idam cezasına karşı değilim
- Mart 29, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 0 Comments
çünkü bence çocuklara korkunç şeyler yapıp onları öldüren adamlar bu dünyanın oksijen başta olmak üzere hiçbir kaynağını tüketmemeli ve bizim verdiğimiz vergilerle bu adamlar beslenmemeli.
nasıl oluyor bilemiyorum ama blogger paneline girip post yazabiliyorum, reader dan blog postlarımı okuyorum ancak yazıma yazılan yorumlara cevap yazamıyorum; çünkü bloguma girdiğimde o kocaman kırmızı yazı çıkıyor.
(İşyerinde olduğum için proxy kullanamıyorum, ultrasurf tur şudur budur ekstra çözümleri de deneyemiyorum hepsi külliyen blokeli.)
hani bloglar açılıyordu?
(İşyerinde olduğum için proxy kullanamıyorum, ultrasurf tur şudur budur ekstra çözümleri de deneyemiyorum hepsi külliyen blokeli.)
hani bloglar açılıyordu?
uzatmalı ingiltere tatilimde ara verdiğim haplarıma geri döndüm. anksiyete ataklarım peşimi bırakmadı ki? her gece kalp krizi geçirmekten korkar oldum 1 haftadır. biri bir hastalıktan bahsetse, ya da ölümden, bir anda günümün ışığı sönüyor sanki.
doktorlara da saydırıp duruyorum. bıdır bıdır konuşup duruyolar, depresyondu boktu püsürdü. gerizekalııı hani depresyonda olan adam ölmek isterdi. ben yaşamak istiyorum ama her şeyden çok korkuyorum sadece, galiba şu ara da favori korku sujem hasta olmak. altı ay önce iş yerindeki db'nin çökeceği sanrıları ile kalbim bumbum ederken bugün de bu.
sanırım ben korkmakla, endişe etmekle lanetlendim.
ama ruh halimi özetlemem gerekirse, gayet iyiyim. tabi ki canımı sıkan şeyler var, hepsi de iş yeri ile ilgili ama artık, "ne istemediğimi" çok iyi bildiğim ve istemediklerimi söyleme cesareti gösterdiğim için kendimi iyi hissediyorum.
en azından 2010 senesi boyunca kendi kuyruğunu kovalayan tilkiler gibi, içinden nasıl çıkacağını bilmediğim bir sarmalda değilim artık. bir de hasta olmaktan korkmaktan kurtulabilsem. uçağa binmekten korkmaya dur diyebilsem. veya evden her sabah çıkarken kaçınız "akşam dönebilecek miyim*" diye endişe ediyor? sanki cipram ı kullanmadan önce herşey daha netti. şimdi de ilaçtan endişe ediyorum, acaba o mu daha beter etti bu duyguları diye. ama bir arkadaşıma sordum, olmaz öyle şey dedi. 2 ayrı doktor 7-8 ay kullanmamı tavsiye etmişti. kullanacağım artık...
birileri ile konuşmaya da ihtiyacım var. seni yargılamayacak birine, içindekileri anlatırken kendinle ilgili fark etmeye vakit bulamadığın şeyleri görüyorsun. şaşkınlık verici!
chuck palahniuk abimizin de dediği gibi, büyük savaşlar, yıkımlar görmedik biz, kendi depresyonlarımızı kendimiz yaratıyoruz. sanki korkular içimde zaman ayarlı bombaymış, 2 senedir iliğimi kemiğimi kuruttu şerefsizler. eskiden hiçbir şeyi takmazdım, gelecekten endişe etmezdim, 30 yaşına geldik diye mi oluyor bütün bunlar?
ağız dolusu küfür etmek istiyorum, mümkünse insan içinde. saçlarımı laciverte boyamak istiyorum, dövme yaptırmak istiyorum, ve artık alman bayan gülle takımı üyesi gibi görünmemek istiyorum mümkünse! bugün spora başlıyoruz, hadi hayırlısı.
doktorlara da saydırıp duruyorum. bıdır bıdır konuşup duruyolar, depresyondu boktu püsürdü. gerizekalııı hani depresyonda olan adam ölmek isterdi. ben yaşamak istiyorum ama her şeyden çok korkuyorum sadece, galiba şu ara da favori korku sujem hasta olmak. altı ay önce iş yerindeki db'nin çökeceği sanrıları ile kalbim bumbum ederken bugün de bu.
