kırık bir iskele gibi yorgunum
martılar benimle alay ediyor
içimde kıştan kalan bir sıkıntı
yazın gelmesine müsade etmiyor...
görsel: Tina Martin
Bu yaratıkların ne olduğunu bilen var mı?
- Mayıs 27, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 24 Comments
Amaltheian buldu efenim, ALPAKA imiş bu 5 vakit namazında görünen hayvanın adı..
arkadaş bu ne ya?? ot yiyor sanırım, arkadaki top kafanın ağzındaki çalı çırpıdan onu anladım...
pofidik mi nedir bunlar, gerçek mi, aydınlatın beni....
Dalışa geçiyor ve sonra dalmaktan korktugumu farkediyorum
çok kötüyüm, biri gırtlağıma yapışmışçasına nefes alamıyorum. gözlerim dolu dolu olmaya hep hazır.
herşey o kadar zor geliyor ki, kalkmak, yürümek, yemek yemek, bakmak, anlamak, okumak, cevap vermek, konuşmak, yazmak,
herşey ağır geliyor, koşturmak, çabalamak,
tek istediğim ağlamak şu anda,
neden bu kadar kötü hissettiğimi bilmiyorum,
sebep olacak kadar bir mutsuzluk yok yaşamımda, ama bişey sanki bütün enerjimi emiyor,
çok mutsuzum şu anda..bu sabah böyle uyandım, suç benim mi.
herşey o kadar zor geliyor ki, kalkmak, yürümek, yemek yemek, bakmak, anlamak, okumak, cevap vermek, konuşmak, yazmak,
herşey ağır geliyor, koşturmak, çabalamak,
tek istediğim ağlamak şu anda,
neden bu kadar kötü hissettiğimi bilmiyorum,
sebep olacak kadar bir mutsuzluk yok yaşamımda, ama bişey sanki bütün enerjimi emiyor,
çok mutsuzum şu anda..bu sabah böyle uyandım, suç benim mi.
Bu kediciğe bir yuva!! Çok acil.
- Mayıs 26, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 5 Comments
3.5 yaşında. van kırması.ama kulakları duyuyor..cin gibidir üstelik. kısırlaştırıldı. aşıları tam. gayet hareketli, oyuncu bir kedi..kucak kedisi değil ama kendi istediğinde acayip güzel sever sevdirir, gelir göbek açar...
İletişim: zynp.turk@gmail.com
veya email ile bana da ulaşabilirsiniz
vefat düzeltmeleri tam gaz devam ediyordu
- Mayıs 25, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 0 Comments
kardeşlerim, romalılar, dayanamıyorum...
dün iş yerinden biri vefat etti, Allah rahmet etsin, ancak daha önce şu yazımda belirtilen olay yine oldu.
adamı iki kere öldürdüler...
cenazesinin zamanını düzeltmek sureti ile..
ve ben o maili atan elleri kırmak istiyorum
çünkü ben böyle şeyleri çok önemsiyorum :(
bu maili düzgün yazamayan biri varsa ortada
tiz kellesi uçurula, veya başka bir göreve atana.
bunlar ciddi şeyler yau, ama biz milletçe herşeyi okumadan "tamam tamam" diye geçtiğimiz için, kimse umursamıyor sanırım...
dün iş yerinden biri vefat etti, Allah rahmet etsin, ancak daha önce şu yazımda belirtilen olay yine oldu.
adamı iki kere öldürdüler...
cenazesinin zamanını düzeltmek sureti ile..
ve ben o maili atan elleri kırmak istiyorum
çünkü ben böyle şeyleri çok önemsiyorum :(
bu maili düzgün yazamayan biri varsa ortada
tiz kellesi uçurula, veya başka bir göreve atana.
bunlar ciddi şeyler yau, ama biz milletçe herşeyi okumadan "tamam tamam" diye geçtiğimiz için, kimse umursamıyor sanırım...
