Health Visitor'ımız Colin'le maceralar
- Ekim 29, 2013
- By Ova (Excuse My Reading)
- 3 Comments
Cins insanlar neden beni bulur? yoksa ben de mi cinsim?
Neyse efendim bu ülkede yani İngiltere'de bebek 1 ayını bulunca, artık ebeler sizi hastanedeki Health Visitor denen insanlara transfer ediyor. Bu Health Visitorlar basit tıbbi/psikolojik eğitim almış uzmanlar. Tüm Cambridge yöresinde bir tane erkek varmış, gerisi kadın. O erkek de bana denk geldi. 50 li yaşlarında, Barış Manço yüzüklü, maviş gözlü, güleç uzun suratlı Colin.
Colin Bize bebek 40'ını çıkarana kadar neredeyse her hafta geldi. Gelişinin amacı bebeği tartmak, gelişimini gözlemek, genel bebekle ilgili chit-chat, anneye 'aslansın kaplansın' diye moral vermek, eger bebekte problem varsa erken tanılamak vs..
Neyse efendim 1 hafta önceden telefon ederek şu gün şu saat size uygun mudur diyerek, çıktı geldi Colincik. Elinde kocaman çantası ve evrakları ile şaşkın bir surat. İçeri girdikten sonra annemle beni sanki yeni keşfedilmiş bir tür deniz aslanıymışız gibi uzun uzun inceledi. Nitekim 10 dakika içinde anlayacaktık ki bu uzun uzun bakışlar adamın genel huyuymuş. Geçti oturdu yere, koltuğa davet ettiğimizde çoktan çömmüştü. Kağıtları yere yaydıktan sonra genel ingiliz gevşekliği ile, Sorrreeeyy'i çakıverdi, dakika 1 gol bir. getirmesi gereken kağıtların çoğunu unutmuş. Neyse koçum sorun değil diye sırtını sıvazladık, zaten sıvazlamasan ne olacak ki, adam stres olduğu ile kalacak. İyi niyetli insanlar bunlar, iki parça kağıt için olay çıkarmanın anlamı yok, zaten sonra getirecekmiş falan, filan. Ben nereden bileyim adamın her hafta bozuk musluk gibi damlayacağını daha o ilk görüşmeden. Neyse, salonun ortasına ani fırlatılmış yabancı bir madde gibi çömen Colin annemle beni incelemeye devam ediyor, bebeğe bakmıyordu bile- artık bizde bu kadar ilginç ne vardıysa bilemiyorum. Kendisine şimdi hatırlamadığım bir şey ikram ettik, abooww gözleri parladı pezevengin. 'kusura bakma, sadece bu var, malum bebek var vs.' dediğimde kocaman bir gülümsemeyle, 'don't worry' dedi, normalde bunu da vermiyorlar. Vermezler tabii be Colin.
Neden vermiyorlar acaba? diye düşünmedim bile dostlar. Colin'e bırak bisküvi vermemeyi, tekme tokat *iktir çekmemelerine bile şaştım.
1- Sorduğunuz her soruya : olabilir, ama olmayabilir de yanıtı veriyor... Ee sen karşıma oturup bana her şey için %50 olasılık var dersen nasıl yardımcı olacaksın al yanaklım ?!
2- Sorduğunuz her soruda yanıt vermeden önce suratınıza 5 dakika bakıyor. soru soruyoruz, baktıkça bakıyor Mister. O baktıkça biz de annemle birbirimize bakıyoruz falan, gören de duello yapıyoruz sanacak.
3- Adam gitmek bilmiyor.içeride yemek yapan annem 'ulan acaba yemek yemek için mi bekliyor, yemekler pişsin diye?' diye bile düşündü.
Neyse Colin bize geldi gitti bir süre, sonra işten atmışlar zavallımı, onun yerine Anne diye bir kadın başladı (henüz kendisini görmek kısmet olmadı)
Neyse efendim bu ülkede yani İngiltere'de bebek 1 ayını bulunca, artık ebeler sizi hastanedeki Health Visitor denen insanlara transfer ediyor. Bu Health Visitorlar basit tıbbi/psikolojik eğitim almış uzmanlar. Tüm Cambridge yöresinde bir tane erkek varmış, gerisi kadın. O erkek de bana denk geldi. 50 li yaşlarında, Barış Manço yüzüklü, maviş gözlü, güleç uzun suratlı Colin.
Colin Bize bebek 40'ını çıkarana kadar neredeyse her hafta geldi. Gelişinin amacı bebeği tartmak, gelişimini gözlemek, genel bebekle ilgili chit-chat, anneye 'aslansın kaplansın' diye moral vermek, eger bebekte problem varsa erken tanılamak vs..
Neyse efendim 1 hafta önceden telefon ederek şu gün şu saat size uygun mudur diyerek, çıktı geldi Colincik. Elinde kocaman çantası ve evrakları ile şaşkın bir surat. İçeri girdikten sonra annemle beni sanki yeni keşfedilmiş bir tür deniz aslanıymışız gibi uzun uzun inceledi. Nitekim 10 dakika içinde anlayacaktık ki bu uzun uzun bakışlar adamın genel huyuymuş. Geçti oturdu yere, koltuğa davet ettiğimizde çoktan çömmüştü. Kağıtları yere yaydıktan sonra genel ingiliz gevşekliği ile, Sorrreeeyy'i çakıverdi, dakika 1 gol bir. getirmesi gereken kağıtların çoğunu unutmuş. Neyse koçum sorun değil diye sırtını sıvazladık, zaten sıvazlamasan ne olacak ki, adam stres olduğu ile kalacak. İyi niyetli insanlar bunlar, iki parça kağıt için olay çıkarmanın anlamı yok, zaten sonra getirecekmiş falan, filan. Ben nereden bileyim adamın her hafta bozuk musluk gibi damlayacağını daha o ilk görüşmeden. Neyse, salonun ortasına ani fırlatılmış yabancı bir madde gibi çömen Colin annemle beni incelemeye devam ediyor, bebeğe bakmıyordu bile- artık bizde bu kadar ilginç ne vardıysa bilemiyorum. Kendisine şimdi hatırlamadığım bir şey ikram ettik, abooww gözleri parladı pezevengin. 'kusura bakma, sadece bu var, malum bebek var vs.' dediğimde kocaman bir gülümsemeyle, 'don't worry' dedi, normalde bunu da vermiyorlar. Vermezler tabii be Colin.
Neden vermiyorlar acaba? diye düşünmedim bile dostlar. Colin'e bırak bisküvi vermemeyi, tekme tokat *iktir çekmemelerine bile şaştım.
1- Sorduğunuz her soruya : olabilir, ama olmayabilir de yanıtı veriyor... Ee sen karşıma oturup bana her şey için %50 olasılık var dersen nasıl yardımcı olacaksın al yanaklım ?!
2- Sorduğunuz her soruda yanıt vermeden önce suratınıza 5 dakika bakıyor. soru soruyoruz, baktıkça bakıyor Mister. O baktıkça biz de annemle birbirimize bakıyoruz falan, gören de duello yapıyoruz sanacak.
3- Adam gitmek bilmiyor.içeride yemek yapan annem 'ulan acaba yemek yemek için mi bekliyor, yemekler pişsin diye?' diye bile düşündü.
Neyse Colin bize geldi gitti bir süre, sonra işten atmışlar zavallımı, onun yerine Anne diye bir kadın başladı (henüz kendisini görmek kısmet olmadı)