Ekim sonu annemin doğum günü ve ona doğum günü sürprizi olarak aldık York'a götürdük.
Yani eskiyi, tarihi seven annemi aldık İngiltere'nin en eski şehrine götürdük, isabet oldu.
Fotoğraflar da gezi de 1 ay önceden.
York'un diğer İngiliz şehirlerine göre en önemli özelliği independent shoplar / küçük esnaf.
Ciddi anlamda fazla sayıda yerel dükkan var. Daha önce bir de Bath'da ve böyle bir şey gözlemlemiştim. Britanya'yı bilenler onaylayacaktır, her yer aynı dükkan zincirleri ile doludur bu ada ülkesinde. Küçük esnaf olmak pek zordur. Ama sanırım York, Bath ve Edinburgh gibi turist akını bol şehirlerde insanlar daha kolay para harcıyor. Biz de resimdeki dükkandan bir kaç bir şey aldık. Tamamen teneke şeklinde duvar süsü satıyor. Londra'da portobello markette de vardı böyle bir stand ama dükkanı ilk kez görüyorum. Bütün dükkanda teneke duvar süsünden başka hiçbir şey satılmıyor, çok ilginç geldi. Biz de birer tane aldık, fiyatları uygundu.
Cumartesi günü hangi kasabaya şehre giderseniz gidin bir etkinlik bir atraksiyon oluyor. York'un meydanlarından biri de bu etkinliklerden nasibini almıştı.
İkinci el / Vintage bir shop içinde arama tarama yapan annem ve kız kardeşim.
Bunting ile süslenmiş şirin yollar (Fossgate)
Bu independent deli'ye bayıldım. İsmi çok hoşuma gitti. (Hairy fig/tüylü incir)
Independent bookstore bulmasak olmazdı..
York'ta herkes İngiliz Tearoomlara veya restoranlara gidiyor, biz bir değişiklik yapıp sadece York ve Harrogate'de şubesi olan Ambiente Tapas isimli İspanyol restoranına gittik. Gerçekten çok memnun kaldık. Fossgate üzerinde. İspanyol şarapları ve Şerileri (Sherry) var. Biz meyveli bir şarabı tercih ettik ama Şeri servisi çok şaşaalıydı. Böyle farklı farklı şeri tiplerini hepsi tek tek bardakların içinde askıda durur halde değişik bir sunumla getiriyorlardı. Adını şimdi unuttum. Ayrıca tapalar da enfesti.. Yediğim en güzel ispanyol yemeğiydi, Kesinlikle tavsiye ediyorum.
York Shambles'da tadımlık yaptıran bir çaycı. Çayların tadına bakmadım yalnızca fotoğraf çektim ama Başı bir hayli kalabalıktı.
York Shambles...Küçük küçük dükkanlarla dolu içi dolu fıçıcık eski çarşı
Bu tilki kolyelere bayıldım. Ama alışveriş konusunda kendime sınırlama getirdiğim için fiyatlarına bile bakmadım.
Her yer eski bina...
Şehrin tam ortasında duran bu Tower'ın adını unuttum ama her tarafında kazlar otlanıyordu...
Nehir kenarı
Tam Halloween'da gittiğimiz için her yer kabaktı
York Minister , büyük katedral. İngiltere'nin ikinci en büyüğü.
Teddy Bear Tea shop. Girmedik ama ilginç geldi :)
İkinci el kitap satan başka bir kitapçı...
Ayrıca çok güzel bir çikolatacı vardı, York Cocoa House. Hayatımda bu kadar çeşit hot chocolate bir arada görmedim. Sadece tatlı değil tuzlu çeşitler bile vardı (salted caramel hariç tabii!) Ziyaret ederseniz bir uğrayın :)
Bu haftasonu Pazartesi ve Cumayı da birleştirip Köln'e gittik.
Almanya'da daha önce Berlin dışında bir yer görmedim. İki şehir çok farklı, ne de olsa Berlin bir metropol.
Köln çok büyük bir şehir değil. Viyana'daki kadar büyük binalar olmasa da hava olarak Viyana'ya çok benzettim. Suratsız insanlar, herkesin elinde sigara, kahve ve hamurlu tatlılar..Turistik değeri de çok yüksek değil bence. Katedral, Bir kaç eski kilise, Çikolata müzesi, Şehir müzesi, Botanik bahçesi ve Hayvanat bahçesi dışında pek bir şey yok. Old town diye geçen şehir merkezi güzel ama İngiltere'deki eskilikle yarışamaz. Ama yine de Almanya'yı görmek isteyenler için gezmesi kolay. Özellikle çocukla Berlin'dekinden daha çok rahat ettik. Az kalabalık, daha baby friendly. Bebek arabası ile gezmekte çok zorlanmadık.