Ahaha süper öyle güldüm ki... Micheal in kaç bölümde kaçar defa "waaaaaalt" diye bagırıp bizi deli ettiğinin kaydını tutmuşlar :))) çok komik len :p
http://www.waaalt.com/
http://www.waaalt.com/
sepetteki bir çürük elma, kokusunu cöfff diye salar ortama
- Mayıs 25, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 2 Comments
abi, şu güzel ortamı bozuyorsun sözü ne kadar da gerçek...
bir ortam düşünün, herkes o ortamda ne kadar olunabilirse o derece iyi niyetli, ancak 1 tane çürük elma var ki, gergin, mendebur, hesapçı, sinsi! küçük hesaplar peşinde koşmaktan burnunun ucunu göremiyor. işte o kişi bu güzel ortamı bozuyor.
tek bir insan, havayı nasıl da gerebiliyor, nasıl da bulut getiriyor gittigi her yere, şaşılası bir durum.
bir ortam düşünün, herkes o ortamda ne kadar olunabilirse o derece iyi niyetli, ancak 1 tane çürük elma var ki, gergin, mendebur, hesapçı, sinsi! küçük hesaplar peşinde koşmaktan burnunun ucunu göremiyor. işte o kişi bu güzel ortamı bozuyor.
tek bir insan, havayı nasıl da gerebiliyor, nasıl da bulut getiriyor gittigi her yere, şaşılası bir durum.
evet...
lost bir epic fail oldu ya ne diyim ben artık..
system failure!!!!!!!!!!
lost bir epic fail oldu ya ne diyim ben artık..
system failure!!!!!!!!!!
Gerçek hayal kırıklığıdır
- Mayıs 24, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
büyük oyuncaklarız biz..
ben hacıyatmaz
sen barbie
öbürü damperli kamyon..
biri action man biri my little pony'den..
bizi oyuncak olalım diye mi büyüttünüz ulan?
İranın İngiliz Prens ve Prensesleri...
- Mayıs 23, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 3 Comments
Prince of Persia ya gittik bugün anamla. Aslında eğlenceli bir filmdi, ancak 2. yarıyı biraz fazla uzatmışlar. Bu tarz filmlerden bazıları cidden çekilmez oluyor, ama bu fimde sürekli didişen iki aşık ve sürekli -kavgada bile- şikayet eden komik adam formülleri cidden işe yaramış. Zaten disney filmi yani, bunlar olmasa şaşardım. Filmin posterinde karayip korsanlarının yapımcısı Jerry bruckheimmer mıdır nedir, onun filmi oldugunu belirtmişler.. jerry abi başarılı adam şimdi hakkını yememek lazım, csi lar bile onun eseri. Ama biraz fazla film çekiyor be! Şablon olarak karayip korsanları ile aynı film desem yeridir :) karakterler ve tema değişmiş işte sadece.
Prens Destan'ın maymun gibi ordan oraya atlayıp zıplaması da takdire şayandı. hatta filmin bir yerinde matrix'e selam edercesine neo duruşu ile indi duvardan eleman.. :)
özetle iyi filmdi hoş filmdi ancak iranlı insanlar genelde esmer ve kısa boyludur, bu filmde ise prensler maşallah mavi yeşil gözlü bildigin avrupalılardı.. :p bir de Alamut prensesi sürekli siz persliler falan diyordu; anladık kendisi iranlı degil .. hintli midir artık nedir o coğrafyanın insanına benzemedigi gibi prenses bariz İNGİLİZ aksanı ile konuşuyordu ki bu bence filmin en büyük sıçış noktasıydı.
Ha ama zaten haftasonu, ben goygoyuna gittim irdelemem diyorsanız, ki deyin, güzel film, eğlenceli.. olmuş yani. Ayrıca dönemin şehirlerini, binalarını, atmosferini de GAVUR YAPMIŞ ABİ...ben jeyk gilenihöL abinin o role pek gitmemiş oldugunu düşünmüştüm ama filmi izledikten sonra bu fikrim değişti.
ayrıca o hançerden-posterde elemançinin sağ elinde- ben de istiyorum, çok güzel, evde duvara asıcam :)))
Prens Destan'ın maymun gibi ordan oraya atlayıp zıplaması da takdire şayandı. hatta filmin bir yerinde matrix'e selam edercesine neo duruşu ile indi duvardan eleman.. :)
özetle iyi filmdi hoş filmdi ancak iranlı insanlar genelde esmer ve kısa boyludur, bu filmde ise prensler maşallah mavi yeşil gözlü bildigin avrupalılardı.. :p bir de Alamut prensesi sürekli siz persliler falan diyordu; anladık kendisi iranlı degil .. hintli midir artık nedir o coğrafyanın insanına benzemedigi gibi prenses bariz İNGİLİZ aksanı ile konuşuyordu ki bu bence filmin en büyük sıçış noktasıydı.