sanırım ben korkmakla, endişe etmekle lanetlendim.
ama ruh halimi özetlemem gerekirse, gayet iyiyim. tabi ki canımı sıkan şeyler var, hepsi de iş yeri ile ilgili ama artık, "ne istemediğimi" çok iyi bildiğim ve istemediklerimi söyleme cesareti gösterdiğim için kendimi iyi hissediyorum.
en azından 2010 senesi boyunca kendi kuyruğunu kovalayan tilkiler gibi, içinden nasıl çıkacağını bilmediğim bir sarmalda değilim artık. bir de hasta olmaktan korkmaktan kurtulabilsem. uçağa binmekten korkmaya dur diyebilsem. veya evden her sabah çıkarken kaçınız "akşam dönebilecek miyim*" diye endişe ediyor? sanki cipram ı kullanmadan önce herşey daha netti. şimdi de ilaçtan endişe ediyorum, acaba o mu daha beter etti bu duyguları diye. ama bir arkadaşıma sordum, olmaz öyle şey dedi. 2 ayrı doktor 7-8 ay kullanmamı tavsiye etmişti. kullanacağım artık...
birileri ile konuşmaya da ihtiyacım var. seni yargılamayacak birine, içindekileri anlatırken kendinle ilgili fark etmeye vakit bulamadığın şeyleri görüyorsun. şaşkınlık verici!
chuck palahniuk abimizin de dediği gibi, büyük savaşlar, yıkımlar görmedik biz, kendi depresyonlarımızı kendimiz yaratıyoruz. sanki korkular içimde zaman ayarlı bombaymış, 2 senedir iliğimi kemiğimi kuruttu şerefsizler. eskiden hiçbir şeyi takmazdım, gelecekten endişe etmezdim, 30 yaşına geldik diye mi oluyor bütün bunlar?
ağız dolusu küfür etmek istiyorum, mümkünse insan içinde. saçlarımı laciverte boyamak istiyorum, dövme yaptırmak istiyorum, ve artık alman bayan gülle takımı üyesi gibi görünmemek istiyorum mümkünse! bugün spora başlıyoruz, hadi hayırlısı.
çok acayip bir kitap okuyorum, VERONICA kitabın adı. acayipliği de şurada: bu sanki, benim yazmak istediğim kitapmış. sanki ben yazmışım. ya da ben yazsam böyle olurmuş. seviyorum....
roman yazamıyorsam bile yazamadığımı göreyim
- Mart 18, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 7 Comments
bu bir isyan vallahi. 2 tane ayrı başlayıp da bitiremediğim roman taslağım var. çok zor bir şey yahu yazmak, insan ilk başta akar, gider falan diye düşünüyor ama alakası yok. bu belki de yeterince kabiliyetli olamamaktan kaynaklanıyordur, bu kadar zor geldiğine göre!
ama şu kesin, bir roman yazabilmek için düşüncelerinizi sadece yazdığınız şeye kilitlemeniz gerek. onu düşünmeniz, solumanız, canlandırmanız ve yaşatmanız gerekiyor. gece yatağa onunla girip, sabah onunla uyanmanız gerekiyor. aksi takdirde, can veriyor, sonra suni solunum, yeniden hayata döndürme çabaları... ölüp ölüp diriliyor zavallı hikaye, anka kuşu gibi küllerinden doğuyor.
tanrım! ceren kuluna vakit ve zihin açıklığı ver. kariyerimizi silkip attık zaten, bari yeteneklerimizi yükselt de, ürettiğimiz şey ne olursa olsun, üreterek yaşamanın tadına varalım.
ama şu kesin, bir roman yazabilmek için düşüncelerinizi sadece yazdığınız şeye kilitlemeniz gerek. onu düşünmeniz, solumanız, canlandırmanız ve yaşatmanız gerekiyor. gece yatağa onunla girip, sabah onunla uyanmanız gerekiyor. aksi takdirde, can veriyor, sonra suni solunum, yeniden hayata döndürme çabaları... ölüp ölüp diriliyor zavallı hikaye, anka kuşu gibi küllerinden doğuyor.
tanrım! ceren kuluna vakit ve zihin açıklığı ver. kariyerimizi silkip attık zaten, bari yeteneklerimizi yükselt de, ürettiğimiz şey ne olursa olsun, üreterek yaşamanın tadına varalım.
fukuşima nükleer santralinin içerisinde bir haftadır 50 kişi var.
