yapacağının onda biri fiyatına Intranet yapacağım adamlara, bir de ayaklarına gideceğim, göbek attılar haliyle. Azmi ile yanyana gelirsek belki iletişim kanallarımız açılır, Şin de belki gerçekten yakından CRAP gibi görünüyordur diye atladım gittim. Tabii benim kafamda böyle dandik bir şirket imajı var, malum Laurel ile Hardy ile muhatabım bir haftadır.
Kalktım Cambridge'den teeee Reading'e gittim. Elf gözlerim bir de ne görsün. Adamların bina da, ofis de on numara! Bildiğin SteamPunk design yapmışlar ofise. KAPI KOLLARI DERİ KAYIŞ ŞEKLİNDE DİYORUM ABİCİM. Kapılar eskitilmiş paslı görünümlü metal, o koca pahalı ampüllerden asılı her yerde, ortam hot desk şeklinde kimsenin sabit masası yok. Allahım dedim sana geliyorum. Teletabi Azmi buraya nasıl kapağı atmış oğlum? Etnik unsur kontenjanından sperm gibi sokmuş kafasını cillop gibi şirkete ketenpereci. Beni karşıladı, ofisimiz çok güzel di mi falan demeler. Sanki babasının ofisi. (Kimbilir, belki de öyledir ya?) Sonra Şin'i bulduk. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu.
Efendim ben kendimi bunlara teslim ettiğimde saat 3 buçuktu. Canımı saat 6'da zor kurtardım. Biri bir yanıma oturdu diğeri öbür yanıma. Plan yapmaya çalışırken Pokemon abla sürekli BUNU DA YAPICAZ MI PANPA, ONU DA KOYACAZ MI ŞURAYA? diye parende atıyor. Korkuyorum abi sayfanın her yerinde bir şeyler dönsün, patlasın, çatlasın istiyorlar. Ulan ben Web Designer değilim ki? Web Developer'ım abi ben? İkisinin arasındaki farktan zaten haberleri yok ama olsalar bile bunların istekleri için ne bileyim Web Design camiasının Tarık Mengüc'ünü falan bulmak lazım yani o çapta bir şey peşindeler.
Gitmem lazım diyorum yok. Çişim geldi. Susadım. Açlıktan öldüm yok. Gidemiyorum. Pokemon susmuyor. Soru üzerine soru istek üzerine istek. Azmi ise Hibernate modunda devam etti, ona düşen Action'ları da ben not aldım, birazdan gömeceğim emaili bana şunları ayarla diye, çalışsın azıcık pezevenk.
Altıda kaçmayı başardım. Ben bütün bu konuştuklarımızdan proje planını çıkartıp size atacağım bebs dedim, yok yani planı onlara bırakırsam bunlar bana Haçlı Seferi yaptırır. Bir de normalde istediklerinden çok daha fazla iş varmış, onu da ayrı paket halinde yaparım ayrı fatura keserim dedim OKEY dediler. O an içten içe ULAN ÇOK MU AZ PARA İSTEDİM diye bir ince sızı düştü yüreğime :DDDD Neyse bu daha ilk işim nasipse bir sonrakine isterim.
Azmi binadan çıkınca da peşimi bırakmadı. Benimle arabamı park ettiğim yere kadar yürüdü. Yarı inik gözlerini bir gram bile titreştirmeden: Merak etme, çok fazla şey istiyorlar, yapamayacağını yapamıyorum de, hepsini yapacağız diye bir şey yok yaeee. dedi. O an acaba bu adam Türk mü lan? diye düşündüm çünkü bu Türkiye'deki çalışma hayatımdan çok tanıdık olduğum bir stildi bu....
Azmi karakteri bende derin izler bırakacak bunu biliyorum. Yani düşünün ki Donnie Darko'daki tavşanla Teletabi'lerden Dipsy gizli aşk yaşamış ve LOVECHILD'ları olmuş. İşte Azmi böyle birisi. Yemin ederim arabaya binip benimle eve gelecek diye korktum ya. Of Allahım. Ne gündü böyle. Sen ki iş yerinde günlük 1 saatlik toplantılardan şikayet et sonra kendi isteğinle git örümceklerin ağına düş iki buçuk saat toplantıdan çıkama. Olmaz olsun lan böyle iş! Hayır zaten proje planı için aldığım notlara bakıyorum onca hızlı konuşmanın içinde yaza yaza Kutadgu Bilig gibi bir şey yazmışım, ne olduğu belli değil. Masa donatan garson gibi ortaya bir şeyler fırlatmam lazım.
Bunu da buraya yazıyorum ki ileride bakar bakar bu dehşetengiz günü ve Teletabi Azmi'yi hatırlarım. Ya işte aslında bugün O. günümde olsam iyiydi de, Ceren günümde olduğum için çok şey edemedim...Kısmet!
Life is too short to be normal. Stay weird.
İş yerindeki istifa depremleri sonucunda bir sürü insan line manager'sız kalmıştı.
1 aydır yaldır yaldır kaçmaya çalışsam da kaçınılmaz son olan müdürlük bugün gelip beni buldu ...
Neyse ki yaptığım kulisler, ketenperecilik ve kendi müdürüme 'bak ben de kaçar giderim ha' şeklinde yaptığım zırlamalar işe yaradı ve sadece 1 adam düştü benim rızkıma. O da kendi arandı! Muhtemelen dışarıdan oldukça munis ve iyi niyetli gözüktüğüm için Dave denen yavrucak (yavrucak dediğime bakmayın adam kırk yaşındaymış) Beni illa ki Ova line manage etsin demiş ya! Bir de utanmadan 'ya sen tatillerimi hemen onaylarsın beni uğraştırmazsın' diyor pişkin.
Ne biliyorsun, belki müdür olunca tam bir bitch olacağım dedim? Yok ya olmazsın sen diyor.
Adamın hasıyım desene Dave...
Bilemiyorum bu ikinci kez birilerini line manage edişim olacak ve açıkçası bu müdürlük müessesesi hiç mi hiç hoşuma gitmiyor. İşte nedenleri:
1- Ekstradan en az aylık 3-4 saatlik iş yükü geliyor, ancak para mara verilmiyor.
2- Size bağlı insanların dertlerini dinlemek zorundasınız kaçış yok. Bir sorunları olduğunda size geliyorlar, onların işlerini uşak gibi takip ediyorsunuz.
3- Appraisallar, 1-2-1 lar, benim gibi toplantıdan, veya her türlü insan münasebetinden nefret edip bilgisayarı ile mutlu mutlu çalışmak isteyen biri için EZIYET
Neyse, bu da bir deneyimdir diyelim, yapacak bir şey yok. en azından dave oglan low-maintenance bir tip.
1 aydır yaldır yaldır kaçmaya çalışsam da kaçınılmaz son olan müdürlük bugün gelip beni buldu ...
Neyse ki yaptığım kulisler, ketenperecilik ve kendi müdürüme 'bak ben de kaçar giderim ha' şeklinde yaptığım zırlamalar işe yaradı ve sadece 1 adam düştü benim rızkıma. O da kendi arandı! Muhtemelen dışarıdan oldukça munis ve iyi niyetli gözüktüğüm için Dave denen yavrucak (yavrucak dediğime bakmayın adam kırk yaşındaymış) Beni illa ki Ova line manage etsin demiş ya! Bir de utanmadan 'ya sen tatillerimi hemen onaylarsın beni uğraştırmazsın' diyor pişkin.
Ne biliyorsun, belki müdür olunca tam bir bitch olacağım dedim? Yok ya olmazsın sen diyor.
Adamın hasıyım desene Dave...
Bilemiyorum bu ikinci kez birilerini line manage edişim olacak ve açıkçası bu müdürlük müessesesi hiç mi hiç hoşuma gitmiyor. İşte nedenleri:
1- Ekstradan en az aylık 3-4 saatlik iş yükü geliyor, ancak para mara verilmiyor.
2- Size bağlı insanların dertlerini dinlemek zorundasınız kaçış yok. Bir sorunları olduğunda size geliyorlar, onların işlerini uşak gibi takip ediyorsunuz.
3- Appraisallar, 1-2-1 lar, benim gibi toplantıdan, veya her türlü insan münasebetinden nefret edip bilgisayarı ile mutlu mutlu çalışmak isteyen biri için EZIYET
Neyse, bu da bir deneyimdir diyelim, yapacak bir şey yok. en azından dave oglan low-maintenance bir tip.
Yurtdisinda karsilasan baliklar
- Temmuz 12, 2016
- By Ova (Excuse My Reading)
- 0 Comments
Memleketinden uzakta yasarken, rastgele kalabaliklarin icinde, seninle ayni yerde dogmus, ayni dili konusan, ayni yerden gelmis birini gorursun zaman zaman. O ilk tanima aninda bir sihir var gercekten. Goz mudur, kas midir, yoksa yuze yerlesmis bakis midir birinin Turklugunu- ya da Turkiyeliligini, Anadolulugunu mu demeli- ele veren?
Evet, o da benim geldigim yerden gelmis kesin, dersin.
Sahilde kiyiya vurmus baliklar gibi olur insan o an.
Turkce kelimelerle soluk almaya calisan iki balik.
Yabancilar denizinde birbirine o kadar da yabanci olmayan ama aslinda cok yabanci ve tedirgin iki kisi.
Evet, o da benim geldigim yerden gelmis kesin, dersin.
Sahilde kiyiya vurmus baliklar gibi olur insan o an.
Turkce kelimelerle soluk almaya calisan iki balik.
Yabancilar denizinde birbirine o kadar da yabanci olmayan ama aslinda cok yabanci ve tedirgin iki kisi.
Ben ilk geldigimde cok ozledigimden midir nedir, icinde bulundugum Ingilizce dalgasi icinde duydugum her Turkce kelimede bir mutluluk yasar ve gozlerimi kelimelerin kaynagina odaklardim. Aradan zaman gecti, cosku yerini temkinlilige birakti. Ayni yerden gelmis olmak bir ortak nokta olabilirdi, ama ortak olmayan noktalarin arasindaki cizgileri cocuk oyunundaki gibi birlestirince ortaya hos sekiller cikmayabiliyordu.
Insan kiminle ne kadar konusmasi gerektigini ogreniyor zamanla.