Ha ama zaten haftasonu, ben goygoyuna gittim irdelemem diyorsanız, ki deyin, güzel film, eğlenceli.. olmuş yani. Ayrıca dönemin şehirlerini, binalarını, atmosferini de GAVUR YAPMIŞ ABİ...ben jeyk gilenihöL abinin o role pek gitmemiş oldugunu düşünmüştüm ama filmi izledikten sonra bu fikrim değişti.
ayrıca o hançerden-posterde elemançinin sağ elinde- ben de istiyorum, çok güzel, evde duvara asıcam :)))
şimdi bana çatlak diyeceksin
ama dur
her kadının içinde
az da olsa
yaşıyor orospuluk
sana söylev çekmeyecegim
namusun coğrafi konumu üzerine
değişir bu bakış açısına göre
bazen bacak arasında aranır
bazen gözlerde
bazen kapıda, pakedi açılmamış bir hediye!!
ben her kadının içinde
bir orospu yaşadıgına inanıyorum
kimi sesini duymak istiyor
kimi aldırmıyor
kimi büyütürken
kimi suda boguyor
üzülüyorum kendim için
ve kendim dahil bütün kadınlara
ne çirkin sıfatlar bunlar böyle
ne de olsa namus
erkekler için kabuğu hiç kapanmayan bir yara
Yan odaya Digiturk ve Gözünün feri sönmüş insanlar
- Mayıs 20, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 13 Comments
Geçenlerde bir reklam dönüyordu televizyonda. Yan odaya yan odaya yanodaya: digiturk. çünkü herkes televizyonda ayrı bir programı seyretmek istiyormuş ve bir digiturk ile bu mümkün değilmiş. böylece aile bireylerinin değişik odalarda oturup tv'ye yapışmalarını öneriyor digiturk.
yan odaya bir digi daha ve annene bu günlük elveda.
yan odaya bir digiturk daha ve kocanın suratından kurtulmaca.
Bunu mu istiyor gerçekten insanlar?
birbirimizin sıcaklıgına sığınıp vakit geçirmektense yan odaya digiturk mü istiyoruz hepimiz?
Çok saçma bence. çok acıklı hatta. bu reklamı görünce sinirlerim bozuluyor. 6-7 yaşında, bilgisayar oyunu ve güreş maçı bağımlısı, "hiperaktif" teşhisi konmuş, dokunmaya ve koklamaya tahammülü olmayan sabırsız çocuklar geliyor aklıma. Reklamları, idealize kahramanları, beyinlerine yönelmiş okları içen çocuklar. Bu çocukların hepsine "hiperaktif" teşhisi konuyor. Anneler babalar çocuklarının çok özel olduğunu düşünüyor. ama değil. sadece onlara pompalanan bilgi ve düşüncelerin yoğunluğundan derinlik sarhoşluguna girmiş, hissetmeye sabrı ve tahammülü olmayan çocuklar işte..
Resim kursuna gidiyorum orda var bir tane. babası getirip bıraktı, 5 dakikada bir ne kadar kaldı babamın gelip beni almasına diye soruyor. çocugu susturmak ve önündeki resimle ilgilenmesini sağlamak için ilgisini çeken hiçbirşey bulamadılar. En sonunda ben bilgisayar oyunu kahramanı varsa sevdigin, çizsene? dedim. ama çizmedi yine, sadece anlattı. eve gidip güreş izlemesi gerektiğini..psp'sinden internete bağlanamadığını -yardım edebilir miydim acaba?-
böyle yani.. sabır namına hiçbirşey yok şimdiki çocuklarda. bir de recorder gibi olduklarından anne babalar "çocugum çok zeki" diye kendini kandırıyor. o konuştukları lafları, onların beyinleri üretmiyor ki efendiler! ezberliyorlar..
