İngiliz Aristokrasisinin Flash Tv'ye çıkabileceği an: Hanbury Hall'da neler dönmüş Serhat ya

  • Ekim 14, 2014
  • By Ova (Excuse My Reading)
  • 1 Comments

Haftasonu Cheltenham'a gittik. Burada Cheltenham Edebiyat Festivaline katılmanın yanı sıra bir kaç yeri gezme şansımız da oldu.

National Trust sevdamı daha önce belirtmiştim. Eski evler, tarih, gönüllü çalışan yaşlı İngiliz teyze/amcaların anlattıkları, o herkesin aşırı kibar ve yardımsever olduğu lovely'lik falan çok hoş. 

Hanbury Hall'u benim için benzersiz yapan, her gezdiğimiz odada üzerimize atlayıp 'pişt, sana bu evle ilgili bir hikaye anlatayım mı?' diyen +70 teyzeler oldu.


Misal bu yukarıdaki porselen takım.. Efendim bu evi yaptıran adam, Thomas Vernon, çocuksuz ölünce ev bunun 2. göbekten kuzenine kalmış. "şu hayatta ne şanslı pezevenkler var di mi?" dediğinizi duyar gibiyim. Biz terbiyemizi bozup böyle bir şey demesek de, bize konuşan teyze der gibiydi. Efendim Vernon'un 2. göbek kuzeni olan Kazulet herif, yaramazın tekiymiş. "Allahtan her şeyi yiyip batırmadan geberdi" diyerek anılan bu adamın adını unuttum. Ama parayı har vurup harman savurma meraklısı tip, bu yukarıda görmüş olduğunuz porselenler henüz Avrupa'da yapılmaz ve sadece Çin'de yapılabilirken, 'benim neden büyük evim var da porselenim yok' diyerek tonla para ödeyip Çin'e talimatlar göndermiş. Talimat basitmiş: Porselen takım yapılacak, her birine aile arması  işlenecek. Aile arması ise elinde buğday başağı tutan, mavi elbiseli bir İngiliz Köylü kızı.. Efendim gariban Çinliler ne bilsinler tombik İngiliz köylü kızını,  hayatlarında ne buğday başağı ne İngiliz kız gördükleri için Çin'den gelen tabaklar elinde Pirinç tutan Çinli kız şeklinde gelmiş. Kim bilir, belki de 2. göbek Vernon efendi bu yüzden hakkın rahmetine kavuşmuştur. (şok, kalp krizi, inme, aman gitti paracıklar, vs. vs.)


Evi 1700'lerde yaptıran Thomas Vernon ve karısı Mary, Yemek odasının baş köşesinde.


Yemek Odası. Buradaki odada bir başka teyze üzerimize atladı. Az evvelki odaya gidip hikayenin başını dinledik mi diye bizi sınava çektikten sonra, masanın üstündeki tabaklar bir hikaye anlatıyor diye asker gibi bizi masa başına dikti. Efendim şimdi, bu az evvel Çin'den bir çanak kazık yiyen elemanın oğlu çok becerikli adammış. Evi ve araziyi çekmiş çevirmiş. Sonra git sen 22-23 yaşındayken 15 yaş büyük bir kadına aşık ol. Üstelik kadının babası Donanma'da kaptan, ama isimsiz bir aile, daha da kötüsü adam sürekli denizde, ama kızın annesi habire çocuk doğuruyor. Muhtemelen kızceğiz de bundan evde kalmış. Bir de İngiltere'de mahalle baskısı yok derler efendim... Neyse, Sen genç Vernon, annesinin bütün itirazlarına rağmen al bu kızı kaçır, Londra'da gizlice evlen. Evlendiren papazı bile hapse atmışlar neden gizlice evlendirdin diye. Sen o kızı gel hanım diye bu evin başına geçir. Çocukları olmuş, ama maalesef ölmüş. İkinci kızları Emma yaşamış. Bu Emma Vernon 17'sine gelince babası mortingen. Annesi, 'illa ki ünvanlı bir adamla evleneceksin Emma, yoksa sana sütümü helal etmem' demiş. Emma'yı kulağından tuttuğu gibi Londra'daki danslı manslı sosyete partilerine götürmüş. (Bu arada kadın bize böyle şapırdata şapırtada anlatıyor ve bütün hikaye CIDDEN resimli mesimli, tabaklarda mevcut. Yokluktan tabaklara tabloid gazetesi çizmişler amk. Adamlardaki dedikodu merakı kimsede yok.) Neyse senin Emma güzel kızmış, zamanın en güçlü adamı William Cecile'in yeğeni Henry Cecile'i kapmış. Boru değil, EARL of Exeter. 