Insan kiminle ne kadar konusmasi gerektigini ogreniyor zamanla.
Dun pazar yerinde yanima iki kiz geldi. Yaz okuluna gelmisler, Turkce konustugumuzu duyduklarinda suratlarindaki o sevince cok imrendim.
Izmir'de gercekten cok sevdigim arkadaslarimdan ve ailemden kopup kendi istegimle geldigim bu yerde, baska bir insana donustum galiba ben.
Biraz daha yalniz, biraz daha olgun, biraz daha cesur, biraz daha yetiskin biri.
Cambridge'de ne zaman buraya yeni gelmis bir Turk ile karsilassam icimde, kendime, 2011'de yaninda iki bavul ve bir suru olasilikla buraya gelmis halime el salliyorum.
Cok azicik buruk, ama guzel bir duygu.
Cok azicik buruk, ama guzel bir duygu.
Gorulen yuzlerce ev, sinir olunan ve sinir edilen onlarca emlakci, 'Allahim bu fare yuvasi nasil bu kadar pahali olabilir' diye kafayi taslara vura vura eskittigimiz bir kac duvar sonrasinda NIHAYET ama NIHAYET bir ev bulduk. Ev de bizi buldu, teklif verdik, kabul edildi, emlakci da fena bir adam degilmis, hemen evi marketten cekiverdi.
Simdi yaklasik 3 ay surecek bir mortgage basvurusu + avukat kovalamaca + evrak takibi cilesi basliyor, cunku Buyuk Britanya'da ev almak uber zor.
Cambridge'in Tarabyasi diyebilecegimiz Girton'dan aliyoruz; her ne kadar aldigimiz ev biraz cirkin gorunuslu bir ex-council evi olsa bile, uzerine saracagim bir sarmasikla evin cirkinligini ortecegime inaniyorum. Ne yapalim, Posh muhitin ancak cirkin sokagindan ev alabiliyoruz, kader utansin. En azindan evin ici genis ve bahcesi buyuk! Hem ne demisler, Girton'da usaklar, Chesterton'da yumusaklar :p
Simdi yaklasik 3 ay surecek bir mortgage basvurusu + avukat kovalamaca + evrak takibi cilesi basliyor, cunku Buyuk Britanya'da ev almak uber zor.
Cambridge'in Tarabyasi diyebilecegimiz Girton'dan aliyoruz; her ne kadar aldigimiz ev biraz cirkin gorunuslu bir ex-council evi olsa bile, uzerine saracagim bir sarmasikla evin cirkinligini ortecegime inaniyorum. Ne yapalim, Posh muhitin ancak cirkin sokagindan ev alabiliyoruz, kader utansin. En azindan evin ici genis ve bahcesi buyuk! Hem ne demisler, Girton'da usaklar, Chesterton'da yumusaklar :p
Goz yasi akmayana insan denir mi hic?
Zeytine cekirdek, insana goz yasi koymus Allah.
Erkekler aglar oglum,
Bakma erkekler aglamaz diyenlere!
Zeytine cekirdek, insana goz yasi koymus Allah.
Erkekler aglar oglum,
Bakma erkekler aglamaz diyenlere!
Annenin sozu dinle sen
Kimse seni benim gibi sevmez
Kimse sana benim verdigim gibi guzel ogut veremez...
Kimse seni benim gibi sevmez
Kimse sana benim verdigim gibi guzel ogut veremez...
2.6.2016, Kapis'ime en derin sevgilerimle.
Ingiltere'de oturum izni alma basvurusu hazirliyorum, bir yandan da ev alma cabalari icindeyim. Tabi ev fiyatlari son senede ortalama 50 bin artmisken neden gecen sene almadim diye cilgin gibi uzuluyorum ama olsun.
Gunlerim ev gormekle geciyor diyebilirim.
Ise gidip geliyorum bir de iste...Persembe ve Cuma oglenleri calismiyorum artik. Pazartesi -carsamba gunde 9 saat calisiyorum. Persembe Cuma yarim gun. Oley!
Gunlerim ev gormekle geciyor diyebilirim.
Ise gidip geliyorum bir de iste...Persembe ve Cuma oglenleri calismiyorum artik. Pazartesi -carsamba gunde 9 saat calisiyorum. Persembe Cuma yarim gun. Oley!
watching the english'i okuyorum da, gerci cok yavas gidiyor ama ilk iki bolumden 2 highlight:
1-) Ozellikle kadinlar arasinda, yapilan komplimana yine komplimanla cevap vermemek, sadece tesekkur etmek cok kaba bir seymis ama Ingiliz degilsen excusable. Erkekler cephesinde kompliman yok ama kullandigi seyleri saka ile karisik bir asagilama veya tam tersi yuceltme muhabbeti oldugunu soylemis yazarimiz, artik o kadarini da erkekler soylesin. Ben sigir gibi herkese thanks dedim bunca senedir, geriye kompliman dondurme zorunlulugundan habersizdim! Artik biraz daha yaratici olmam lazim grin emoticon you look great diyenlere, oh look at you! falan derim artik.
2-) Sosyal bir rule of distance oldugunu zaten Ingiltere'de yasayan herkes biliyor. Insanlarin birbirleri ile ilgili bilgi almak icin kullandigi kodlu konusmalar varmis. Mesela nerede yasiyorsun? diye sormak yerine, kendinle ilgili bir ip ucu verip adamin acilmasini beklemek. Misal is arkadasina, nerede yasiyorsun diye lok diye sormak yerine, "sabahlari a14 trafiginden yildim, vallahi!" diyerek kendin a14'i kullandigini belirterek, ondan da ufak ufak bilgiler alarak tume varim, ingilizlerin yontemi. Ben ilk geldigimde paldir kuldur soruyordum, bir iki kere karsimdakinin rahatsiz oldugunu hissedince hic sormamaya baslamistim, ve su anda beni bu bahsettigim yontemle sogan gibi tabaka tabaka soyanlar oldugunu hatirlayip guluyorum smile emoticon
Abi, olsun o kadar tanisali 5 dakika oldugu halde 'Neden hala cocuk yapmadiniz siz' diyen insanlarin oldugu bir ulkeden geliyoruz. smile emoticon
Gercekten keske bu kitabi ingiltere'ye ilk tasindigimda okusaymisim. yeni gelenlere el kitabi olarak verilmeli. Socially awkward olmama recetesi !
smile emoticon
Sanki sevgilimi terk ediyorum ya, olmaz olsun boyle istifa!
- Mart 29, 2016
- By Ova (Excuse My Reading)
- 6 Comments
Ben gecen carsamba miydi, persembe miydi - karisti artik kafa iyice, Paskalya tatili yuzunden- gavurun DROPPED the BOMB dedigi gibi yaparaktan mudurume 'Ben gidiyorum, kalbimde anilar, aklimda gulen yuzun kalacak, beni unutma, optum canim kib bye' yapmistim. Universite'deki isimi silip atmaya hazirdim. Eski sirketim de bana 'Geri don geri don, ne olur geri don' yapiyordu zaten, bir yandan da Contract isler icin arayip duran headhunterlar var, kendimi yeniden markete atasim ve baska yerlere ziplayasim feci sekilde gelmisti!
Turk bir Mudur olsa soyle oturdugu yerde genisler, buyur, SIKTIR GIT KARDESIM TUTAN MI VAR diye bagirabilirdi. Ama benim terbiyeli mudurum hakiki bir Ingiliz oldugu icin sokunu yalnizca 'Oh that's unexpected' seklinde yasadi. Bana 'gitme kal, bak valla cok mutlu olursun, bahar da geliyor, nisan mayis aylari gevser universite ortamlari' alt metinlerini gecti. Ben de olmaz minvalinde bir seyler sacmaladim. Zaten sikisinca ve konusamayinca Ingilizcem yetmiyor ustume gelmeyin diye pozitif ayrimcilik dilenciligi yapiyorum. Acayip cakalim!
Jack Black'e cok benzeyen terbiyeli mudurum benim istifa emailimi HR'a gondermedi. Elinde kol gibi 2 ay notice tutuyor, nasil cikip gidebilirim zaten. Bekleyip duruyorum ben de o gun masamda. Saat 3'e dogru mudurumun muduru geldi, su surekli titreyip goz kirpan, Allah diye bagiran Sabri'ye benzettigim adam. G diyoruz kendisine. Allahim adam zaten durdugu yerde oynayan, heyecanli, kipirdak bir tip. Benim istifa kararimi duyunca gerilmis belli, Madonna'nin zenci danscilari gibi fikir fikir olmus eleman. "Gel seninle 10 dakika konusalim Ova" dedi, ben de el mahkum dustum pesine. Adam halay cekmeyi bilse yapisacagim kucuk parmagina, titreye titreye yandan yandan kopup gidecegiz, halayla duygularimizi icimizden akitacagiz adeta. Ama heyhat kultur aramizda buyuk engel, eline yapissam halaydan baska her seyi anlar diye tuttum kendimi.
Girdik bunun odasina. Ben bir sandalyede buzustum. Icimden Fatiha okuyorum. Adam tam bir bully cunku, daha once benim proje mudurunu nasil citiledigini biliyorum herkesin icinde. Dedim aha tamam, simdi bu benim agzima sicacak. "Biz seni ise almadik mi, istedigin parayi vermedik mi, sana her turlu kolayligi saglamadik mi, nankor kopek, daha ne istiyorsun? CANIMIZI MI ALACAKSIN!" Sumuk gibi kalacagim. Kem diyecegim, kum diyecegim. Dedim ki kizim Ova, cok mu sikistin basla aglamaya. Bir gun olsun su erkek dunyasinda kadinligini, gozyaslarini kullan, gelmeyin ustume kendimi printer'in ustunden asagiya atarim diye duygu somurusu yap. O denli gozumu kararttim yani. Ay aman adam, sincap gibi suratima bakmasin mi? Birak kizmayi, masal anlatan baba edasi ile, 'Nedir sorun yavrucugum?' demesin mi? Ben epey uzun bir kemkum zincirinin ardindan meramimi anlattim, isin tam olarak bekledigim gibi cikmadigini, burada SharePoint takimi falan olmadigini, hem cussece iri, hem bilgice iri oldugum icin adeta tek basima bir SharePoint adacigi haline geldigimi falan anlattim. Universitenin uzay boslugunda herkesten ayri yuvarlanip gidiyorum, nedir benim bu halim falan dedim. Tabi o da bir dizi goz kirpistirma ve el kol kimildatma esliginde, "ya, demek oyle, demek oyle" falan dedi.