Haftasonu istanbuldaydım bir konferans için. Arkadaşlarımla karşılaştım. Üniversitede cıvıl cıvıl pürneşe olan o çocukların hepsinin gözünün feri sönmüş.(donnie darko tavşanı seçmemin sebebi de bu aslında.) suratlar sapsarı, mum gibi. sanki iş hayatı onların kanını emmiş, yaşama isteklerini, enerjilerini. ne uğruna? beğenmediğimiz bir yaşamı sürdürmeme cesaretimiz neden yok? bana da söylemesi kolay gerçi.
ben de bazen herşeyi silip atmak istiyorum.
özgür olmak
omzumdaki bütün sorumluluklardan sıyrılmak.
toplumda olmamı bekledikleri yerden kaçarak uzaklaşmak.
annemin babamın benimle ilgili beklentilerine kulaklarımı tıkamak.
Arkadaşlarımın yorumlarına aldırmadan, omuz silkmek.
ama yapamıyorum. çalışmamaktan korkuyorum. benim kimligim bu. başka bişeyim yok ki üstümde? varolacak neyim var ki işimden başka? kalmaz mıyım herşeyden kaçarken boşlukta?
özgürlüğün ne oldugunu bilmiyorum.
ama ne olmadıgını biliyorum.
özgürlük her sabah 6 da kalkmak olamaz. ögleden sonra çıkıp deniz kenarına gidememek, orda bire kahve içememek olamaz.
sorumluluklar para ve güç getirebilir ama özgürlük getiremiyor malesef..
para veya özgürlük..
güç veya sorumsuzluk..
ben ne istediğini bilmeyen, korkularının engeline takılan, pişman olmaktan çok korkan bir tavşanım.
ama iyi, en azından sönmedi daha gözümün feri.
büyük suya bir kere girince illa ki orda boğulmak şart herhalde, ne bileyim...
yoksa işimizin, gücümüzün, bizleri yerleştirdikleri kutuların içinde gölgesinde, neden böyle debelenip duralım değil mi? kurumsal etiketlerin yorgunlugunu neden sıyırıp atamayalım...
yan odaya bir digi daha ve annene bu günlük elveda.
yan odaya bir digiturk daha ve kocanın suratından kurtulmaca.
Bunu mu istiyor gerçekten insanlar?
birbirimizin sıcaklıgına sığınıp vakit geçirmektense yan odaya digiturk mü istiyoruz hepimiz?
Çok saçma bence. çok acıklı hatta. bu reklamı görünce sinirlerim bozuluyor. 6-7 yaşında, bilgisayar oyunu ve güreş maçı bağımlısı, "hiperaktif" teşhisi konmuş, dokunmaya ve koklamaya tahammülü olmayan sabırsız çocuklar geliyor aklıma. Reklamları, idealize kahramanları, beyinlerine yönelmiş okları içen çocuklar. Bu çocukların hepsine "hiperaktif" teşhisi konuyor. Anneler babalar çocuklarının çok özel olduğunu düşünüyor. ama değil. sadece onlara pompalanan bilgi ve düşüncelerin yoğunluğundan derinlik sarhoşluguna girmiş, hissetmeye sabrı ve tahammülü olmayan çocuklar işte..
Resim kursuna gidiyorum orda var bir tane. babası getirip bıraktı, 5 dakikada bir ne kadar kaldı babamın gelip beni almasına diye soruyor. çocugu susturmak ve önündeki resimle ilgilenmesini sağlamak için ilgisini çeken hiçbirşey bulamadılar. En sonunda ben bilgisayar oyunu kahramanı varsa sevdigin, çizsene? dedim. ama çizmedi yine, sadece anlattı. eve gidip güreş izlemesi gerektiğini..psp'sinden internete bağlanamadığını -yardım edebilir miydim acaba?-
böyle yani.. sabır namına hiçbirşey yok şimdiki çocuklarda. bir de recorder gibi olduklarından anne babalar "çocugum çok zeki" diye kendini kandırıyor. o konuştukları lafları, onların beyinleri üretmiyor ki efendiler! ezberliyorlar..
