Yani is, yeni ofis, yeni tipler
- Aralık 08, 2015
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
Yeni ofisimde cok seker bir amca var, 'ben tas devrinden once buradaydim', 'kendi isteginle mi basladin buraya??' gibi espriler yapip takdirimi kazanmisti. Ilerleyen gunlerde fark ettim ki bu arkadasimiz bir Elvis manyagi. Surekli Elvis taklidi yapiyor. Elvis sesi ile konusuyor. "I'll be back" favori cikis cumlesi.
Project Manager'im ise tam bir himbilito. Yani tatli adam aslinda ama boyle biraz kabiz. Bisikletin tekerlegine sikismis bir tutam pislikle ilgili uzun uzun konusabiliyor ya da her gun usenmeden daily meeting icin mail atiyor (recurring event yapmak yerine)- ki bu son dedigimi neden yaptigini cozemedim, cok calisiyor gozukmek icin yapiyorsa onu her gun set edecek vakti nereden buluyor?
Ayrica finans konusunda cimriligin sahikalarinda, gunde 1 pound vermemek icin kendini helak etmeyi bu ulkede gordum ben canlar. Biz Turkler gercekten hic cimri degiliz ya, yok yani en cimri Turk bile bu kadar suyunu sikamaz.
Bir tane de kizcagiz var (kadincagiz mi desem) hani boyle gulumseyince dislerinden *blink* diye bir isilti cikan bir tip. Kuzum sabahin 8 bucugunda nasil oluyor da tek sac telin dagilmamis olarak geliyorsun? Elmas yuzuk muhabbeti yapiyor surekli, nisanlisi yilbasi hediyesi olarak alacakmis, Agustos'ta evleniyorlarmis, vs. vs. Hatun romanyali ama cok guzel! Arkadas canlisi da, epey yardimci oldu sagolsun.
Bir de tuhaf isimli Brezilyali var. Ama kendisi gecici. Adini tahtaya zibilyon kere yanlis yazdilar gecen gun bir toplantida, kendimi yere atip tepinecektim artik. (Adamin umrunda degil)
Burada kendimi The Office dizisinde gibi hissediyorum. Son is yerim The Big Bang Theory idi malum. (Illa bir dizi olacak, o derece yuzeyselim) Boyle bir iki kisi var, ne is yaptiklarini bilmiyorum. Sanki bos bos oturuyor gibiler. Bugun Christmas suslemesi yaptilar. Bos konular hakkinda bos ve uzun sohbetler ediyorlar. Yanlisim olmasin su an ben Proje departmaninda oturuyorum gecici olarak. Nihai pinekleme noktam Software Developerlarin arasinda olacak. Onlar da fena degiller, ama fazla goremiyorum. Proje ofisi cok boktan bir yermis bunu gordum. (Derlerdi de inanmazdim)
Ah, son olarak tepedeki mudurlerden birine deginmezsem olmaz. Boyle kisa boylu, beyaz keci sakalli, surekli enerji patlamasi icindeymis gibi titreyen, sanki ucan adam Sabri gibi "Allaaaaaaaaaaaaaaaah" deyip cosacak her an diye bekledigim Giregir. Allahim adam nasil o kadar yuksek kademede bir mudur olmus ya, saskin sey. Hicbir seyden haberi olmayan bir saskin ordek gibi bakiniyor. Surekli bir etrafina bakinip anlamadan goz kirpistirma halinde.
Bekliyorum; siz kimsiniz, ben neredeyim, kim tepelere mudur yapti lan beni, Allaaaaaaaah deyip kosturacak bir gun! Eminim :D
Bekliyorum; siz kimsiniz, ben neredeyim, kim tepelere mudur yapti lan beni, Allaaaaaaaah deyip kosturacak bir gun! Eminim :D
musluman kizlarin esi benzeri olmayan 'iyi erkek' bulma cilesi
- Aralık 04, 2015
- By Ova (Excuse My Reading)
- 3 Comments
Bu oglen yemeginde, yemekhanedeki kuplerden birinin icine girdim, tek istedigim bir plastik kabin icinde getirdigim yemegimi hizlica bitirip carsiya gitmekti. Kubun icinde citi piti, esmer, asyali oldugu belli bir kizcagiz daha vardi. Elindeki yarisi yenmis sandvici hararetli hararetli sallayarak tam olarak anlayamadigim hizli bir seyler anlatiyordu telefonda birilerine. Dogal olarak kulak misafiri oldum bu enteresan konusmaya.