Arkadas, nasil igrenc bir kulturden geliyorsam, az evvel ezik ezik otururken adamin sevecenligi ile cevval bir hale geldim basladim adamin tepesine cikmaya. Igrencim, igrenc. Kicikirik bir IT'ciyim, Goren de Nasa'da astronotum sanacak yani. Icimde ne var ne yok cikardim, move on etmek istiyorum dedim. Adam da tane tane konustu, bak burasi tamam kar amacli bir kurulus degil ama soyle soyle iyi yanlari var, istersen gel sana Flexible Working yapalim, hem cocugunla falan zaman gecirirsin, tusu kurar, fasulye ayiklarsin dedi. Stay beybi stay diye turku cigirdi. Ben yine kararimdan geri adim atmadim ama, adam bana 'Saliya kadar dusun, o gune kadar off'um, donunce goruselim' dedi. Terbiyeli olma sirasi bendeydi. Boynumu kirip tamam dedim.
4 gunum dusunmekle gecti. Ve karar verdim ki kalip bu projeyi bitirecegim. Bana guzellik yapip calisma saatlerimi sikistiracaklar cunku. Pazartesi-Carsamba uzun calisip Persembe Cuma yarim gun olacagim. Ama rahata alismamam lazim, emekliligi gelmis amcalarla tuyu yeni bitmis coder cocuklarin arasinda, dedikodu ve spekulasyonlarla dolu memuriyet hayatima su elimdeki projedeki Technical Lead rolunu bitirir bitirmez veda edecegim. Yoksa ben de o emeklilere donusurum bir gun! Terbiyeli Jack Black ile konusurken de soyledim, "bu proje benim namusum Jack, bunu bitirip guvenli bir sekilde size teslim edecegim, sonrasi Allah Kerim". Pezevenk oyle bir siritti ki, ulan dedim, bunlar adam bulamiyorlar, burada calisacak tek enayi cidden benim. Oglen baska bir toplantiya gittik sandalye yoktu ve bana yer verip yerde oturdu Jack Black dusunun yani. Kopruyu gecene kadar ayiya dayi diyelim diye dusunuyor muhtemelen.
Of, iste boyle. Basarisiz bir devrim girisiminde bulunmus atesli solcular gibi yenik ve yorgunum dostlarim. Az evvel yine bir toplantidan ciktim. Bunu da Erkin Koray'in Cambridge subesi yonetiyordu. Bu kadar benzer mi insan insana. Cikarken yuzune bakip "Estarabim?" dedim, Pardon? dedi. Saka, saka, icimden dedim. estarabim, estarabim.
Allahim sen her daim benim yanimda ol, guzel rabbim. Bana dogru yolu goster ve beni dogruluktan ayirma. Cok sukur. Valla saka bir yana, umarim hayirli bir karar vermisimdir, bir an evvel hamilelikten ve dogum izninden sonra pas tutan teknik becerilerimi parlatip baska limanlara yelken acmam lazim. Burasi guzel hos ama cok agir ve hantal. Her cicekten bal almak, butun sirketleri parmaklamak istiyorum ben. Ozel hayatimda namusumu korusam da, is hayatinda capkin olmak kaderim, kacamiyorum. Gozum hep disarida!
Turk bir Mudur olsa soyle oturdugu yerde genisler, buyur, SIKTIR GIT KARDESIM TUTAN MI VAR diye bagirabilirdi. Ama benim terbiyeli mudurum hakiki bir Ingiliz oldugu icin sokunu yalnizca 'Oh that's unexpected' seklinde yasadi. Bana 'gitme kal, bak valla cok mutlu olursun, bahar da geliyor, nisan mayis aylari gevser universite ortamlari' alt metinlerini gecti. Ben de olmaz minvalinde bir seyler sacmaladim. Zaten sikisinca ve konusamayinca Ingilizcem yetmiyor ustume gelmeyin diye pozitif ayrimcilik dilenciligi yapiyorum. Acayip cakalim!
Jack Black'e cok benzeyen terbiyeli mudurum benim istifa emailimi HR'a gondermedi. Elinde kol gibi 2 ay notice tutuyor, nasil cikip gidebilirim zaten. Bekleyip duruyorum ben de o gun masamda. Saat 3'e dogru mudurumun muduru geldi, su surekli titreyip goz kirpan, Allah diye bagiran Sabri'ye benzettigim adam. G diyoruz kendisine. Allahim adam zaten durdugu yerde oynayan, heyecanli, kipirdak bir tip. Benim istifa kararimi duyunca gerilmis belli, Madonna'nin zenci danscilari gibi fikir fikir olmus eleman. "Gel seninle 10 dakika konusalim Ova" dedi, ben de el mahkum dustum pesine. Adam halay cekmeyi bilse yapisacagim kucuk parmagina, titreye titreye yandan yandan kopup gidecegiz, halayla duygularimizi icimizden akitacagiz adeta. Ama heyhat kultur aramizda buyuk engel, eline yapissam halaydan baska her seyi anlar diye tuttum kendimi.
Girdik bunun odasina. Ben bir sandalyede buzustum. Icimden Fatiha okuyorum. Adam tam bir bully cunku, daha once benim proje mudurunu nasil citiledigini biliyorum herkesin icinde. Dedim aha tamam, simdi bu benim agzima sicacak. "Biz seni ise almadik mi, istedigin parayi vermedik mi, sana her turlu kolayligi saglamadik mi, nankor kopek, daha ne istiyorsun? CANIMIZI MI ALACAKSIN!" Sumuk gibi kalacagim. Kem diyecegim, kum diyecegim. Dedim ki kizim Ova, cok mu sikistin basla aglamaya. Bir gun olsun su erkek dunyasinda kadinligini, gozyaslarini kullan, gelmeyin ustume kendimi printer'in ustunden asagiya atarim diye duygu somurusu yap. O denli gozumu kararttim yani. Ay aman adam, sincap gibi suratima bakmasin mi? Birak kizmayi, masal anlatan baba edasi ile, 'Nedir sorun yavrucugum?' demesin mi? Ben epey uzun bir kemkum zincirinin ardindan meramimi anlattim, isin tam olarak bekledigim gibi cikmadigini, burada SharePoint takimi falan olmadigini, hem cussece iri, hem bilgice iri oldugum icin adeta tek basima bir SharePoint adacigi haline geldigimi falan anlattim. Universitenin uzay boslugunda herkesten ayri yuvarlanip gidiyorum, nedir benim bu halim falan dedim. Tabi o da bir dizi goz kirpistirma ve el kol kimildatma esliginde, "ya, demek oyle, demek oyle" falan dedi.
Arkadas, nasil igrenc bir kulturden geliyorsam, az evvel ezik ezik otururken adamin sevecenligi ile cevval bir hale geldim basladim adamin tepesine cikmaya. Igrencim, igrenc. Kicikirik bir IT'ciyim, Goren de Nasa'da astronotum sanacak yani. Icimde ne var ne yok cikardim, move on etmek istiyorum dedim. Adam da tane tane konustu, bak burasi tamam kar amacli bir kurulus degil ama soyle soyle iyi yanlari var, istersen gel sana Flexible Working yapalim, hem cocugunla falan zaman gecirirsin, tusu kurar, fasulye ayiklarsin dedi. Stay beybi stay diye turku cigirdi. Ben yine kararimdan geri adim atmadim ama, adam bana 'Saliya kadar dusun, o gune kadar off'um, donunce goruselim' dedi. Terbiyeli olma sirasi bendeydi. Boynumu kirip tamam dedim.
4 gunum dusunmekle gecti. Ve karar verdim ki kalip bu projeyi bitirecegim. Bana guzellik yapip calisma saatlerimi sikistiracaklar cunku. Pazartesi-Carsamba uzun calisip Persembe Cuma yarim gun olacagim. Ama rahata alismamam lazim, emekliligi gelmis amcalarla tuyu yeni bitmis coder cocuklarin arasinda, dedikodu ve spekulasyonlarla dolu memuriyet hayatima su elimdeki projedeki Technical Lead rolunu bitirir bitirmez veda edecegim. Yoksa ben de o emeklilere donusurum bir gun! Terbiyeli Jack Black ile konusurken de soyledim, "bu proje benim namusum Jack, bunu bitirip guvenli bir sekilde size teslim edecegim, sonrasi Allah Kerim". Pezevenk oyle bir siritti ki, ulan dedim, bunlar adam bulamiyorlar, burada calisacak tek enayi cidden benim. Oglen baska bir toplantiya gittik sandalye yoktu ve bana yer verip yerde oturdu Jack Black dusunun yani. Kopruyu gecene kadar ayiya dayi diyelim diye dusunuyor muhtemelen.
Of, iste boyle. Basarisiz bir devrim girisiminde bulunmus atesli solcular gibi yenik ve yorgunum dostlarim. Az evvel yine bir toplantidan ciktim. Bunu da Erkin Koray'in Cambridge subesi yonetiyordu. Bu kadar benzer mi insan insana. Cikarken yuzune bakip "Estarabim?" dedim, Pardon? dedi. Saka, saka, icimden dedim. estarabim, estarabim.
Allahim sen her daim benim yanimda ol, guzel rabbim. Bana dogru yolu goster ve beni dogruluktan ayirma. Cok sukur. Valla saka bir yana, umarim hayirli bir karar vermisimdir, bir an evvel hamilelikten ve dogum izninden sonra pas tutan teknik becerilerimi parlatip baska limanlara yelken acmam lazim. Burasi guzel hos ama cok agir ve hantal. Her cicekten bal almak, butun sirketleri parmaklamak istiyorum ben. Ozel hayatimda namusumu korusam da, is hayatinda capkin olmak kaderim, kacamiyorum. Gozum hep disarida!
yine yapacagimi yaptim, istifayi bastim
- Mart 23, 2016
- By Ova (Excuse My Reading)
- 2 Comments
Evet!
Istifa ettim bu sabah yine.