Haftasonu istanbuldaydım bir konferans için. Arkadaşlarımla karşılaştım. Üniversitede cıvıl cıvıl pürneşe olan o çocukların hepsinin gözünün feri sönmüş.(donnie darko tavşanı seçmemin sebebi de bu aslında.) suratlar sapsarı, mum gibi. sanki iş hayatı onların kanını emmiş, yaşama isteklerini, enerjilerini. ne uğruna? beğenmediğimiz bir yaşamı sürdürmeme cesaretimiz neden yok? bana da söylemesi kolay gerçi.
ben de bazen herşeyi silip atmak istiyorum.
özgür olmak
omzumdaki bütün sorumluluklardan sıyrılmak.
toplumda olmamı bekledikleri yerden kaçarak uzaklaşmak.
annemin babamın benimle ilgili beklentilerine kulaklarımı tıkamak.
Arkadaşlarımın yorumlarına aldırmadan, omuz silkmek.
ama yapamıyorum. çalışmamaktan korkuyorum. benim kimligim bu. başka bişeyim yok ki üstümde? varolacak neyim var ki işimden başka? kalmaz mıyım herşeyden kaçarken boşlukta?
özgürlüğün ne oldugunu bilmiyorum.
ama ne olmadıgını biliyorum.
özgürlük her sabah 6 da kalkmak olamaz. ögleden sonra çıkıp deniz kenarına gidememek, orda bire kahve içememek olamaz.
sorumluluklar para ve güç getirebilir ama özgürlük getiremiyor malesef..
para veya özgürlük..
güç veya sorumsuzluk..
ben ne istediğini bilmeyen, korkularının engeline takılan, pişman olmaktan çok korkan bir tavşanım.
ama iyi, en azından sönmedi daha gözümün feri.
büyük suya bir kere girince illa ki orda boğulmak şart herhalde, ne bileyim...
yoksa işimizin, gücümüzün, bizleri yerleştirdikleri kutuların içinde gölgesinde, neden böyle debelenip duralım değil mi? kurumsal etiketlerin yorgunlugunu neden sıyırıp atamayalım...
Ahlaki kaygı, Yazım yanlışı ve Pazarlama dehası birleşince ne olur?
- Mayıs 13, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 10 Comments
Lokmaya yuva aranıyor.. Detaylar resmin altında
- Mayıs 13, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 2 Comments
Sahibinden com dan araba bakma maceraları
- Mayıs 11, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 18 Comments
Ben gün geçtikçe, bizim milletin bişeyler içip kafayı buldugunu düşünüyorum. Sahibinden com'dan ikinci el araba bakarken karşılaştığım apaçi ve kekomançi sürüsü ile ilgili gözlemlerim bu tespitime taban oluşturdu!
1. para kekolarda
evet abi cidden böyle. daha arabasının modelini yazmayı beceremeyen adamlar, bmw lerde volvo ve audilerle geziyorlar. Ayrıca Seat Leon gibi şahane spor bir arabayı bile kekolar sürüsü işgal etmiş, önüne gelen modifiye etmiş, LPG taktırmış..adını batırmış yani resmen. ciiiiyk. hem audi alıp hem LPG taktırmak ne demek yahu? alma kardeşim tofaşa binmeye devam et yani dimi :)
2. atılan mesajlara cevap vermeme resti
evet bir de böyle bişey var. ilanın altına "atılan mesajlara kesinlikle cvp dönülmeyecektir arayın" yazmak nedir yahu? araba satmak için interneti kullanma o zaman dimi yani, her boku sormak için senin cep telefonunu aramak zorunda mıyım, nedir bu burnundan kıl aldırmaz tavırlar
3. arayanın kadın oldugunu görünce aniden kibarlaşan türk erkeği
telefonu alüüüüğğğoooooo diye açan adamın karşıdaki "ben internetteki ilanınız için aramıştım" diyen kadını duyunca "iveeeeyyt" diye aniden kibarleşması.. akabinde kadın = arabadan anlamaz denklemi ile sizi kafakola almaya çalışması
4. Arabasına fantastik tanımlar bulan gencolar
Abi, diyelim ki benim 2004 model golf'um var. bunu nasıl tanımlarsın? Sahibinden 2004 model temiz golf falan diye dimi? ama yok.. "efsaneler ölmez yalnızca şekil değiştirir" (bkz. golf un kasasının değişmesi) yazan mı istersin, kara panter sizi bekliyor yazan mı. lan sanki araba değil koynuma jigolo arıyorum, kara panter ne lan?