Şimdiden ölüme mahkum olacak kadar radyasyona maruz kaldılar.
Öleceklerini bilerek çalışmaya devam ediyorlar, başka insanlar ölmesin diye.
anneleri, babaları, karıları ve çocuklarını bir daha asla göremeyecekler.
Ve siz hala
Nükleer'e
karşı değil misiniz?
yoksa evimizde mutfak tüpü kullanıyoruz diye
radyasyona kucak mı açmalıymışız?
Şimdiden ölüme mahkum olacak kadar radyasyona maruz kaldılar.
Öleceklerini bilerek çalışmaya devam ediyorlar, başka insanlar ölmesin diye.
anneleri, babaları, karıları ve çocuklarını bir daha asla göremeyecekler.
Ve siz hala
Nükleer'e
karşı değil misiniz?
yoksa evimizde mutfak tüpü kullanıyoruz diye
radyasyona kucak mı açmalıymışız?
olmalı mı olmamalı mı, yoksa hiç değişmemeli mi?
- Mart 11, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 5 Comments
2 küsur senedir ingiltere vizem var ve bu vizemi kullanmak için asla acele etmedim. ancak aralıkta ingiltere vizeleri kaldırdı, yenisi artık alınamıyor. eskisini uzatmak için hala bir şansım var, iş bulabilirim veya bulamasam dahi dışarıda çalıştığı pararalı gösterip uzatabilen adamlar mevcut (forumlarda)
buradaki işim bombok bir bedene büründü. ama eşimin işi hala çok iyi, izmiri de çok seviyoruz esasında. şimdi cv'yi yüklediğim sitelerden hergün birileri arıyor, her hafta muhakkak phone interview yapıyorum, iş bulurum gibi de gözüküyor. daha da iyisi, eşime bir teklif geldi. (tabi vize benim üzerime olduğu için, benim iş bulmam lazım eninde sonunda, yoksa sınır dışıyız...)
ve işin daha da tuhafı bu teklife yarın yanıt vermemiz gerekiyor.
bir haftadır birbirimize bakıyoruz, birbirimizin gözlerine. diğerinin ne istediğini anlamak, görmek, sezmek ve artık karar vermek için. bir kağıda artıları eksileri yazdım. herşeyi düşündük. ama olmuyor, bir karar çık-mı-yor!
artık dedim ki, yarın git, ne karar verirsen ver, arkandayım, seninle her türlü zorluğu da çekmeye hazırım...
ingiltereye gitmeyi çok istiyorum ama burayı çok özlemekten korkuyorum.
orda hasta olmaktan falan korkuyorum... öksürünce bile vesveselenen biriyim çünkü, orda burdaki gibi çat, doktora git baktır rahatla diye bişey yok biliyorum bunu...
içimde bişey kalmak, bişey gitmek istiyor, oraya gittiğimde burayı özlüyorum, burdayken de orayı düşünmeden duramıyorum...
yarın bir karar verilecek, bizim için verilecek, biz vereceğiz, Allahım ne olur bizim için doğrusu ve hakkımıza hayırlısı olsun. Ben hiç karar vermemişim hayat boyu, evet bunu anladım...
böyle işte... bu yazıyı okuyan olursa benim için dua etsin. x veya y olması için değil, hayırlısı neyse, onun olması için... çünkü insanın istekleri cehennem ateşi gibi kardeşim, çıra dayanmıyor, bitmiyor ki. isteklerin götürdüğü yer her zaman mutlu etmeye yetmiyor, bazen çok istemek insanı sündürüp, hayattan kesen bir şey olup çıkıyor. bu yüzden ben artık hiçbir şeyi saplantı derecesinde istememeye karar verdim! olursa olsun, olmazsa kısmet değilmiş yaklaşımı ile günlerimi gamsız geçirme temennisindeyim... darısı bütün huzur dileyenlerin başına....