Isimden tatmin olmuyorum. Mutlu olamiyorum.
Cok yavas her sey, isi bilen insan yok, bir takim icinde degil daha cok yalniz basimayim.
Yeni is bulmadim, korkuyorum. Eski sirketim de beni geri istiyor ama istedigim parayi vermiyorlar, ona buradan sunu gonderiyorum : (((0)
Epeydir is gorusmesi yapmadim, ama buradakiler gitmemi istemedigine, eski yerim de geri almak istedigine gore piyasada bir giderim olmali diye dusunuyorum.
Ben bu ulkeye kendi canimin istedigi gibi calismaya geldim.
Turkiye'de isimin kolesiydim, cunku daha iyi bir is bulmam mumkun degildi. Burada is cok, adam yok. Kalifiye gocmen olmak iyi bir sey yani.
Neyse trasi kesiyorum ama su ana dek yaptigim en en ennn zor istifa konusmasiydi. Ya adam cok uzuldu ya! Of gercekten acayip ezilip buzuldum adamin karsisinda. Benim Allah cezami versin Steve, ben kimim ki senin gibi delikanli adami uzuyorum! Buldum da bunuyor muyum Allah'im? simdi ben Steve'i uzdum sen de beni uzme karsiliginda aman yuce Rabbim!
Evet Steve'in uzulmesi, titreyen sesi, gitmemen icin yapabilecegim hic mi bir sey yok diye sormasi, bunu adeta bir is ayrilis kararindan oteye tasidi, kocamdan ayriliyormusum gibi hissettim be! Valla ben sizi cok seviyorum. Sorun sizde degil bende. Benim icin su an RIGHT olan bu degil, bu hissi icimden atamiyorum dedim.
Dogru, yanlis yok ki bu hayatta.
Ben islerimi yaparken her daim Allah'a guvendim. O ne isterse o olacak.
Yuce Allahim nolllurr Steve'i uzdum diye beni uzme. Valla niyetim kotu degildi, cok denedim buraya alismayi ama olmuyor. Motive olamiyorum. Salla basini al maasini da yapamam ki!
Bir sey sana dogru gelmiyorsa, onu surdurmenin anlami yok ki. Yani baska alternatiflerin varsa, zorunda degilsen, mahkum olmamalisin diye dusunuyorum ben.
Bakalim neler olacak onumuzdeki gunlerde, amaaan en kotu evde oturur su bir turlu bitiremedigim romanimi yazarim canim, n'olcek!
Istifa ettim bu sabah yine.
Isimden tatmin olmuyorum. Mutlu olamiyorum.
Cok yavas her sey, isi bilen insan yok, bir takim icinde degil daha cok yalniz basimayim.
Yeni is bulmadim, korkuyorum. Eski sirketim de beni geri istiyor ama istedigim parayi vermiyorlar, ona buradan sunu gonderiyorum : (((0)
Epeydir is gorusmesi yapmadim, ama buradakiler gitmemi istemedigine, eski yerim de geri almak istedigine gore piyasada bir giderim olmali diye dusunuyorum.
Ben bu ulkeye kendi canimin istedigi gibi calismaya geldim.
Turkiye'de isimin kolesiydim, cunku daha iyi bir is bulmam mumkun degildi. Burada is cok, adam yok. Kalifiye gocmen olmak iyi bir sey yani.
Neyse trasi kesiyorum ama su ana dek yaptigim en en ennn zor istifa konusmasiydi. Ya adam cok uzuldu ya! Of gercekten acayip ezilip buzuldum adamin karsisinda. Benim Allah cezami versin Steve, ben kimim ki senin gibi delikanli adami uzuyorum! Buldum da bunuyor muyum Allah'im? simdi ben Steve'i uzdum sen de beni uzme karsiliginda aman yuce Rabbim!
Evet Steve'in uzulmesi, titreyen sesi, gitmemen icin yapabilecegim hic mi bir sey yok diye sormasi, bunu adeta bir is ayrilis kararindan oteye tasidi, kocamdan ayriliyormusum gibi hissettim be! Valla ben sizi cok seviyorum. Sorun sizde degil bende. Benim icin su an RIGHT olan bu degil, bu hissi icimden atamiyorum dedim.
Dogru, yanlis yok ki bu hayatta.
Ben islerimi yaparken her daim Allah'a guvendim. O ne isterse o olacak.
Yuce Allahim nolllurr Steve'i uzdum diye beni uzme. Valla niyetim kotu degildi, cok denedim buraya alismayi ama olmuyor. Motive olamiyorum. Salla basini al maasini da yapamam ki!
Bir sey sana dogru gelmiyorsa, onu surdurmenin anlami yok ki. Yani baska alternatiflerin varsa, zorunda degilsen, mahkum olmamalisin diye dusunuyorum ben.
Bakalim neler olacak onumuzdeki gunlerde, amaaan en kotu evde oturur su bir turlu bitiremedigim romanimi yazarim canim, n'olcek!
Cambridge'teki cogu erkek bir anda kibarlasmisti. Peki neden?
- Mart 11, 2016
- By Ova (Excuse My Reading)
- 0 Comments
Oglenleri kulakliklarimi takip kendimi Liane Moriarty'nin pamuk sekeri audio kitaplarinin kollarina birakiyorum. Bazen yururken oyle dalmis oluyorum ki bana birinin selam verdigini 5 adim sonra fark ediyorum. Az evvel de sirketteki Cakma Steven Seagall'i selamlayarak uzun oglen yuruyusumden geri dondum ofise. bilmem hatirlar misiniz, gecenlerde onun girdigi bir toplantida sikintidan catir catir catlamistim. Otoritenin yer yuzundeki yilmaz temsilcisi bu zuppe herif, yeni calismaya baslayan elektrik supurgesine benzer bir ses cikarip agzini kivirarak burun ucuyla selam verdi bana, lutfettin, sagol! Kendime not: bu adam hiyerarside tam olarak nerede, ogren! Nereden geliyor bu hava? Toni diye birinden bahsediyorlar, bosslarin boss'u- yoksa bu Toni mi lan?
Ofiste su an orasini burasini kasiyan bir suru erkek var, her yer androjen, her yer direnis. Direnis cunku Cuma ve son is saatleri. 2 haftadir yeni ofis arkadaslarimla bir aradayim. Cuma gunleri oglen burasi muhtemel bir futbol maci sonrasi soyunma odasi gibi oluyor. Hodododododod sesi ile konusup gulmeler. Ayilar gibi birbirlerini durtup bir sey anlatmalar.
Erkekler ne garip? Neden bu kadar garipler? Bilemiyorum. Ama son zamanlarda cok komik bir sey fark ettim. Aralik basinda Dukan diyetine baslamistim, 14 kg kuculdum, 2 beden asagi dustum. Ve ozellikle orta yasli erkeklerden inanilmaz bir kibarlik gormeye basladim. Hala makyaj yapmiyorum. Hala benzer kiyafetler giyiyorum. Ancak kapi tutan gulumseyen suratlar olmaya basladi cevrede. Cok komik. bunu ilk fark ettigimde sanirim 3 hafta kadar onceydi. Ideal kilom icin daha 12 kg daha verme hedefim var, acaba ideal kiloma inince daha genc erkekler de kibarlasacak mi? Sevgili hanim bacilarimdan bir tepki gormedim ama. Peh. Onlar hala ayni.
Ofiste su an orasini burasini kasiyan bir suru erkek var, her yer androjen, her yer direnis. Direnis cunku Cuma ve son is saatleri. 2 haftadir yeni ofis arkadaslarimla bir aradayim. Cuma gunleri oglen burasi muhtemel bir futbol maci sonrasi soyunma odasi gibi oluyor. Hodododododod sesi ile konusup gulmeler. Ayilar gibi birbirlerini durtup bir sey anlatmalar.
Erkekler ne garip? Neden bu kadar garipler? Bilemiyorum. Ama son zamanlarda cok komik bir sey fark ettim. Aralik basinda Dukan diyetine baslamistim, 14 kg kuculdum, 2 beden asagi dustum. Ve ozellikle orta yasli erkeklerden inanilmaz bir kibarlik gormeye basladim. Hala makyaj yapmiyorum. Hala benzer kiyafetler giyiyorum. Ancak kapi tutan gulumseyen suratlar olmaya basladi cevrede. Cok komik. bunu ilk fark ettigimde sanirim 3 hafta kadar onceydi. Ideal kilom icin daha 12 kg daha verme hedefim var, acaba ideal kiloma inince daha genc erkekler de kibarlasacak mi? Sevgili hanim bacilarimdan bir tepki gormedim ama. Peh. Onlar hala ayni.
Dukan diyeti acilarla dolu bir surec. Mesela bugun Aromi'den skinny latte'mi alirken resmen sunlara bakip kendimi ac kopek gibi hissettim. 7 araliktan beri 1 damla bile seker kullanmadim. Nasil yaptim bilmiyorum.
Hayatimi cottage cheese ve fat free greek yogurt ile surduruyorum diyebilirim. Cok et seven biri degilim ve sossuz kuru kuru et ve kofte yemegi sevmiyorum. Karbonhidrat resmen can damarimmis yahu. Can damarimi kesip atmisim.
Su son 2 haftadir o ayni 2 melun rakama cakilmis kalmis durumdayim. 1 gr bile zayiflamadim. Cok moralim bozuk sevgili blog. Sabah uyanip kosa kosa gidip tartiliyorum, sonra ayni rakami gorunce oturup aglayasim geliyor.
Boyle yani. Dukan diyeti yapan varsa, tuna burger tavsiye ederim. Normal kofte yapar gibi ton baligini burger seklinde yapmak, guzel snack oluyor.
Icime koltuk sevdasi dustu dostlar
- Mart 04, 2016
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
off ben var ya su anki isimden ayrilirsam resmen betona cakilmis gibi olacagim.
Resmen bilirkisiyim ayol. Yetkilerim var! Herkes her seyi getirip olmus mu sence? diye soruyor. Saat basi biri geliyor. Gercekten fenalik geldi. Insan yonetmek cok zormus. Zittirin gidin artik diyesim var.