bir tanesi de "bebeğim" diye başlık atmış, nasıl alırım ki o arabayı ben? adam her parçasını okşayıp mundar etmiş olmasın sakın!!
bir tane daha vardı, "arabam konusunda çok kılımdır" falan yazmış.. ahahahah dedim.. demez miyim..
bir de, çoğunun çok ufak bir kazadan dolayı değişen parçaları var. kimse asla "abi bodoslama geçirdim gitti ön tampn" yazmıyor dogal olarak. ama "hatırladıgım kadarı ile 3 parcada boya 2 parcada degisen" var yazanlar var. e hatırlamadıgın kadarı ne olacak abicim?
5. Mesleği ile ön plana çıkan sevgi pıtırcıkları
Bunlar da sanırım çalıştıkları mesleklerin "ha, mali müşavir mi, aha o zaman gözümü kapatır alırım bu arabayı" etkisi yapacagına inanan tuhaf insanlar. Ögretmen, emekli, asker, mali musavir, diş hekimi, doktor, mühendis, ve hatta bir tane de KÖRFEZ DERSANESİ ÖGRETMENİ var arkadaşlar. KÖRFEZ DERSANESİ ÖGRETMENİ ne lan?? ben ve benim gibiler direk vazgeçsin diye baştan yazmış herhal. bilmeyenler için hemen bilgi vereyim körfez dersanesi izmirin dini bütün dersanesidir, hani her ilde var ya. FEM falan vardı eskiden istanbulda :)) kadın baştan diyo yani, körfez dersanesi ögretmeniyim, dini bütün olmayan gelmesin ldşjşfjsdglds kooptum!
gönül isterki bir de tır şöforunden çok temiz, kasaptan cillop gibi, genelev sahibinden takır takır başlıklı ilanlar görelim ama yukarıda saydıgım meslek grupları revaçta.
velhasıl, çok zor lan türkiyede araba bakmak. köylü kurnazı, kekomançi, cahil cüheyla tiplerle görüşmek çok feci. Allahtan arada senin benim gibi düzgün işinde gücünde adamlar da oluyor, insan gibi konuşuyorsun, onlar da yazdıkları ilandan kendilerini belli ediyolar zaten..
1. para kekolarda
evet abi cidden böyle. daha arabasının modelini yazmayı beceremeyen adamlar, bmw lerde volvo ve audilerle geziyorlar. Ayrıca Seat Leon gibi şahane spor bir arabayı bile kekolar sürüsü işgal etmiş, önüne gelen modifiye etmiş, LPG taktırmış..adını batırmış yani resmen. ciiiiyk. hem audi alıp hem LPG taktırmak ne demek yahu? alma kardeşim tofaşa binmeye devam et yani dimi :)
2. atılan mesajlara cevap vermeme resti
evet bir de böyle bişey var. ilanın altına "atılan mesajlara kesinlikle cvp dönülmeyecektir arayın" yazmak nedir yahu? araba satmak için interneti kullanma o zaman dimi yani, her boku sormak için senin cep telefonunu aramak zorunda mıyım, nedir bu burnundan kıl aldırmaz tavırlar
3. arayanın kadın oldugunu görünce aniden kibarlaşan türk erkeği
telefonu alüüüüğğğoooooo diye açan adamın karşıdaki "ben internetteki ilanınız için aramıştım" diyen kadını duyunca "iveeeeyyt" diye aniden kibarleşması.. akabinde kadın = arabadan anlamaz denklemi ile sizi kafakola almaya çalışması
4. Arabasına fantastik tanımlar bulan gencolar
bir tanesi de "bebeğim" diye başlık atmış, nasıl alırım ki o arabayı ben? adam her parçasını okşayıp mundar etmiş olmasın sakın!!