buradaki işim bombok bir bedene büründü. ama eşimin işi hala çok iyi, izmiri de çok seviyoruz esasında. şimdi cv'yi yüklediğim sitelerden hergün birileri arıyor, her hafta muhakkak phone interview yapıyorum, iş bulurum gibi de gözüküyor. daha da iyisi, eşime bir teklif geldi. (tabi vize benim üzerime olduğu için, benim iş bulmam lazım eninde sonunda, yoksa sınır dışıyız...)
ve işin daha da tuhafı bu teklife yarın yanıt vermemiz gerekiyor.
bir haftadır birbirimize bakıyoruz, birbirimizin gözlerine. diğerinin ne istediğini anlamak, görmek, sezmek ve artık karar vermek için. bir kağıda artıları eksileri yazdım. herşeyi düşündük. ama olmuyor, bir karar çık-mı-yor!
artık dedim ki, yarın git, ne karar verirsen ver, arkandayım, seninle her türlü zorluğu da çekmeye hazırım...
ingiltereye gitmeyi çok istiyorum ama burayı çok özlemekten korkuyorum.
orda hasta olmaktan falan korkuyorum... öksürünce bile vesveselenen biriyim çünkü, orda burdaki gibi çat, doktora git baktır rahatla diye bişey yok biliyorum bunu...
içimde bişey kalmak, bişey gitmek istiyor, oraya gittiğimde burayı özlüyorum, burdayken de orayı düşünmeden duramıyorum...
yarın bir karar verilecek, bizim için verilecek, biz vereceğiz, Allahım ne olur bizim için doğrusu ve hakkımıza hayırlısı olsun. Ben hiç karar vermemişim hayat boyu, evet bunu anladım...
böyle işte... bu yazıyı okuyan olursa benim için dua etsin. x veya y olması için değil, hayırlısı neyse, onun olması için... çünkü insanın istekleri cehennem ateşi gibi kardeşim, çıra dayanmıyor, bitmiyor ki. isteklerin götürdüğü yer her zaman mutlu etmeye yetmiyor, bazen çok istemek insanı sündürüp, hayattan kesen bir şey olup çıkıyor. bu yüzden ben artık hiçbir şeyi saplantı derecesinde istememeye karar verdim! olursa olsun, olmazsa kısmet değilmiş yaklaşımı ile günlerimi gamsız geçirme temennisindeyim... darısı bütün huzur dileyenlerin başına....
saçımı baya kısa kestirdim, hem tombikim, hem saçlar da gitti, oha naptım ben demeyeceğim çünkü kafa derimde stresten kaynaklanan egzama olmuş. epeydir uyuz gibi kaşınıyordum da bugün dermatolog'a gittim, 1 hap, 1 merhem, bir de deadsea markalı bir ton kozmetik yazdı.. 6 ay sonra gel görücem, çok dökülmüş saçların, kabağın çıkmış didi...
kart kurt kaşınıp duruyordum da ne bileyim.. keşke daha önce gitseymişim. ben o doktor çıkışı hızımı alamadım mı, kuaföre gittim ve adamın gözlerinin içine bakarak çok tehlikeli bir cümle sarfettim. "kafamda sadece sağlıklı saç kalsın, nasıl keserseniz kesin." adam da viktorya bekım stili önler uzun arka kısa kesti, oldu mu sana kıvırcık kafa. gıdığım ayın on dördü gibi ortaya çıktı ama en azından değişiklik oldu be.. bir sürede böyle ensemiz açık dolaşalım nolcak... enseye vuran olursa dayağı yer yalnız, o konuda endişeniz olmasın.
böyle yani. nihayet benim de bir boynum varmış! oh be.
kart kurt kaşınıp duruyordum da ne bileyim.. keşke daha önce gitseymişim. ben o doktor çıkışı hızımı alamadım mı, kuaföre gittim ve adamın gözlerinin içine bakarak çok tehlikeli bir cümle sarfettim. "kafamda sadece sağlıklı saç kalsın, nasıl keserseniz kesin." adam da viktorya bekım stili önler uzun arka kısa kesti, oldu mu sana kıvırcık kafa. gıdığım ayın on dördü gibi ortaya çıktı ama en azından değişiklik oldu be.. bir sürede böyle ensemiz açık dolaşalım nolcak... enseye vuran olursa dayağı yer yalnız, o konuda endişeniz olmasın.