Toplantilarda 'ne diyor bu dingil' diye bakmak yerine, yaptigim tek bir yoruma bile kiymet veriyorlar (Cidden inanilmaz. ben bile sasiyorum. Ben bile kendimi bu kadar ciddiye almam sahsen.)
Koltugum sirtimi oksamaya basladi. Sanirim yavas yavas makam mevki sevdasina yenik dusuyorum dostlarim.
Sizce cikip 'Eyyy Hede hodo universitesi, sen kosssskoca teknikil lead'e bu koltugu mu reva gordun? Soyle daha satafatli bir sey isterim. Ayrica, sabah ise bisikletle geliyorum bunu mu reva gordun? bu universitenin itibari zaten yerlerde surunuyor, 119 uni. icinde 88'inci olmussunuz utanmadan hala bu boktan sonuctan "3 sira atlamisiz :)) "basari cikartma pesindesiniz. Benim gibi kossskoca Sharepointciye bi Audi cekemediniz, bi mercedes cekemediniz, trafikte taksilerle yanyana kelle koltuk ise gelip gidiyorum, yaziklar olsun puh size desem mi?
Duzce belediye baskani, bana bir akil ver!!!! Sana passat cekmisler en azindan, benimki daha beter frown emoticon Bisiklet ustunde huf puf, soforum bile yok be.
Duzce belediye baskani kimdir bilmeyenler icin: http://www.milliyet.com.tr/duzce-belediye-baskani-nin-gundem-2202791/
Resmen bilirkisiyim ayol. Yetkilerim var! Herkes her seyi getirip olmus mu sence? diye soruyor. Saat basi biri geliyor. Gercekten fenalik geldi. Insan yonetmek cok zormus. Zittirin gidin artik diyesim var.
Toplantilarda 'ne diyor bu dingil' diye bakmak yerine, yaptigim tek bir yoruma bile kiymet veriyorlar (Cidden inanilmaz. ben bile sasiyorum. Ben bile kendimi bu kadar ciddiye almam sahsen.)
Koltugum sirtimi oksamaya basladi. Sanirim yavas yavas makam mevki sevdasina yenik dusuyorum dostlarim.
Sizce cikip 'Eyyy Hede hodo universitesi, sen kosssskoca teknikil lead'e bu koltugu mu reva gordun? Soyle daha satafatli bir sey isterim. Ayrica, sabah ise bisikletle geliyorum bunu mu reva gordun? bu universitenin itibari zaten yerlerde surunuyor, 119 uni. icinde 88'inci olmussunuz utanmadan hala bu boktan sonuctan "3 sira atlamisiz :)) "basari cikartma pesindesiniz. Benim gibi kossskoca Sharepointciye bi Audi cekemediniz, bi mercedes cekemediniz, trafikte taksilerle yanyana kelle koltuk ise gelip gidiyorum, yaziklar olsun puh size desem mi?
Duzce belediye baskani, bana bir akil ver!!!! Sana passat cekmisler en azindan, benimki daha beter frown emoticon Bisiklet ustunde huf puf, soforum bile yok be.
Duzce belediye baskani kimdir bilmeyenler icin: http://www.milliyet.com.tr/duzce-belediye-baskani-nin-gundem-2202791/
Artik yeni is yerimde tamamen kendi ruzgarimla giden bir gemi gibiyim. Herkesle esit seviyede veya daha yukarida oldugumu ogrendim, malum burasi bir universite, ne kadar da olsa bir hiyerarsi var, burokrasi var, gereksiz kasilmalar var.
Kimseyi takmiyorum, kimse beni takmasin istiyorum. Ikincisi bir turlu olmuyor.
Ogleden sonralari hala 'acaba mezdeke calip oynasam mi' diye dusunsem de, kendimi calismaya verdim. Calisip bu bataktan kurtulmam lazim. Bu rol benim icin epey senior bir rol ama icini dolduracak tecrubeyi edinmeden gidemem buradan. Boyle kendi kendime, olmayan takim elemanlarimla esek gibi calisiyorum anlayacaginiz. Iki tane Developer var bana bagli olmasi gereken ama maalesef benim calistigim SharePoint projelerini kimse sallamadigi icin onlar Ogrenci Yonetim Sistemleri vs. projelerine ataniyorlar.
Ben ve Proje Mudurumse caresizce toplantidan toplantiya savruluyorduk. Ta ki ben isyan bayragi cekip YETER ULAN ben gelmiyorum, sen git, kayda deger bir sey olursa bana anlat diye toplantilara gitmeyi reddedene kadar.
Bay Clueless dedigim, Bay G, beni ise alan, surekli yerinde duramiyor intibasi veren, gozlerini kirpistiran, Allah diye bagirip firlayacak gibi duran G ise bully (akran istismarcisi) cikti iyi mi? Herkes adamdan nefret ediyor. Jetonlar simdi dusuyor bende, yilbasi yemeginde herkes o nereye oturacaksa oradan fellik fecir kaciyordu. Ama ben guvendeyim, beni ise o aldi. G'nin bolgesindeyim. G noktasi! Beni pek seviyor! Oha o zaman herkes benden de nefret ediyordur di mi?
Yani su an burada, Laf-alimpics olimpiyatlari olsa Gercek Kotuler takimina dusecegim o derece. Allahin manyagi beni yalvar yakar ise aldi, yapacak bir bok da yok. Resmen kandirdi kotu yola dusurdu. :p Bir suru proje var dedi ya yalanci! Hani nerede? Bir tane kicikirik proje var ona da resource bulamiyoruz. Ben ne bileyim adamin kafadan kontak oldugunu. Gerci is gorusmelerinde de 'bu adam bi tuhaf' diye dusunmustum ama ne bileyim!
Ben de resti cektim kendi Proje mudurume, valla bu isler boyle olmaz ben buraya bunun icin gelmedim, gerekirse giderim dedim. Simdi serbest biraktilar, canimin istedigi isleri yapiyorum. Beden dersinde serbest zaman almis gibi mutluyum! Bir de resti cektigimden beri bir iyi, bir anlayisli, butun boktan isleri digerlerine yolluyor, bana gelmesin diye. Oh canima degsin! Zaten takimdaki diger elemanlarin hepsi erkek, hepsi senior developer benim gibi, ulan ben buraya sharepoint technical lead diye balik avlamaya mi geldim denyolar. butun gun solitaire falan oynadiginizi biliyorum, oturun is yapin ben de kendi isimi yapayim! Dingiller.
Dun gene bir toplantida cildirmis, sabah dedikodusunu yapiyorlar. Patron cildirdi! Cok cirkinlesti toplantinin sonu minvalinde. Valla diyorum ki sabahlari G ve ben, su holde kolbasti oynasak, butun sinir stres gider, kemiksiz et gibi kalir adam. Zaten minnacik bir sey. Surekli goz kirpistirip titriyor. Kimbilir ne derdi var da millete iskenceler ediyor. Kolbasti her seyin cozumu olabilir. O da olmadi Halay. Son ihtimal, tabi ki tahmin edeceginiz uzere: Mezdeke.
Dipnot:
Sagolsunlar, Bir kac okuyucudan basladigim kurslarla ilgili yazi istegi geldi. Yazacagim! Soz. Bir iki gune cikartirim. Okuyan herkesi operim. baybayyy
Kimseyi takmiyorum, kimse beni takmasin istiyorum. Ikincisi bir turlu olmuyor.
Ogleden sonralari hala 'acaba mezdeke calip oynasam mi' diye dusunsem de, kendimi calismaya verdim. Calisip bu bataktan kurtulmam lazim. Bu rol benim icin epey senior bir rol ama icini dolduracak tecrubeyi edinmeden gidemem buradan. Boyle kendi kendime, olmayan takim elemanlarimla esek gibi calisiyorum anlayacaginiz. Iki tane Developer var bana bagli olmasi gereken ama maalesef benim calistigim SharePoint projelerini kimse sallamadigi icin onlar Ogrenci Yonetim Sistemleri vs. projelerine ataniyorlar.
Ben ve Proje Mudurumse caresizce toplantidan toplantiya savruluyorduk. Ta ki ben isyan bayragi cekip YETER ULAN ben gelmiyorum, sen git, kayda deger bir sey olursa bana anlat diye toplantilara gitmeyi reddedene kadar.
Bay Clueless dedigim, Bay G, beni ise alan, surekli yerinde duramiyor intibasi veren, gozlerini kirpistiran, Allah diye bagirip firlayacak gibi duran G ise bully (akran istismarcisi) cikti iyi mi? Herkes adamdan nefret ediyor. Jetonlar simdi dusuyor bende, yilbasi yemeginde herkes o nereye oturacaksa oradan fellik fecir kaciyordu. Ama ben guvendeyim, beni ise o aldi. G'nin bolgesindeyim. G noktasi! Beni pek seviyor! Oha o zaman herkes benden de nefret ediyordur di mi?
Yani su an burada, Laf-alimpics olimpiyatlari olsa Gercek Kotuler takimina dusecegim o derece. Allahin manyagi beni yalvar yakar ise aldi, yapacak bir bok da yok. Resmen kandirdi kotu yola dusurdu. :p Bir suru proje var dedi ya yalanci! Hani nerede? Bir tane kicikirik proje var ona da resource bulamiyoruz. Ben ne bileyim adamin kafadan kontak oldugunu. Gerci is gorusmelerinde de 'bu adam bi tuhaf' diye dusunmustum ama ne bileyim!
Ben de resti cektim kendi Proje mudurume, valla bu isler boyle olmaz ben buraya bunun icin gelmedim, gerekirse giderim dedim. Simdi serbest biraktilar, canimin istedigi isleri yapiyorum. Beden dersinde serbest zaman almis gibi mutluyum! Bir de resti cektigimden beri bir iyi, bir anlayisli, butun boktan isleri digerlerine yolluyor, bana gelmesin diye. Oh canima degsin! Zaten takimdaki diger elemanlarin hepsi erkek, hepsi senior developer benim gibi, ulan ben buraya sharepoint technical lead diye balik avlamaya mi geldim denyolar. butun gun solitaire falan oynadiginizi biliyorum, oturun is yapin ben de kendi isimi yapayim! Dingiller.
