Alias Grace’I okuyorum 1 haftadir, nasil guzel, nasil narin, nasil nakis gibi yazilmis bir kitap, eh tabi ki Margaret Atwood isi olunca boyle oluyor. Turk okuyucusunun hoduklugudur bu kadinin kitaplarinin basilmiyor olmasi.
Aman neyse, sabah trende alias grace’In neredeyse sonuna gelmis olmam ve su anda ofiste isten cikis saatini hirsla bekliyor olmam faydasiz, zaman gecmiyor. Isten cikayim da okuyayim diyorum.
Simdiki isimden hic memnun/mutlu degilim.
Neden boyle bilmiyorum bir haftadir user profile service ile ugrasiyorum elinde comak bokuyla oynayan cocuk gibi, sanirim motivasyonum eksik, of!
Yeni yil baslayinca umarmi isler acilir ve baska bir is bulurum, benim ilacim cillop gibi kontratlar olacak.
Bir zihin tembelligi ki sormayin gitsin dostlar, sanki beynimdeki gri uniformali sinir hucreleri yas 31 olunca emekli oldular. Onlari makineleri yaglamaya, mekanizmalari dondurmeye ikna edemiyorum.
Mekanizma demisken tam bir mekanik alet asigi olarak zemberekli saat aldim, canim benim. Tik tik tik sesi beni cocukluguma goturmesin mi daha kurdugum ilk geceden. Benim pilsiz, benim radyasyonsuz, bitsiz, bytesiz, canim zemberekli saatim… ruhumu steampunk’a satacagim. (bir zemberekli saat aldi diye steampunk’a baglayan bilgisayar muhendisinin drami)
Bunaldim dostlar, persembe turkiye’ye gidiyor olmak bile icimdeki camurlu suyu bosaltmami saglamiyor… oturup calismam ve daha cok sey ogrenmem lazim, sonar onlardan para kazanacagim ya daha!
1 yorum
vay türkiyeye mi geliyosun. İstanbula da bekleriz ;)
YanıtlaSilen derin düşüncelerini dök bebeğim