21 yasindayim diyordu, artik uzerimde buyuk bir baski var, en iyi arkadasim bir ay sonra nisanlaniyor, kuzenlerim evlenmeye basladi, gelecegimden cok endiseliyim. Iyi bir erkek bulmak nr kadar zor, haberin var mi? Asyali Musluman cocuklarin hepsi iyi birer kizla evlenmek istiyor, ama is tanismaya bulusmaya gelince akillarinda hep one night stand var, sonra goruyorsun ki sigara iciyorlar, icki iciyorlar. Dun gece otobusle donerken dedim ki kendime diyordu, neden butun sigara icen aptallar beni buluyor, hadi biraktirdin diyelim ya 10 sene sonra 'ben yine icki ve sigara iciyorum' diye baslarsa?
Kizcagiz o kadar mutsuz ve icten konusuyordu ki, istemesem de dinledim.
Sanirim Britanya'da kulturel musluman olmak benim dusunup hayal ettigimden cok daha zor. Ben de muslumanim ama bunu kultur gibi yasamiyorum, yani annemden babamdan alip uzerime gecirdigim bir sey degil bu. Ebeveynlerimin tanri inanci var. Annem dusunce yapisi olarak musluman mi bilemiyorum, hayatinda dine yer yok. Babam musluman ama yine hayatinda din yok. Buradaki muslumanlarin temel sorunu din denilen inanc / hayat sistemini annelerinden, babalarindan, ailelerinden oldugu gibi alip, uzerine cok kafa yormadan kabul etmeleri. Evet bu Turkiye'deki cogu insan icin de gecerli ama Turkiye'de kati bir Islami kultur yok. Icki icmek buyuk bir tabu degil mesela. Ya da akli basinda hicbir anne baba kizina, ogluna musluman olan biri ile evlen baskisi yapmiyor. Vs, vs.
Dusunun burada buyuyorsunuz, Britlerin arasinda. Ama asla onlardan biri degilsiniz. Pakistan'dan, Hindistan'dan gelmis ana babaniz veya buyuk babalariniz, Ingiltere'lisiniz, ama Ingiltereli degilsiniz de. O uzak kara parcasindan gelen kultur babadan ogula sanki dna ile gecer gibi geciyor, cemberin icinden cikmaniza izin verilmeden, cember donuyor da donuyor.
Bir adam taniyorum, kendisi escinsel, Bangladesli. Ingiliz bir kadin ile beraber tup bebek yontemi ile cocuk yaptilar. Ailesinin ne cocuktan haberi var ne de adamin gay oldugundan.
Buradaki muslumanlar hayati kendileri, cocuklari icin zorlastiriyorlar. Aile iliskileri daha esnek, cinsel acidan ozgur Avrupa toplumuna karismaktan urkmelerini anliyorum, ama kalp de zihin de bu kadar cok kulturel kurali kaldirir mi? Tanrinin rizasi icin yasiyoruz, Hristiyan da olsa, Musluman da olsa herkesin amaci ayni. Birakiniz yasasinlar. Birakiniz kizlariniz iyi birer erkek bulsun, ogullariniz iyi birer kiz... Varsin musluman olmayiversin. Kalplerin ozunu Allah bilir demiyor muyuz, kimin Allah yolunda nerede durdugunu bizim aciz gozlerimiz mi anlayacak ?
Su Ingiltere'ye geldigimden beri yuzlerce defa sasirdigim bir hadisedir, buradaki insanlarin, genci yaslisi demeden AKTIF olmasi.
Ama aktiflik derken gercekten fiziksel anlamda asiri hareketli olmaktan bahsediyorum. Bizim gibi 40'ini gecince sanki merdiven cikmak olduruyormus gibi merdiven yerine asansor kullanan, sabah is yeri servisine binmeye, aksam ayni servisten inmeye alismis, muhtemelen elit bir muhitte yasamiyor ise bir degisiklik yapip kosayim dese birilerinin sozlu veya gozlu tacizine ugramasi cok muhtemel olunca adama Ingilizlerin bu halleri tuhaf geliyor tabi.