Eğer bebekle gidecekseniz, Berlin'deki gibi DM isimli marketlerde alt değiştirme yeri var. Bebek bezi, krem vs her şeyi complimentary olarak koymuşlar istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Sayelerinde çok rahat ettik.
Yine Avrupa'nın pek çok şehri gibi Köln'de de Tram ağı var. U-Bahn. Biletleri kendiniz makineden alıyorsunuz. Bir kaç sefer makine bozuktu ve bilet alamadık bedava binmiş olduk. 4 gün sürekli bindik hiç kontrol olmadı.
Köln'de aklımda kalan tek şey bir çeşme (Aşağıda resmi var)ve Fassbender pastanesi - nefis kekleri var. Şehirden çok etkilenmedim. Avrupa'da bir çok şehir birbirine benziyor. Büyük bir katedral, kiliseler, bir nehir, bir kaç köprü, eski binalar...Sanırım benim en beğendiğim şehirler Paris ve Floransa. İkisi de yürek bunaltacak derecede turist dolu oluyor ama gerçekten arşın arşın gezilesi, her duvarı her binasına bakılası iki şehirdi bence.
Neyse ben fotoğraflarla devam edeyim Köln turuna.
Köln'un ikonik yapısı Dom. Nehrin hemen kenarında. Uzunlamasına çok büyük değildi ama epey yüksek. |
Meihur Berliner'ler. Donuttan ne farkı var bilemiyorum. Bence güzel değil. Ayrıca şu adam şeklindeki ekmekler de her yerdeydi (Berliner'lerin sol üstünde) |
Katedral kapısından bir detay.
Katedralin içi. |
Paris'teki gibi buradaki köprüde de kilitler vardı. Kilitler dükkanlarda satılıyor |
Ren / Rhein nehri |
Bir başka meşhur Köln manzarası : St Martins
Renkli binalar çok şeker.. Köln Old Town |
Duvarlarda hep Grafitiler ve yapıştırmalar vardı. Onlara baka baka yürüdüm... |
Köln old town |
bir çeşme.. |
süslü dükkan vitrinleri |
Kanye West ve Hitler ancak duvar/sokak sanatında buluşur zaten herhalde? |
İşte çok beğendiğim çeşme. Kesin folklorik bir anlamı var. Küçük cüceler ve onlara ışıkla bakan köylü kızı. |
Çeşmeden bir detay |
U-Bahn yani tram istasyonu içinde yine duvar resimleri. |
Bira müzesi. |
Az evvelki dükkanın vitrini ve fındıkkıranlar... |
Dükkan tabelaları da çok güzeldi Old town Köln'de. |
Fındıkkırancının tabelası. İşte bu da böyle bir Köln gezisiydi. |
Saat neredeyse sabahın dördü, yarın idare edilmesi gereken aşırı aktif bir 2'lik hergele mevcut ve ben uyuyamıyorum.
30 Kasımda yeni işime başlıyorum, bu sefer hiç çalışmadığım bir endüstri, education. Bir üniversitenin IT departmanında olacağım. Herkes güzeldir vs diyor inşaallah öyledir.
Havalar çok feci durumda. Aşırı soğuk değil ama rüzgarlı, kapalı. 3 buçuk dedin mi hava kararmaya başlıyor. İçim bunaldı resmen. Kapişle Cambridge sokaklarını arşınladık bugün. Kimseyle konuşasım görüşesim yok. Kapiş uyuyunca veya Mehmet eve gelip onunla kudurmaya başlayınca kendimi page-turnerlara veriyorum. 4 günde 2 ingilizce kitap bitirdim hey maşşallah.
Kendime şuracığa bu sene sonuna kadar yapılmasını hedeflediğim şeyleri not ediyorum. İnanırsak olur bence!
* Ocak 2016'da başlayacak olan uzun araştırmalar sonucu bulduğum Drawing ve Creative Writing kurslarının kaydını yaptırmalıyım.
* 1 stone verdik, 1 stone daha silkelemeliyim.
* Goodreads challenge tamamlanmalı, you have read 60 of 101 books diye ağlıyor.
* Kitap blogumu ( http://paper-swallow.com ) çok boşlamamalı, ayda en az 3 yazı yazmaya çabalamalıyım!
* En az bir Christmas Market ziyareti gerçekleştirmeliyim.
Fazla hırslı şeyler olmadı ama sene sonuna sadece 1 buçuk ay kaldığını düşünürsek STILL AN EFFORT....
30 Kasımda yeni işime başlıyorum, bu sefer hiç çalışmadığım bir endüstri, education. Bir üniversitenin IT departmanında olacağım. Herkes güzeldir vs diyor inşaallah öyledir.