bir tane daha vardı, "arabam konusunda çok kılımdır" falan yazmış.. ahahahah dedim.. demez miyim..
bir de, çoğunun çok ufak bir kazadan dolayı değişen parçaları var. kimse asla "abi bodoslama geçirdim gitti ön tampn" yazmıyor dogal olarak. ama "hatırladıgım kadarı ile 3 parcada boya 2 parcada degisen" var yazanlar var. e hatırlamadıgın kadarı ne olacak abicim?
5. Mesleği ile ön plana çıkan sevgi pıtırcıkları
Bunlar da sanırım çalıştıkları mesleklerin "ha, mali müşavir mi, aha o zaman gözümü kapatır alırım bu arabayı" etkisi yapacagına inanan tuhaf insanlar. Ögretmen, emekli, asker, mali musavir, diş hekimi, doktor, mühendis, ve hatta bir tane de KÖRFEZ DERSANESİ ÖGRETMENİ var arkadaşlar. KÖRFEZ DERSANESİ ÖGRETMENİ ne lan?? ben ve benim gibiler direk vazgeçsin diye baştan yazmış herhal. bilmeyenler için hemen bilgi vereyim körfez dersanesi izmirin dini bütün dersanesidir, hani her ilde var ya. FEM falan vardı eskiden istanbulda :)) kadın baştan diyo yani, körfez dersanesi ögretmeniyim, dini bütün olmayan gelmesin ldşjşfjsdglds kooptum!
gönül isterki bir de tır şöforunden çok temiz, kasaptan cillop gibi, genelev sahibinden takır takır başlıklı ilanlar görelim ama yukarıda saydıgım meslek grupları revaçta.
velhasıl, çok zor lan türkiyede araba bakmak. köylü kurnazı, kekomançi, cahil cüheyla tiplerle görüşmek çok feci. Allahtan arada senin benim gibi düzgün işinde gücünde adamlar da oluyor, insan gibi konuşuyorsun, onlar da yazdıkları ilandan kendilerini belli ediyolar zaten..
D&R da battle chest görmemle direk almalıyım olmuştum nitekim aldım ve Wow a başladım. draenei hunter level 11 im şu anda. bodoslama seçip girdim resmen :) ability lerden de önüme geleni keko gibi ekledim bir de ingiliz beyefendisi arkadaş buldum kendime grup olduk oynuyoruz. vallaha dun 11 den sabah 5 e kadar kendisi ile koşturduk durduk canavar teptik.
bunun dışında araba konusunda fikrimiz benim anti kullanım becerilerimin ortaya çıkışından sonra 180 derece değişti ve şimdilik ben öğrenene kadar sağa sola rahat rahat sürtebilecegim 15-16 bin tl lik elden de kolay çıkarılabilecek bişey almaya karar verdik herhalde 1-2 gün içinde alırız.
diyetisyen maşallah çok iyi gidiyor, 2 haftadır salladıgım hormon testlerine bu hafta gidiyorum :(( 2 defa kan vermem gerekecek yiikkk
neyse işte benden haberler böyle. bu aşagıdaki de wow daki karakterim
Adı yxunomei hatırlayan hatırlar icewind de yılanımsı bişeydi kendileri, boss tu
bunun dışında araba konusunda fikrimiz benim anti kullanım becerilerimin ortaya çıkışından sonra 180 derece değişti ve şimdilik ben öğrenene kadar sağa sola rahat rahat sürtebilecegim 15-16 bin tl lik elden de kolay çıkarılabilecek bişey almaya karar verdik herhalde 1-2 gün içinde alırız.
diyetisyen maşallah çok iyi gidiyor, 2 haftadır salladıgım hormon testlerine bu hafta gidiyorum :(( 2 defa kan vermem gerekecek yiikkk
neyse işte benden haberler böyle. bu aşagıdaki de wow daki karakterim
Adı yxunomei hatırlayan hatırlar icewind de yılanımsı bişeydi kendileri, boss tu
Keşke biz de hayvanlar gibi olsak...