Dun gene bir toplantida cildirmis, sabah dedikodusunu yapiyorlar. Patron cildirdi! Cok cirkinlesti toplantinin sonu minvalinde. Valla diyorum ki sabahlari G ve ben, su holde kolbasti oynasak, butun sinir stres gider, kemiksiz et gibi kalir adam. Zaten minnacik bir sey. Surekli goz kirpistirip titriyor. Kimbilir ne derdi var da millete iskenceler ediyor. Kolbasti her seyin cozumu olabilir. O da olmadi Halay. Son ihtimal, tabi ki tahmin edeceginiz uzere: Mezdeke.
Dipnot:
Sagolsunlar, Bir kac okuyucudan basladigim kurslarla ilgili yazi istegi geldi. Yazacagim! Soz. Bir iki gune cikartirim. Okuyan herkesi operim. baybayyy
Is yerinde hayatta kalmak : 70'lerin Disko muzigine tutunarak
- Şubat 17, 2016
- By Ova (Excuse My Reading)
- 2 Comments
2 hafta sonra yeni is yerimde 3. ayim dolacak.
Tabi hala is yeri 'atmosferini' 'kulturunu' ya da kisa kesersem raconu yeni yeni ogreniyorum.
Neler mi kesfettim bu sure icerisinde?
1- Boktan Bulletinler.
Sanki herkes Cinliymis gibi Happy Monkey Year basligi ile gelen Bullentin'leri kimse okumadan siliyor. Ben tabi yeni basladigim icin bir ikisini okuyup muhabbet acacak oldum, kimse okumuyormus. Bu benim icin bir sok oldu. Eski is yerimde, bu sirket ici bulletinler herkesin takip ettigi bir seydi!
2- Public Sektor sucks. Everywhere.
Bugun toplantida (evet yine 2 saatlik bir toplanti) nasil yapilacagina bir turlu karar verilemeyen bir konuda 'biz bunu neden boyle yapiyoruz' diye isyan ettim. Bakin karari biz vermeliyiz, gelin guzelce bir spec hazirlayalim, gidelim Stratejik komite midir artik ne naneyse, onlara, bakin diyelim bunu boyle yaparsak herkes kazanir.
Bana soyle bir bakti Proje Yoneticisi, hahahhahayyyttt dedi, guzelim sen giderken ben donuyordum o yollardan. Cok denedik olmuyor, Burasi ozel sirket olsa 2 ayda iflas ederdik. bunu anlaman lazim dedi bana ya! Herkes her seyin boktanligini, ve boktan kalacagini kabullenmis durumda.
3- Beni ise alan Direktor Bay Clueless'in tam bir bully oldugu
Evet, bay 'ben ne yapiyorum lan burada?' Greg, tam bir sayko cikti! Bully (Akran istismarcisi)
Of! Toplantida yerinden ziplayip 'buna basari denemeeeeezzz' diye bir esip gurluyor ki. (inanin basari nedir, basarili miyiz, vs diye soran yokken bir anda Allah diye ucan adam Sabri gibi yapiyor bunu)
4- Ceni isimli ofis arkadasima her sabah kahvaltinin yani sira arada bir cicek geliyor...Kukusu altindan midir, nedir cozemedik . Artik bayagi cekistiriyoruz Ceni'yi, Iskoc Proje Mudurum, Romanyali Kenafir gozlu kiz, Ben...Resmen Giybet Dairesi Baskanligi kurduk. Ben tabii Petrikle Ceni evlendi de bosandi sanmistim. Abooowwwww abooow ne evlenmesi. Evlenmeyi birak iliski bile yokmus. Azicik calkalamislar, sonra Ceni bay bay demis, sonra aylarca adama hamile oldugunu bile soylememis. En son anda: hello how are you, bu senin bebegin canim olaylari. Bir kere giybet batagina dustuk ya neler neler anlattilar, tam Dallas burasi.
5- Ser Davos burada calisiyor.
2 hafta once bir adam gordum, aynen Game of Thrones'daki Ser Davos, ama daha genci. Oha ne kadar benziyorsun dedim, onore oldu sanirim. Sabahlari kahve yaparken muhabbet etmeye basladik. Game of Thrones seviyormus keraneci!
6- Bana heyheyler geldi
Bu sabahki toplantida, ortam o kadar lakayt'ti ki, bir noktada fikra anlattim (butun mudurler .ottur fikrasini, dusunun artik nasil les, altin gunu bir ortam var burada) bir noktada Stay Alive'i soylemeye basladim. Sonra kalkip azicik dans ettik- 30 sn kadar canim, o kadar da degil-. Cidden. 70'lerin Diskosu olmasa burasi cekilmez gercekten!
Acaba diyorum ki, Mezdeke mi getirsem. Boyle oglen saat 3 gibi herkesin birbirinin ofisine gidip laklak etmeye basladigi bir aralik oluyor, Murrraaaaaaa Ye al yelil yelil yelil diye ortaya firlar, gerdan kirar, millete kalca falan atarim. Egzersiz, Spor, Healthy living diye de kabul ettiririm.
Burasi her seyi kaldirir! Lafta herkes cok busy, kimse ogle tatili yapmiyor, kimsenin vakti yok, ama pratige gel gor ki,ortam resmen Super Mario World gibi. Hani Mario yolunda giderken ortalikta her sey mal mal dolasir ya, aha iste aynen oyle.
Tabi hala is yeri 'atmosferini' 'kulturunu' ya da kisa kesersem raconu yeni yeni ogreniyorum.
Neler mi kesfettim bu sure icerisinde?
1- Boktan Bulletinler.
Sanki herkes Cinliymis gibi Happy Monkey Year basligi ile gelen Bullentin'leri kimse okumadan siliyor. Ben tabi yeni basladigim icin bir ikisini okuyup muhabbet acacak oldum, kimse okumuyormus. Bu benim icin bir sok oldu. Eski is yerimde, bu sirket ici bulletinler herkesin takip ettigi bir seydi!
2- Public Sektor sucks. Everywhere.
Bugun toplantida (evet yine 2 saatlik bir toplanti) nasil yapilacagina bir turlu karar verilemeyen bir konuda 'biz bunu neden boyle yapiyoruz' diye isyan ettim. Bakin karari biz vermeliyiz, gelin guzelce bir spec hazirlayalim, gidelim Stratejik komite midir artik ne naneyse, onlara, bakin diyelim bunu boyle yaparsak herkes kazanir.
Bana soyle bir bakti Proje Yoneticisi, hahahhahayyyttt dedi, guzelim sen giderken ben donuyordum o yollardan. Cok denedik olmuyor, Burasi ozel sirket olsa 2 ayda iflas ederdik. bunu anlaman lazim dedi bana ya! Herkes her seyin boktanligini, ve boktan kalacagini kabullenmis durumda.
3- Beni ise alan Direktor Bay Clueless'in tam bir bully oldugu
Evet, bay 'ben ne yapiyorum lan burada?' Greg, tam bir sayko cikti! Bully (Akran istismarcisi)
Of! Toplantida yerinden ziplayip 'buna basari denemeeeeezzz' diye bir esip gurluyor ki. (inanin basari nedir, basarili miyiz, vs diye soran yokken bir anda Allah diye ucan adam Sabri gibi yapiyor bunu)
4- Ceni isimli ofis arkadasima her sabah kahvaltinin yani sira arada bir cicek geliyor...Kukusu altindan midir, nedir cozemedik . Artik bayagi cekistiriyoruz Ceni'yi, Iskoc Proje Mudurum, Romanyali Kenafir gozlu kiz, Ben...Resmen Giybet Dairesi Baskanligi kurduk. Ben tabii Petrikle Ceni evlendi de bosandi sanmistim. Abooowwwww abooow ne evlenmesi. Evlenmeyi birak iliski bile yokmus. Azicik calkalamislar, sonra Ceni bay bay demis, sonra aylarca adama hamile oldugunu bile soylememis. En son anda: hello how are you, bu senin bebegin canim olaylari. Bir kere giybet batagina dustuk ya neler neler anlattilar, tam Dallas burasi.
Her sabah gelen kahve ve corek,
Her oglen sandvic yetmedi
Bugun de cicek geldi.
5- Ser Davos burada calisiyor.
2 hafta once bir adam gordum, aynen Game of Thrones'daki Ser Davos, ama daha genci. Oha ne kadar benziyorsun dedim, onore oldu sanirim. Sabahlari kahve yaparken muhabbet etmeye basladik. Game of Thrones seviyormus keraneci!
6- Bana heyheyler geldi
Bu sabahki toplantida, ortam o kadar lakayt'ti ki, bir noktada fikra anlattim (butun mudurler .ottur fikrasini, dusunun artik nasil les, altin gunu bir ortam var burada) bir noktada Stay Alive'i soylemeye basladim. Sonra kalkip azicik dans ettik- 30 sn kadar canim, o kadar da degil-. Cidden. 70'lerin Diskosu olmasa burasi cekilmez gercekten!
Acaba diyorum ki, Mezdeke mi getirsem. Boyle oglen saat 3 gibi herkesin birbirinin ofisine gidip laklak etmeye basladigi bir aralik oluyor, Murrraaaaaaa Ye al yelil yelil yelil diye ortaya firlar, gerdan kirar, millete kalca falan atarim. Egzersiz, Spor, Healthy living diye de kabul ettiririm.
Burasi her seyi kaldirir! Lafta herkes cok busy, kimse ogle tatili yapmiyor, kimsenin vakti yok, ama pratige gel gor ki,ortam resmen Super Mario World gibi. Hani Mario yolunda giderken ortalikta her sey mal mal dolasir ya, aha iste aynen oyle.
Oncelikle sunu soyleyeyim, Amsterdam'daki havalimani kadar guzel havalimani gormedim ben. Bir suru alisveris imkani sunmasi, ve asiri temiz olmasi gonlumu celdi. Ayrica cok da guzel suslemislerdi.
Neyse... Amsterdam'da maalesef hic duzgun resim cekemedim. Kamerasi kirik cep telefonumla cektiklerim var sadece. Nedeni mi, Leylek gibi incecik paltoyla gidip hasta olmam. Maalesef hayatimda ilk kez tatilde, koskoca bir gunu iki seksen atesler icinde yatarak ziyan etmis bulundum. Eh, benim esekligim.