Bittabi mutlu olamamış yeni evliler. Evet Emma Henry'i boynuzlamış, ama tabi ki her zamanki gibi 'bir sor, neden?' tadında yaklaşan İngiliz teyze, Emma'nın bölgedeki papazın oğluna 5 sene boyunca kur yapıp karşılık alamadığını, 5 sene sonunda kocası Henry'e 'I have been unfaithful to you' diye bir mektup yazarak katakulli ile Papazın oğlu William ile kaçmayı başardığını anlattı. Henry yediği boynuzu hazmedemeyip Emma'nın Hanbury'e bir daha alınmaması emrini vermiş, evin içinde değerli ne varsa satmış. Will'i hapislerde süründürmüş, sonra da utancından Emma'dan henüz boşanmadan adını Jack Jones diye değiştirip gidip başka bir kadınla evlenmiş. Efendim sonra Will cartayı çekiyor, Emma yeniden köyüne dönüp 3. kocayı buluyor. O arada Henry de cartayı çekince, Emma kocasına 'Bey, bana Hanbury'i geri alacaksın' diyor ve muzaffer oluyor. Bu çiftimiz de çocuksuz dünyayı terk-i diyar eyleyince ev başkalarına kalıyor. (daha fazla şanslı piç)


Ama ev ev değil ki, kazuletlik yuvası mübarek. Evde yaşayan ailenin oğulları ölüyor, vs vs, en sonunda Sir George Vernon diye biri kalıyor, bu elemanço da yukarıda gördüğünüz Doris isimli zengin hanımefendi ile evleniyor. Ama hiç mutlu olamıyorlar. Karısını pek sevmiyor Corci. Doris'i 13 yaşında bir kızla aldatıyor. Hanbury Hall'a bir hizmetçi olarak gelen, adı Ruth olan ve cık cık da cık cık denilerek hiç tasvip edilmediği belirtilen bu kadıncağız oda hizmetçiliğinden adamın sekreterliğine falan yükseliyor. George 1911'de kendini silahla vurup öldürüyor ve evi, bütün arazileri, malı mülkü Ruth'a bırakıyor. Karısı 'haza hanımefendi' Doris'e zırnık bırakmıyor. Ruth 1940'ların sonunda neredeyse harabeye dönen Hanbury Hall'da 50 tane kedi ile yaşıyorken Trust gelip evin kendilerine devredilmesi için Ruth'u ikna ediyor. Böylece ev National Trust'a geçiyor, milyonlarca pound harcanıyor ve restore ediliyor...

Bu hikayeyi bize anlatan teyze, 'kime ne dediğine dikkat edeceksin şekerim' dedi durdu, efendim Ruth hakkında atar tutarken Ruth'un akrabalarından biri 'sen ne diyorsun lan benim büyük halama, dümbük' tadında yaklaşmış bir gün kendisine. Ruth'dan 'Sir George's companion' olarak bahsediyorum artık diyordu. Bir başka gün de Henry Cecile'in açık artırmada sattığı şeylerden birini miras olarak alan bir adam gelmiş vs. vs... Kime ne dediğine dikkat eden teyze, bizi bir sonraki odaya uğurlarken holdeki bebek arabalarına baktı ve 'yahu bunları da gelip buraya park ediyorlar, Barok atmosferin içine sıçıyor' minvalinde bir şeyler söyledi (sıçıyor demedi tabi ki, o kadar strong language teyzeyi overdose eder. ca'anım barok atmosfer neler çekiyor bu bebek arabalarından falan diye söylendi.) Oradaki en büyük bebek arabasının sahibi olarak biz bozarmaya başladık. Dinleyicilerden bir hınzır adam yanımıza gelip 'arabanın size ait olduğunu fark etmedi, şşşş' yaptı :) Şu ingilizler, ah şu ingilizler! Biri rezil oldu mu en çok eğlenen onlar. Biz biraz utanıyoruz böyle durumlarda. Onlar zevkini çıkarıyor.


Tavan muazzam.

Tavan detayı


Bu resimdekiler 2 oğlan çocuk. Kız değil! Bütün Avrupa'da oğlanları kız gibi giydirirlermiş eskiden. Bunun soylular tarafından, oğlan çocukları kız sanılıp kaçırılmasın diye bulunan bir çözüm olduğunu ve common folk yani bildiğin köylünün de bunu kopya ettiğini anlattılar. Malum eskiden kızların çeyiz parası derdi var, al senin olsun, üstü kalsın modunda kız çocuğu kaçırılan baba. Kalpsiz pezevenkler. Neyse yukarıdaki resimde ufak olan oğlan, 13'ündeki Ruth'u mundar eden Sir George. 

Sir George'un kendini vurduğu haberi Sağ başta, en üst.

Hanbury Hall dış cephe

Bizim oğlan pek bir sevdi bahçeyi, gidesi yoktu hiç.

You Might Also Like

1 yorum

  1. Yavrum bu Dallas hikayelerini nasıl aklında tuttun yaaa? Daha ikinci cümlede Henry kimdi, Will nerden çıktı oldum ben :/

    Nilay

    YanıtlaSil

en derin düşüncelerini dök bebeğim