- Mayıs 07, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 2 Comments
Farklı sınıflardan/kültürlerden insanlar aynı dilde konuşuyor olsalar dahi şu hayvanların birbiri ile kurduğu gibi iletişim kuramıyor yemin ederim.
baksanıza şu güzelliğe :))
Haber ve diğer fotolar için buraya tıklayabilirsiniz.
baksanıza şu güzelliğe :))
Haber ve diğer fotolar için buraya tıklayabilirsiniz.
hehehe bugün resim kursuna başlıyorum <3
Artı wow alıcamm
çok mutluyum cup cup cup
2 gün önce depresyondaydım ne değişti de mutluyum bilmiyorum
gidip geliyor ruh halim böyle işte..
Yukardaki resim de kardeşime 3 sene önce yaptırdıgımız dogum günü pastasından bir ayrıntı.. Ev seklindeydi..
öyle rastlayınca hd'te koyayım dedim bu posta :))
Ne istediğini bilmemenin dayanılmaz ağırlığı
- Mayıs 03, 2010
- By Ova (Excuse My Reading)
- 3 Comments
bugün çok mutsuzum. belki gene o keskin dönüşlerden birindeyim. yutkunamıyorum sanki demir bilyeleri yuttum. böyle yani..
mayısın başlangıcı böyle olmamalıydı bence
Legion türkçesi ile kıyamet melekleri posterini görüp gitmek isteyeceğiniz cinsten bir film, konusu da fena değil ama ne yazık ki klişelerle dolu, kendinden önceki benzer konulu filmleri taklit etmekten öteye gidemeyen bir yapım olmuş...
tanrı dünya ve insanlıktan ümidini keserek kıyameti başlatır ancak melek micheal yani bizim deyimimizle mikail, insanlıktan ümidini kesmemiştir ve tanrıya karşı gelerek insanlığı korumak için dünyaya iner. dünyada, amerikada, bir çölün ortasında hamile bir garson kadının karnındaki çocuk insanlığın tek ümididir...
tataa! garson kadının dogurdugu kurtarıcı muhabbeti direk terminatoru anımsatıyor degil mi? evet kesinlikle, seyredince zaten terminatorden ne denli esinlenmiş oldugunu anlayacaksınız. ama bir terminator olabilir mi bu film? asla!
melekleri insan yapımı silahları kullanırken görmek değişik, zaten en hoş yerlerde kanatlı abilerimizi gördüğümüz sahnelerdi.
tek güzel yanı heykelimsi duruşu ile paul bettany.. aynı zamanda lost'un martin keamy'sini gabriel olarak görmek de değişik ama yine de bence sinemada izlemeye degmez. on üzerinden puanım 6.
tanrı dünya ve insanlıktan ümidini keserek kıyameti başlatır ancak melek micheal yani bizim deyimimizle mikail, insanlıktan ümidini kesmemiştir ve tanrıya karşı gelerek insanlığı korumak için dünyaya iner. dünyada, amerikada, bir çölün ortasında hamile bir garson kadının karnındaki çocuk insanlığın tek ümididir...
tataa! garson kadının dogurdugu kurtarıcı muhabbeti direk terminatoru anımsatıyor degil mi? evet kesinlikle, seyredince zaten terminatorden ne denli esinlenmiş oldugunu anlayacaksınız. ama bir terminator olabilir mi bu film? asla!
melekleri insan yapımı silahları kullanırken görmek değişik, zaten en hoş yerlerde kanatlı abilerimizi gördüğümüz sahnelerdi.
tek güzel yanı heykelimsi duruşu ile paul bettany.. aynı zamanda lost'un martin keamy'sini gabriel olarak görmek de değişik ama yine de bence sinemada izlemeye degmez. on üzerinden puanım 6.