Bu hafta yeni is yerime basladim, 2 mil evime, bu 2 mili cycle ediyorum diye cok mutluyken 50'lerinin sonlarinda gorunen Project Manager'in taa Longstanton'dan bisikletle geldigini ogrenince dumur oldum. 10 mil gel 10 mil git gunde 20 mil lan. 36 km yani. Herhalde ben onu yapmaya kalksam aksam eve vardigimda at boku kazir gibi kapidan kazirlardi beni cunku muhtemelen eve vardigimda aynen at boku gibi talas talas dokulurdum.
Sonra dedim tevekkeli degil, pezevenk her gun ofisin ortasinda uzun bir torenle, ayin yapar gibi giyiniyor, yesil reflektorlu kiyafetlerini, ayaklardan basa kadar. Giyinmesi 10 dk suruyor...
Gercekten hayranim bu adamlarin bedenlerini bu sekilde tepe tepe kullanmalarina. Kaslara, eklemlere hayda breh! Oysa biz Turkiye'de en cok sindirim ve bosaltim sistemimizi kullaniyoruz. Ne zaman yabanci bir arkadas bize misafirlige gelse sok oluyor, yemek bitmiyor cunku sofradan kalkinca. Bir kere yabancilarda sofraya oyle kocaman tencere veya servis kaplari getirme huyu yok. Tabaga yemek konulup oyle geliyor. Bizde oyle mi? Kocaman kocaman uzun servis tabaklarinda pilavlar dolmalar. Ayol 1 cesit main ile yiyor adamlar aksam yemeklerini be. Biz de kurusu, islagi, salatasi, atistirmaligi, hobarey!
Ayrica diyorum ya: YEMEK SOFRADAN KALKINCA BITMIYOR!
Yemek bitiyor tatli, tatli bitiyor meyve, hadi sonra cay, cayin yaninda cerez, bitmeyen bir ogutme seruvenidir bizi yastik gibi popolara ulastiran!
Ocakta başlayan iki tane kursa yazıldım. biri çizim(Book Illustration) öbürü yazmakla ilgili (Creative Writing - Introduction). Kendimi frenleyemesem bir de sanat tarihi (gothic) ve elbise dikimi kursuna yazılacaktım. Sonra dedim ki kendime, haftada sadece yedi gün, evde bir adet çocuk, haftada 37 iş saati var: Şarampole yuvarlanma. Freni kökledim. Atarla vitesimi değiştirdim ve kolumu camdan sarkıttım!
Benim 2016 öğretim yılım haftada iki akşamlığına da olsa kutlu mutlu olsun o zaman.
Benim 2016 öğretim yılım haftada iki akşamlığına da olsa kutlu mutlu olsun o zaman.
Ekim sonu annemin doğum günü ve ona doğum günü sürprizi olarak aldık York'a götürdük.
Yani eskiyi, tarihi seven annemi aldık İngiltere'nin en eski şehrine götürdük, isabet oldu.
Fotoğraflar da gezi de 1 ay önceden.
York'un diğer İngiliz şehirlerine göre en önemli özelliği independent shoplar / küçük esnaf.
Ciddi anlamda fazla sayıda yerel dükkan var. Daha önce bir de Bath'da ve böyle bir şey gözlemlemiştim. Britanya'yı bilenler onaylayacaktır, her yer aynı dükkan zincirleri ile doludur bu ada ülkesinde. Küçük esnaf olmak pek zordur. Ama sanırım York, Bath ve Edinburgh gibi turist akını bol şehirlerde insanlar daha kolay para harcıyor. Biz de resimdeki dükkandan bir kaç bir şey aldık. Tamamen teneke şeklinde duvar süsü satıyor. Londra'da portobello markette de vardı böyle bir stand ama dükkanı ilk kez görüyorum. Bütün dükkanda teneke duvar süsünden başka hiçbir şey satılmıyor, çok ilginç geldi. Biz de birer tane aldık, fiyatları uygundu.
Cumartesi günü hangi kasabaya şehre giderseniz gidin bir etkinlik bir atraksiyon oluyor. York'un meydanlarından biri de bu etkinliklerden nasibini almıştı.