böyle yani. nihayet benim de bir boynum varmış! oh be.
milliyet gazetesinin bu haberine* gıcık olmadan geçemedim. muhtemelen kadın "the bitch is back" demiştir fakat bizim über milliyet ajanları herhalde ecnebi site okuyup tercüme etmekten redhouse'ları fazla hırpaladılar... veya bile bile dikkat çekmek için yapıyorlar diyeceğim ama dilim varmıyor. her ne şekilde olursa olsun, hatta magazin için bile okunmaz bir gazetesin milliyet. (ve sen de hürriyet)
*gıcık olduğum şey haberin bu olması değil, başlığı. zaten tırto haberlere alışkınım, sorun yok merkez.
ilave: eccük bir araştırma ile ortaya çıkan gerçek sonuç, haklıymışım tabi ki.
the bitch is back and better than ever demiş britneycik. milliyet magazin yazarının gazını almış olmalılar ki "fahişe geri döndü ve hepinize bi tur bedava ısmarleyoooo" diye çevirmemiş.. yuh artık, yuh. madem yabancı site okuyosunuz, doğru düzgün okuyun da millete de düzgün okutun lan.
DNS ayarlamayın, sokağa dökülelim
- Mart 08, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 8 Comments
Bence DNS lerle oynamayı bırakalım artık, gelin sokağa dökülelim. Yok mu bir eylem ya, gidelim, katılalım :(
yeter artık bu ne be.. Şaka gibi resmen.. hala kapalı blogger. ben bu rezaletin bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim. Siz kimsiniz ki 4 milyon insanı bloglarından ayırıyorsunuz!!!
sinirlenmemek, delirmemek elde değil!
yeter artık bu ne be.. Şaka gibi resmen.. hala kapalı blogger. ben bu rezaletin bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim. Siz kimsiniz ki 4 milyon insanı bloglarından ayırıyorsunuz!!!
sinirlenmemek, delirmemek elde değil!
Althea Harper vs. Malin Akerman
- Mart 08, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 0 Comments
Sol Köşede Project runway 6. sezon yarışmacısı Althea, sağ köşede pek çok fimden tanıdığımız İskandinav Malin. Evet uzun zamandır birbirine benzetip kapıştıracağım insan / kitap / olay vs.. bulamamıştım. dün Project runway'ın 6. sezonu izlerken Althea'yı feci şekilde Malin akerman'a benzettim, hadi hayırlısı. Tabi bunda bir gün önce Heartbreak Kid'i izlemiş olmanın etkisi de yüksek muhakkak.
iş görüşmelerinde kendini gösteremeyen kızın dramı
- Mart 07, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 6 Comments
geçtiğimiz haftalarda iki tane iş görüşmesi yaptım ama hala cevap yok... oysa işler tam benim işim, neden mi?
1- iş tam bana göre, cidden severek yapabilirim
2- iş tanımındaki bütün "must have" ler bende var.
ama nedense iş görüşmelerinde nasıl bir kasılıyorsam, berbat geçiyor. inanılmaz heyecanlanmak bir yana, salakça konuşuyorum sanırım. lanet gibi, kabus gibi bir şey. şu ana dek iyi geçen bir iş görüşmesini anımsamıyorum. hele insan kaynakları karşıma geçip şu ezber cevabı olan soruları sormuyor mu, kendimi tutamıyorum.. aslında şöyle demek lazım
5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
Valla ben mehter düzeninde, 2 ileri bir geri gittiğim için benim için 10 yıl sonra oluyor..
neden bu iş için uygun olduğunuzu düşünüyorsunuz?
bilmem ki.. çok para verecekmiş gibi duruyorsunuz sanki?
kötü özellikleriniz?
eşek gibi horlarım gece, çok da yavşak olduğumu söylerler...
en büyük başarınız?
koca bulmak. herkes evde kalacağımı sanıyordu valla...
kimi kandırıyoruz?? hepimiz sadece para için çalışırken, deli gibi yalan söylemek, hayat işmiş gibi göstermek, bunca alacalı bulacalı laf kalabalığının ardından tantana etmek neden? ben patron olsam en dürüst konuşan adamı alırdım... işte o kadar!