Ikinci gun de henuz hala cok iyi hissetmedigim icin pek az gezebildik. Yani aslinda, gider gitmez yataga dustugum icin, 4 gunluk tatilin yarisini yapabilmis gibi olduk.
Agir fotograf makinesini boynumda tasimak istemedim. tum fotograflar cep telefonum ile cekildi.
Kaldigimiz apartmani Airbnb'den bulduk. Ev sahibimiz Niels cok iyiydi. Adamin rating'i yoktu, Airbnb olayina yeni girdigi icin cok heyecanliydi, her seyi son derece ozenli sunmustu. Organik sampuanlar, sabunlar falan! Evi de 2 bed bir evdi. Gerek bulundugu mahalle olsun gerek icinin sade dosenmisligi olsun gonlumuzu fethetti.
Bir dukkan vitrininden Tombikler. Kendimi gordum!
Bu fotograflarin cogu Amsterdam'in Jordaan denen bolgesinden. Bizim Ne ettigini bilmez mudurler muduru, Amsterdam'a gittigimi duyunca, Ayy Jordeeyyyyn'e git diye tembihledi. (J harfi ile) 8 ay orada yasamis bay Clueless. Evet Amsterdam'a gidince ogrendim ki o Yorden diye okunuyormus. J degil Y. Bir kere daha adamin Clueless'ligi tasdiklenmis oldu benim icin.
Sokaklar, kanallar, benzer tipta apartmanlarla guzel bir sehir Amsterdam.
Her yerde bisiklet tabi ki bir numarali ulasim, ancak bisikletliler bayagi cesur kullaniyorlar. Bizim yasadigimiz yer olan Cambridge'de de bisiklet 1 numarali tasit ancak Amsterdam gibi olmasi icin 10 firin ekmek yemesi lazim Cambridge'in. Ayrilmis bisiklet yollari, bisikletcilerin/ekipmanlarin ucuzlugu, gonlumuzu fethetti
Sehrin belirli yerlerinde gercekten de Marihuana kokusu sokaklari sarmis durumda. Dolasirken usul usul aldigimiz kokunun esrar kokusu oldugunu dank ettigimizde cok sasirdik :)
Coffee Shoplarin oldugu sokaklar, fosur fosur. Magnet almaya girdigim hediyelik esya dukkaninda ise ciklet gibi sarimlik Ot satiliyordu, belki 60 degisik cesit secenegi ile.
Evini Christmas icin susleyenler pek coktu.
burasi 9 sokak denilen bir bolge. Cok guzel dukkanlar var, ama pahali.
Bot turuna da ciktik. Kesinlikle cikin, cok guzel.
Genel izlenimlerim:
Cok buggy friendly bir sehir degil. Cocukla gezmek zorladi.
Dutchlar Ingilizler kadar guler yuzlu olmasalar da, Iskandinav ve Almanlardan daha dost canlisi. Fransizlarin yaninda ise sevgi kelebegi. Kime ne sorsak yardimci oldu, gayet arkadas canlisiydi insanlar, yanimizdaki Kaplan'i seven cok oldu, Cocuklarin basini oksamak falan Ingiltere'deki gibi tabu degil anladigim kadari ile. Cunku Kapis'in basini epey seven oldu!
Herkes Ingilizce biliyor.
Eger grip olup yataklara dusmesem cok daha renkli bir yazi cikardi, cunku Amsterdam gercekten 'buzzing' bir sehir. Ama bu kadar oldu artik, tarihime not dusmus olayim...
Nihayet Proje ofisinde altin gunleri yapmaktan kurtuluyorum dostlar!
Oturma planlari degisiyor, ben de nihayet diger yazilimcilarin yaninda oturacagim. Negatif enerjiyi nasil yigdiysam, ben odada kaliyorum, Yani su an oturdugum ofiste herkes gidiyor, ust kattaki ofislerden birine. Ust kattaki diger ofislerden birinden de, yazilimcilar geliyor. Nihahahahah!
Bu odada en sevdigim olan adam Bernard gidiyormus :( Simdi onun anlattigi muhtesem hikayeleri kim anlatacak? Agzini yaya yaya Konusan Stephie mi? Tek yaptigi masasinin cevresinde X veya Y erkek umutla ciftlesme dansi yaparken gulumseyerek kafasini saga sola yatiran Ceni mi? Peh!
neyse, yazilimcilarin arasinda da renkli tipler vardir elbette.
Bu arada, yeni kesfim, Brezilyali calisma arkadasim Enerton'un bir yazar olmasi! Kendisi bir polisiye kitap cikarmis, simdi ingilizce'ye cevrilmis ve onumuzdeki ay UK'de de satisa cikacakmis. Allaaaaaaaah gel bakayim sen buraya diye bir cektim ben bunu kenara. Kitaplar benim olayim bebeyim, hemen soyluyorsun kitabin adini sanini, kitap cikinca, aliyor okuyorum. Kitabini promote etmek icin fikir ister misin? dedim. Istedi. Ben bir basladim. En son frenim patladi sarampole yuvarlandim sanirim. Civar town'larin literary festivalleri, Crime Reader Association Group, aklima gelen butun Independent Bookshoplarin adini saydim kontak kursun diye.
Ya dedim ki, benim Ingilizce romanim cikacak olsa, inan bir banner giyer sokaklarda kosardim. O derece. Kendisini o gunden beri gormedim. (Odadan tasinmisti cunku)
Umarim manyak oldugumu dusunmuyordur...
Oturma planlari degisiyor, ben de nihayet diger yazilimcilarin yaninda oturacagim. Negatif enerjiyi nasil yigdiysam, ben odada kaliyorum, Yani su an oturdugum ofiste herkes gidiyor, ust kattaki ofislerden birine. Ust kattaki diger ofislerden birinden de, yazilimcilar geliyor. Nihahahahah!
Bu odada en sevdigim olan adam Bernard gidiyormus :( Simdi onun anlattigi muhtesem hikayeleri kim anlatacak? Agzini yaya yaya Konusan Stephie mi? Tek yaptigi masasinin cevresinde X veya Y erkek umutla ciftlesme dansi yaparken gulumseyerek kafasini saga sola yatiran Ceni mi? Peh!
neyse, yazilimcilarin arasinda da renkli tipler vardir elbette.
Bu arada, yeni kesfim, Brezilyali calisma arkadasim Enerton'un bir yazar olmasi! Kendisi bir polisiye kitap cikarmis, simdi ingilizce'ye cevrilmis ve onumuzdeki ay UK'de de satisa cikacakmis. Allaaaaaaaah gel bakayim sen buraya diye bir cektim ben bunu kenara. Kitaplar benim olayim bebeyim, hemen soyluyorsun kitabin adini sanini, kitap cikinca, aliyor okuyorum. Kitabini promote etmek icin fikir ister misin? dedim. Istedi. Ben bir basladim. En son frenim patladi sarampole yuvarlandim sanirim. Civar town'larin literary festivalleri, Crime Reader Association Group, aklima gelen butun Independent Bookshoplarin adini saydim kontak kursun diye.
Ya dedim ki, benim Ingilizce romanim cikacak olsa, inan bir banner giyer sokaklarda kosardim. O derece. Kendisini o gunden beri gormedim. (Odadan tasinmisti cunku)
Umarim manyak oldugumu dusunmuyordur...
Az evvel bir toplantidan ciktim.
Toplanti. Yani zaten su ise basladigimdan beri kendimi surekli toplantidan toplantiya akarken buluyorum, NEDENSE? Bu kadar cok toplantiyi en son Turkiye'de calisirken yapmistim. Bu son girdigim toplanti normalde, diger is yerinde email veya discussion board ile yaptigimiz bir seydi. Tek tek herkesin malumatini dinlemek, feedback vermek gibi bir sey. Cok fena cok. Sira bana gelene kadar hadi ne soyleyecegimi kafamda evirip cevirerek oyalandim. Ama sirami savinca bana bir sikinti geldi.
Masanin basinda, toplantiyi yoneten adam ikinci sinif aksiyon filmlerinden cikmis gibiydi. Tek kulagi kupeli, acilari genis, keci sakalli bir amca. Bir eli belinde. Diger elini saga sola salliyor. Guc sembolu. Cok ciddi bir ortam cok. Kol gibi Otorite var! Zangir zangir hissediliyor. Masada butun oturanlarin tavirlarindan belli, bu adam tasakli biri. Onun sag tarafinda Susam sokagindan firlamis iki tip: Kurabiye canavarina benzeyen bir kadincagiz ve bir tane 'bana bulasma, hicbir sey umrunda degil' sifatli, emekliligi gelmis bir amca. Resmen olmusler bu ikisi, gelip gomenleri yok. Masanin bu negatif yasam enerjisi ile dolu, 'emekliligim gelse de gitsem' kutbunun yanibasinda bendeniz... Karsida ise gozluklu tipler. Video konferansla baska bir odaya daha bagliyiz. Orada da neredeyse 20 kisi var. Hay babasini satayim, kimsenin isi gucu yok mu lan burada? Altin gunune gelmis gibi toplantiya dolmuslar. 30 kisilik toplanti mi olur lan!
Hayir herkes cok onemliymis gibi yapiyor bir de. Adamin biri spot test yapicaz diyor, liderimiz kollarini soyle biraz daha acarak Smoke Test vs bir seyler anlatiyor. Sanki toplantidan once wikipedia'dan okumus da gelmis bize satiyor pezevenk. Banane lan? Git small talk'unu baska yerde yap. Benim hayatimi neden karartiyorsun? Ne toplanti yapma istahi varmis adamlarda kardesim...
Bir de soru sorma zorunluluklari var ki...Anladigim kadariyla ne kadar onemliysen o kadar soru sorman lazim. Onemlisin abi, boru mu bu? Illa salca olacaksin, bir olta atacaksin, hem bakarsin masa basindaki gaganoz kiliklinin gozune girersin, GOOD POINT der, namin yurur!