İkinci el / Vintage bir shop içinde arama tarama yapan annem ve kız kardeşim.
Bunting ile süslenmiş şirin yollar (Fossgate)
Bu independent deli'ye bayıldım. İsmi çok hoşuma gitti. (Hairy fig/tüylü incir)
Independent bookstore bulmasak olmazdı..
York'ta herkes İngiliz Tearoomlara veya restoranlara gidiyor, biz bir değişiklik yapıp sadece York ve Harrogate'de şubesi olan Ambiente Tapas isimli İspanyol restoranına gittik. Gerçekten çok memnun kaldık. Fossgate üzerinde. İspanyol şarapları ve Şerileri (Sherry) var. Biz meyveli bir şarabı tercih ettik ama Şeri servisi çok şaşaalıydı. Böyle farklı farklı şeri tiplerini hepsi tek tek bardakların içinde askıda durur halde değişik bir sunumla getiriyorlardı. Adını şimdi unuttum. Ayrıca tapalar da enfesti.. Yediğim en güzel ispanyol yemeğiydi, Kesinlikle tavsiye ediyorum.
York Shambles'da tadımlık yaptıran bir çaycı. Çayların tadına bakmadım yalnızca fotoğraf çektim ama Başı bir hayli kalabalıktı.
York Shambles...Küçük küçük dükkanlarla dolu içi dolu fıçıcık eski çarşı
Bu tilki kolyelere bayıldım. Ama alışveriş konusunda kendime sınırlama getirdiğim için fiyatlarına bile bakmadım.
Her yer eski bina...
Şehrin tam ortasında duran bu Tower'ın adını unuttum ama her tarafında kazlar otlanıyordu...
Nehir kenarı
Tam Halloween'da gittiğimiz için her yer kabaktı
York Minister , büyük katedral. İngiltere'nin ikinci en büyüğü.
Teddy Bear Tea shop. Girmedik ama ilginç geldi :)
İkinci el kitap satan başka bir kitapçı...
Ayrıca çok güzel bir çikolatacı vardı, York Cocoa House. Hayatımda bu kadar çeşit hot chocolate bir arada görmedim. Sadece tatlı değil tuzlu çeşitler bile vardı (salted caramel hariç tabii!) Ziyaret ederseniz bir uğrayın :)
Bu haftasonu Pazartesi ve Cumayı da birleştirip Köln'e gittik.
Almanya'da daha önce Berlin dışında bir yer görmedim. İki şehir çok farklı, ne de olsa Berlin bir metropol.
Köln çok büyük bir şehir değil. Viyana'daki kadar büyük binalar olmasa da hava olarak Viyana'ya çok benzettim. Suratsız insanlar, herkesin elinde sigara, kahve ve hamurlu tatlılar..Turistik değeri de çok yüksek değil bence. Katedral, Bir kaç eski kilise, Çikolata müzesi, Şehir müzesi, Botanik bahçesi ve Hayvanat bahçesi dışında pek bir şey yok. Old town diye geçen şehir merkezi güzel ama İngiltere'deki eskilikle yarışamaz. Ama yine de Almanya'yı görmek isteyenler için gezmesi kolay. Özellikle çocukla Berlin'dekinden daha çok rahat ettik. Az kalabalık, daha baby friendly. Bebek arabası ile gezmekte çok zorlanmadık.
Eğer bebekle gidecekseniz, Berlin'deki gibi DM isimli marketlerde alt değiştirme yeri var. Bebek bezi, krem vs her şeyi complimentary olarak koymuşlar istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Sayelerinde çok rahat ettik.
Yine Avrupa'nın pek çok şehri gibi Köln'de de Tram ağı var. U-Bahn. Biletleri kendiniz makineden alıyorsunuz. Bir kaç sefer makine bozuktu ve bilet alamadık bedava binmiş olduk. 4 gün sürekli bindik hiç kontrol olmadı.
Köln'de aklımda kalan tek şey bir çeşme (Aşağıda resmi var)ve Fassbender pastanesi - nefis kekleri var. Şehirden çok etkilenmedim. Avrupa'da bir çok şehir birbirine benziyor. Büyük bir katedral, kiliseler, bir nehir, bir kaç köprü, eski binalar...Sanırım benim en beğendiğim şehirler Paris ve Floransa. İkisi de yürek bunaltacak derecede turist dolu oluyor ama gerçekten arşın arşın gezilesi, her duvarı her binasına bakılası iki şehirdi bence.
