Dostlarım, İngiltere'yi bilen bilir. Çok sevgi pıtırcığı bir ülkedir. Gelen her türlü göçmeni bağrına basmıştır. Açıkçası ülkeye saat sabah 8'de kaçak giren göçmenlerin akşam saat 5'ten önce beleşe oturacakları evlerine yerleştirilip, maaşlarının bağlanmış olması vs. esprilerini çok okuduk orada burada. Fakat 2008'den beri burada süregelen ve çalışan sınıfı vuran 'kriz', kalifiye veya değil, bütün göçmenlerin bir anda toplumun eğitimsiz kesimi tarafından bütün sorunların sebebi olarak görülmesine neden oldu. UKIP adında bir parti var mesela, bütün politikası göçmen sorunu üstünden. Evet, Britanya'da bir göçmen sorunu gerçekten var. Polonya, Litvanya gibi ülkelerden buraya gelip İngiliz'in tenezzül etmediği işlerde çalışan bir dünya adam var. Bir yandan da, Bulgaristan, Romanya vs. gibi gene doğu Avrupa ülkelerinden buraya sadece benefit almak için gelen adamlar olduğu söyleniyor. Bu ne kadar doğru bilmiyorum, ama en azından gazete haberlerinde okuduğum kadarıyla Rumenlerin Londra'da sokaklarda, parklarda yattıklarından haberdarım.
Efendim Nazi Almanyasına benzer bir şekilde olsa gerek, burada kalifiye göçmenlerin iyi para kazanmasına ve iyi yaşamasına gıcık olan bir kesim de var. İngiltere öyle bir ülke ki, kendi mühendisi, kendi doktoru çok az. Bunun sebebi benim nacizane fikrim şu ki, insanların kalifiye olmayı 'afford' edemeyişi. Yani burada çoğu aile üniversite eğitimi ve sonrası yeterlilik edinme aşamalarında çocuklarını desteklemiyor. Üniversite harcı çok çok pahalı olmasa da, yaşam masrafları, kalacak yer, yiyecek, seyahat vs. derken insanlar yeterlilik edinemiyor. Örneğin doktor olmak uzun iş, avukat olmak da öyle Hukuk okumakla biten bir süreç değil. Psikologluk bile psikoloji okudum tamam hadi terapi yapayım diye yapılmıyor... Özetle burada tuhaf bir şekilde, iş gücü yeterli olmadığı için dışarıdan çalışmaya gelen doktor, mühendis, avukat vs. buradaki insanlardan çok daha iyi yaşıyor. Etrafımda benden az kazanan İngiliz arkadaşlarımdan bu konuda hiçbir tepki görmedim, ama garip bir şekilde 'benefit' sistemi yani devlet yardımı ile yaşayan ve eğitim seviyesi düşük insanlar ırkçı olmaya ve nefret kusmaya daha müsait. (aldıkları devlet yardımı bizim vergimizle verilmiyor sanki!)
Üç hafta önce başıma bir olay geldi. Bir alışveriş merkezinin otoparkında arabamı park ettim. Arabadan çıkınca yan arabadan çıkan kadın bana küfretmeye, bağırmaya başladı. Şok oldum tabi ki. Ben bu ülkede değil ayrımcılığa, ırkçılığa şahit olmak, her kurumda yabancı olduğum için sürekli adeta pozitif ayrımcılık görmüş bir kişiyim sonuçta. Kadın bana saydı döktü. İngiliz değilmişim, neden onun yanına park etmişim, bir sürü boş yer varmış. Ne inekliğim kaldı ne bitchliğim. Yok efendim benim yüzümden elindeki bebeği düşürecekmiş. Gerizekalı bana küfrederken bebeği korkudan pörtledi, yazık o bebeğe de acıdım, öyle bir manyağa evlat olmak zor olmalı. Ben de şoktan bir şey diyemedim. Edepsizle edepsiz olunmuyor. F... off diye diye arkamdan bağıran bu manyağa en son ben de dönüp en son sen fuck off ya yetti gari dedim. Gülmeye başladı anıra anıra. Tabi ki o an çok sarsıldım, ama şimdi gülüyorum. Bu maceramın sonunda Mehmet'in ısrarı ile polisi aradım. Abi, polis ya... yani polis... polis böyle olmalı. İngiltere polisi gibi!!!!
Bana hemen psikolojik destek verdiler telefonda. sonra da dediler ki, aman sakın bebeğinizle zahmet etmeyin, BİZ SİZE GELECEĞİZ, EVİNİZE. BİZDEN TELEFON BEKLEYİN. Ben arada o telefonu kaçırdım. Sonra akşam bir daha aradılar, sabah ben geleyim dedim artık. Polis merkezinde bizi karşılayan polis memuruna olayı anlattım. bana fak off dediler, ingiliz değilsin dediler dedim. Çok sarsıldım falan dedim. Memur John (adını hatırlayamıyorum, John Doe olsun :p) durup bana 'hey, bunun Cambridge ile senin arana girmesine izin verme dostum' tadında şeyler söyledi bana. Look, listen. Cambridge is a beautiful city. Don't let this get between you and your love to Cambridge. gibi. Sonra olayın olduğu yere de git, sakın gitmemezlik etme, böyle insanlar yüzünden korkma, bunlar kazma moralini bozma falan dedi. Canım ya kendisi de İskoçmuş, ben de ingiliz değilim, seni anlıyorum ama sakın buna üzülme, bu insan bir mal gibisinden bir şeyler de dedi. Sonra 4-5 güne aradı. gitmiş, aramış sormuş, bir şey bulamamış. Kamera vardı orada, ama bizim durduğumuz yere bakan kamera yokmuş.
Efendim olayı anlattığım Türk bakkalımız en can alıcı yorumu yaptı.YAW BIRAK YAAAW İSTESELER BULURLAR. KAMERA OLMASA BİLE BULURLAR :)))
İşte türk özgüveni, türk kendinden eminliği.. İşte türkün gücü diye bağıramadım ya la kadının suratına, sen kime artistik yapıyon lan anglosakson köpeekkkk biz osmanlı torunuyuz diye höyküremedim ya la.. boynum bükük kaldı... şaka şaka. ya kadını bulsalar iyiydi, çünkü en azından fişlenirdi, aynı şeyi başkasına yaparsa sicili olurdu yani. yine de Türkiye'de bu kadar yabancı olsa, bizden iyi yaşasalar, sanırım biz daha az tahammüllü olurduk. Babamın arabasının plakası 21 diye, 90'lı yıllarda arabamızı kaç defa çizdiler İzmir'de. Bari kürt olsak :) Ayrımcılık her yerde, her formda, ama daima küçük beyinlerde, küçük insanlarda.. Siz siz olun, kimseyi doğumunda seçemeden sahip olduğu özellikler yüzünden ne yüceltin, ne de yerin dibine sokun....
1 yorum
bacıııım, geçmiş olsun! ben bakkalı destekliyorum: bırahhh, sittir et salağı :)
YanıtlaSilen derin düşüncelerini dök bebeğim