Ben sikintidan masanin iki yani, ikiye ayrilip kapissak kim kimi dover diye dusunmeye baslamisim, adamlar hala 'bababak ben her seyi biliyorum, evet, senin ne dedigini de biliyorum, ondan fazlasini da biliyorum' diye sidik yarisindalar... Ben de ulan el mi yaman ben mi diye actim not defterimi, su an yazdigim dusuncelerimi Turkce olarak basladim yazmaya. Oha! Guc dengesi aninda degisti. Su anda, herkesin gozunde, toplantida ilk ve tek not alan, isini cok ciddiye alan muhtesem bir insanim. golgelerin gucu bende. Beni bir gulme aldi dostlar. Kafami deftere egip kendimi tuttum da tuttum. Allahim, yuce rabbim sen ne buyuksun ki o arada biri espri yapti. Ona guluyormusum gibi resmen sarsila sarsila guldum. Biraz fazla kacmis olabilir ama olsun, denk geldi. Gozumden de yas geldi.
Kameranin tam yan tarafinda, profilden oturuyorum. Basladim nezleden pul pul olmus burun kenarindaki pullarimi yolmaya. Adeta diger odaya dolmus 20 kisiden intikam aliyorum. ULen siz misiniz, seyim hiyar diyene tuzlukla kosar gibi toplantiya gelen? Alin bakalim size, koca burnumu yolma manzarasi! Peh!
Toplantinin sonuna dogru Kurabiye Canavari ile gozgoze geldim. Siritti. Artik o da kendi ic dunyasinda parende atiyordu benim gibi de, soyle benimkinin bir esintisini mi hissetti, yoksa 'Yo Ova! Cilginsin, burun pullarini yolmak ha! Bunca yilin bezginiyim, hic aklima gelmemisti!' mi demek istedi bilemiyorum.
Benim gercekten bu isten cikmam lazim. Takvimime baktim, Haftanin sonuna kadar daha 6 saatlik toplanti var. 6 saat!!!! Abi ben ayda yaparim o kadar toplantiyi, bu ne ya? Resmen the office burasi. Zaman doldurmak icin toplanti yaziyor ketenpereciler. Fenalik geliyor, imdat!
Toplanti. Yani zaten su ise basladigimdan beri kendimi surekli toplantidan toplantiya akarken buluyorum, NEDENSE? Bu kadar cok toplantiyi en son Turkiye'de calisirken yapmistim. Bu son girdigim toplanti normalde, diger is yerinde email veya discussion board ile yaptigimiz bir seydi. Tek tek herkesin malumatini dinlemek, feedback vermek gibi bir sey. Cok fena cok. Sira bana gelene kadar hadi ne soyleyecegimi kafamda evirip cevirerek oyalandim. Ama sirami savinca bana bir sikinti geldi.
Masanin basinda, toplantiyi yoneten adam ikinci sinif aksiyon filmlerinden cikmis gibiydi. Tek kulagi kupeli, acilari genis, keci sakalli bir amca. Bir eli belinde. Diger elini saga sola salliyor. Guc sembolu. Cok ciddi bir ortam cok. Kol gibi Otorite var! Zangir zangir hissediliyor. Masada butun oturanlarin tavirlarindan belli, bu adam tasakli biri. Onun sag tarafinda Susam sokagindan firlamis iki tip: Kurabiye canavarina benzeyen bir kadincagiz ve bir tane 'bana bulasma, hicbir sey umrunda degil' sifatli, emekliligi gelmis bir amca. Resmen olmusler bu ikisi, gelip gomenleri yok. Masanin bu negatif yasam enerjisi ile dolu, 'emekliligim gelse de gitsem' kutbunun yanibasinda bendeniz... Karsida ise gozluklu tipler. Video konferansla baska bir odaya daha bagliyiz. Orada da neredeyse 20 kisi var. Hay babasini satayim, kimsenin isi gucu yok mu lan burada? Altin gunune gelmis gibi toplantiya dolmuslar. 30 kisilik toplanti mi olur lan!
Hayir herkes cok onemliymis gibi yapiyor bir de. Adamin biri spot test yapicaz diyor, liderimiz kollarini soyle biraz daha acarak Smoke Test vs bir seyler anlatiyor. Sanki toplantidan once wikipedia'dan okumus da gelmis bize satiyor pezevenk. Banane lan? Git small talk'unu baska yerde yap. Benim hayatimi neden karartiyorsun? Ne toplanti yapma istahi varmis adamlarda kardesim...
Bir de soru sorma zorunluluklari var ki...Anladigim kadariyla ne kadar onemliysen o kadar soru sorman lazim. Onemlisin abi, boru mu bu? Illa salca olacaksin, bir olta atacaksin, hem bakarsin masa basindaki gaganoz kiliklinin gozune girersin, GOOD POINT der, namin yurur!
Ben sikintidan masanin iki yani, ikiye ayrilip kapissak kim kimi dover diye dusunmeye baslamisim, adamlar hala 'bababak ben her seyi biliyorum, evet, senin ne dedigini de biliyorum, ondan fazlasini da biliyorum' diye sidik yarisindalar... Ben de ulan el mi yaman ben mi diye actim not defterimi, su an yazdigim dusuncelerimi Turkce olarak basladim yazmaya. Oha! Guc dengesi aninda degisti. Su anda, herkesin gozunde, toplantida ilk ve tek not alan, isini cok ciddiye alan muhtesem bir insanim. golgelerin gucu bende. Beni bir gulme aldi dostlar. Kafami deftere egip kendimi tuttum da tuttum. Allahim, yuce rabbim sen ne buyuksun ki o arada biri espri yapti. Ona guluyormusum gibi resmen sarsila sarsila guldum. Biraz fazla kacmis olabilir ama olsun, denk geldi. Gozumden de yas geldi.
Kameranin tam yan tarafinda, profilden oturuyorum. Basladim nezleden pul pul olmus burun kenarindaki pullarimi yolmaya. Adeta diger odaya dolmus 20 kisiden intikam aliyorum. ULen siz misiniz, seyim hiyar diyene tuzlukla kosar gibi toplantiya gelen? Alin bakalim size, koca burnumu yolma manzarasi! Peh!
Toplantinin sonuna dogru Kurabiye Canavari ile gozgoze geldim. Siritti. Artik o da kendi ic dunyasinda parende atiyordu benim gibi de, soyle benimkinin bir esintisini mi hissetti, yoksa 'Yo Ova! Cilginsin, burun pullarini yolmak ha! Bunca yilin bezginiyim, hic aklima gelmemisti!' mi demek istedi bilemiyorum.
Benim gercekten bu isten cikmam lazim. Takvimime baktim, Haftanin sonuna kadar daha 6 saatlik toplanti var. 6 saat!!!! Abi ben ayda yaparim o kadar toplantiyi, bu ne ya? Resmen the office burasi. Zaman doldurmak icin toplanti yaziyor ketenpereciler. Fenalik geliyor, imdat!
Geçen ay Amsterdam'a gitmiştik, bu ay da Stockholm'e gittik. Schengen almışken kalan yerleri de aradan çıkaralım diye uğraşıyoruz. Amsterdam'da öyle bir grip oldum ki fotoğraf çekememiştim. Stockholm'de bol bol çektim.
Çok güzel bir şehir Stockholm. Aslında diğer Avrupa şehirlerine özellikle de Amsterdam'a benziyor, ama daha geniş, daha az kalabalık ve daha ferah. Şu ana dek gördüğüm en tenha başkent.
Gamla Stan denen OldTown / Eski şehir merkezi kısmını çok sevdik. Şehirde Chainler de var ama independent kafeler, shoplar hiçbir yerde görmediğim kadar çoktu.
Yokuşlu sokaklar...
Vallahi Souvenir shoplarda İsveç'i temsilen bu küçük ayakkabıcı cin/troll benzeri yaratıkları bolca gördük ama İsveçliler güzel insanlar. Böyle bir şeyle alakaları yok :)
Dükkan vitrinleri çok güzeldi.
Çok tatlı!
Her yerde Kahveci vardı. Kahve kesinlikle güzeldi. Bu davetkar kahveci de aşağıya zindana gider gibi iniyordu ama bebek arabası olduğu için inemedik.
Eski bir çeşme, pek çirkin de be!
İkinci el dükkanı ve kahveci kombini.. hmmm..
Her yerde ART
Bu güzel çeşmenin önünde bir fotoğraf çekilelim dedik ama benim Kurtlu yavrum pek de durmadı
Djurgardn'a giden bu köprü de adını bilmesem de Stockholm'ün güzel köprüsü :D Her şehirde böyle güzel süslü bir köprü oluyor mutlaka. Viking heykelleri ile süslüydü bu da. Çok hoştu ama ışık bok gibi olduğundan pek çekemedim.
Kapiş kendini yere atmalardaydı. (Protesto için direkt yere yatıyor bizim oğlan)
Sağlıklı ürünler satan bir dükkanı da kurcukladık. Gıda pahalı dostlar.
Sölderman'da bir Deli/Cafe olan bu tükkanda epey oyalandık. Kahvesi çok güzeldi.
Hep apartman, hep apartman. Müstakil ev yok gibi bir şey şehir sınırları içinde.
3 tane Stockholm'e has kahveci zinciri vardı: JOe and the Juice (aynı zamanda smoothie vs. de satıyor), espresso house (starbucks'ın isveç versiyonu), ve Wayne's coffee
Mobilyacılar her yerde!
Bu en büyük müzeydi, adını unuttum
Viking emmi
Djurngarden'ın olduğu adacıkta yürümeye başlayınca şehrin diğer bir adacığını böyle görüntüledik. Deniz donmuş durumda.
Ben kış insanıyım. Soğuğu seviyorum. Denizin donması ise büyüleyiciydi bence.
Halk kütüphanesini görmemek olmazdı. (Kırmızı bina)
Kütüphanenin yalnızca çocuk kısmı bile büyüktü. Her dilden çocuk kitapları vardı.. Bayıldık!
Her vitrinde bir ilginçlik! Kaplan hepsini çekmeme izin vermedi ama fırsat buldukça çektim.
her yerde kitapçı vardı. 9 milyonluk ülkesin sen ya! ne çok kitap okuyorsun?
Mobilyaları yakından inceledik.
Burası NK isimli kalburüstü bir mağaza. Çocuklar eğleşsin diye neler koymuşlardı neler!
Biz Stockholm'u çok sevdik. Gelecek ay Allah nasip ederse Kopenhag'a gidiyoruz. İSveç'i bu kadar sevince 1 gün ayırıp Malmö'yü de ziyaret etmeyi düşünmeye başladık.