Havalar çok feci durumda. Aşırı soğuk değil ama rüzgarlı, kapalı. 3 buçuk dedin mi hava kararmaya başlıyor. İçim bunaldı resmen. Kapişle Cambridge sokaklarını arşınladık bugün. Kimseyle konuşasım görüşesim yok. Kapiş uyuyunca veya Mehmet eve gelip onunla kudurmaya başlayınca kendimi page-turnerlara veriyorum. 4 günde 2 ingilizce kitap bitirdim hey maşşallah.
Kendime şuracığa bu sene sonuna kadar yapılmasını hedeflediğim şeyleri not ediyorum. İnanırsak olur bence!
* Ocak 2016'da başlayacak olan uzun araştırmalar sonucu bulduğum Drawing ve Creative Writing kurslarının kaydını yaptırmalıyım.
* 1 stone verdik, 1 stone daha silkelemeliyim.
* Goodreads challenge tamamlanmalı, you have read 60 of 101 books diye ağlıyor.
* Kitap blogumu ( http://paper-swallow.com ) çok boşlamamalı, ayda en az 3 yazı yazmaya çabalamalıyım!
* En az bir Christmas Market ziyareti gerçekleştirmeliyim.
Fazla hırslı şeyler olmadı ama sene sonuna sadece 1 buçuk ay kaldığını düşünürsek STILL AN EFFORT....
Yorkshire'da büyülü bir köşe: Fountains Abbey
- Kasım 04, 2015
- By Ova (Excuse My Reading)
- 1 Comments
Fountains Abbey'e ilk kez geçen sene Yorkshire Dales National Park'tan dönerken gitmiştik. Gerçekten hayran olmuştum. Buraya annemi de getirmeliyim demiştim, Allah'a çok şükür bu güzel yeri tekrar annemle ziyaret etmek nasip oldu.
Zamanında Avrupa'nın en büyük manastırlarından birinin harabesi üzerine kurulu olan bu park ve bahçenin içinde aynı zamanda şu an soylu bir ailenin yaşadığı Fountains Hall isimli bir de malikane var. Malikanenin sadece alt katı ve çok az odası ziyaretçilere açık. Bu büyük ev 8. Henry, karısından boşanamıyor diye mezhep değiştirip Fountains Abbey'nin de aralarında bulunduğu manastırları yıkana kadar yokmuş. Daha sonra manastırdan çıkan taşlarla yapılmış.
Bahçede aynı zamanda çalışan bir su değirmeni var.
Ziyaretimizde hava çok sisliydi. Bu Yorkshire bölgesi için alışılmadık bir durum değil. Geçen sene de çok hafif sis vardı.
İngiltere'ye her gelen ya Edinburgh ya Londra yapıyor ama bence siz bir değişiklik yapın, York ve Fountains abbey'i de ziyaret edin. Çok daha az turist, çok daha bakir...
Bahçede insan yapımı göller var ve etraflarında yürüyüş parkurları.. |
Dallarda elmalar sise aldırmadan kütür kütür takılıyorlar |
Bu kardeşimiz kafasındaki karga ile çok mutluydu.. Adeta bir simbiyoz.. |
Sonbahar renkleri sanat eseri gibi.
Sis, kuru yapraklar, kadim ağaçlar, ve kışa direnen yeşillikler. Daha ne olsun ki?
Dikkatli bakan arkadaki kiliseyi seçebilir herhalde. Sis o kadar yoğundu ki!
Fountains Abbey çok ama çok büyük bir harabe. Manastırın ve birleşik binaların ne kadar büyük olduğunu görünce insan zamanında İngiltere'nin Doğu kıyısından Batı kıyısına her şey katolik din adamlarınındı lafının abartı olmadığına inanıyor!
Bahçenin her yerinde sülünler geziyor.
Bu ilginç ağacın çiçekleri tasarımcılara ilham verecek nitelikte.
Saat 4'e doğru sis öyle yoğunlaştı ki, resimde kuzgunun arkası tamamen sis ve gördüğünüz gibi göz gözü görmüyor. Tam Poe'luk bir atmosfer :) 31 ekim 1 kasım haftasında buraya gitmek Halloween ruhunu yaşamak oldu resmen.
Doğal Halloween dekorları, yağmura çamura rüzgara of demeden duran Örümcek ağları
Fountains Abbey'nin ikonik ana koridoru, yıkıntının en sağlam kalmış en etkileyici yeri..
Orman cini annem
Sanki içinden hoppidik diye bir hobbit çıkacak!
ben bu sislerin içindeki güzel bahçeye bir de yaz güneşinde gitmek isterim
Ama doğrusu Britanya'da görülecek onca güzellik var ki, bilemiyorum denk getirir de bir daha gidebilir miyim :)