Neyse ben fotoğraflarla devam edeyim Köln turuna.
Köln'un ikonik yapısı Dom. Nehrin hemen kenarında. Uzunlamasına çok büyük değildi ama epey yüksek. |
Meihur Berliner'ler. Donuttan ne farkı var bilemiyorum. Bence güzel değil. Ayrıca şu adam şeklindeki ekmekler de her yerdeydi (Berliner'lerin sol üstünde) |
Katedral kapısından bir detay.
Katedralin içi. |
Paris'teki gibi buradaki köprüde de kilitler vardı. Kilitler dükkanlarda satılıyor |
Ren / Rhein nehri |
Bir başka meşhur Köln manzarası : St Martins
Renkli binalar çok şeker.. Köln Old Town |
Duvarlarda hep Grafitiler ve yapıştırmalar vardı. Onlara baka baka yürüdüm... |
Köln old town |
bir çeşme.. |
süslü dükkan vitrinleri |
Kanye West ve Hitler ancak duvar/sokak sanatında buluşur zaten herhalde? |
İşte çok beğendiğim çeşme. Kesin folklorik bir anlamı var. Küçük cüceler ve onlara ışıkla bakan köylü kızı. |
Çeşmeden bir detay |
U-Bahn yani tram istasyonu içinde yine duvar resimleri. |
Bira müzesi. |
Az evvelki dükkanın vitrini ve fındıkkıranlar... |
Dükkan tabelaları da çok güzeldi Old town Köln'de. |
Fındıkkırancının tabelası. İşte bu da böyle bir Köln gezisiydi. |
Saat neredeyse sabahın dördü, yarın idare edilmesi gereken aşırı aktif bir 2'lik hergele mevcut ve ben uyuyamıyorum.
30 Kasımda yeni işime başlıyorum, bu sefer hiç çalışmadığım bir endüstri, education. Bir üniversitenin IT departmanında olacağım. Herkes güzeldir vs diyor inşaallah öyledir.
Havalar çok feci durumda. Aşırı soğuk değil ama rüzgarlı, kapalı. 3 buçuk dedin mi hava kararmaya başlıyor. İçim bunaldı resmen. Kapişle Cambridge sokaklarını arşınladık bugün. Kimseyle konuşasım görüşesim yok. Kapiş uyuyunca veya Mehmet eve gelip onunla kudurmaya başlayınca kendimi page-turnerlara veriyorum. 4 günde 2 ingilizce kitap bitirdim hey maşşallah.
Kendime şuracığa bu sene sonuna kadar yapılmasını hedeflediğim şeyleri not ediyorum. İnanırsak olur bence!
* Ocak 2016'da başlayacak olan uzun araştırmalar sonucu bulduğum Drawing ve Creative Writing kurslarının kaydını yaptırmalıyım.
* 1 stone verdik, 1 stone daha silkelemeliyim.
* Goodreads challenge tamamlanmalı, you have read 60 of 101 books diye ağlıyor.
* Kitap blogumu ( http://paper-swallow.com ) çok boşlamamalı, ayda en az 3 yazı yazmaya çabalamalıyım!
* En az bir Christmas Market ziyareti gerçekleştirmeliyim.
Fazla hırslı şeyler olmadı ama sene sonuna sadece 1 buçuk ay kaldığını düşünürsek STILL AN EFFORT....
30 Kasımda yeni işime başlıyorum, bu sefer hiç çalışmadığım bir endüstri, education. Bir üniversitenin IT departmanında olacağım. Herkes güzeldir vs diyor inşaallah öyledir.
Havalar çok feci durumda. Aşırı soğuk değil ama rüzgarlı, kapalı. 3 buçuk dedin mi hava kararmaya başlıyor. İçim bunaldı resmen. Kapişle Cambridge sokaklarını arşınladık bugün. Kimseyle konuşasım görüşesim yok. Kapiş uyuyunca veya Mehmet eve gelip onunla kudurmaya başlayınca kendimi page-turnerlara veriyorum. 4 günde 2 ingilizce kitap bitirdim hey maşşallah.