1- iş tam bana göre, cidden severek yapabilirim
2- iş tanımındaki bütün "must have" ler bende var.
ama nedense iş görüşmelerinde nasıl bir kasılıyorsam, berbat geçiyor. inanılmaz heyecanlanmak bir yana, salakça konuşuyorum sanırım. lanet gibi, kabus gibi bir şey. şu ana dek iyi geçen bir iş görüşmesini anımsamıyorum. hele insan kaynakları karşıma geçip şu ezber cevabı olan soruları sormuyor mu, kendimi tutamıyorum.. aslında şöyle demek lazım
5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
Valla ben mehter düzeninde, 2 ileri bir geri gittiğim için benim için 10 yıl sonra oluyor..
neden bu iş için uygun olduğunuzu düşünüyorsunuz?
bilmem ki.. çok para verecekmiş gibi duruyorsunuz sanki?
kötü özellikleriniz?
eşek gibi horlarım gece, çok da yavşak olduğumu söylerler...
en büyük başarınız?
koca bulmak. herkes evde kalacağımı sanıyordu valla...
kimi kandırıyoruz?? hepimiz sadece para için çalışırken, deli gibi yalan söylemek, hayat işmiş gibi göstermek, bunca alacalı bulacalı laf kalabalığının ardından tantana etmek neden? ben patron olsam en dürüst konuşan adamı alırdım... işte o kadar!
yetmez miydi ona aşkım? beklemekle geçti hayatım...
ah türkan, ne kadar güzel kadınmışın beeeee!
steve jobs'ı sevmeyen bir ben miyim..
- Mart 03, 2011
- By Ova (Excuse My Reading)
- 4 Comments
ben bu adama acayip gıcık oluyorum. ipad, iphone, 1-2-3-4, yakında i-bok.
herkesin delice almak istediği, hatta almak için birbirini çiğnediği, bir sürü zahmete girdiği, alınca hayatım değişti/güzelleşti sandığı modern hayat pompalarının pazarlayıcısı steve jobs'tan tiksiniyorum.
herkesin delice almak istediği, hatta almak için birbirini çiğnediği, bir sürü zahmete girdiği, alınca hayatım değişti/güzelleşti sandığı modern hayat pompalarının pazarlayıcısı steve jobs'tan tiksiniyorum.
yurda döndüm dün. bu sabah istanbulda iş görüşmem vardı, ondan izmire ancak bu akşam gelebildim.
birmingham havalimanında takım elbisemi unutmuşum, uçaktan iner inmez takım elbise peşinden koşturttum kardeşimi. Sağolsun elim ayağım oldu benim İstanbulda..
Şu anda, 2 tane büyük şirketle, biri Londra biri İstanbul olmak üzere 2 görüşme yaptım. ikisi de olumlu geçti aslında, ya ikisinden de teklif alırsam?
ne yapacağım ben ya.. izmiri çok seviyorum, burası benim evim, ailem burda, arkadaşlarım ve herşey..
2-3 hafta uzaklarda olunca bunu çok daha iyi anladım..
ne yapacağım bilemiyorum, hakkımıza hayırlısı diyelim :)
Milton Keynes ve birmingham ile iligli postlarım da olacak. Son 2 gün Birmingham a gidip orayı da gezdik..
Bir geldim ki mehmetcim hasta. şu an yatıyor ateşi var :(((
birmingham havalimanında takım elbisemi unutmuşum, uçaktan iner inmez takım elbise peşinden koşturttum kardeşimi. Sağolsun elim ayağım oldu benim İstanbulda..
Şu anda, 2 tane büyük şirketle, biri Londra biri İstanbul olmak üzere 2 görüşme yaptım. ikisi de olumlu geçti aslında, ya ikisinden de teklif alırsam?
ne yapacağım ben ya.. izmiri çok seviyorum, burası benim evim, ailem burda, arkadaşlarım ve herşey..
2-3 hafta uzaklarda olunca bunu çok daha iyi anladım..
ne yapacağım bilemiyorum, hakkımıza hayırlısı diyelim :)
Milton Keynes ve birmingham ile iligli postlarım da olacak. Son 2 gün Birmingham a gidip orayı da gezdik..
Bir geldim ki mehmetcim hasta. şu an yatıyor ateşi var :(((