Kendime şuracığa bu sene sonuna kadar yapılmasını hedeflediğim şeyleri not ediyorum. İnanırsak olur bence!
* Ocak 2016'da başlayacak olan uzun araştırmalar sonucu bulduğum Drawing ve Creative Writing kurslarının kaydını yaptırmalıyım.
* 1 stone verdik, 1 stone daha silkelemeliyim.
* Goodreads challenge tamamlanmalı, you have read 60 of 101 books diye ağlıyor.
* Kitap blogumu ( http://paper-swallow.com ) çok boşlamamalı, ayda en az 3 yazı yazmaya çabalamalıyım!
* En az bir Christmas Market ziyareti gerçekleştirmeliyim.
Fazla hırslı şeyler olmadı ama sene sonuna sadece 1 buçuk ay kaldığını düşünürsek STILL AN EFFORT....
Yorkshire'da büyülü bir köşe: Fountains Abbey
- Kasım 04, 2015
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
Fountains Abbey'e ilk kez geçen sene Yorkshire Dales National Park'tan dönerken gitmiştik. Gerçekten hayran olmuştum. Buraya annemi de getirmeliyim demiştim, Allah'a çok şükür bu güzel yeri tekrar annemle ziyaret etmek nasip oldu.
Zamanında Avrupa'nın en büyük manastırlarından birinin harabesi üzerine kurulu olan bu park ve bahçenin içinde aynı zamanda şu an soylu bir ailenin yaşadığı Fountains Hall isimli bir de malikane var. Malikanenin sadece alt katı ve çok az odası ziyaretçilere açık. Bu büyük ev 8. Henry, karısından boşanamıyor diye mezhep değiştirip Fountains Abbey'nin de aralarında bulunduğu manastırları yıkana kadar yokmuş. Daha sonra manastırdan çıkan taşlarla yapılmış.
Bahçede aynı zamanda çalışan bir su değirmeni var.
Ziyaretimizde hava çok sisliydi. Bu Yorkshire bölgesi için alışılmadık bir durum değil. Geçen sene de çok hafif sis vardı.
İngiltere'ye her gelen ya Edinburgh ya Londra yapıyor ama bence siz bir değişiklik yapın, York ve Fountains abbey'i de ziyaret edin. Çok daha az turist, çok daha bakir...
Bahçede insan yapımı göller var ve etraflarında yürüyüş parkurları.. |
Dallarda elmalar sise aldırmadan kütür kütür takılıyorlar |
Bu kardeşimiz kafasındaki karga ile çok mutluydu.. Adeta bir simbiyoz.. |
Sonbahar renkleri sanat eseri gibi.
Sis, kuru yapraklar, kadim ağaçlar, ve kışa direnen yeşillikler. Daha ne olsun ki?
Dikkatli bakan arkadaki kiliseyi seçebilir herhalde. Sis o kadar yoğundu ki!
Fountains Abbey çok ama çok büyük bir harabe. Manastırın ve birleşik binaların ne kadar büyük olduğunu görünce insan zamanında İngiltere'nin Doğu kıyısından Batı kıyısına her şey katolik din adamlarınındı lafının abartı olmadığına inanıyor!
Bahçenin her yerinde sülünler geziyor.
Bu ilginç ağacın çiçekleri tasarımcılara ilham verecek nitelikte.
Saat 4'e doğru sis öyle yoğunlaştı ki, resimde kuzgunun arkası tamamen sis ve gördüğünüz gibi göz gözü görmüyor. Tam Poe'luk bir atmosfer :) 31 ekim 1 kasım haftasında buraya gitmek Halloween ruhunu yaşamak oldu resmen.
Doğal Halloween dekorları, yağmura çamura rüzgara of demeden duran Örümcek ağları
Fountains Abbey'nin ikonik ana koridoru, yıkıntının en sağlam kalmış en etkileyici yeri..
Orman cini annem
Sanki içinden hoppidik diye bir hobbit çıkacak!
ben bu sislerin içindeki güzel bahçeye bir de yaz güneşinde gitmek isterim
Ama doğrusu Britanya'da görülecek onca güzellik var ki, bilemiyorum denk getirir de bir daha gidebilir miyim :)